Medyada 2. Cumhuriyet > Melih Aşık: 'Hıncal Uluç'u tebrik ederim. Gazetesindeki yalakalıkları ve ilkesizlikleri açık açık bir tek o yazıyor'

MELİH AŞIK: ‘HINCAL ULUÇ’U TEBRİK EDERİM. GAZETESİNDEKİ YALAKALIKLARI VE İLKESİZLİKLERİ AÇIK AÇIK BİR TEK O YAZIYOR’

MEDYATAVA PAZAR RÖPORTAJI: Sayım Çınar bu hafta uzun yıllardır Milliyet Gazetesi’nde “Açık Pencere” adlı köşeyi hazırlayan Melih Aşık ile konuştu. Aşık, 12 Eylül döneminden sonraki medyayı, zaman zaman eleştirdiği Hıncal Uluç hakkında düşüncelerini, Başbakan'ın üç buçuk yıl basın sözcülüğünü yapan Akif Beki'nin Radikal’de yazmaya başlamasını nasıl değerlendirdiğini anlattı.

 

- Milliyet Gazetesi'nde adeta sembol bir köşeniz var. Sanırım 26 yıldır bu köşeyi yapıyorsunuz. Önemli aşamalardan geçtiniz. Örneğin, 12 Eylül döneminden sonra, sizce medyada neler değişti?

 

- Çok şey değişti... Gazeteler haber ağırlıklıydı, yazar çok azdı. Mesela benim çalıştığım Günaydın'da 2 - 3 yazar vardı. Bugün her gazetede 20 - 30 yazar var. Gazeteciler fakirdi. Bugün bir kısmı patron gibi dolaşıyor, patron gibi yaşıyor. Basın Ahlak Yasası gibi, yazılı olmasa da, kimi yasalar vardı. Artık o yasalar demode oldu! Gazete ve gazeteciler için esas olan tarafsızlıktı. Şimdi esas olan bir tarafa yamanmak. Ülkesini satanlar bu işi gizli yapardı. ABD ve AB çıkarlarını açıkça savunmak ayıp sayılırdı. Şimdi sütunlarda satışlar açıkça ve iftiharla yapılıyor. Satışa karşı çıkanlar, Kemalist, ulusalcı, içe kapanmacı, 30'ların Atatürkçüsü gibi kavramlarla aşağılanıyor. Olmadı, “Ergenekoncu” diye ihbar ediliyor. Çok şey değişti, çok!

 

- Sizin köşeniz her zaman Kemalizm'i savunmuştur. İktidarlar değişiyor ama sizin düşünceleriniz pek değişmiyor. Bu da takdir edilesi bir durum. Tabii sık sık değişenler de var... Buradan onlara neler söyleyebilirsiniz?

 

- Kemalizm başlı başına bir disiplindir. Ben o disiplinin içinde hareket eden biri değilim. Benim değiştirmediğim tavır şudur: Gelişmelere halkın ve ülkenin çıkarları gözlüğüyle bakarım. Ulusal çıkarları savunurum. Bu savunmayı yaparken, Atatürk ilkelerini referans alabilirim, sosyal demokrasiyi referans alabilirim, eşitliği öngören ideolojileri referans alabilirim, evrensel değerleri referans alabilirim... Siz bunlara bakarak beni bir sınıfa sokabilirsiniz. Kemalist de diyebilirsiniz, solcu da... Ulusalcı belki daha kapsayıcı bir deyim... Son yıllarda Türkiye Cumhuriyet'in gerisine düştüğü için sık sık Atatürk ve ilkelerini referans vermek gerekiyor. Kemalist diye nitelenmem belki de bu yüzden. Bence bir gazete yazarının bir disiplin ya da ideolojinin adamı olması mümkün değil. Daha pratik olmak zorundasınız. Siz en iyisi bana ulusalcı deyin... Ama ikinci cumhuriyetçilerin yaptığı gibi ulusalcılığı faşist ve ırkçı milliyetçilikle eşdeğer tutup, karalama vesilesi yapmayın tabii... Ulusalcılık, her türlü iç ve dış sömürüye karşı ulusun çıkarlarını savunmaktır... Cumhuriyetçi, demokrat, laik, çağdaş olmaktır... Bu arada sorunuzda iktidarlar değişiyor demişsiniz. İktidardaki partiler değişiyor ama iktidar değişmiyor Türkiye'de...

 

- Atatürk'e nasıl bakıyorsunuz o zaman?

- Okudukça, ne kadar müthiş bir lider olduğunu daha iyi anlıyorum. Bize yıllarca düzene uygun ama gerçek olmayan bir Atatürkçülük öğrettiler. Gerçek Atatürk'ü tanımak için gerekli kitapları yeni yeni okuyorum. Okudukça da hem tarihi öğreniyorum hem Atatürk'e hayranlığım artıyor.

 

- Lafınızı esirgemeden, sivri bir dille yazmanızı neye bağlıyorsunuz?

- Artık kimsenin dolaylı anlatımları çözecek vakti ve keyfi yok. Bilgi saptırma, yalan, dolan yağmur gibi yağıyor. O yüzden artık daha açık ve dolaysız yazmak gerekiyor. Fotoğrafı da daha net çekme zorunluluğu doğuyor. Sivri dilli olmamak için çok çaba sarf ediyorum, ama bu kadar oluyor demek...

 

- Siz zaman zaman köşenizden Hıncal Uluç’a ayar veren bir gazetecisiniz. Hıncal Uluç hakkında yeni neler söyleyebilirsiniz?

- Ben geçmişte Hıncal'ı zaman zaman eleştirdim. Ama şu günlerde eleştirmem, aksine tebrik ederim. Gazetesindeki yalakalıkları, ilkesizlikleri açık açık yazıyor. Bir tek o yazıyor. Gözlerimi kaparım, duruma uygun yazarım, demiyor. Çağdaşlığı, laik cumhuriyeti falan da Sabah'ta savunan iki - üç isimden biri... Kutlarım kendisini...

 

- Birçok darbeyi görmüş birisi olarak, son dönemde Türkiye gündemine oturan Ergenekon davası ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

- Ergenekon bir büyük komploya dönüştü. Ortada bir sandık el bombası, birkaç kirli veya şüpheli adam vardı. Biz bunların suçlarının ortaya çıkarılmasını beklerken geçen yıl bu vakitler birden İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek gibi isimler gözaltına alındı. Biz de ayıldık. Çete diye iktidar muhaliflerinin temizlenmeye başladığını anladık. Soruşturma hedefinden saptı. O yüzden Susurluk'u destekleyenler aynı heyecanı Ergenekon konusunda göstermiyor. Birtakım gazeteci, profesör ya da generallerin neden gözaltına alındığı merakı, çetelerin icraatına yönelik meraktan daha baskın hale geldi. Esas çeteciler, korkarım, bu karambolden faydalanıp paçayı kurtaracaklar...

 

- Başbakan'ın üç buçuk yıl basın sözcülüğünü yapan Akif Beki'nin Radikal’de yazmasına ne diyorsunuz?

- Akif Beki bir gazete ile iki televizyonda görev yapacakmış. Gönül isterdi ki bu büyük fikir adamı daha çok yayın organında görev yapsın, halkımız onun değerli fikirlerinden daha çok istifade etsin. Ama kendini üç organla sınırlamış anlaşılan. Radikal'in bu transferden tam ne beklediğini ben çözemedim. Daha önce Cengiz Çandar ile Oral Çalışlar'ı aldılar. Hasan Celal Güzel gibi değerler de zaten mevcuttu. Acaba diyorum "yandaş basın"la rekabete mi karar verdiler? Başka bir şey aklıma gelmiyor. Vatana millete hayırlı olsun, diyorum...

 

- Yazarlık yaptığınız Milliyet’in sizce en önemli avantajı nedir? Hürriyet gazetesinden Milliyet’i ayıran şey nedir sizce?

- Hürriyet haber gazetesidir. Milliyet fikir gazetesi olarak anılır. Ancak, bence, böyle ayrımların da pek kıymetiharbiyesi kalmadı. Her gazetede her şey var. Gazete dürüst ve tutarlı olmalı. Esas olan bu. Türkiye'de acil ihtiyaç, halkın doğruları öğrenmesidir.

 

- Fenerbahçe’nin eski Başkanı Metin Aşık’ın ağabeyisiniz. Sizin Galatasaraylı olmanız hayatınızda çekişmelere yol açtı mı?

- Babamız koyu Fenerbahçeliydi. Metin'den fazla babamla tartışırdık. Annem dengeyi sağlamak için biraz benim tarafımı tutardı. O yüzden tartışmalar fazla büyümeden önlenirdi. Bu arada, babamın Fenerbahçeliliğinin bana büyük faydası olmadı değil. Babam aslında muhafazakâr görüşlüydü. Ancak spora merakı yüzünden Milliyet alırdı. Biz de küçükten itibaren Milliyet okuyarak büyüdük. Benim gazeteci olmamda en büyük etken, sanırım, küçük yaştan itibaren gazete okumuş olmamdır. Milliyet'i sevmiş olmamdır. İlerleyen yıllarda kardeşim Metin Fenerbahçe'ye başkan oldu. Gurur verici bir görevdi. Bir tartışma söz konusu olamazdı.

 

- İnternet yayıncılığı gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor. Peki, internet üzerinde Milliyet’in nasıl bir okur kitlesi var? Sizi kimler okuyor?

- Bizim internet sitesi, biliyorsunuz, Türkiye'nin en çok izleneni. Orada beni kimler nasıl izliyor, bilmiyorum. Ancak bana gelen iletileri biliyorum. Benim okurum sol görüşlü, cumhuriyetçi, laik, Atatürkçü, demokrat kitle. Daha çok gençler. Beni de en çok bu mutlu ediyor. Gençlere yeni ve yararlı bir şeyler verebiliyorsak, ne mutlu bize.

 

- Köşenizin ve siyasi karikatürün hem mütevazı hem de başarılı karikatüristi Ercan Akyol için neler söyleyebilirsiniz?

- Ercan ile şöyle böyle 25 yıldır her gün birlikteyiz. Düşüncelerimiz ve dünya görüşümüz arasında hemen hiç ayrılık yoktur. Ercan'ın hem çizgileri yumuşak ve insancıl, hem siyasi çizgisi sağlam, hem esprisi düzeylidir. Ama satışı yoktur. Kimi sanatçı vardır, ömrünün yarısından çoğunu reklam ve propaganda faaliyetiyle geçirir. Özellikle eski karikatüristler bu alanda çok ustaydı. Ercan'ın maalesef bu tarakta bezi yoktur. O hep kendi çabası olmadan anlaşılmayı bekler. Ben de öyleyimdir. Oysa Ercan'ın karikatürleri dünya çapındadır. ABD veya Avrupalı çizerlerin karikatürleri ile yan yana koyup bakınız, ne demek istediğimi anlayacaksınız!

 

- Kadın yazarların giderek çoğalmasına nasıl bakıyorsunuz?

- Yazarları artık kadın - erkek diye ayırmamak lazım... Kadın duyarlığını yazıya yansıtan yazarlar olduğu gibi bu duyarlığı yazıya hiç sokmayan kadın yazarlar da var. Bunlar kendi tercihleridir. Okura yaklaşma biçimleridir. Ben sadece yazılarında cinselliğini kullanarak bundan avantaj sağlamaya çalışan kadınları ayıplarım. Bu ucuz bir şeydir. Neyse ki onun da modası geçiyor galiba... Bundan ötesi yazar ile okuru arasındadır. Yazarla ilgili son kararı okur ve gazete patronajı verir.

 

- Ciner Grubu'nun yeni gazetesi HaberTürk, Milliyet gibi gazetelerin tirajını ne kadar etkiler sizce ?

- Umarım çok etkiler de cumhuriyetçi basında yarış ve rekabet hızlanır. Piyasanın dürüst ve tutarlı gazetelere her zaman ihtiyacı var. Eğer iktidarın baskısı altına girmemeyi başarırsa, HaberTürk bizim mahalleye kalite getiren bir gazete olabilir. Ama böyle bir baskının altına girecekleri yönünde çok kuşkularım var.

 

- Son olarak, medyadaki solcuların kafasının çok karışık olduğunu düşünüyorum. Sizce bu kafa karışıklığının nedeni nedir?

- Birinci neden solun tarifinin zorlaşmış olması... Sol zaten geniş bir kavramdı. Sovyetler'in çökmesinden, komünizm ve sosyalizmin gündemden düşmesinden sonra terim biraz daha gevşedi, bollaştı. Sol en geniş anlamında sömürüye karşı olmaktır. İnsani değerlerin yozlaşmasına karşı durmaktır. Bir muhalif duruştan başlar, sosyal demokrasiye, sosyalizme, komünizme doğru uzanır. Ama her muhalif duruş sol değildir. Muhalif gibi duran ama sağ iktidara omuz veren pek çok yazar var. Örneğin adam Tuzla'daki işçi ölümlerini eleştirir, hayat pahalılığını eleştirir, ücretlerin azlığını eleştirir ama son tahlilde AKP iktidarına karşı kalem oynatmaz. Gizli veya açık sağ iktidarı destekler. Bu adam solcu değildir. Eyyamcıdır. Solcu taraftır, ilkelidir, ideolojik çizgi sahibidir... Yaşamını evrensel değerlere, insanlığa, hakka, hukuka, adalete adamış adamdır.

 

medyatava.com, 15.02.09

 

Konu ile ilgili sayfalar...
7/3/2017 - 15 Temmuz’un ilk entelektüel sonucu ...
9/20/2016 - Garip ilişkiler...
8/16/2016 - Mehmet Altan: Türkiye, 'İkinci Cumhuriyet' kavramına mecburen geri dönecek...
8/12/2016 - Batı’nın “Yeni Türkiye” kuşkusu ...
4/25/2016 - Siyasal İslam ve İkinci Cumhuriyet ...
Bütün başlıklar için tıklayınız