Medyada 2. Cumhuriyet > Her yerde 'kaos mu' var?

Her yerde 'kaos mu' var?

DEMEK ki; yeni bir düzen doğuyor!

Hangi düzen? Nasıl bir düzen?

Bu sorulara net cevaplar vereceğim ama ilk etapta kavramları sorgulayalım...

Sevgili dostlar, "kaos" deyince ilk akla gelen; "her şeyin birbirine girdiği, doğrusal olmayan" sonucun "felaket" olduğu süreç...

Tekrar ediyorum; herkesin göremediği-alışık olmadığı "detayların" felaket yaratacağının düşünülmesi!

Peki "sosyal-ekonomik, hatta fizik bilimine göre" bu çıkarım doğru olabilir mi?

Olmaz, olamaz! İşte bilimsel kanıtı! Ünlü bilim insanı İlya Prigogine ve arkadaşları "geri dönüşsüz zaman" ve "doğrusal olmayandan çıkan düzen" gibi kavramlarla bu çıkarımı yıktılar.

Kaotik yapılar bir süre sonra "yeni bir düzene" sebep olabilirler...

Bunun anlamı; determinizmin sonu ve "düzenin" kaos dinamiğinden çıkması...

Veya daha değişik bir ifadeyle; "kaosun aslından düzenin oluşması"... Burası çok önemli; "yeni düzenin özü öncesinde yaşanan kaos dinamiklerinde gizli"!
 

Sonuç 1: "Düzen kaostan gelir... "

Birinci "sonuç" sonrası kaldığımız yerden "kavramları" sorgulamaya devam edelim ve soruyu daha da "net" hale getirelim. Bazılarının "bilimsel safsata" diyebileceği bütün bu cümleleri neden yazdım? Amacım "bilimsel bir ukalalık içinde, birkaç cümle yazıp, anlaşılmadan" günü geçirmek mi?

Bunları yazmanın amacı; 2003 başından bugüne özellikle son dönemde "Türkiye kaos içine itiliyor" tezini ortaya atanlara "cevap vermek" ve bunu yaparken de "tamamı" sorgulamak...

Sevgili dostlar, evet, yerleşik olanı "esas" alırsak, doğrusal düşünürsek; "var olan yapıya ters bir gelişme olması", bütün sistemi toptan kaosa sürükleyebilir. Sürükleyebilir ama diğer taraftan bu sürüklenme "kendi içinde" belli bir düzene doğru akacağı için "ortaya yeni bir denklem" çıkacaktır...
Kimilerine göre bu; yeni dünya düzeni, kimilerine göre "farklı bir Türkiye", kimilerine göre "İkinci Cumhuriyet" olarak tanımlanabilir...
 

Sonuç 2: Yaşanan ve birilerinin "kaos" olarak algıladıkları-sundukları dalga boyu artışı yerleşik olanın "kayma yoluna" girmesi ve başka bir gerçek kesitine, yeni bir düzene doğru akmasıdır...

Peki "var olan sistemler" de "doğrusal olanı koruma" eğilimi yani "statik dinamikler", değişime karşı koymazlar mı? Daha açıkçası; bu kayışa "içeriden özellikle yerleşik düzenden tepki gelmeyecek mi?" Koyarlar, tepki geliyor daha da gelecek!
Sistemin bileşenleri "var olan kesişme noktalarının" kaymasına her zaman tepki verirler...

Bu dönem "kozmosun" bozulması ve ilk etapta "kaos eşiğine" doğru kayılması, "kaosun tam olarak yaşanması" ve sonrasında "yeni bir düzenin" ortaya çıkması ile devam eder...

Sonuçta vücuda gelen yapı, ya "başlangıç durumuna hassas bağlılık içinde bir türevdir", ya da "kesin bir değişim sonucu yeni bir düzendir"...
 

Sonuç 3: 2003'ten bugüne, daha doğrusu 2001 Eylül saldırısından sonra ortaya çıkan dünya ve Türkiye ölçekli dalgalanma; terör, "ezilmişlerin intikamı" veya "halkın iradesi" gibi kavramlar ile açıklanamaz... Düzen değişiyor ve bu değişim "dalga boyu yüksek" bir yapı içinde devam edecek.
 

Son söz: Dünya genelinde ve sistemin kaymaya başlamasıyla Türkiye'nin denklemde değişen yeri sonucu içeride yaşananlar; "doğrusal olmayan" dinamikler ile sorgulanmalı ve sonucun "başlangıç durumuna bağlılığın kaybedildiği anda yeni bir düzene kayış" ile ortaya çıkacağı söylenebilir... Bu noktada altı çizilmesi "kavram"; başlangıç durumuna hassas bağlılık!

Son bir soru sorayım ve bırakayım: Dünya ve Türkiye için "başlangıç durumu" nasıl tanımlanabilir, başlangıcımız nedir? Ve en önemlisi "başlangıç" ne kadar değişebilir?

Yiğit Bulut, Habertürk

05.06.2010

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız