Medyada 2. Cumhuriyet > Fransız halkının verdiği ders

Fransız halkının verdiği ders

HER zaman olduğu gibi gene yanlış okuyorlar! 29 Mayıs 2005 referandumunda Fransız halkının verdiği dersi de yanlış okudular, anlamadılar, yanlış yorumladılar.

Bütün dertli saplantıları: 3 Ekim tarihinde AB-Türkiye müzakereleri başlar mı, başlamaz mı lotaryası...

Çukurova köylüsü ağzıyla yanıtlayayım: ‘Başlasa da yeğenim sen gulak asma!’

29 Mayıs, Fransız halkının İstanbul’u fethi gibi bir şey: Bir çağ kapanıp yeni bir çağ başlıyor kirvem!

Fransız halkının yüzde 55 ‘Hayır’ında Türkiye’nin elbette biraz payı var. Ama asıl büyük pay ve paylar başka yerde, yerlerde.

29 Mayıs 2005’in, 1789 Devrimi, 1871 Paris Komünü kadar önemli bir halk hareketi olduğunu daha şimdiden görmez, ‘Hayır’ın verdiği ve çıkarmamız gereken dersi tarihe bırakacak olursak büyük bir fırsat kaçırmış oluruz.

‘Fransız Hayır’ı Türkiye’ye ve Avrupa’ya bir bilinç sınavı olanağı tanıyor.

‘Fransız Hayır’ı, Türkiye’nin uzaktan kumandalı AB goygoycularının, İkinci Cumhuriyetçilerin, neo-ultra-liberallerin ilan edilmiş bozgunudur!

* * *

Türkiye-Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu’nun 31 Mayıs 2005 tarihli kamuoyu açıklaması geri dönüşsüz gerçeği ilan ediyor:

‘Referandum öncesi açıklamalardan da anlaşılmaktadır ki; Fransız halkı Avrupa yaşamına yerleştirilmek istenen ultra liberal politikaya hayır demiştir. Rekabet politikasını yaşamın her alanında seçeneksiz, tek ve mutlak değer yapılmasını, özelleştirme için özelleştirme anlayışının yerleştirilme istencini yanlış bulduğunu söylemiştir. Kamu hizmeti kavramının yok olma tehlikesini önlemiştir. Sosyal hakların elinden alınmasına karşı çıkmıştır. Hizmetlerin serbest sunumunun, sosyal dampinge dönüştürülmesini kabul etmemiştir.’

* * *

Demek ki ‘ulusal çıkar’ diye bir şey varmış, bazı acul köşemenlerin sandığı gibi milli çıkar saçmalık değilmiş, demek ki ulusal çıkarla dalga geçmeyen halklar da varmış.

Demek ki ‘ulus devlet’ sona ermemiş. Demek ki turşu gibi kurulmayan devlet, iki ABD’li yazar ve uluslararası şirketler istiyor diye, bazı uzaktan kumandalı gazete köşemenimiz amigoluk faslından alkış tutuyor diye, sona ermiyormuş. ‘Devlet’i kuran ulusların ulusal (çıkar) bilinci her şeyin üzerindeymiş.

Demek ki ‘küreselleşme’ afyonunu yutmayan, yutmak istemeyen uluslar, halklar da varmış.

Demek ki insan haysiyetine sahip insanlar özgür kalmak için ‘sosyal devlet’in hümanist sıcaklığından vazgeçmek istemiyormuş.

Demek ki ‘liberalizm ve özelleştirme’ hipnozu, alternatifsiz bir ‘tek yön’ değilmiş.

Benim Fransız ve Felemenk halklarının yazdığı tarihi mektuptan okuduklarım bunlar!

* * *

Politika ve medya álemlerinin, 29 Mayıs 2005 depreminden sonra Avrupa Birliği’ni biçim ve içerik olarak ilk kez anlamaya çalıştıkları ve (ama) bir türlü anlayamadıkları görülüyor.

Ancak henüz karar veremedim, ne demeleri gerekiyor: ‘Zararın neresinden dönsek kár’ mı, yoksa ‘Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye!’ mi?
 

Özdemir İnce, Hürriyet
07.06.2005

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız