Medyada 2. Cumhuriyet > Kafalara asma kilit

Kafalara asma kilit

Demek artık gazetecilikten de vazgeçtiler, beyinlerine kocaman birer kilit asmışlarsa hiç şaşırmayacağım da bizleri de aynı meraksızlığa çekme gayretleri batıyor. Dün, bir değil iki Rodos Şövalyesi birden, son Kulis'lerdeki meraklı yaklaşıma saldırıyordu; hatta biri masum bir sorudan tehdit tonu bile yakalamayı başarmıştı...

 

Helâl olsun.

 

İlk silâhşor Mehmet Y. Yılmaz, Şerif Mardin'in üzerine oturmayan görüşlerini anlamaya çalışmamı irdelemiş. "Mardin bu sözleri 'konuşmak istemediği özel hayatı nedeniyle' söylemiş" dediğim iddiasında. Şu hüküm cümlesini de eklemiş Mehmet Y. Yılmaz: "Söyleyecek bir söz bulamayınca belden aşağıya vurmak, biliyoruz ki bu çevrenin ortak özelliği. / Belli ki bu konular hiç akıllarından çıkmıyor."
 

 

İkinci silâhşor Ertuğrul Özkök de aynı konuya değiniyor. Ona göre ise ben 'şantajcı' oluyorum: "Köşelerinde Şerif Mardin'in 'özel hayatı' dile getirilerek, 'Biraz ileri gidersen onu da açarız ha...' şantajı başladı."
 

 

Bu takılmaları hak eden bir yön var mı benim şu yazdıklarımda: "Kuyuya taşı bir 'deli' atsa gam yemeyeceğim de, taşı atan 'akıllı' bir adam. Kendisini Türkiye Bilimler Akademisi'ne (TÜBA) lâyık görmeyenlerin iştahını kabartan lâfları, demokrat kesimin saygı duyduğu Şerif Mardin etti. Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın karşısına 'Özel hayatına dair sorular sormayacağı' sözünü aldıktan sonra oturduğuna bakıp 'Kadınların tehdit değerlendirmesine hak veriyorum' anlamına gelen sözlerinin ilham kaynağını, konuşmak istemediği özel hayatında mı aramalıyız?"

 

Hayır yok; sadece merakını gidermeye çalışan birinin masum bir sorusu var. Demek ki, artık soru sormak da sakıncalı. Hepimizin kafalarına birer 'asma kilit' asmamızı istedikleri ne kadar da belli. Şerif Mardin söyleyeceğini söyledi; bu kadar gürültüden sonra, kendisine "Biraz daha ileri gidersen özel hayatını da açarız ha" şantajı yapılabileceğini ileri sürmek çok 'orijinal bir fikir' olabilir de, fazla akıllıca bir fikir olduğu herhalde iddia edilemez.

 

Emin olun şu sıralarda sırf "Hedef gösteriyorlar" denmesin diye isim vermekten kaçınıyorum. Hani 11 kişiden oluşan 'İkinci Cumhuriyetçiler' listesi sütundan sütuna dolaşıyor ya, benzeri bir karşı-liste oluşturma fikri daha ilk gün aklımdan geçti geçmesine ama kendimi frenledim. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Ayak üzeri demeç verme konusunda kendime yasak koydum" demesi gibi... Hani olur a, bunu da iddiasını ispatlamak isteyen bir yazarın masum bir takılması olarak görmek yerine okurlarına 'hedef gösterme' diye sunmaya kalkarlar endişesiyle...

 

Sonradan kendi gazetelerinde hem 'ulusalcı' hem de 'İslâmcı' 11'er kişilik listeler yayımlamalarına bakıp "Yapmazlardı" demeyin sakın; çünkü kendilerine uygun gördüklerini ben yapmaya kalkınca saldırıyorlar.

 

Olup bitenlerde cemaat-tarikat ilişkisi arayan kimdi? 'Biat kültürü' konusunu ilk kim açtı? 'Cemaattan kaçma' deyiminin mucidi kim? Peki Türkiye'de cemaat ve tarikat benzeri yapılanmalar yalnızca bir kesimde mi var? 'Biat' anlamını da taşıyan kesin itaat bekleyen başka 'cemaatimsi' yapılar yok mu? Başörtüsü yasağının arkasında ve son altı ay içerisinde yaşanan ülkeyi sarsan gelişmelerde o yapının parmağı olamaz mı?

 

Bu soruların cevabını biliyorsunuz...

 

İkinci silâhşor yukarıdaki sorulara cevap arayan yazıma da "Önce isimler verilerek hepsi 'mason' ilan edildi" diye bir kulp takmış... Oysa isim vermekten kaçınıyorum, bu sebeple de Türkiye Büyük Locası mensubu oldukları daha önceden bilinen birkaç yazarla kendimi sınırlı tuttum. Başörtüsü konusunda en yasakçı yazıları yazanların, seçmenin kararından en fazla rahatsız olanların o yazarlar olmasına hayret etmemi de bana çok görüyorlar...

 

Bu kadar etkili 'zihinlere asılı kilitler' Perşembe Pazarı'nda mı satılıyor acaba?

 

Eskiden aralarında iş bölümü yapar, birinin dokunduğu konuya diğeri aynı gün yanaşmazdı; şimdi 'topyekün savaş' mantığıyla hareket ettikleri için hep birlikte saldırıyorlar. İlk silâhşor da geri durmamış, aynı konuya o da giriyor yazısının bana ayırdığı bölümünde:

 

"Önceki gün Anayasa tartışmaları vesile edilerek türban konusunun gündeme getirilmesini 'masonik talimatlara' bağlıyordu. / Yazısında bazı gazeteci arkadaşlarımızın mason olduklarını söylüyor ve türban konusunda 'sayıları 15 bini geçmeyen bir azınlığın halkın yarısından oy almış iktidarı sarsmayı başardığını' anlatıyor. / Ona göre çoğunluk iktidarına karşı çıkmak için ancak böyle gizli örgütlenmeler gerekiyor demek ki. Farklı düşünmenin, düşündüğünü açıklamanın suçmuş gibi sunulduğu bir anlayış bu."
 

 

Bir dostum arayıp "Kanırtmaya devam" dedi; devam edeceğiz tabii...
 

Taha Kıvanç, Yeni Şafak
28.09.2007

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız