Medyada 2. Cumhuriyet > 2. Cumhuriyet tartışması

2.CUMHURİYET TARTIŞMASI

 

Önceki gece atv'de 2. Cumhuriyet tartışmasının bir kısmını izledim. Oradaki tartışma konusunda bir değerlendirme yapmak yerine, bu tartışmanın kafamda çağrıştırdıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, bu tartışmayı; karşılıklı hakaret ve içeriğinden saptıran yaftalar asma ekseninden çıkarmak gerekiyor. Çünkü, böyle yürütüldüğünde düzey düşüyor, içerik kayboluyor, tartışanlar taraf olmaktan çıkıp, taraftar toplamaya çalışan amigolara dönüşüyorlar.
Aslında, 1. Cumhuriyet-2. Cumhuriyet tartışmasını neyin alevlendirdiğini saptamak, bu tartışmanın arkasındaki asıl çatışma nedenlerini belirlemek çözümü kolaylaştıracak bir anahtar haline gelebilir.
Bu tartışmanın tarihsel açıdan bakıldığında iki boyutu var: Birinci boyut geçmiş boyutu, ikincisi güncel boyutu. Geçmiş nasıl tartışılıyor?
Cumhuriyet'in kurulmasıyla başlayan ve 1950'lere kadar süren dönemi tartışan taraflar farklı ele alıyorlar.
Birinci görüş: Cumhuriyet'in, feodal ve geri kurumları tasfiye ettiğini, modernleşmeyi gerçekleştirdiğini ve 1950'ye kadar Cumhuriyet devriminin, büyük bir dönüşüme öncülük ettiğini belirtiyor. Ancak 1950 ile birlikte Cumhuriyet'in yarattığı kurumların birer birer tasfiye edildiği ve karşı-devrim büyük bir dönüşüme öncülük ettiğini belirtiyor. Ancak 1950 ile birlikte Cumhuriyet'in yarattığı kurumların birer birer tasfiye edildiği ve karşı-devrim yoluyla, Cumhuriyet'in kazanımlarının ortadan kaldırılarak gerici bir rejim kurulduğunu söylüyor. Bugünkü şeriat ve bölücülük tehdidinin de bu karşı devrimin ürünü olduğunu vurguluyor.
İkinci görüş: Cumhuriyet'le birlikte bir ilerleme yaşandığını; ancak, Atatürk döneminde otoriter yönetim tarzının, demokrasiye gidecek yolu tıkayan bir birikime neden olduğunu; devletin bireyi yok sayan ve ezen bir şekilde yapılandırıldığını; bugünkü anti-demokratik sistemin ve çürümüş ilişkilerin bu anlayışın ürünü olduğunu düşünüyor. Bu nedenle bugünkü devletin, farklı kimlikleri, farklı inançları içine sindiren bir yeniden yapılanmaya muhtaç olduğunun altını çiziyor.
Kısaca özetlemeye çalıştığım bu iki görüşün sahipleri, söylediklerimi ve tariflerimi eksik ve yanlış bulabilirler. Benim anladığım bu.
Benim açımdan, daha doğrusu toplum açısından önemli olan bu tartışmanın güncel boyutu. Türkiye, günümüzde ciddi bir toplumsal krizle yüz yüze. Sistem tam anlamıyla çürümüş durumda. Devlet içinde çeteler cirit atıyor. Rejimin neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Açıkçası; herkes bugünkü durumun değişmesini istiyor. İşkencenin, gelir adaletsizliğinin, rüşvetin, hırsızlığın, siyasi cinayetlerin son bulduğu bir ülke özlemi, hepimizin çaresiz bir özlemi haline gelmiş durumda.
İşte bence film, bu duruma nasıl çözüm bulacağımız sorusunu sorduktan sonra kopuyor.
"Şeriat ve bölücülük" tehlikesi, bir kesimde geçmiş özlemini canlandırıyor. 1950'den önce tek partili dönemde şeriata geçit verilmediğini düşünenler, çok partili sistemle geriye dönüşün başladığını; bu nedenle fazla demokrasi vurgusunun tehlikeli olduğunu düşünüyor. Hatta bu konudaki duyarlılık (!) öyle ileri boyutlara varıyor ki, insan haklarını, özgürlükleri savunmanın "Amerika'nın oyunu" olduğunu iddia edenler bile çıkıyor. Karşı taraf ise, asıl gelişmenin 1950'yle başladığını, Türkiye'nin ilk kez halka hesap verecek bir sisteme yöneldiğini; ancak bürokrasinin ordunun ellerindeki devlet aygıtı ve askeri darbelerle bu gelişmeyi engellediğini söylüyorlar. "Şeriat ve bölücülük" umacısının ise demokrasiyi engellemede, kendi egemenliklerinin sarsılmasını durdurmak amacıyla öne sürüldüğünü düşünüyorlar. Böylesine uzun bir tartışmayı da bu daracık alanda bütün boyutlarıyla aktarmak çok zor.
Kısaca kendi tavrımı da açıklamam gerek: 1923 Cumhuriyet devrimi ve laikliğin kabulü önemli bir modernleşme atılımıydı.
Bu gelişmenin sonucunda çok partili sisteme geçmek kaçınılmazdı. Ancak ne yazık ki, 1950'de iktidarı ele geçiren Demokrat Parti, demokrat değildi, karşı taraftaki Cumhuriyet Halk Partisi'de. İki tarafın hala yeterince demokrat olmadığını düşünüyorum. Sorun burada düğümleniyor.

Oral Çalışlar
Cumhuriyet - 07.11.1999

 

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız