Medyada 2. Cumhuriyet > Hem küfürbaz, hem yalancısın Özdemir...

Hem küfürbaz, hem yalancısın Özdemir...
 

Ben Özdemir İnce’nin midesini bulandırıyormuşum. Öyle diyor. Köşesinde adımın geçmesi için yatırlara mum yakıyormuşum. O da ismimi anmayarak beni bu zevkten mahrum ediyormuş, çıldırıyormuşum.

Biz bir grup ‘Özdemir İncemania’, işi gücü bırakmış, bu çok değerli, çok edepli, çok bilgili şair-entelektüelle uğraşıyormuşuz, fena halde ‘hasta’ymışız, onun şairliğine not vererek dağları taşları kendimize güldürüyormuşuz...

Dün bunları yazdı Özdemir İnce.

İsmimi anmayarak yine beni çıldırttı.

Fakat ben giderek bu arkadaşın sağlığından endişe duymaya başladım; birileri (kankası Ertuğrul Özkök olabilir) bunu dürtmeli ve ‘Sen iyi misin Özdemir, bir tarafında ağrı var mı?’ diye sormalı.

Bugüne kadar Özdemir İnce’yle ilgili epey yazı yazdım.

Bilgisiz, kötü niyetli, küfürbaz, megalomaniye varacak derecede ‘öz benliğine’ düşkün olduğunu biliyordum da, bir gün zıvanadan çıkıp sapla samanı karıştıracağına, hele ‘yalan’a yeltenecek kadar düşeceğine hiç ihtimal vermemiştim.

Üzüldüm...

Hálá ‘Simyacı’daki, sadece dağlara taşlara değil, neredeyse nebatata da güldüren çeviri fecaatini savunuyor.

Hálá ‘yalan haber’ yazmadığını iddia ediyor.

Hálá önemli bir şair ve entelektüel olduğunu sanıyor.

Hálá herkeslere haddini bildirdiğine, öne sürdüğü tezler karşısında muhataplarının ‘tir tir titrediğine’ inanıyor.

İşin kötüsü, konudan habersiz insanları da buna inandırıyor.

Fi tarihinde, Kenan diye bir muhabir bunu aramış, ‘Simyacı’ romanındaki çeviri hatalarıyla ilgili bilgi almak istemiş, sonra da ‘Siz Tevrat’ı iyi biliyorsunuz. Yahudi misiniz?’ diye sormuş.

İşte ‘dürüst bir entelektüel’ olan Özdemir İnce, küçük bir kurgu oyunu yaparak, okuyanlara, arayan kişinin ‘Ahmet Kekeç’ olduğunu düşündürtüyor ve aferin, bunu başarıyor.

Evet, ‘Simyacı’daki çeviri fecaatiyle ilgili üç adet yazı yazdım.

Bunlar Yeni Şafak’ta yayımlandı.

Kendisi de Gösteri dergisinde cevap verdi. Beni muhatap almıyor ya güya...

Net, tutarlı, inandırıcı şeyler söyleyemediği için de, işi küfre döktü; ‘kuş beyinli’, ‘ahmak’, ‘snop’ gibi, entelektüel nezahetine yakışır karşılıklar vermeye başladı...

Ben, ‘Adam gibi tartışacaksak tartışalım Özdemir. Böyle devam edersen yirmi kağıdını alırım, ona göre!’ dediğim için sustu. Hem karşılık vermeyi, hem küfretmeyi kesti.

Oysa blöf yapıyordum.

Mahkemeye vermeyecektim.

Ne yapacaktım Özdemir’den alacağım yirmi kağıdı?

Ben Mehmet Yakup Yılmaz mıydım?

Kendisini arayıp ‘Yahudi misiniz?’ diye soran muhabir ise, o sırada Vakit gazetesinde çalışıyordu. Şimdi nerelerdedir bilmiyorum.

İşte böyle bir adamdır Özdemir İnce...

Kendisini bilgili, kültürlü, muhataplarını tir tir titreten bir aydın sanıyor ama daha önce onlarca kez sorduğum sorulara cevap veremiyor. Cevap vermek zorunda kalmamak için de, ‘Ben star gazetesi okumuyorum ki’ ayaklarına yatıyor.

Ey Özdemir İnce...

İsmimi anmamaya devam et... Ben hastalığımı tedavi etmek için yatırlara mum yakmaya devam ederim.

Fakat şu sorularıma da açık ve dürüst cevaplar ver... Bakalım ne kadar bilgili, ne kadar entelektüel, ne kadar donanımlı bir aydınsın!

Sabetaycılığın kurucusu Sabetay Levi midir?

Sabetay ismi bazen ‘Sabatay’, bazen de ‘Sabbatay’ biçiminde mi yazılmaktadır?

Muhataplarını tir tir tir titreten, ama ‘Tabula Rasa’ meselesinde çuvalladığı halde oralı olmayan entelektüel kimdir?

Niçin herhangi bir varakparede, herhangi bir edebiyat dergisinde ‘Özdemir İnce’nin şiiri’ başlıklı bir inceleme bulunmamaktadır?

Milli Görüş iktidarının temellerini, çok partili demokratik sisteme izin veren İsmet Paşa mı atmıştır.

1925-1945 döneminde, ‘çağdaş demokrasi için gerekli kurumlar’ın hangileri kurulmuştur? Böyle bir iddiada bulunan adam, yalancı değilse nedir? Hasta mıdır?

Bazı darbeler iyi, bazı darbeler kötü müdür?

Son soru da şu olsun:

‘Korkulu rüya’ dolduruşuyla piyasaya sürülen ama kısa sürede ikinci cumhuriyetçilerin ve dincilerin şamaroğlanına dönen şair kimdir?

Ben, gördüğün gibi sorular soruyorum; senin gibi sağa sola ‘leş kargası’, ‘sırtlan’, ‘kapıkulu’, ‘mide bulandırıcı güruh’, ‘suratsız’, ‘rezil’ diye küfretmiyorum.
 


Ahmet Kekeç, Star
18.02.2008

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız