Medyada 2. Cumhuriyet > II. Cumhuriyet tartışmasında yeni milat: 17 Aralık

II. Cumhuriyet tartışmasında yeni milat: 17 Aralık

Avrupa Birliği yolunda atılan adımlarla, "uzak ufuklar" yakınlaşıyor; buzdağından kopan eski islamcılar, bir dönem bölücülükten hüküm giymiş isimler devletle barışıyor, MGK sivilleşiyor. Bu gelişmelere ikinci Cumhuriyetçilerin yorumu şu: "ikinci cumhuriyet dönemi başladı. AB'den müzakere tarihi alınması da yeni Cumhuriyetin miladı!" birinci Cumhuriyetçilere göreyse, ab'den müzakere tarihi alınması başarıysa, bu birinci Cumhuriyet'in başarısı.


"Türkiye'de İkinci Cumhuriyet dönemi başlamıştır." Devletin resmi televizyonunun en tok sesli spikerlerinden biri, olanca ciddiyetini yüzüne yansıtarak, bu anonsla başlıyor ana haber bültenine. Arka fonda yer alan dev AB flamasındaki 12 yıldızlı halkanın ortasındaysa Türk bayrağı yer alıyor. Anonsun hemen ardından yayımlanan banttaysa İstanbul'un büyük meydanlarında, İkinci Cumhuriyet dönemi konusunda halkın nabzı tutuluyor. Kimi şaşkın, kimi yadırgamış durumu... Heyecanlanmayın! "Türkiye'de İkinci Cumhuriyet dönemi başlamıştır" tespiti bir alıntı, çizdiğimiz tablo bir mizansen! Ama bu ayrıntılar Türkiye'de bir kesimin hayalini kurduğu, başka bir kesimeyse kabus gibi gelen bir projeksiyona ait. Sözkonusu tespitin sahibiyse siyaset bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil.

 

"AKP, ikinci cumhuriyetçi"

Avrupa Birliği yolunda atılan adımlarla, "uzak ufuklar" yakınlaşıyor; buzdağından kopan eski islamcılar, bir dönem bölücülükten hüküm giymiş isimler devletle barışıyor, MGK sivilleşiyor. Bu gelişmelere ikinci Cumhuriyetçilerin yorumu şu: "ikinci cumhuriyet dönemi başladı. AB'den müzakere tarihi alınması da yeni Cumhuriyetin miladı!" birinci Cumhuriyetçilere göreyse, ab'den müzakere tarihi alınması başarıysa, bu birinci Cumhuriyet'in başarısı.


AB'den müzakere tarihi alınmasının kimin başarısı olduğuna ilişkin sorularımızı İkinci Cumhuriyetçiler'in önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Mehmet Altan yanıtladı: Birinci Cumhuriyet'in aktörlerinin halen etkin olduğu bir süreçte AB'den tarih alındı. O zaman bu başarı Birinci Cumhuriyet'in başarısı değil mi?
Ama Birinci Cumhuriyet bu noktaya isteyerek gelmedi. Yetersizliğinin ortaya çıktığı noktada istemeden, zoraki olarak bu dönüşüm sürecini yaşıyor.

 

Bu noktaya AKP lokomotifliğinde gelindi. AKP, İkinci Cumhuriyetçi mi?
Cumhuriyetin demokratikleşmesinde katkısı olan, AB istikametini destekleyen herkes bir şekilde İkinci Cumhuriyetçi sayılır. Bunu da son iki yıldır fiilen ve tavizsiz bir şekilde yapan parti AKP. Sisteme teslim olmak yerine, sistemi demokratikleştiren değişimciler olmayı seçtiler.

 

Bir Marksist olarak Birinci Cumhuriyet'in arkasında durduğunuz dönemler oldu mu? Ne zaman İkinci Cumhuriyetçi oldunuz?
Özal'ın ortaya çıktığı dönemde, bu işi eski anlayışla götüremeyeceğimizi çok net gördüm. Çünkü köylülüğü ve askeri vesayeti bitirmeden evrenselleşme imkanı yoktu. Türkiye, batılıymış gibi görünen ama aslında piyasayı, demokrasiyi, insan haklarını reddeden, askeri bürokrasi egemenliğinde bir ülkeydi.

 

Birinci Cumhuriyet'in bugün tehdit saydığı bölücülük, şeriat gibi unsurlar ne olacak?
O tehditlerin büyük bir kısmı suni. Yönetenlerin mevcut yapısını korumaya yönelik, suni birtakım korkular üretiliyor. İnsanınızı ön planda tuttuğunuz zaman tehdit algılaması da değişir. İnsanınızı belli standartlarda yaşatmaya dönük bir amacınız olmadığı zaman bu tehditlerin bir anlamı yok. En büyük tehdit sefalettir, gelir dağılımındaki adaletsizliktir.

 

İkinci Cumhuriyet'i halk istiyor mu? Bunu bir aydın dayatması olarak görenler de var.
İkinci Cumhuriyet'in kötü bir şey olmadığı, aynı AB'nin benimsenmesi gibi yaygınlaşıyor. Fanatik Kemalistler, halkını beğenmeyenler tabii ki aydın dayatması olarak görecek.

 

"İrtica ve bölücülük palazlanacak"

Avrupa Birliği yolunda atılan adımlarla, "uzak ufuklar" yakınlaşıyor; buzdağından kopan eski islamcılar, bir dönem bölücülükten hüküm giymiş isimler devletle barışıyor, MGK sivilleşiyor. Bu gelişmelere ikinci Cumhuriyetçilerin yorumu şu: "ikinci cumhuriyet dönemi başladı. AB'den müzakere tarihi alınması da yeni Cumhuriyetin miladı!" birinci Cumhuriyetçilere göreyse, ab'den müzakere tarihi alınması başarıysa, bu birinci Cumhuriyet'in başarısı.


Birinci Cumhuriyetçiler'in önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Mümtaz Soysal'a göre, AB süreci İkinci Cumhuriyetçiler'in gerçek yüzünü ortaya çıkarıyor:
"AB, Türkiye'nin yutulabilir hale gelmesine uğraşıyor. Demek ki İkinci Cumhuriyetçiler de bunu istiyor. Onların amacı Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti başka bir şeye dönüştürmek. Niyetleri farklı ki, eksikleri mevcut yapı içerisinde değiştirmeyi düşünmüyorlar. AKP de onların ekmeğine yağ sürüyor. Bu süreç onların elini güçlendirmeyeceği gibi, AB'nin de amacına ulaşacağı anlamına gelmez. İkinci Cumhuriyetçiler varsa, onlardan çok daha fazla da Birinci Cumhuriyetçiler var." Soysal Türkiye'de bugün İkinci Cumhuriyetçiler'le, rejimin tehdit saydığı unsurların ittifak halinde olduğunu da savunuyor: "İkinci Cumhuriyetçiler yaratacakları ortamla irticayı, bölücülüğü palazlandıracak. Zaten aralarında zaman zaman ittifak oluyor. AB de, İkinci Cumhuriyetçiler'le tehdit unsurlarının buluşma noktası oldu."

İsim babası Cemal Gürsel!

 

Avrupa Birliği yolunda atılan adımlarla, "uzak ufuklar" yakınlaşıyor; buzdağından kopan eski islamcılar, bir dönem bölücülükten hüküm giymiş isimler devletle barışıyor, MGK sivilleşiyor. Bu gelişmelere ikinci Cumhuriyetçilerin yorumu şu: "ikinci cumhuriyet dönemi başladı. AB'den müzakere tarihi alınması da yeni Cumhuriyetin miladı!" birinci Cumhuriyetçilere göreyse, ab'den müzakere tarihi alınması başarıysa, bu birinci Cumhuriyet'in başarısı.


İkinci Cumhuriyetçiler ile Birinci Cumhuriyetçiler arasındaki görüş ayrılığının nedenlerini anlamak için "İkinci Cumhuriyet" kavramının, hayatımıza nasıl ve ne zaman girdiğine biraz göz atmak gerekiyor. Kavramı bugünkü içeriğiyle 1991 yılında tartışmaya açan, gazeteciyazar Prof. Dr. Mehmet Altan'dı. Altan daha sonra İkinci Cumhuriyet'in fikir babası olarak anılsa da, Türkiye'nin bu kavramla tanışması daha eski. İkinci Cumhuriyet kavramı bugünkü içeriğinden farklı olarak ilk kez, Demokrat Parti iktidarına son veren 27 Mayıs 1960 Darbesi'nin ardından ortaya atıldı. Kavramın isim babasıysa, ihtilalle birlikte cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Cemal Gürsel'di. Gürsel, ihtilalin en az Birinci Cumhuriyet'in kurulması kadar önemli olduğunu vurgulamak amacıyla bu kavramı kullanırken, şu cümleyle "1961 yılını İkinci Cumhuriyet'in kuruluş yılı" ilan ediyordu: "İkinci Cumhuriyet, milletimizin inkişaf ve tekamülünde mühim bir amil olacaktır". Gürsel'in ortaya attığı bu kavram o dönemde çok fazla tartışılmadı. Ancak 30 yıl sonra İkinci Cumhuriyet kavramıyla yeniden karşılaştı Türkiye ve bu kez siyasi tartışmaların tam odağındaydı. İletişim Yayınları'ndan Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakçı imzasıyla yayımlanan Popüler Siyasi Deyimler Sözlüğü'nde, sözkonusu kavramın 1991'de kazandığı siyasi anlam şu sözlerle anlatılıyordu: "1923 Cumhuriyeti'nin demokratik ve çoğulcu bir niteliği bulunmadığı, egemenliğin halka değil bürokrasiye ve orduya ait olduğu, devletçi ekonomik anlayışın bir soygun sistemine dönüştüğü tespitlerinden hareketle ortaya atılan, cumhuriyetin demokratikleşmesi ve siyasal sistemin yeniden yapılanması amacı, İkinci Cumhuriyet'in kurulması olarak nitelendi. İkinci Cumhuriyet fikrini ortaya atan ve ısrarla savunan Mehmet Altan'a göre bu, rejimin bürokratik yapısının değiştirilmesi, devletin ekonomik ağırlığının azaltılması, şeffaflaşması, vergi verenlerin vergilerinin nereye harcandığını denetleyebilecek hale gelmesi, rejimin, üzerindeki ordu vesayetinden arındırılması ve tüm toplumsal tabakaların katılımıyla devlet çatısının üretken ve demokrat olarak yeniden çatılma önerisiydi. Atatürkçü/Kemalist aydınlar ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki modern, laik, antiemperyalist karakteri yozlaştırmaya dönük bir girişim saydıkları İkinci Cumhuriyetçiliğe büyük tepki gösterdiler." Tartışmaları, 1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünün ardından azaldı. Ta ki AKP Hükümeti işbaşına gelinceye ve AB'ye Uyum Süreci için adımlar atıncaya kadar... Daha önce AB sözcüğünü duyunca tüyleri diken diken olan İslamcılar, sistemle barışıp AB rotasındaki geminin dümenine geçmişti. Bir dönem bölücülükten hapis yatmış isimler de bir bir tahliye oluyor ve devletle barışıyordu. Öte yandan MGK sivilleşiyor, ekonomide radikal değişiklikler için adımlar atılıyordu. Nihayetinde de 17 Aralık'ta AB'den müzakere tarihi almayı başarıyordu Türkiye.
 

Aktüel
12-18.01.2005

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız