Medyada 2. Cumhuriyet > Birinci Cumhuriyet'in Suyu mu Çıktı?

Birinci Cumhuriyet'in Suyu mu Çıktı?
 

"İkinci Cumhuriyet" söyleminden bu yana uzanan yolun ­şimdilik­ vardığı son nokta belli: Atatürk ilke ve devrimlerinin, Kemalizmin artık anayasada yer almaması gerektiğinin akademik ağızdan talep edilmesi.

Herhalde hatırlanacağı üzere, "İkinci Cumhuriyet" in doğal eşlikçisi, "Artık Atatürk ve Kemalizm de eleştirilmelidir" söylemiydi. Gözlerin çoğundan kaçan nokta ise, bu söylemin gereksizliğiydi. Çünkü doğrudan sözü edilen ilkelerin, devrimlerin ve Kemalizmin yaratıcısı, yani Mustafa Kemal Atatürk, bir zamanlar şöyle demişti: "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."

Cumhuriyet'in Bilim Teknoloji ekinin ilk sayfasında her hafta çıkmakta olan ve Mustafa Kemal'in, Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip 'in sorusuna verdiği yanıtı içeren bu alıntı, konu 'Mustafa Kemal'i ve Kemalizmi eleştirmek' olduğunda farklı bir önem kazanmaktadır. Çünkü bu yanıtında Mustafa Kemal, dünya tarihinde çığır açıcı rol oynamış pek çok liderin aksine, kendisinden sonraki kuşaklara ilke ve düşüncelerini dogmalaştırmayı değil, fakat eleştirmeyi bir miras ve yükümlülük olarak bırakmakta, sürekli değişen bir dünyada bunun tersi bir davranışı ise: " ...asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur..." sözüyle mahkûm etmektedir. Özetle söylemek gerekirse, Mustafa Kemal ilke ve düşüncelerinin eleştirilmemesini değil, eleştirilmesini koşul kılmıştır.

Ancak, yapmak istedikleri ve başarmaya çalıştıkları bağlamında değerlendirme anlamındaki bir eleştirinin nasıl olması gerektiğini: "...akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse" sözüyle gösteren de yine Mustafa Kemal'dir. Biz de şimdi o yoldan giderek, O'nun kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin ardından neden bir 'ikinci cumhuriyet' hevesinin ortaya çıktığını, akılcı sorularla anlamaya çalışalım ve örneğin şöyle soralım: Birinci Cumhuriyet, kuruluşu sırasında ayakta kalabilmesi için gerekli tüm koşullar yerine getirildikten ve tüm önlemler alındıktan sonra, yolunun belli bir dönemecinden başlayarak bu toplumun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz mi kalmıştır?

Hayır. Olay, Birinci Cumhuriyet'in değil, fakat onun ayakta kalabilmesi için gerekli koşulların ödünsüz yerine getirilebilmesi bakımından Atatürk'ten sonrakilerin yetersiz ve aciz kalmasıdır. Bir yönetim biçiminin kalıcı olabilmesi için gerekli koşullara özen göstermemek, dolayısıyla masanın ayaklarını yerine takmamak veya takılmışken çıkarmak, ondan sonra olanlardan da o yönetim biçimini -masayı- sorumlu tutmak ve bir yenisini aramak, herhalde sağlıklı bir tarih bilincinin işi olamaz!

Türk aydınının kendini hep ilerici sayan taklitçi kesimi, gerçekte özentilerin yanılsamaları içersinde yaşayan bir kesimdir. Bu kesimden olanlar, bugün'ü dün'ün devamı ve yarın'ın da başlangıcı olarak görebilecek, bütünsel bir tarih bilincinen yoksundur; bu nedenden ötürü de tarihsel olayları kendi zamanının koşulları bağlamında değil, fakat bugünün beklentileri açısından eleştirmek, anılan kesimin en temel alışkanlıkları arasındadır. Türkiye Cumhuriyeti'ni, çok gerçekçi bakış açılarının egemen olduğu, haklı umutlarla dolu bir Kuruluş'un ardından bugünün bunalımlarına sürükleyen nedenler arasında, yukarıdaki anlamda tarih bilincinden yoksunluk, önemli yer tutar.

Birinci Cumhuriyet'i aklın ve bilimin rehberliğindeki bir eleştirel düşünce açısından değerlendirip, zamanın değişen koşulları doğrultusunda bugün nasıl daha güçlü kılabileceğimizi araştırmak yerine, onu daha tamamlamadan bir yana bırakıp ikincisini aramak, hem tarihe, hem de toplumbilimin gerçeklerine ters düşmekten başkaca bir sonuç doğuramaz!
 

Ahmet Cemal, Cumhuriyet
09.08.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız