Medyada 2. Cumhuriyet > Malezya ve İkinci Cumhuriyetçi 11...

Malezya ve İkinci Cumhuriyetçi 11...
 

Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Orhan Pamuk, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Şahin Alpay, Mehmet Ali Birand, Ali Bayramoğlu...
Bu 11, Türkiye’deki İkinci Cumhuriyetçi takımının ilk 11’dir...
Ben değil kendileri söylüyorlar...
Önce bir pozisyon belirteyim de sonradan yanlış anlaşılma falan olmasın...
Benim savunduğum ve Türkiye’de olmasını arzu ettiğim demokraside, “Orhan Pamuk’a utanmazca saldırı” lanetlik faşist bir saldırıdır. Geçmişte yaptıkları gibi, ne kadar küfür ederlerse etsinler, Orhan Pamuk’un düşünce özgürlüğünü sonsuz derecede savunmanın demokratlık olduğunu düşünüyorum...
Ona mahkeme kapılarında reva görülen muameleyi de hiç bir zaman içime sindiremedim, sindiremem...
Görüşlerinin bazılarını kabul etmesem de, bu konularda taviz vermem...
Onun aldığı NOBEL sonuçta bir Türk olarak benim de NOBEL’imdir, hiç bir zaman inkar edemem...
***
Taa üniversite yıllarımdan, Toplumcu Düşün Dergisi’nin eğitim çalışmalarından tanıdığım Etyen Mahçupyan, aklına, zekasına, bilgisine ve birikimine her zaman saygı duyduğum bir isim, üstelik Hrant Dink’in hunharca katledilmesinden sonra başladığı Agos Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevinde ona başarılar dilemek de bir gazeteci olarak boynumun borcu...
İkinci Cumhuriyetçi 11’in, üçüncü mümtaz şahsiyeti Mehmet Barlas’la yakınlığımızı, dostluğumuzu, atışmamızı bilmeyen yok ve onun dostu olmaktan her zaman gurur duydum...
Bugün başbaşa yiyeceğimiz öğle yemeği de, sonsuz kaynatmalarımızın, içten samimiyetimizin her zaman olduğu gibi yine birbirimize verdiğimiz sinerjiyle tamamlanacak...
Bu arada o yine sigarasını içip, zehiri ciğerlerine nakşederek, bana nispet yapacak, ben de “bırakamazsın, dediği sigarayı bırakmış olmanın sonsuz faydalarını” anlatarak yemek sonrası onu fitil etmeye çalışacağım...
Ben ne Orhan Pamuk’u demokrasi adına savunmaktan, ne Etyen Mahçupyan’a insanlık ve kültür adına saygı duymaktan, ne de Mehmet Barlas’a duyduğum sevgi dolu samimi dostluktan vazgeçeceğim...
***
İkinci Cumhuriyetçi 11’in üçüyle ilgili duygularım böyle...
Diğerler sekizinin arasında yakın hissettiğim dost bildiklerim de var, hiçbir şey hissetmediklerim de, biraz uzak bulduklarım da...
Bunlar benim subjektif duygularım...
Onlara bir de objektif sorularım var:
O sorular benim dostluğumu değil, Türkiye’yi ilgilendiriyor...
Şöyle ki;
İkinci Cumhuriyet’in fikir babalarından Çetin Altan, Türkiye’de siyasetin geçmişten bu yana “Cami ile Kışla” arasında sıkışıp kaldığını söylüyordu...
Bugünkü Türkiye’yi hepiniz ayakta alkışladığınıza göre, Türk siyaseti bu fasit daireden nasıl kurtuldu!!!
Kışlanın etkisinin azalmasına duyduğunuz sevinci anlamaktayım, peki caminin Türk siyasetindeki etkisi de azalıyor mu sizce?..
Şu anda Türkiye’yi caminin siyasi etkisinden kurtulmakta olan bir ülke olarak mı görüyorsunuz?..
Hürriyet’teki Malezya fotoğraflarında 7 yaşındaki tesettürlü ilkokul çocuklarının fotoğrafları var...
Bu çocukların bu yaşta tesettüre girmeleri, sonra da toplumdaki tesettürlü sayısının yüzde 10’dan yüzde 80’e çıkması, arzuladığınız biçimde “sivil, çağdaş, demokrat bir İkinci Cumhuriyet tablosu mudur?..”
Gerçekten böyle bir İkinci Cumhuriyet mi istiyorsunuz?..
Üniversitede “sisters reading area” (bacıların okuma mekanı), “brothers reading area” (erkeklerin okuma alanı) diye ikiye ayrılmış çalışma mekanları var...
Bu görüntüleriyle Malezya sizce İkinci Cumhuriyetçi çağdaş, sivil, demokrat bir ülke midir?..
Yıllardır Türkiye için istediğimiz “çok renkli, değişik kültürlü, demokrat, sivil, çoğulcu, çağdaş, Amerikanvari” sosyal düzenden anladığınız resim bu mudur?..
***
Bu soru çok önemli, çünkü Sabah’ta alıntılanan Aktüel Dergisi’nin röportajında Malezya hiç de öyle antidemokratik bir ülke gibi görünmüyor...
Hürriyet ve Milliyet’in röportajları ile Aktüel dergisi ve Yeni Şafak Gazetesi’nin, Malezya röportajları arasında dağlar var...
Yeni Şafak’ta Malezya’daki kadınlar feminist mücadele veriyorlar, Sabah’ta yayınlanan Aktüel dergisi röportajlarında ise “Malezya hem mini eteklilerin hem de türbanlıların özgürce yaşadığı bir ülke gibi...”
Buradan da anlıyoruz ki, 2. Cumhuriyetçi arkadaşların bolca görev yaptığı bu gazete ve dergilerde Malezya, pek de kötü sayılabilecek bir ülke değil...
Tam tersine, “fotoğrafların altına, mini eteklisi de var türbanlısı da” diyerek bir yerde “toplumsal zenginliğe!” atıfta bulunmuşlar...
***
Çok merak ediyorum...
Arada bir akşam saatlerinde kendinizle başbaşa kaldığınızda, acaba “geçmiş kişisel nefretlerim, intikam duygularım beni nerelerden nerelere savurdu?..” diyor musunuz?..
“Ben böyle mi yaşıyorum ki, böyle fotoğrafları savunuyorum” gibisinden içinizde bir şeyler kıpırdıyor mu?..
Yoksa, şu anda yaptığınız gibi daha çağdaş bir Türkiye’ye doğru elinizde bayrak koşmaktan mutlu musunuz?..
Arkadaşlarıma hatırlatmalıyım ki bu bir test değil...
Yanıtlara puan veremeyeceğim...
Cevaplar artık sizin vicdanınıza kalmış!
 

Reha Muhtar, Vatan
26.09.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız