Medyada 2. Cumhuriyet > Atatürk mü söyledi 65 bin erin askerde çay servisi yapmasını?..

Atatürk mü söyledi 65 bin erin askerde çay servisi yapmasını?..

Yine havaların soğduğunu hissediyorum...
Yine yağmur, fırtına, kendini hissettiriyor...
Sonbaharın tam göbeğindeyiz...

Pastırma yazlarının yerini, kara bulutlarla kaplı gökyüzü, güneşin aydınlatamadığı günyüzü almakta...
Böyle günlerde, her yıl dersin ortasında birileri girer sınıfa ve çağırırdı beni...

“Hocam Reha Muhtar’ı almak istiyoruz... Tören hazırlıkları için...”

Hiç sekmezdi...
Her yıl bugünlerde önce Cumhuriyet Bayramı, sonra 10 Kasım törenleri için sınıftan alınırdım...

***


TED Ankara Kolej‘inin ilkokul, ortaokul ve lisesi böyle günleri birlikte anardı...
Koskoca okulun binlerce öğrencisine, Cumhuriyet Bayramı ve hemen akabindeki 10 Kasım‘larda Atatürk’ün Gençliğe

Hitabesi‘ni okumak benim görevimdi...
İlkokuldan itibaren, her sene bu ritüel tekrarlanırdı...
Sınıfa giren öğrenci “Törenin provaları içi beni
çağırdığında” içimde yine bir heyecan duyardım...

Defalarca yaptığım halde, her yıl üzerinden geçen 365 gün, beni “hata yapacakmışım” gibi yeniden heyecanlandırırdı...
Merdivenlerin üzerini çıkar başlardım Atatürk gibi hitap etmeye:
“Ey Türk Gençliği...
Birinci vazifen...”

***


Provadaki ilk okumada mutlaka bir kelimede teklerdim...
Hatta çocukluktan ailemin defalarca okutup ezberlettiği hitabenin, arada bir, sonlardaki bir cümlesini de unuttuğum olurdu...

Çok kötü hissederdim!..
Hemen eve gider o akşam iki yüksek sesli okuma yapar, hafızamı tazelerdim...

Binlerce öğrencinin önünde rezil olmak istemezdim bu en iyi yaptığım işte!..

***


Cumhuriyet‘in ve Atatürk‘ün bizim dünyalarımızda hiçbir şekilde sorgulanmadığı yıllardı o yıllar...
Bir gurur ve iftihar vesilesi günlerdi, başkaca hiçbir duyguyu barındırmazdı hiçbirimizde...
Sonra hayat değişti...

Her şey sorgulanır her şey tartışılır oldu...
Yanlış mıydı?..

Hayır elbette tartışılabilir, sorgulanabilirdi hayatla ilgili her şey...

Tarih de sorgulanırdı, geçmiş de, hatalar ve sevaplar da...
Uğur Mumcu‘yla, Mehmet Altan‘ı TRT’ye İkinci Cumhuriyet tartışması yapmak için çağırdığımda 1992 yılının 29 Ekim haftasıydı...

18 yıl önce...
Bu konular ürkek de olsa konuşulmazdı o sıralar...
Benim kendi doğrularıma inancım çok olduğundan “deli bir cesaretim” vardı...

TRT’nin Haber Dairesi Başkanı Şahap Alp‘e gitmiştim:
Devlet televizyonunda “programına sansür yaptırmamak” için, üstünkörü bilgilendirir gibi yapıyordum haber dairesini program hakkında...

“Abi, Cumhuriyet’i konuşacağız, hazır 29 Ekim gelmişken...
Uğur Mumcu falan gelecek... Mehmet Altan’ı da aradım...”
Şahap Alp sevimli, tatlı, kalender bir televizyoncuydu...
Çok üstünde durmadı...

Bir süre sonra tanıtım fragmanlarını girmeye başladım...

“Flaş flaş flaş...
TRT’de canlı yayında bir ilk yaşanıyor
İlk kez tartışılacak...

29 Ekim haftası nedeniyle Türkiye Radyo Televizyonu’nda İkinci Cumhuriyet tartışması...


Uğur Mumcu ve Mehmet Altan bu büyük tartışma için TRT stüdyolarına geliyorlar...”
 

***


Ortalık birbirine girdi tabi...
TRT’ye gelmiştim, bana verilen bir odada çalışıyordum...
Şahap Alp‘in beni çağırdığını söylediler...
Birileri doldurmuş, “Bu deli oğlan senin başına bela olacak” demişlerdi...

Odaya girdiğimde Şahap Alp‘in yüzü tedirgindi...
Ne olduğunu anlamıyor, başına bir bela gelip gelmeyeceği konusunda mütereddit davranıyordu...

“Hiç merak etme abi” dedim, “Ben her yerle konuştum... Gayet güzel bir tartışma olacak... Sen kaygılanma... Zaten Uğur Mumcu var...”

Kimsenin hakkını yemeyeyim...
Şimdi Ahmet Kaya konusunda ağır eleştirilere maruz kalan Ertuğrul Özkök o günlerde, Hürriyet’in başındaydı...
“TRT’de İkinci Cumhuriyet Tartışmsı” başlıklı bir yazı yazdı...

Devlet televizyonunun “Cesurca, İkinci Cumhuriyet tartışmasını gündeme getirdiğini bunu demokrasi açısından çok önemli bulduğunu” yazıyordu...
TRT’nin bir şey yaptığı yoktu...


Ben kendi kendime gelin güvey olmuş, böyle bir programa cüret etmiştim...

Allahı var o yazı, TRT koridorlarında çok destek oldu bana ve programı canlı yayınlayabildik...
 

***


Dün Londra‘da Picadilly yakınlarında iki Türk gazetesi aldım...

Gazeteler Türkiye’de başka gazetelerde yazan yazarların yazılarını da koyuyorlar Avrupa baskılarına..
Gülümsedim yazıyı görünce...

Baktım Mehmet Altan yine “provokatif bir başlıkla yazmış yazısını?..”

“Askeriye yeni çaycılar mı arıyor?..” diye sormuş yazısının başlığında...

“Muharip görevler üstlenmeyen, silahlı ve fiziki eğitim yapmayan 65 bin vatan evladı işçi sayılacak statüde 500 tesiste görev yapıyormuş... Tesisler orduevi, tatil kampı, havuzlu ve restoranlı tesisler, subay astsubay restoranları ve gazinolardan oluşuyormuş...

Bu tesislerde erler rütbeli personele hizmet sunuyor, ayrıca lojmanlarda da az sayıda er bu işler için istihdam ediliyormuş...

Bizim ordu niye bu kadar kalabalık anlamazdım...
Süngü harbiden kalma olduğunu sanırdım...
Meğer sosyal tesis bolluğundanmış...”

***


Okurken “sorulan doğru soruların” nasıl da yanlış şekilde bazıları tarafından sorulabildiğini düşündüm Türkiye’de...
Mehmet Altan bu soruyu elbette sormalı elbette cevabını almalıydı...

18 yıl önce olsa, ve rahmetli Uğur Mumcu yaşasa kim bilir belki yine bir Ateş Hattı yapar, onların tartışmasını yayınlardım...

Cumhuriyet’in tartışılması mesele değil...
Elbette tartışılacak, yanlışlar sorgulanacak, herkes kendine çeki düzen verecek, Cumhuriyet çağdaşlaşacak?..
Ama elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin...
Atatürk mü istedi 65 bin erin tesislerde çay servisi yapmasını?..

Yoksa Atatürk’ün kurduğu Cumhnuriyet’in “zorunlu! bir sonucu mudur!” 65 bin vatan evladının askerlik adı altında esasen çay servisi yapması!..

Benim yıllar yılı okuduğum Gençliğe Hitabe‘de hiç böyle bir şey yoktu...

Orada bir Cumhuriyet’in gençliğe emanet edilmesinin vakur ifadeleri vardı...

Kimse kusura bakmasın...
65 bin erin çay servisinde kullanılmasını Atatürk istemedi...
 

Reha Muhtar, Vatan

29.10.2010 

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız