Medyada 2. Cumhuriyet > Dosyalı Cumhurbaşkanı

Dosyalı Cumhurbaşkanı
 

TBMM bugün iki dosyalı Gül Abdullah 'ı Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçecek...

Dosyaların birinden aklansa diğerinin içeriği yaşamı boyunca laik Cumhuriyete gönül verenler tarafından izlenecek, -kendisinin fazla umursamadığı gerçekler- elİki Dosyalı Cumhurbaşkanı
TBMM bugün iki dosyalı Gül Abdullah 'ı Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçecek...

Dosyaların birinden aklansa diğerinin içeriği yaşamı boyunca laik Cumhuriyete gönül verenler tarafından izlenecek, -kendisinin fazla umursamadığı gerçekler- elbette kamuoyuna anımsatılacaktır.

Birinci dosya Erbakan Hocası'nın dizi dibinde İslam çığlıkları attığı bir döneme ait.

Refah Partisi'nin çağdışı, İslam devletlerine yaraşır nitelikteki ilkelerine dört elle sarıldığı ve yönetim kadrosunda görev aldığı günlere denk düşüyor.

Yeni Cumhurbaşkanı, Erbakan'ı mahkûm eden "kayıp trilyonlar davası" nın belli başlı sanıkları arasında.

Davanın açıldığı zamanlardan bugüne kadar dokunulmazlık zırhına sarılarak yargıdan kaçan Gül Abdullah, Cumhurbaşkanı seçilmesinin arifesinde, aklanma çabasında. Çıkar hâkimin önüne hesap veririm diyerek dosyalı olmaktan kurtulacağını sanıyor.

Gül'ün aklına bu olanak nedense cumhurbaşkanı adayı olduğu günlerde gelmedi. Çankaya yolunun açıldığı günlerde yargıya hesap vermekten kaçınmayacağını söylemeye başladı.

Oysa cumhurbaşkanı seçildiği gün milletvekilli değil, dokunulmazlık zırhı da yok. Seçildiği gün "kayıp trilyonlar davasından" aklanmak için yargıya başvuracak mı? Öyle yüksekten atan demeçleri geçelim; yargıya başvursun da boyunu bosunu görelim.

***

İkinci dosya geçmişiyle bağlantılı ve hayli kabarık! Anayasanın tarif ettiği anlamda bir cumhurbaşkanı olacağını son günlerde sık sık yineleyen Gül Abdullah, siyasal, toplumsal gerçeklere ve laik cumhuriyete bakış açısından bir değil, birçok kez sabıkalı.

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkacak olan Gül Abdullah; dün de bugün de hâlâ ­ "kardeşi" RTE gibi- "Ben Türküm" veya "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyemedi, diyemiyor. Üstelik Atatürk 'ün toplumu ümmetlikten ulusa dönüştürme çabaları sonunda söylediği bu söz için "yaza yaza Türkiye'nin ilkel hale dönüştürüldüğünü" öne sürecek bir kişilik sergiliyor.

"İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiğini" bir gerçek olarak savunan, "İslamı (eşinin türbanından belli) hayat tarzı olarak görmek istediğini" açıklayan herhangi biri değil Gül Abdullah, ne çare ve ne yazık ki, şimdi Cumhurbaşkanı!

"Laik Cumhuriyet ilkelerinin halka zorla dayatıldığını" , Atatürk dönemini inkâr eden "İkinci Cumhuriyeti ve yeni Osmanlılık kavramlarını çok sağlıklı bulduğunu" ve:

"Türkiye'de cumhuriyetin sonu geldiğini ve kesinlikle laik sistemin değiştirileceğini" açıklayan Gül Abdullah'ın ta kendisi!

Gül Abdullah, adaylığının son günlerde sağı solu ziyaret ederek geçmişini bir kalemde sileceğini sandığı nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını açıklayan söylemlerinde, anayasanın değiştirilemez nitelikteki ilk dört maddesine sadık kalacağını söylüyor.

Bu söylemleriyle bir türlü yalanlayamadığı geçmişini, hiç değilse "kardeşi" RTE gibi değiştim ve geliştim diyerek geçiştirmekten bile özenle kaçınıyor.

Seçilmesinin önündeki engeli MHP'nin kaldırmasından sonra mezarlıktan geçerken ıslık çalanlara özgü bir davranışla, "rejimin temel ilkelerinden laikliğin korunması" olduğunu açıklayan Gül; anayasanın devlet biçimini özetleyen ilk dört maddesindeki ilkeleri sanki değiştirmeye gücü yetermiş gibi, "korumanın ve güçlendirmenin temel hedefi olacağını" söyledi.

Bütün bunlar geçmişini unutturmaya yarayacak bir vaat, inandırıcı bir söz değil.

Gül Abdullah'ın üstlendiği rol; Türkiye'ye uygun, benzerliği Ortadoğu'dakilere oranla değişik tipte bir İslam devletine dönüştürmek isteyenlere özgü bir rol!

***

Ve.. ne yazık Gül Abdullah'ın geçmişini, dışişleri bakanı olarak icraatını eleştirmeye sayfalarını açacağı yerde Milliyet gibi bir gazete, dünü karalayarak bugünü aklamayı marifet sayan bir anlayışla; Cumhurbaşkanlığ'ını yedi yıl şerefle, onurla ve tek başına laik cumhuriyeti bugüne kadar tekrar yönetime gelenlerin elinden kurtarmaya ve korumaya bir ömür tüketen, tertemiz yaşamıyla her zaman anılacak olan Sayın Ahmet Necdet Sezer 'i eleştiren demeçler yayımladı.

Sayın Sezer'in hizmetleri unutulabilir mi?

Bakın iki tam sayfaya yayılan demeçlere; Sayın Sezer'in laik, demokratik rejime yaptığı sayısız hizmetleri ön plana çıkaran tek başlığa, tek paragrafa, bu yanıyla açıklayan habere veya yazıya rastlayamazsınız.

Çankaya'dan ayrılışına bir iki gün kala Sayın Sezer'in "Cumhuriyetimizi ödünsüz yaşatmayı" içeren son demecine -Cumhuriyet dışında- "öteki" yayın organlarında rastlayamazsınız.

Bu davranış idare-i maslahatçı, AKP kafasına koşut ancak holding basınına layık bir davranış.

Gül'ün ve RTE'nin temsil ettiği kafa onlara mübarek ola!

 

Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet
28.08.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız