Medyada 2. Cumhuriyet > Erdoğancılık

Erdoğancılık

Laik ideoloji gömüldü, Erdoğancılık diye bir yönetim oturdu.. Başbakan Erdoğanı pek sevmeseler de, referandum sonuçları ile iktidarını pekiştirdiğini savlayan İsrail gazetesinden alıntı cümleler, liberal olarak tanımlanamayan kendine özgü bir yönetim, iktidar anlayışını kastediyor olsa gerek. Hani megalomanlık yapsam benim çok sık kullandığım Erdoğanizm sözcüğünden kopya çekmişler diyeceğim. Oysa besbelli onlar da Başbakan Erdoğan, partisi, ne kadar aksini savlasalar da merkeze oturmuş parti kimliğini üzerlerinde taşıyamamalarını anlatma çabasının ürünü adından esinlenmişler..

Referandum sonuçlarını sevinçle karşılayan bir kısım AB siyasi liderlikleri, medyası da, haber yorum başlıklarında Türkiyede laik Cumhuriyetin döneminin kapanması vurgulaması ile referandum sonucundan duydukları memnuniyetin altını çizseler de, referandumla anayasa değişikliği içeriğinin getirdiği demokratikleşmeye de Erdoğan iktidarının bundan sonraki demokrasi açılımlarına da kefil olamıyorlar. Anayasa değişiklik paketi için Bir avuç demokrasi tanımlamasına yer verilirken Başbakan Erdoğan iktidarının baskı gücünü arttırmasından duyulan kaygılar vurgulanıyor.

İçerde evetin tonlarında, farklı sularda yüzmeyi seçenler elbette sonuçtan çok mutlular, gerekçelerini askerin iktidarı ile, onların deyimi ile katı laik Cumhuriyetin derin devlet iktidarına son verilmesi olarak açıklıyorlar. Dikkatimi çeken bu anlamdaki zafer sarhoşluklarının üzerine, daha ilk gününden evetin tek gerekçesi yapılmış demokratikleşme konusundaki tezlerinin buharlaşması. Başbakan Erdoğan, AKP iktidarının bundan sonraki hamlelerinin demokratik olabileceği konusunda referandum öncesi kefaletlerini hemen geri almışlar..

***

İster Amerikadaki başta cemaatler cephesinden, isterse AB lobicilerinden, 2. Cumhuriyet cephesinden olsunlar, Başbakan Erdoğanın referandum sonrası genelde olumlu kabul edilen konuşmasının daha önceki daha olumlu örneklerden çark edilmiş olması gerekçesi ile güvence sayılamayacağını vurgulamak gereğini duyuyorlar. Referandum sonucu ile iktidarın gücünü katlamış olması, bağlantılı baskıcı eğilimlerinin artabileceğini söyleyerek, olabileceklerin sorumluluğundan uzak durmayı seçiyorlar.

Demokrasinin özünde yeri olmayan, dünyada da, hele de biçimsel de olsa demokratik rejimlerin geçerli sayıldığı ülkelerde örneği çok sık görülmeyen inanç örgütlenmelerinin, cemaatlerin bu referandumda açık, militanca taraf olmalarının sorgulanmasına karşı açık yanıtlar da ilginç; demokratikleşmeyi savunma, geniş anlamda siyaset için referandumda taraf olmuşlar, ancak doğrudan Başbakan Erdoğan ve partisinin desteklenmesine bulaşmamışlar..Referandum sonuçları sayesinde Erdoğanizmin yapacaklarına kefil olmadıkları gibi, sorumluluk da almamış oluyorlar. Eski solcu evetçiler ilk günden kendilerini temiz tutma adına daha bir mızıkçı çıktılar; Erdoğan ve ekibinin seçim kampanyası süreci çıkışları ile iyi sınav vermediğini, kazandığı güçle baskıcı eğilimlerin katlanabileceğini söylemekte bir sakınca görmüyorlar. Referandum kampanyası boyunca hayırcıların ortaya koymaya çalıştıkları riskleri saymakta yarışıyorlar..

Tabii ki bu köprülerin altından çok sular akacak. AKPnin umutsuz seçmeninden bir miktar oy kaybetmiş olması gerçeğine rağmen, referandumda kendi oylarının, anketlerin öngördüğünün de üstünde çıkmasına katkıda bulunan evetçilerden bana göre en kazançlılar Kürt evetçiler. İlk saatlerden açık açık iktidardan beklentilerini, önceliklerini sayabiliyorlar; Bütün baskılara karşın boykotçuların önemli bir oranı bulmaları, bölgelerinde ağırlıklarını koyabilmiş olmalarından sonra iktidarın kaçarı yok. Hele de MHPden de apaçık önemli bir oy kayması sağlanmışken, MHP engeli kırılmışken, Kürtlerin AKPye evet demiş önemli seçmenlerinin de beklentilerine uygun çözüm üretilmesi, hükümetin birincil, acil görevi olmalı..”

***

Hayırcılar cephesi, bizim cephede moraller yerlerde. Beklentilerin, anketlerin altında hayır oyu, abartılı bir karamsarlığı, yanlış yerlerde suçu arama eğilimleri ile birlikte üretiyor. Sonradan söylemesi kolay, ama gazetecilik pratiği ile birçok kez evetçiler kampanyasına katılan kimileri demokratik, demokrasinin gereği içinde, kimileri antidemokratik örgütlenmelerin oy toplamı üzerinde kafa patlattım. Mantıklı sonuç çok çok yüksek oranlarda evetin çıkması. Üstüne medya çağında, çoğunluğu iktidarın doğrudan elinde, gerisi güdümünde medyatik yönlendirme, algılamaları çarpıtmayı de ekleyin. Elbette Erdoğan iktidarlarının yıpranmışlığı, pervasız diktatoryal yönetim eğilimleri, yolsuzluklar bataklığı, gelir dağılımı çarpıklığı katlanması, sosyal devletten sapmalar, sadaka düzenindeki partizanlıklar, siyasal kayırmacılık, işsizliğin büyümesi, sessiz dev bir tepkiyi de besleyecekti. Yine de oy takası ile 60-40ı beklemek, gerçekçi, doğal bir sonuç değil miydi?

Tamam seçime yönelik iktidar gücü katlaması hesabı tuttu. Yine de seçime kadar bu köprülerin altından çok sular akacak..

Şükran Soner, Cumhuriyet

14.09.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız