Medyada 2. Cumhuriyet > Öfke ve Sağduyu...

Öfke ve Sağduyu...

Öfkeli yaklaşımlar

Bazı çevreler ve kişiler Tabuları kıracağız derlerken kendi tabularını (siyasal, sosyal, sözde fikirsel ve de hurafeci, fanatik, dinsel tutumlarını) göz ardı ediyorlar.

Devrim girişimleri Cumhuriyetin başından beri zaman zaman direnç, öfke ve hatta başkaldırılar ile karşılanmıştır bu ve benzer çevrelerce.

Çünkü çağdaş düzeni kabul edemiyorlar, içlerine sindiremiyorlardı. Bu direnç, düşünce ve öfkeli yaklaşımlar hep sürdü ve sürdürüldü yıllardır. Din elden gidiyor, Geleneklerimiz kayboluyor gibi feryat ve sloganlar tahrip ve tahrik yöntemi olarak kullanılageldi genç cumhuriyette. Halbuki 80 yılı aşkın bu dönemde ne din elden gitti ve ne de zaman ve akılla örtüşen gelenekler büyük toplum kitlesi için.

Hurafeci, fanatik ve aşırı tutucu çevreler ve bunlara destek olanlar hariç.

Elbette pek çok devrim gibi Türk devrimi de halka sorularak, oylama ile ya da ulemadan icazet alınarak yapılmış değildir. Bu esasen devrimlerin doğasına uymaz. Çünkü onların daima zorlayıcı, mevcut düzeni bozucu içerikleri, yolları, yöntemleri olmuştur her zaman, her yerde.

Bir ölçüde tepeden inmedir ve bir azınlığın işidir devrimler. Bizde de böyle olmuştur. Fakat dirençler içerse de bir bakıma meclis iradesi belirmiştir.

Her devrim gibi Türk devriminin de arkasında ve yanında etken bir güç olması doğaldır. Nitekim ulusal, demokratik hedefli devletin oluşmasında bir yandan ulusal meclis diğer yandan bizzat devlet ve onların ulusal kurtuluş savaşı içinde yeniden gelişmiş, oluşmuş, şekillenmiş ve yeni düzene, devrimlere inançlı ve destek olan ordusu yer ve rol alageldi. Buna vesayet denemez, sadece tarihsel bilinç ve rolü ile ilişkili tutumu ve anlayışı denilebilir.

Tutucu ve eski düzen özlemcileri için Türk Silahlı Kuvvetleri hep hedef olagelmişti. Ancak son yıllarda bu eskilere, liberal-aydın, ikinci cumhuriyetçi, bölücü odaklar, vb. sağdan soldan, aşağıdan yukarıdan özlem ve hedefleri muğlak, karışık ve bazen de gizli; yazar çizer takımı, siyasetçi, akademisyen sıfatlılar, düşünürlükleri kendilerinden menkul birtakım kişiler de eklendi. Tüm bunlara karşın laik, cumhuriyete bağlı o çok sağlam kurum elbette bu saldırıları yanıtlayacak güçtedir. Fakat gene de onun hakkını vermek, değerini belirtmek bir vatandaşlık görevidir ve de en başta devlet ve hükümetin görevidir. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri devletin bir rüknüdür.

İster kişiler ister başka kurumlar bu gö-revi yapsın ya da yapmasın Türk ulusu büyük çoğunluğu ve ordu/millet bütünlüğü içinde onun değerini, yerini, önemini bilir ve de en sarsılmaz dayanağıdır.

Prof. Dr. Kemal ÖNEN, Cumhuriyet

11.02.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız