Medyada 2. Cumhuriyet > İkinci Cumhuriyet için sol şart

İkinci Cumhuriyet için sol şart
 

Semboller üzerinden giden siyaset polemiklerinin içinde kaybolmamak için Türkiye’nin ve dünyanın yukarıdan fotoğrafını çeken uzman isimlere ihtiyacımız var. Aksi takdirde günlük siyasetin küçük jestleri ve kelime oyunları içinde kaybolup gideceğiz. “Kim kime ne dedi”yi tartışırken “neden” sorusunu ıskalayacağız.

Bu yüzden bu hafta Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Radikal Gazetesi yazarı Prof. Murat Belge ile bir araya geldik ve karmakarışık hareket ve söz detaylarını dondurarak Türkiye’nin geldiği noktanın sebeplerini tartıştık.

Cuma günü Sky Türk’te Serdar Turgut ile birlikte yaptığımız programda ağırladığımız Belge ile daha sonra bir de pazartesi söyleşisi gerçekleştirdik.

Türkiye’nin popüler kültür hayatında önemli bir yeri olan ve sol gelenekten yaşamı boyunca ayrılmayan Belge kendini “faşizme karşı demokrasi” diyen solcu olarak tanımlıyor. Cumhurbaşkanı eşinin türbanına karşı gösterilen tavır için ise “ Tayyör giydirilerek erkekleştirilmiş deseksüalize kadın imajından sapma istemiyorlar” diyor.

İkinci Cumhuriyet için sol şart

Sol olmadığı için Türkiye’de İkinci Cumhuriyet’ten bahsedilemeyeceğini söyleyen Murat Belge, “Eski Marksistler olarak AKP’ye daha yakınız” diyor. Belge’ye göre, türban kavgasının arkasındaki odaklar, tayyör giydirilip erkekleştirilmiş, deseksüalize kadın imajından sapma istemiyor

 

Son günlerde iddia edildiği gibi Abdullah Gül’ün “İkinci Cumhuriyet’in birinci cumhurbaşkanı” olduğunu düşüncesine katılıyor musunuz?

Hayır. İkinci Cumhuriyet’e geçtiğimiz fikrine katılmıyorum ben. Devletin toplumu kurduğu bir model var. Hala o modeli koruyoruz.
 

İkinci Cumhuriyet bu modelin tam tersini mi öngörüyor?

Evet, topluma hizmet eden bir devleti. İkinci Cumhuriyet devletin yapısının değişmesi ile erişilebilecek bir mevzi. Oysa biz hâlâ “m” harfi var mı, yok mu onu tartışıyoruz.
 

Bu iktidar döneminde ikinci Cumhuriyet’e geçme yönünde değişiklikler olabilir mi?

Bu iktidar birinci cumhuriyetten de önce var olan bir eğilimin yıllar içinde evrilerek vardığı oldukça iyi bir nokta. Ben o çizgiden AKP’nin bugün geldiği yerde başka türlü bir şey beklemiyorum. Aslında bu kadarını da beklemezdim. Ancak İkinci Cumhuriyet’ten bahsetmek için soldan bahsetmek lazım. Siyasi anlamda liberallerden bahsetmek lazım ki bunlar yok.
 

AKP kendine her ne kadar muhafazakâr demokrat dese de onun için liberal-demokrat diyenler de var. Sizce siyasi anlamda bir liberalizmden bahsetmek mümkün müdür AKP’yi tanımlarken?

AKP koşullarından dolayı demokrat ve liberal olmaya zorlanıyor ama öyle bir kültürle yetişmemiş. Böyle bir kültürle yeni tanışıyor. Bu kültürü öğrenmeye ve sindirmeye çalışıyor.
 

Türkiye’de devletin topluma hizmet için var olduğu bir modele geçmek için sola ihtiyaç var dediniz. 1960’larda sizin de içinde bulunduğunuz Marksist grubu bugün neden aktif siyasette göremiyoruz?

Biz daha çok teorik müdahale şeklinde varız. Aktif ve güçlü bir grup olarak siyasette olmamamızın nedenlerinin ilki 70’lerde bir çok parçaya bölünmemiz. Zayıfladık. Bir de Vandalizm politikaya, edebiyata hakim oldu vs. biz siyasetten çekildik.
 

Eski Marksistler AKP’yi destekliyorlar mı?

Yol olarak evet. AKP ve CHP arasında AKP’ye daha yakınız. Bir de tabii şu anda bir sol yok.
 

AKP’nin alternatifi sol mudur?

Evet, elindekileri alabilecek tek güç solcular.
 

Ordunun kendini sık sık siyasette hatırlattığı bir dönemde yine de böyle bir alternatif doğar mı?

Olabilir. Kendilerine solcu diyen ama solcu olmayan çevreler de var tabii. Ama ben faşizme karşı demokrasi diyen solculardanım. Böyle solcular var ve kendi akışı içinde kendi hareketlerini yaratabilirler.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KAYNAĞI ZENOFOBİ
 

Türkiye’de enteresan bir durum mevcut: Alıngan bir yapımız var. AB’nin bizi eleştirmesinden, insan haklarını genişletmeye çalışmasından vs. gocunuyoruz ama sertleşen milliyetçilikten gocunmuyoruz.

Evet, ondan çok memnunuz. Çünkü Türkiye’de milliyetçilikten başka siyasi akım yoktur, olmamıştır. Hepsi onun türevi. Milliyetçilik “bizi” tanımlamaktan çok “onlar”a yoğunlaşır, yani düşmanlara. Biz’e ister Osmanlı de, ister Türk de, ister Müslüman de. Türk milliyetçiliğinin kaynağı zenofobidir.
 

Birleştirilmeye çalışılan İslam ve demokrasi bu zenofobinin panzehiri olabilir mi?

Olabilir. Bu biraz da tarihin bir cilvesi. Çünkü zenofobinin daniskasını yapabilecek İslami kesimden bahsediyoruz.
 

Yani belki de tartışmamız gereken İslam’ın doğasının demokrasiye müsait olup olmaması.

Doğru, İslam’ın yapısında demokrasiye aykırı bir çok şey vardır ama bu başka dinlerde de farklı değil. Bütün ideolojiler yeni eklemlerle bambaşka söylemler üretebilir, yeter ki koşullar buna zorlansın. Ben Türkiye’de bu koşulların olduğunu düşünüyorum.
 

İslami kesimin en önemli başarılarından biri kendini demokrasi ile bağdaştırabilmesi oldu. Bir takım çevreler Türkiye’de demokratikleşme adı altında salt muhafazakarlaştırma yapıldığını iddia ediyorlar. Siz ne dersiniz?

İçinde muhafazakârlık var tabii ama Türkiye garip koşulları olan bir ülke. “Ben muhafazakârım” diyenin devrimci olması gerekiyor. Çünkü hem dini hem de Osmanlı’yı kötülemek durumundayız.

Atatürk-Zsa Zsa Gabor aşkı
 

Babanız Zsa Zsa Gabor ile evlenerek 1930’larda onu Ankara’ya getirmiş. Sonra da Atatürk ile aşk dedikoduları çıkmış.

Evet, Gabor kendi yaşamını anlattığı iki kitapta bundan bahsediyor. Bir kitapta bir subayın Gabor’u “biri sizi görmek istiyor” diyerek köşke götürdüğünü anlatıyor. Diğerinde ise bir mektuptan bahsediyor. Mektupta bir anahtar ve adres varmış. Zsa Zsa verilen adrese söylenenden bir hafta sonra gitmiş, bir de bakmış Atatürk oturuyor, bir haftadır onu bekliyor! Ne kadarı doğru bilmem! Zsa Zsa gibi bir kadın Türkiye’den geçmiş, tabii ki kendi reklamına yarayacak bu.

Çok yönlü, çok renkli bir aydın

1943’TE Ankara’da doğdu. İşadamı ve milletvekili Burhan Belge’nin oğlu, yazar ve diplomat Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yeğeni. İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudu. Aynı yerde doktorasını tamamladı. Halkın Dostları ve Birikim dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Yeni Gündem Dergisi ve İletişim Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Birçok dergi ve gazetede yazılar yazdı. Profesör oldu. Ayrıca İstanbul’un tarihi bölgelerine düzenlediği turlar, yemek ve mutfak kültürü, gezi ve popüler kültür kitapları ile tanındı. Halen Bilgi Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölüm Başkanı. Radikal Gazetesi’nde köşe yazıları yazıyor ve Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Türkiye şube yöneticisi.

Kadın mahreme hapsediliyor
 

Cumhurbaşkanının eşinin türbanı üzerinden yürütülen kavganın altında ne var?

Tayyör giydirilerek erkekleştirilmiş, deseksüalize kadın imajından sapma istemiyorlar.
 

Yani kriterlere uymayan kadın mahreme mi hapsediliyor?

Evet, belli bir modele uyum bekliyorlar.
 

Nagehan Alçı - Murat Belge ile söyleşi, Akşam
03.09.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız