Medyada 2. Cumhuriyet > Cumhuriyet Biter mi?

Cumhuriyet Biter mi?

KEŞKE o sözü etmeseydi. En iyimser, en iyi niyetli yorumlamayla ''Türkiye'yi tanıtmaya, başkalarına da kabul ettirmeye çalışıyorum'' demek istemiş olsa bile ''pazarlama'' sözünü kullanmamalıydı.

Çünkü, böylesine olumlu anlamda da onun işi ve görevi değil bu. Tanıtımcıların, turizmcilerin, reklamcıların işi ve görevi. Kötü görünebilecek olanı örtmek, başkalarını kızdırabilecek şeyleri saklamak, sözleri çarpıtarak aktarmak onlara düşer. Hedefleri, ''imaj'' denen görüntüyü vermek ve onun başkalarınca ''iyi'' ve ''güzel'' algılanmasını sağlamaktır.

Devlet sorumluluğu yüklenen politikacı öyle mi? O, eğer ulusal çıkar bazı şeylerin yapılmasını, bazı sözlerin söylenmesini ve bazı tutumların vurgulanmasını emrediyorsa, ''Acaba başkaları kızar mı?'' diye düşünmeden yapmak, söylemek ve vurgulamak zorundadır.

Pazarlayan ve veren değil, koruyan ve esirgeyen olmalıdır. Meğer ki, içinde olan, dışa vurulmasını önleyemediği bir ''satıcılık'' huyu bulunsun. Her fırsatta meydana çıkan, saklanamayan, örtülemeyen.

Koruyuculuk ve esirgeyicilik şu sırada gerçekten gerekli ve zorunlu. Çünkü şu sıra ülke elden gidebilir. Günün birinde bir bakarsınız, gidivermiş.

Ülkenin cumhuriyeti, içten ve dıştan zayıflatılarak.

Seksen iki yıllık bir geçmişten sonra şu aylarda gelinen nokta, cumhuriyeti içten ve dıştan yıkma niyetlerinin şaşkınlık verici bir ayarlamayla kesiştikleri, kucaklaştıkları ve enerjilerini birleştirerek geometrik bir hızla artan bir güç oluşturmaya başladıkları bir nokta oluyor.

İçte, karşıdevrimciler ittifakı var: Bozuk düzen muhafızları, emek yerine talan, dürüst kazanç yerine soygun peşinde koşanlar, başkalarının ''ılımlı İslam'' hayallerine hizmet ederek destek bulanlar, İkinci Cumhuriyetçiler ve az sayıda da olsa şeriat ve hilafet meczupları.

Dışta, Sevr'de yarım kalmış heveslerini bunca yıldan sonra gerçekleştirip Türkleri Anadolu'nun bir köşesine sıkıştırma peşinde koşanlar, küreselleşmenin küresel sömürüsünü yerel ölçekte Türkiye üzerinde yoğunlaştıranlar ve Mustafa Kemal 'in deyişiyle ''Bizi aşağı olmaya mahkûm bir halk olarak tanımakla yetinmeyip yıkılmamızı çabuklaştırmak için ne lâzımsa yapan'' bir Batı.

Bu hiç de ''kutsal'' olmayan ittifak, sözde ''uygarlıklar buluşması'' na yer olarak Türkiye'yi seçmişe benziyor. AB'nin Brüksel'i ile Ortadoğu'nun şeyhlikleri arasında mekik dokuyan iktidar sahipleri kendi çıkarları ile yabancıların emellerini birleştirmeyi böylesine ''şık'' ve ''iddialı'' bir etiketle örtmeye çalışmaktalar. Gün, uyanık olma ve Cumhuriyeti bitirmeye yönelik bir oyunu bozma günüdür. Ama, bu oyunu bozmak için, futboldaki deyimle ''oyunu okumak'' gerekiyor. ''Mütareke gazetecileri'' nin perdeleyişleri yüzünden en zorlaşan da bu okumadır.
 

Mümtaz Soysal, Cumhuriyet
29.10.2005

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız