Medyada 2. Cumhuriyet > Tebriklerimi Sunuşumdur...

Tebriklerimi Sunuşumdur...

Ülkemizin 2. Cumhuriyet'e(!) geçiş yaptığını, laik Atatürk Cumhuriyeti'nin sonunun geldiğini, ülkemizde artık bir ılımlı İslam Cumhuriyeti demokrasisi döneminin başladığını, eksik olmasınlar, yurtdışı basınından öğrenmiş oluyoruz.

Bizim medyamız, kendisinden beklenen o büyük çeviklikle duruma hemen adapte oldu. "Kral öldü, yaşasın kral", "Gelen ağam, giden paşam" zihniyeti hemen kendini gösterdi. Yeni Cumhurbaşkanımızın her vatandaşı huzura boğan o kısık gözlü, sevgi dolu sesli tavrıyla anlattığı çocukluk ve gençlik anıları hepimizi büyüledi. Ben de bugün Sn. Abdullah Gül 'ün bu yüce makama Sn. Başbakan ve tüm siyasi tertipleri tarafından atanmasının ötesinde hiçbir zaman yadsınamaz katkıları olan, son derece farklı, "bağrımızdan çıkan" kesimlerden kurum ve önemli şahsiyetlere tebrik ve kutlamalarımı sunmak istedim.

Tebriklerin ilki, tartışmasız şekilde, rahmetli Ecevit 'e gidiyor. 12 Eylül sonrası, tüm Atatürkçü aydınların, tüm siyasilerin, tüm akademisyenlerin ve köşe yazarlarının baskılı ricalarına rağmen, durduğu yerden kımıldamayan, solda birliği her gün yeni gerekçelerle reddeden, "sosyal demokrasi ve demokratik sol" ayrışmasını(!) ve "dine saygılı laiklik" kavramlarını icat ederek hepimizi şaşkınlığa boğan, böylece dar gelirlileri hızla sol dışı arayışlara iten Ecevit'in hakkı yenir mi hiç?

İkinci teşekkürümüz, 163. maddenin Türk Ceza Kanunu'ndan çıkarılmasını sağlayarak, şeriatçı başkaldırının tüm yayınlarıyla önünü açan SHP ve onu destekleyen köşe yazarlarımıza... Başta Muammer Aksoy olmak üzere, tüm Atatürkçü aydınlarla el ele vererek yaptığımız başkaldırıyı ciddiye almayarak, içi boş "141-142." maddelerle içi İran devrimi propagandası yüklü olarak gelen 163. maddeyi bir tutup, demokratikleşme(!) uğruna bu özverili çalışmayı bitiren kesimler olmasa Vakit, Akit gibi onca yayın hiç çıkabilir miydi, şeriatçı türban gösterileri fütursuzca sokakları inletebilir miydi?

***

Gelelim o ünlü 2. Cumhuriyetçi tayfaya. Hakları kesinlikle yenemez. Kemalizmi gençlere "dinozorluk" olarak sunan, Atatürkçüleri, medyada kontrol ettikleri her noktada sansür eden, şeriat ve demokrasinin bir arada gidebileceğini iddia eden, Mustafa Kemal 'in getirilerini ve orduyu en sahtekâr yorumlarla her gün yıpratan o sahte aydınlar grubu ve sağlam kale gibi korudukları yayınları olmadan Atatürk ilkelerini bu halkın "aşılması gereken gericilikler" olarak görmeleri sağlanabilir miydi?

CHP'nin de katkıları az değildir. Ülkemizde ve dünyada "liderine rağmen oy istenen parti" kavramını icat eden, genel başkan adaylarını ve tüm muhalifleri ekarte edip kendisi ve halkı arasına timsahlı dereler döşemek için, dikenli, polisli ova kurultayları ve tüzük darbelerini bile yaratmaktan çekinmeyen, ülkesi için istediği demokrasiyi kendisi için çok görecek kadar alçakgönüllü bir CHP olmasa, Türk solu sürekli bir parçalanma, örgütlenememe süreçlerinde takılıp kalır mıydı?

***

Tabii merkez sağın hakkı da yenmemeli... Liderlerinden milletvekillerine, hepsini ikaz ettiğimiz pastanın büyük pay sahibi "Dincilere sürekli ödünler verirsek kaymayı durdururuz, zaten onlara yüz vermezsek Anadolu'dan oy alamayız" diye diye bu ülkeyi tarikat cenneti haline getirmeseler, günde iki cami, beş Kuran kursu açmasalar yobazlık hiç bu kadar kolay yayılabilir miydi?

Bir tebrik de aydınlarımıza, sanatçılarımızın hatırı sayılır bir kesimine. Onlar da çözümsüzlük üretmeyi, elini taşın altına koymamayı, halkı uyarmamayı, tam tersine uyaranların dedikodusunu yapmayı, hedef olmamayı yeğleyip, yazmaya, dizilerde koşturmaya devam ettiler. Onlar "maazallah" harekete geçseler, meydan böyle boş kalır mıydı?

Ama en sağlam tebriğimiz, son fiyongu atan, sol gösterip sağ çakan, AKP'yi "Yüce Divan'da hesap sorulacak parti" ilan etmişken, onu her noktada iktidara ve faşist, dinci bir diktatörlük konumuna taşıyan MHP'ye! Halk onlara kanmasa, Gül 367'yi aşıp gelebilir miydi Çankaya'ya?

Neyse yerimiz kalmadı, siz bugünlük bu kadar tebrikle yetinin... Herhalde Sn. Gül, tarikatlar zaferinin esas mimarlarını bir sabah vakti "eşsiz ve şerbetle" ağarlayıp teşekkür eder.
 

Bedri Baykam, Cumhuriyet
04.09.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız