Medyada 2. Cumhuriyet > Cumhuriyet Yaşlandı mı?

Cumhuriyet Yaşlandı mı?

SEKSEN İKİNCİ yılına giren bir cumhuriyette akla gelen ilk soru, ''Acaba yaşlandı mı'' sorusudur. Bugünlerde en çok sorulan, herhalde budur.

Şöyle bir düşünürseniz, bizimki, Fransa dışında, bu kıtanın en yaşlı cumhuriyeti. Daha eski demokrasiler elbet var. Ama, demokrasi ile cumhuriyet, iç içe görünseler de birbirinden farklı kavramlar.

Çarlık Rusya'sından kopan Finlandiya'yı bir yana koyarsanız, İngiltere başta olmak üzere, İskandinavya'dakilerle Hollanda ve Belçika gibi daha öncelerden kalma birtakım krallıklar var ki, bunlar için demokrasi uzun süredir yaşanan bir gerçek. Genel oy, yani bütün vatandaşların seçmen sayılması, çok eski tarihlere inmese de en azından demokratik kurumların varlığı, bazılarının bizden önce tanıdığı bir olgu. Ayrıca, İspanya, Portekiz, Macaristan ve Romanya gibi, zaman zaman düpedüz faşist rejimlerle yönetilmiş krallıklar da oldu.

Cumhuriyetin anlamı ise bambaşka: Egemenliğin falanca sülaleden değil, halktan kaynaklandığı, kaynağı böyle olmayan kurumların tanınmadığı bir rejim. Yeter ki, bu kaynak genel oya dayalı seçimlerle kendi iradesini belli edebilsin. Bizim cumhuriyetimiz, sonuçta bunu da gerçekleştirmiş olmakla adı cumhuriyet olup da demokrasi sayılamayacak başka bir yığın cumhuriyetten de farklı.

Gelip geçen ve numaralandırılan cumhuriyetleriyle ünlü Fransa gibi de değil. Anayasası değişse bile Mustafa Kemal' in cumhuriyeti tek ve bir sayılır.

Ama, zorlu bir savaş ve köktenci bir devrimden kaynaklanan bu cumhuriyetin, kısa dönemler dışında, yarım yüzyıldır karşıdevrimci iktidarlarca yönetildiği de bir gerçek. Cumhuriyetin temel ilkeleri kemirilerek bugünlere gelindi. Şimdi, sıra bu ilkelerin, AB kanalından geçirilip bambaşka temellere ve değişik bir egemenlik anlayışına oturtulmasına gelmiştir. Tuhaf olan, bu çelişkili noktaya, yine bu cumhuriyetin kurumları ve kuralları sayesinde gelinmiş olması.

Daha da tuhaf olan ise bu cumhuriyete sözde çağdaş, ama özde karşıdevrimci bir görünüm vermek isteyenlerin de aynı cumhuriyetin açtığı ufuklarda iyi eğitim görmüş olan ''İkinci Cumhuriyetçiler'' olmasıdır.

Böyle bir durumda, yaşı eskiyen cumhuriyeti yenilemek ve yeniden dirileştirmek için yapılması gereken nedir?

Bir bakıma çarenin, onu AB'nin yarışçı ortamına sokmak olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Ama, AB'ye yakınlaşmanın en çok karşıdevrimcilerce özlendiğini ve AB'nin Türkiye'den neler istediğini düşününce, bu yolu tutarlı ve gerçekten diriltici görmek güç.

Aslına bakarsanız, çare, bu cumhuriyeti yeni bir gençlik aşısıyla dirileştirmektir. Ama, bu aşının başlangıçtaki devrimci öz temel alınarak ve günün koşullarına uygun yine aynı ölçüde devrimci eklerle zenginleştirilerek oluşturulması gerekiyor.

Devrimcilik iddiası taşıyan solun cumhuriyetçilik görevi şimdi budur.
 

Mümtaz Soysal, Cumhuriyet
29.10.04

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız