Medyada 2. Cumhuriyet > Zenginlik

Zenginlik
 

Ramazan'ın yaklaştığı şu günlerde aklıma zengin sofralar geldi... Ben Ramazan'ın en çok bu zenginliğini severim. Zengin sofra çeşidi çok olan demektir. İftarda o kahvaltının çeşitleri pide ile şahane olur, sonra çorba, et ve pilav, arkasından sebze yemekleri ve bir hamur işi ve mutlaka bir iki zeytinyağlı... Tatlılar da ramazanda bir başka olur, benim çocukluğumdan beri en çok sevdiğim güllaçtır. Bizim evde fincanların içinde taze kavrulmuş fındıkla yapılırdı. Ah, ah Ramazanların da mı tadı kaçtı ne?
 

Demokrasilerde biraz böyle. Ülkede ne kadar çok seslilik, ne kadar alternatif varsa demokraside o kadar sağlıklı, hoş ve tatmin edici oluyor. Son AKP zaferinin en çekilmez yanlarından birisi de bu olacak galiba. Ülkenin dengesi bozuldu. Bu da en güzel basınımızdan anlaşılıyor.

Şöyle bir bakın basınımıza: Ana akımın, iktidarın sesi kim? Bekir Coşkun'a bile tahammül edemeyen Vakit, Yeni Şafak, Zaman ve Bugün. Bunların ikisi zaten ABD'den kumandalı. Seviyeleri Gül'ü desteklemedi diye bir kadın gazeteciye "Gül'ü niye cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsun sürtük" diye yazma düzeyinde. Bugünlerde çıkacağı programda kimin ne sorular sorabileceğini dikte eden bir başbakan...

Peki ya muhalefetin sesi kim? Hani o alternatif, o muazzam birikimli, o ezilenin, çalışanın, sıradan vatandaşın yanında olan cesur ve hür basın? Hani o yazdımı en kendini beğenmiş megaloman politikacıyı bile titreten gazeteci? İkinci iktidar dönemini büyük bir çoğunlukla yaşayan hükümeti denetleyecek, "dayımız devleti ele geçirdi nasıl olsa" diye rüşvet ve her türlü haksızlığı yapan mahalli idareleri takip edebilecek? Başka alternatifleri yazacak, bu alternatiflerin var olduğunu kitlelere duyuracak entelektüel gazeteciler. Evet, bildiniz: ADAD-Aydın Doğan'ın Aydın Dilleri.

24 Ağustos 2007'de Murat Belge Radi-kal'de ki köşesinde şöyle yazdı: "...insanlar var olduklara ortama, koşullara alışır, hatta ısınırlar da. Bir süre sonra, hayat zaten başka türlü olmazmış gibi görünmeye başlar." Ne kadar doğru! 2000'li yıllarda dünyanın demokrasi ile idare edilen başka ülkelerinde dinin rakik ve şefik rolünü bireylere verilen önem ve insan hakları prensipleri alırken Türkiye'de, kadınları kontrol etmenin simgesi olan, bir bez parçası bayrak gibi Çankaya'ya çekiliyor. Basınımızın ana akımı bunu alkışlamakta, Denizlerin asılmasından sonra ikinci golde atılmıştır. Onların alternatifleri (!) yani ADAD'ın bu konuda fazla söyleyecek sözleri yok. Kader ne yapalım?

Türk basını acınacak bir durumda. İkinci AKP iktidarı ile Batı'nın Türkiye böyle diye zaten hep bildiği Ilımlı İslam Türkiye'de hakikaten iktidar da, asker korkusu ikinci Cumhuri-yet'çileri üretti, CHP'nin kendine umut olacak hali bile yok. İktidarın sesi olan basın zengin bir Ramazan'a hazırlanıyor, onların alternati-fi(!) ADAD da kederci... Ne yapsınlar halk onlara muhalefet görevi verdi! Birkaç ay sonra bizlerde alışırız, basını bu sanmaya başlarız, demokrasilerde basın böyle olur sanmaya, başka türlü olmazmış gibi düşünmeye başlarız. Birde Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın gezilerinde uçaklarına ana basınımızın baş isimleri ile birkaç ADAD bindi mi. Benim gibi çokbilmiş ukalalardan kurtulur BirGün'ü dağıtmayı veririz. Zar zor ayakta duran BirGün'ü kim dağıtıyor zaten? İşte o zaman ADAD tamamen yegâne alternatif olur. Zaten on bin kişinin okuduğu gazete dağıtılsa ne olacak dağıtılmasa? Çankaya'da ki Türk basınının selam durduğu bayrağı görmüyor musun?

Not: Merak edip elektronik posta ile soranlar için yazıyorum: Geçen haftaki yazımda ki Çankaya randevu isteğimize henüz bir cevap gelmedi. Herhalde giden Cumhurbaşkanı'na saygısızlık olmasın diye olsa gerek. Çankaya Gül kokmaya bir başlasın bakalım.
 

Kürşad Kahramanoğlu, Birgün
29.08.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız