Medyada 2. Cumhuriyet > 2’nci Cumhuriyet'in 1'nci Cumhurbaşkanı

2’nci Cumhuriyet'in 1'nci Cumhurbaşkanı
 

DÜN yazı işleri masasında bir yandan Meclis’teki oylamayı izliyor, bir yandan da vereceğimiz manşeti tartışıyoruz.

Manşet önerim şuydu:

"İkinci Cumhuriyet’in birinci Cumhurbaşkanı."

Burada bir parantez açıyor ve komplocu arkadaşlara sesleniyorum.

Sakin olun, sadece bir şakaydı...

Geçen sefer yine böyle bir muziplik yapmış ve başıma gelen kalmamıştı.

O yüzden, altını çize çize, üstüne basa basa tekrar söylüyorum:

"Sadece bir şaka."

* * *

Ama her şaka gibi gerçek bir yanı var.

Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı üslubu, anlayışı, önümüzdeki yıllar açısından hayati derecede önemli olacak.

Nasıl bir Cumhurbaşkanı olacak?

Bazı yandaşlarının ona vermek istediği tarza uygun bir üslupla mı?..

Yani, son bir aydır onu destekleyenlerin muzaffer, hatta biraz şımarık edasıyla, "İkinci Cumhuriyet’in Çankaya zaferi" olarak mı?..

Yoksa...

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Cumhuriyet geleneklerinin yarattığı profille mi?

Yani Atatürk Cumhuriyeti’nin klasik üslubuyla mı?

Kendini "Cumhurun Başı" olarak mı görecek?

Yoksa "Cumhurbaşkanı" olarak mı?

* * *

Bazıları bütün bunları basit birer "dil oyunu", art niyetli kafa karıştırma olarak görecektir.

Hayır, hiç öyle değil.

Ne yazık ki artık bu ülkede, "Cumhurun başı" ile "Cumhurbaşkanı" kelimeleri arasında köklü ve belirleyici bir fark var.

Kim "Yoktur" diyorsa, biliniz ki yeni Cumhurbaşkanı’nı tuzağa düşürmek için uğraşmaktadır.

Eğer bu ülke, gerçekten "Onbirinci Cumhurbaşkanı"nı seçtiyse, bunun yöntemi Anayasa’da yazılı olan yöntemdir.

Ettiği yemin de öyle...

Ama birileri çıkıp, "Hayır sen, bir nevi referandumla, direkt halk tarafından seçilip oraya gönderildin" zihniyetini aşılamaya çalışıyorsa, biliniz ki maraza çıkarmak istemektedir.

* * *

Hepimiz şunun bilincinde olmalıyız:

Cumhuriyet tarihinin en sancılı Cumhurbaşkanlığı seçimini yaptık.

Sancı, Sayın Abdullah Gül’ün kişiliğinden kaynaklanmıyor.

Cumhuriyet’in kurucu sembolleri üzerindeki hassasiyetten gelen bir gerginlik söz konusuydu.

Bunu ne çok abartmak, ne de çok hafife almak gerekir.

Yapılması gereken şey, o hassasiyetlere dikkat etmek ve ülkenin Cumhuriyet geleneklerinin zedelenmemesine çaba harcamaktır.

O yüzden diyorum, bu süreci, "Cumhurun başı" vs. gibi kışkırtıcı sloganlarla kirletmemek gerekir.

Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı gibi davranmalıdır.

* * *

Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü büyük ve tarihi bir görev bekliyor.

Kendi seçiminin yol açtığı toplumsal tahribatı ve travmayı, tarihi bir "avantaja" çevirmek.

Yani, bu ülkenin laiklik hassasiyeti, bütün öteki kimliklerinin üzerine geçmiş insanlara da, "Bakın bu ilkelere biz de aynı hassasiyetle bağlıyız" duygusunu vermek.

Ben, Abdullah Gül’ün zeká ve kişiliğinin buna çok yatkın olduğunu düşünüyorum.

Emin olun bu tavır, hükümetin de işini çok kolaylaştıracaktır.

Ama öyle değil de, "AKP ideolojisinin noteri" gibi davranırsa büyük bir barışma fırsatını kaçıracağız.

Başbakan seçim meydanlarında, Cumhurbaşkanı’nı uzlaşmayla seçme sözü vermişti.

Ne yazık ki elinde olmayan nedenlerle sözünü tutamadı.

Şimdi umudumuz, bu sözün, bizzat "Gül tarafından" davranışı ve siyaseti ile tutulmasıdır.
 

Ertuğrul Özkök, Hürriyet
29.08.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız