Medyada 2. Cumhuriyet > Türkiye nereye gidiyor?

Türkiye nereye gidiyor?

Yeni bir “düzen mi” ortaya çıkıyor! Hangi düzen? Nasıl bir düzen? Amerika’nın istediği gibi “ılımlı bir din devletinin” merkez olacağı yeni bir düzen mi? Yoksa “düzen değil de” daha net bir “kaos mu” doğuyor!

Bu soruları son cümleye bırakıp, kavramları sorgulayalım...

Sevgili dostlar, “kaos” deyince ilk akla gelen; “her şeyin birbirine girdiği, doğrusal olmayan” sonucun “felaket” olduğu süreç...

Bu konuda önemli çalışmalar yapan İlya Prigogine ve arkadaşları “geri dönüşsüz zaman” ve “doğrusal olmayandan çıkan düzen” gibi kavramlar ile bu çıkarımı yıktılar...

Kaotik yapılar bir süre sonra “yeni biz düzene” sebep olabilirler...

Bunun anlamı; determinizmin sonu ve “düzenin” kaos dinamiğinden çıkması...

Veya daha değişik bir ifadeyle; “kaosun aslından düzenin oluşması”...

Peki bütün bunların Türkiye’de yaşananlar ile alakası ne?

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla başlayan, içerideki tepkilerle gelişen ve son olarak kapatma ve Ergenekon davaları ile ortaya çıkan ve birçok yazar ve siyasetçi tarafından “kaos” olarak “tanımlanan” bu süreci yeni bir bakış açısıyla ele almak ve “nereye” diyenlere bir nebze katkıda bulunarak konuyu açmak istiyorum.

Evet, yerleşik olan “esas” alırsak, doğrusal düşünürsek; “varolan yapıya ters bir gelişme olması”, bütün sistemi toptan kaosa sürükleyebilir. Sürükleyebilir ama diğer taraftan bu sürüklenme “kendi içinde” belli bir düzene doğru akacağı için “ortaya yeni bir denklem” çıkacaktır... Bazı yazarlar buna “İkinci Cumhuriyet” veya “dönüştürülmüş” Cumhuriyet diyorlar... Ben, kendime dahi itiraf etmekte zorlanacağım bu gerçeği “bilimsel” bir hamura dolayarak sunmayı tercih ettim... Uzun lafın kısası; ne kadar bilimsel terime boğarak gerçekten kaçsak bile “dönüşüm” kesin ve net!

Peki bu “değişime” tepki gelmeyecek mi? Bu tepki “kaos katsayısını” artıracak mı?

Yaşanan süre veya teşhis edildiği gibi “kaos”, “ikinci, üçüncü Cumhuriyet” değil, ortaya çıkan yerleşik olanın “kayma yoluna” girmesi ve başka bir gerçek kesitine, yeni bir düzene doğru akması...

Peki “varolan sistemler” de “doğrusal olanı koruma” eğilimi yani “statik dinamikler”, değişime karşı koymazlar mı? Daha açıkçası; bu kayışa “içeriden tepki gelmeyecek mi?” Koyarlar, tepki geliyor daha da gelecek... Sistemin bileşenleri “varolan kesişme noktalarının” kaymasına her zaman tepki verirler...

Bu dönem “kozmosun” bozulması ve ilk etapta “kaos eşiğine” doğru kayılması, “kaosun tam olarak yaşanması” ve sonrasında “yeni bir düzenin” ortaya çıkması ile devam eder... Sonuçta vücuda gelen yapı ya “başlangıç durumuna hassas bağlılık içinde bir türevdir”, ya da “kesin bir değişim sonucu yeni bir düzendir”...

Sonuç: Yaşananlara sadece “ikinci Cumhuriyet”, “ılımlı din devleti denemesi” gibi kavramlarla yaklaşmak yeterli değildir. Ortada bilinmesi gereken bir “süreç” vardır ve bu sadece “kaos” veya “çöküş” de değildir... Yaşananlar, “doğrusal olmayan” dinamikler ile sorgulanmalı ve sonucun “başlangıç durumuna bağlılığın kaybedildiği anda yeni bir düzene kayış” ile ortaya çıkacağı bilinmelidir...

Son söz: Yaşanan “yeni düzenin, kaostan doğma eğilimi”... Ne demişler, düzen ’kaos’tan gelir! Ama nasıl bir DÜZEN!

Yiğit BULUT, Vatan

27.03.09

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız