Medyada 2. Cumhuriyet > İki başyazar.. Devrimciler, muhafazakarlar

İki başyazar.. Devrimciler, muhafazakarlar

Önümde iki gazete var.. Biri Hürriyet..

Diğeri Star..

Ve iki başyazar..

Biri.. Hürriyet'in başyazarı..

Oktay Ekşi..

Kendimi bildim bileli Hürriyet'in başyazarı..

Yani oldukça eski..

Diğeri.. Mehmet Altan..

Star'ın yeni başyazarı..

Son bir haftadır iki başyazarı izliyorum.

Dikkatimi çeken iki bariz farklılaşma..

İki başyazar.. İki farklı Türkiye portresi..

Elbette Mehmet Altan'ı epeydir izliyoruz.

Pek çok gazetede yazdı..

Koyu bir liberal.. Koyu bir demokrat..

28 Şubat sürecinde andıçlanan yazarlar arasındaydı..

Oktay Ekşi ise.. Biliyorsunuz..

Yeni bir polemik değil niyetim.

Bu eskilik yenilik meselesi..

Zamanla ilgili değil.

Bakış açıları bakımından bir eskilik-yenilik.
 

* * *
Hatırlar mısınız bilmiyorum..

1990'larda da iki isim farklı tartışmaların odağında oldu hep.

İki kutuplu dünya sistemi çökmüştü.

Yeni bir dünya sisteminin kurulacağı..

Değişimin nereye doğru gideceği..

Bu değişimin Türkiye'ye etkileri falan tartışılıyordu..

Soğuk savaş sonrası taşlar yerinden oynamıştı..

Türkiye'nin hantal siyasi yapısının çağın şartlarına uygun biçimde değişmesini savunanlar vardı..

Bunlara 'İkinci Cumhuriyetçiler' denirdi..

Eski yapının devamını savunanlara verilen isim ise..

'Birinci Cumhuriyetçiler' idi.

Zihinsel bir ayrışmayı da içeriyordu bu iki kavram..

Gerçi yeni bir tanım değildi 'İkinci Cumhuriyet.'

Mesela 27 Mayıs ve 1961 Anayasası, solcularımız için bir 'İkinci Cumhuriyet' idi.

Mesela Yeni Sabah gazetesi 27 Mayıs yanlısıydı. O gazetede Hakkı Devrim, 'Sabiha Deren' imzasıyla yazardı..

Çok iyi hatırlayacaktır.

Bu gazete 1961 Anayasası hazırlanırken 'İkinci Cumhuriyet' ibaresi kullanırdı..

O dönemde bu tartışma çok daha farklı konseptlere otururdu.

Demokrasiyi rafa kaldırmıştık.. Buna da 'İkinci Cumhuriyet” demiştik.

Böyle bir sihirbazlık bizde olurdu ancak.

1990'larda olan tartışmalar ise..

Daha köklü.. Daha esaslıydı..
 

* * *
Gelelim sadede..

İşte iki başyazar farkı ve iki farklı olay..

BİR, MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner'in tartışma yaratan açıklaması.

Bu açıklama vesilesiyle Ekşi ve Altan'ın görüşleri yine keskin şekilde ayrıştı..

Altan iki yazı yazdı.

İlki “MİT devleti uyardı”.

İkincisi, “Tutucuların MİT korkusu.”

Altan her iki yazıda da Emre Taner'in hem küreselleşmeyle hem sistem içindeki muhafazakarla ilgili tespitlerini destekledi.

Oktay Ekşi de bir yazı yazdı..

Başlığı “Bir bu eksikti.”

Ekşi'ye göre yanlış bir çıkıştı bu..

Yeri de değildi.. Zamanı da..

Hem bu tartışmaların zemini Milli Güvenlik Kurulu'ydu.

Taner eski köye yeni adet mi getiriyordu..

Ekşi, Taner'in Barzani ve PKK ile ilgili yaklaşımını da hatırlatarak eleştiriyordu..

Çünkü Taner, geleneksel yaklaşımın dışında yeni açılımlar öneriyordu.

Altan'ın deyimiyle 'koyu muhafazakarlığa hoşçakal' demeye getiriyordu Taner. Yani statükoyu eleştiriyordu.

İKİ, Eski ve Yeni Başyazarın görüşlerini ayrıştıran bir diğer olay ise Kıbrıs'taki Lokmacı Geçidi Vakası'yla ilgiliydi..

Yine statüko ve değişim çatışıyordu..

Ekşi dünkü yazısında KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın Lokmacı Kapısı'nı açmasıyla ilgili inisiyatifini eleştirdi..

Talat, hem Türk askerini kırmış..

Hem Türkiye-KKTC ilişkisini zedelemişti..

Oysa Hükümet kanadı için durum öyle değil.

O zaman zedelenen ilişki, başka bir ilişki.

Ekşi'ye göre Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs'taki Türk ordusu ile görüş ayrılığına düşmüştü..

Mehmet Altan ise, Lokmacı'da Talat'ı destekledi..

Son söz hakkının her demokraside olduğu gibi..

Kıbrıs'ta da sivillerde olduğunu savundu..

Durum bu.
 

* * *
Kim haklı kim değil tartışmasına girmiyorum.. Anlatmak istediğim iki başyazarın şahsında statüko ve değişim çarpışması..

Hiç kuşkusuz iki başyazar..

Demokrasi.. İnsan Hakları.. AB..

Dış politika.. Kürt sorunu gibi..

Pek çok konuda görüş ayrılığı içindeler..

Dediğim gibi.. İki görüş. İki perspektif..

İki ayrı Türkiye..

Biri statüko'dan yana koyuyor ağırlığını..

Diğeri değişimden yana..

Biri muhafazakar, diğeri yenilikçi..

Biri dışa açılmayı savunuyor, diğeri içe kapanmayı.

Hem zihinsel hem yapısal.. Eskiyi savunanlar bir tür muhafazarlık yapıyor.

Ve bu, dinsel muhafazakarlık kadar dirençli görünüyor.

Türkiye'nin siyaset, düşünce kanallarını, genel hatlarıyla bu iki çizgi şekillendiriyor..

Hem sağdan, hem soldan..

Bu iki çizgiyi savunanlar var.

Farklı koalisyonlar..

İlericilik-Gericilik.. Devrimcilik-Muhafazakarlık.. Sağcılık-Solculuk..

Bütün bu kavramları yeniden tanımlayacak bir farklılaşma. Yaşadığımız güncel tartışmaların ana sebebi de, aslında bu.

Hangi görüşün Türkiye'nin geleceğini belirleyeceğini zaman gösterecek.

Statüko mu? Değişim mi?

Hangisi?

Kararı siz verin..

 

Abdullah Muradoğlu, Yeni Şafak
11.01.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız