Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Cumhurbaşkanı Erdoğan: Fethullah Gülen hakkında yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Fethullah Gülen hakkında yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin
Cumhurbaşkanı Erdoğan, normalleşme olmazsa OHAL'in uzatılabileceğini söyledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'in Türkiye'de darbe girişimi yaptığını ve kana buladığını belirterek, "20 sene, 10 sene önce söylenseydi böyle düşünmezdim. 3-4 yıl öncesine kadar bile... İnanın böyle düşünüyordum. Ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, askeri okulların kapatılacağını, yerini Milli Savunma Üniversitesi'nin alacağını belirterek, "Bundan sonra jandarmaya er, erbaş alınmamış olacak, profesyonelleşmiş olacak. Polis teşkilatı neyse o olacak. Şu anda, son atamaları da yaptık oradaki işi bitirmiş olduk" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan' A Haber-ATV ortak yayınında darbe girişimine ilişkin soruları yanıtladı.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle: "Demokrasi nöbetinde olanları selamlıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi mücadelesini bu kadar şanlı veren başka bir ülke tanımadım. O akşam dört televizyon kanalına malum cep telefonuyla bağlandım. Hande Hanım ile ilk görüşmeyi yaptım. Dört kanala bağlantılarla birlikte tüm vatandaşları meydanlara, havalimanlarına davet edişimiz, halkımızın akın akın meydanlara yürüyüşü demokrasi mücadelesini verecek yiğitlerin olduğunu gösterdiler. 

Şehit haberleri geldikçe daha fazla duygulandım. Şehitler tepesi boş değil. Bu millet bunu bir kez daha ispatlamış oldu. Dünyadan birileri arıyor, darbeye karşı verdiğiniz mücadeleden dolayı sizi kutlarız diyor. Ama şu anda ülkemize gelip... Birkaç istisna dışında Katar Emiri'ni zikretmem gerekir. Sürekli aradı. Rusya, sayın Putin aradı. ABD aradı. Kimse ilgili bakanını, yetkilisini buraya gönderme zahmetinde bulunmadı. Darbe girişimi yapılıyor. NATO'nun en önemli ülkelerinden birisi. Böyle bir ülkede böyle bir hareket yapılıyor. 'Tebrik ederiz ama şu anda askerler toplanıyor, yargı toplanıyor, endişeliyiz' diyorlar. Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Dürüst olmayacaksanız sizin o darbe girişimlerimiz ile ilgili açtığınız telefonların önemi yok. 
Bugüne kadar ABD herhangi bir teröristle ilgili iade talebinde bulunduğu zaman ki onların hepsi bizde cezaevindeydi, göndermişizdir. Bir çiftlikte her türlü konforuyla orada yaşıyor. Ben bir yıl önce bu kişiyi istiyorum. Şu anda bu adam bizim milli güvenlik strateji belgemize giriyor. Belgeleri gönderdik. 
Bunun dışında batı ülkeleri... Bakıyorsunuz Afrika'da, başka ülkelerde örgütlenmiş. Bunun kadar yaygın dünyada ikinci bir terör örgütü yok. Her okul bir terör örgütü şubesi görevi görüyor. Okul, eğitim, öğretim... Bunu yaparken de o ülkenin yöneticilerinin de çocukları oralarda eğitildiği için zannediyorlar ki gayet iyi eğitiliyorlar. Fakir ailelerin çocukları da orada. Sonra ananas falan faaliyetleri de görüyorlar. 

Biz de bu propagandaya geldik. Bunu itiraf etmem lazım. İyi niyetimizin kurbanı olduk bunu da ifade etmem lazım. Bu olay olmamış olsaydı bunların üzerine bu şekilde gidemeyecektik. Şimdi milletim çok daha iyi tanıma fırsatı buldu. Çok ciddi sayıda bugün itibarıyla gözaltına alınan şahıs 18 bin 699 idi. Tutuklu sayısı 10 bin 137. Şehitlerimizin sayısı 237.  Yaralı sayısımız 2 bin 191, Allah onlara şifa versin. 

"Hukuk içinde adım atıyoruz"

Hukuk içinde adım atıyoruz. Silahlı kuvvetlerimiz içinde var mı, var. Sadece subay kadrosuna baktığınız zaman 300 bin civarında böyle bir yapı var, bunun içinde ne kadar varsa çıkaracağız. Genelkurmay da bunu görmüş vaziyette. 
Polisimiz içinde de ciddi manada örgütlenmişler. Aynı şekilde yargıda. Devletin tüm kurumlarında örgütlenme var. Hepsini temizlememiz gerekecek. Bir defa çok ciddi sayıda görevden alma olayı var. Bu görevden alma sürecini bizler OHAL sürecinde devam ettireceğimiz gibi baktık ki bu iş normalleşmeye girmedi, Fransa gibi uzatabiliriz. 

Fransa'da bir darbe olmadı mı? Terör örgütü 5-10 kişiyi, 30 kişiyi neyse öldürdü, darbe yok. Ama burada, devlete karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Gidiyorlar Meclis'e bombayı indiriyorlar, Millet Camii'nde 5 şehidimiz var. Bunlardan bir tanesi bayan, bu bayanın başı kopuyor. Şu anda daha henüz neticesi ne oldu bilemiyorum, adli tıp incelemelerini devam ettiriyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Böyle bir tablo karşısında, dünyada parlamenter sisteme inandığını söyleyenler, gönderin bir adamını gönderin. Tükiye Millet Meclis'i tarihinde bir tek İstiklal Savaşı'nda böyle bir muameleye maruz kaldı, umutlarını yitirmediler. Şimdi de milletvekilleri hemen çalışmalarına döndü, bombalanmasına rağmen kahramanca yiğitler olarak el ele orada bekliyorlar."

"Daha önce saatleri karıştırmıştık"

"Bu işi, olayın kronolojisine bakacak olursak 21.15 civarında falan İstanbul ve Ankara'da hareketlenme olduğunu duyuyoruz ama ben tabii, en önemlisi 21.30 civarında daha önce artık saatleri karıştırmıştık. Eniştem beni arıyor, "Beylerbeyi Sarayı'nın orada bir hareketlilik var, asker araçları geldi, sivil araçları durdurdular" diyor.

"Ziya dalga mı geçiyorsun, ne alakası var?"

Bu haberi aldıktan sonra inanamadım, "Ziya dalga mı geçiyorsun, ne alakası var?" dedim. MİT Müsteşarımızı aradık ama ulaşamadık. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanımı aradım ona da ulaşamadım. Daha sonra Fidan'a ulaşma fırsatı bulduğumda kendisinden bu bilgileri aldım. İsabetli olsun verdiğim bilgi, arada özellikle Başbakanımızla irtibat halindeydik, şey noktasında tabii Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis falan durumları gördükçe ciddi bir sıkıntı oluyordu. 10'a doğru sayın Fidan'a ulaşma imkanım oldu.

"İstihbarat zafiyeti olmasa bunlar olmazdı"

O sırada kendisiyle bunları görüştük. Kendisinin Genelkurmay'a gittiğini, Genelkurmay'da henüz hareketlenme olmadığını görünce MİT'e dönmüş. MİT'e geldikten sonra malum orası da bombalanmaya başladı. Orada da herkes sığınaklara falan girmişler. Bilgileri o anda şöyle bir kaba taslak kendilerinden aldık. Bu süreç içinde maalesef istihbarat zafiyeti olduğunu fark ettik. İstihbarat zafiyeti olmasa bunlar olmazdı. Darbede 1 saatin 2 saatin çok çok büyük önemi var. Anında bazı müdahaleler yapılabildi. Bu uçuşu yapan, alçak uçuşu yapanlara karşı tedbirler alınabildi. Fakat bir talihsizliğimiz var. Mesela TBMM'nin bu tür darbeler karşısında ciddi bir koruması yok, uçaklara karşı, helikopterlere karşı. Bunlar karşısında uçaksavarlar olsaydı, darbe olarak düşünmeyin. Bütün bunlara karşı bunların olması lazım. Bir musibet bin nasihatten evladır. Çok ciddi tedbirler bunlara karşı alınmış durumda. Şimdi düşünün Özel Harekat binası bombalanıyor, 52 kardeşimiz şehit oluyor. Kim yapıyor bunları? Ya senin kardeşin onlar, sen de güvenliktesin onlar da güvenlikte. Orayı geliyorsun bombalıyorsun. Ya sizde bu ne vicdan? Düşman bile bunu yapmaya muktedir olamaz. Ama bunlar, bu namussuzluğu bu alçaklığı yaptılar. Pensilvanya'daki hala yalan söylemeye devam ediyor. Onlara hala gönül vermiş olan vatandaşlarıma sesleniyorum; "Hala mı bunların peşinden gideceksiniz, daha neyi görmeniz gerekiyor?" Belgeleriyle, bilgileriyle her şey ortada.

Şu anda seslendiğim "tabanı ibadet" kesimi. Ortası ticaret, üstü zaten ihanetti. İhanet içinde olanların kimi zaten ormanda falan saklanıyor. Bunların da inlerine gireceğiz. Bulup çıkaracağız. Biz kefenimizi giydik, bu yola çıktık. Değişik değişik şeyler söyleyip duracak. Rabbimin bize verdiği ömrü kimsenin kısaltmaya gücü yetmez. Bu vatana hizmet yolunda bu mücadelemizi sürdüreceğiz.

"Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim"

Bu akşamın en önemli yanı, ailemle beraber, bizi orada 15 dakika gecikmemiz olsa, bunlar Maalesef Nur Mağarası içinde olanları görememişler. Bizi de, orada gelmişler adresi soruyorlar, biz tabii otelde değildik, otele falan gidiyorlar. Bu arada tabii biz yayınımızı yaptık. Helikopterdeki pilotum, yıllardır sağ olsun yanımda. "Buradan Dalaman'a kaç dakikada gideriz?" diye sordum, "15 dakika" dedi. "Güvenliğim nedir?" dedim, "Ben yakınım bitene kadar yakalanmam" dedi, beni rahatlatan o oldu. Ve hemen biz ailecek dolduk, havalandık, kararttık ve, çünkü 4 ayrı noktada hazırlığımız vardı. En yakın Dalaman'dı. Bodrum vardı, Dalaman vardı, Çıldır vardı, İzmir vardı.

Burada tabii İstanbul'la irtibatımız devam ediyor. "Şu anda sana bildirmiyorum ama sen İstanbul ve Ankara arasında git" dedim pilota. Güvenmediğimden değil, yıllardır yanımda.

O pilot benim yıllardır beraber uçtuğumuz pilot. Daha sonra farklı bazı bilgiler geldi ve kendisine oradaki söylediğimiz şeyle şimdiki şey, "Pist karartılmış" dedi, işgal altında. Durum böyle olunca İstanbul Emniyet Müdürü'yle irtibat kurdum "Ne zaman temizleyeceksiniz" dedim, "10-15 dakika içinde" dedi. Kule işgalcilerden temizlendikten sonra hemen pist aydınlatıldı ve biz zaten devam ediyorduk ama kararımız inmekti. Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim, "İnerim ama sizi riske atamam" dedim. "Bizim uçağımız çok kısa mesafede durabilen bir uçak" dedim, "Riske atamam" dedi. "Sen tur at" dedim. "Gerekirse buraya ineceğiz" dedim. Kendi zaten farlarıyla bunu yapabilecek güçte. Ve aydınlatınca zaten problem kalmadı, indik. İndiğimiz andan itibaren uçaklar üzerimizde alçak uçuş yapıyorlar. Bu alçak uçuşlar ses hızının üzerine çıkınca patlamalar duyuyorsunuz, onunla Devlet Koruma Evi'nin camları kırıldı. Torunlarım yanımda, ürküyorlardı. 3 tane, bir tanesi 9 aylık. Ciddi manada korkuyorlar, buna rağmen Devlet Konuk Evi'nin önünde tüm halkımın, milletimin toplanışları, onların oradaki dik duruşları, o demokrasi nöbetine başlamış olmaları. Gezi olaylarındaki anı bana yaşattı. Orada da Cezayir önünde 100 bin kişi terminalin önünde toplanmıştı.

"Genelkurmay'a Ümit Bey'i atıyoruz dedim"

O andan itibaren duyduk Genelkurmay Başkanı ellerinde rehine diye. Binali Bey'e vekaleten Ümit Bey'i atıyoruz haberin olsun dedim. O andan itibaren Akıncı'daki gelişmeleri takip ettiğimiz gibi "Yapacağımız bir şey var" dedim. Eskişehir Başbakan'dan aldığı talimatı uygulamıyor, "Yazılı belge gönderin" diyorlar. Böyle bir tablonun içerisinde Ümit Paşa'yla gerekli konuşmaları yaptık, talimatı verdi. 12 bomba Akıncı Üssü'ne atıldı. Uçakların oradan kalkma ihtimali kalktı. Bu tabii iyice işi rahatlattı ve Eskişehir'in durumu da o andan itibaren düzeldi.


İş artık lehe dönüşmüştü. O andan itibaren de öyle kolay kolay bir hareket noktası yoktu. Gün ışıdı zaten, daha da bir rahatlama gelmiş oldu. Bazı rehineler bırakılmaya başlandı, işin sıkıntılı kısmı atlatıldıktan sonra Yargı'daki açıklamar zaten... Yargı mensuplarına da teşekkür ediyorum, dik durdular. Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı açıklamar çok önemliydi, bazı komutanlarımızın yaptığı açıklamalar çok önemliydi. Hatırlamadığım etkin açıklamalar o andan itibaren gelmeye başlayınca, darbecilerin direnci kırıldı, kaçışmaya başladılar.

Hamd olsun zaten meydanlar, adeta hepsi tankların üzerine gidiyorlardı. Hele hele o hanım kardeşlerimin tanklar karşısında duruşları, gençlerimizin tankların altlarına yatışları... Anlatılır gibi değil...

Biz milletimize aşklarımızla hizmetimizi verdik. Hiç tahmin etmiyorduk, bunlar alçakça bunu yaptı. Bedelini ödeyecekler.

"Ordunun zaten yarısı profesyonel"

Arkadaşlar, şimdi bu profesyonel ordu meselesini bu kadar abartmaya gerek yok, yarısı zaten profesyonel... Erler, erbaşlar belli bir disiplinin faydası var. Profesyonel ordu, haysiyetli, namuslu. Bu azınlık var ya, belli şeyleri ele geçirmişlerdi. Haysiyetli, namuslu askerimize gölge düşürdü. Birçokları zaten çok haysiyetli bir mücadele verdiler. Kalkıp da, özel kuvvetler de generali öldürmesi... O ne alnından öpülesi bir astsubay... Şehit olmayı göze aldı ve o generali orada öldürdü. Çünkü bunlar vatan haini, "Sen vatan hainisin, senin emrine uymam" dedi ve öldürdü. Dün akşam eşi ve yavrularıylada görüştüm falan falan artık onlar benim evladım. Onlara bakacağız.

"Askeri okullar kapatılacak, Milli Savunma Üniversitesi kurulacak"

Burada profesyonel ordu ve bunun yanında da amatör ama belli disiplini kazanma noktasında atılacak adım bana göre çok önemli. Yapılması gereken neydi? Şu anda onları yapıyoruz. Jandarma İçişleri'ne bağlandı. Ve teşkilat şeması içerisinde Jandarma Komutanı'yla Emniyet Genel Müdürü noktasındaki denge gayet güzel bir noktaya geliyor. Bundan sonra jandarmaya er, erbaş alınmamış olacak, profesyonelleşmiş olacak. Polis teşkilatı neyse o olacak. Şu anda, son atamaları da yaptık oradaki işi bitirmiş olduk.

Eskiden kurmay dediğiniz zaman çok şey değişiyordu. Şimdi onların general olmasının önünü açtık. Kurmay sınıfından olmayanlar general olamıyordu, birkaç tane sembolik oluyordu. Artık sınıf subayları da general olacak.

Jandarmada öyle bir adım atılmış oldu. Benim de 14 yıllık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı süremde bunun başarılması önemli. Bir diğer adım da Sahil Güvenlik, o da İçişleri Bakanlığı'na bağlanmış oldu. Kıyı Güvenlik ve Sahil Güvenlik de artık çok daha müşterek bir güçle denizlerimizi sağlama almış olacak.

Yavaş yavaş burada ordunun da küçültülmesi sürecine girmiş oluyoruz. Fakat hareket kabiliyetini şu anda artıyoruz. Neyin? Tüm İçişleri Bakanlığı'nın hareket kabiliyeti çok daha ileriye gidecek. Silah, mühimmat noktasında ileriye gidecek. Terörle mücadele konusunda jandarmamızın, polisimizin gücü artacak. Çok daha güçlü, el ele bu işi yürütmüş olacaklar.

Okullar meselesi burada önem arz ediyor. Askeri okullar kapatılacak, birkaç gün içinde Resmi Gazete'de yayımlanacak. Bütün liselerden rahatlıkla Harp Okulları'na giriş olacak. Fakat Harp Okullarının üzerinde bir çatı oluşacak, Milli Savunma Üniversitesinin altında harp okulları olacak. 

"Asker kendi işini yapsın ya"

Harp Akademilerinin yerine lisansüstü eğitimi getirmiş oluyoruz. Burada kaliteyi ciddi manada artıyoruz. Bunların yanında bir de mesleki kadrolara ihtiyaç var. Astsubay gibi, meslek yüksek okulları gibi onları getireceğiz. Mesleki anlamda eksiklikleri gidermek için oradaki şeyi yükselteceğiz. Kalite noktasında, kariyer noktasında çok ciddi bir gelişmeyi ortaya koyacağız. Polis akademisiyle denk bir de jandarma akademisi kurulacak. Jandarma akademisi de ciddi bir eleman yetiştirme merkezi haline gelmiş olacak. Bütün askeri hastaneler Sağlık Bakanlığı'na bağlanacak. Bakanlık, buranın işletmesini ve yönetmesini eline alacak. Burada öyle yanlışlar yapıldı ki, sapasağlam insanlarımız çürüğe çıkarıldı. Bakanlıklarımızın hastanesi vardı, biz bunları devlete bağladık. Şimdi de bunu aynen bu şekilde yapıyoruz. Tersaneler, hepsi Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. Asker kendi işini yapsın ya, buraları özel sektör olarak başarılı bir şekilde yürütme olanağına sahibiz. Milli Savunma Bakanlığı bunu çok daha iyi yapar, bir fıkrateyni 2.5 senede üretir. 

"Anayasa paketimiz onaylanırsa Genelkurmay ve MİT, Cumhurbaşkanlığı'na bağlanacak"

Buna benzer şuanda askeri yargıda da değişim gerçekleştiriyoruz. Bunların adımlarını atacağız, son çıkaracağımız paketle silahlı kuvvetlerimiz çok daha güçlü hale gelecek. Kuvvet komutanlıklarımızın hepsi Milli Savunma Bakanımıza bağlanacak, bakanlığımıza değil.

Siyasi partilerin lideriyle de küçük bir anayasa paketimiz onaylanırsa Genelkurmay Başkanlığı, MİT Cumhurbaşkanlığına bağlanacak.

"Avukatlarıma bildirdim, davaları gözden geçirin dedim"

Avukatlarıma gereken talimatı verdim, "Bu milattır, özellikle ana muhalefet ve MHP'yle ilgili bu şekilde açılmış olan davalarımızı gözden geçirin ve Adalet Bakanlığı'na bunları bildirin" dedim. Öyle zannediyorum ki, birkaç gün içerisinde müracatlarını yapıp adımlarını yapmış olacaklar. Bunun farklı bir çıkış olmasını istiyorum. İktidar partisi ile ana muhalefet ve MHP'nin dayanışma içinde olmasını istiyorum, anayasa değişikliği paketini onaylayıp geçirmelerini istiyorum. Kısa bir paket de olsa bu çok çok isabetli olur.

"Demokrasi Nöbeti'ni pazar günü Yenikapı'da taçlandıralım"

Biliyorsunuz YAŞ bitti. YAŞ'ın bitişiyle birlikte 48 saat içerisinde tüm komuta kademesi devir teslim işlerini bitirecek. Eskiden 30 Ağustos'tu, şimdi onu beklemeye gerek yok. Bugün Jandarma ile ilgili olanı da yaptık, "Ben hemen görevime gideceğim" diyen komutanlar var, onlar da 48 saat sonra bu işi bitirecekler. Bu bakımdan bu süreç çok çok önem arz ediyor. Sayın Başbakan'la da görüşecektim. Diyorum ki biz bu demokrasi nöbetini, önümüzdeki Pazar günü Yenikapı'da farklı bir açıdan ele alalım. Taçlandıralım. Orada bütün silahlı kuvvetlerimiz, mehterimiz, bu sürece katkıda bulunan sanatçılarımızla, sporcularımızla bir olalım. Tüm siyasi partilerimizin lider kadrolarını davet edip, Tüm Türkiye'ye mesajımızı orada verelim. Normalleşme sürecinin hızlanması önemli.

Batı'da ekonomi şöyle diyenler var ya, daha olayın olduğu gün piyasaya 2.5 milyar dolar çıktı, Merkez Bankası'ndan değil, yastık altından çıktı. Onlar farklı beklenti içerisinde ama güçlenmeye devam ediyoruz. Millet darbe karşısında durmadı, ekonomiye de el koydu. 

Aslında, 140 milyar dolar gibi yastık altı kaynağın olduğu da söylenenler arasında. Böyle bir kaynak varsa, bu kaynağın değerlendirilmesi de çok önemli. Yeniden bir adım daha atılıyor. Kamu fonu oluşturulacak. Bu fon içerisinde özelleştirme içinde olanlardan tutun da gayrimenkul vs. devletin elindeki bazı kaynakların bu fona aktarılması yönünde. Türkiye bu noktada çok çok iyi konumda. Tüm adımlar da atılmak üzere, bu süreci tetikleyecek atılımlar var.

 

"Böyle bir millet yok ya!"

"Bunlar zannediyor Türkiye çöktü." Yok ya, Türkiye çökmedi. Eskiden olağanüstü hal ilan edildiğinde marketler yağmalanırdı, şimdi meydanlarda festival gibi bir durum var. Meydanlarda yiyorlar, yediriyorlar, böyle bir durum var. Ne kadar iftihar etsek azdır, böyle bir millet yok ya."

"20 sene önce söylense böyle düşünmezdim"

Bu darbe girişiminin bir numarasının Fethullah Gülen olduğundan zerre şüphem yok. Pazartesi geliyor ABD'li general, hemen geri adım attı zaten. "Yanlış anlaşıldım" falan dedi. Böyle çıkışlarda falan bunlara anında haddini bildirmek gerekiyor. Haddini bildirmediğiniz zaman bunlar kendilerini haklı konuma koyuyor. Ya bir kere senin stratejik ortağın benim, NATO'da beraberiz, sen kalkıp niçin Türkiye'deki muhataplarınla görüşmüyorsun. Bütün mesele bunu düzeltmek. Bu işin en ideal düzeltmesi Fethullah Gülen'in Türkiye'ye teslim edilmesi. Siz bizden ne talep ettiyseniz biz hep verdik, "Bu adam bizim ülkemizi darbe girişimi yaptı, kana buladı" diyoruz. 20 sene, 10 sene önce söylenseydi böyle düşünmezdim. 3-4 yıl öncesine kadar bile... İnanın böyle düşünüyordum. Ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin.

"Bu işi ağırlıkla tuğgeneral ve tümgeneral kademesi yürüttü"

Bana gelen bazı bilgiler var, duydum ki ülkemizdeki büyük ticari şirketlerimizin uluslararası alanda ilanlar vereceklerine yönelik bilgi geldi. Verdiler mi vermediler mi bilmiyorum.

Terörle mücadele konusunda vatandaşımızın en ufak şüphesi olmasın. 8 şehidimiz var, 38 terörist etkisiz hale getirildi. Çok daha farklı bir inançla, oradaki askerimiz bu işi, bu süreci takip ediyor. Zaten 48 saat içinde tüm komuta kademesi görevinin başında olacak. Şuan da görevinin başına giden komutanlarımızın olduğunu biliyorum. Süratle de oralardaki operasyonlarda tavizimiz olmadan süreci devam ettireceğiz. Türk milleti, bu şekilde durdukça ordumuz, jandarmamız, polisimiz bu süreci devam ettirecektir. Bu süreçte aldığımız dersler çok farklı, çok fazla, bu işin hesabını onlardan soracağız. PKK'sından, FETÖ'sünden, YPG'sinden, DAEŞ'inden hesabını soracağız. Tasfiyeler süreci güçlendirdi, kanser gibi yayılmışlardı.

Bu işi ağırlıkla tuğ-tüm kademesi yürüttü. Yukarıya gittikçe minimalize oluyor. Şuanda yargı süreci içerisinde olduğundan çok konuşmak doğru olmaz.

"Bu işin siyasi ağı vardır, yoktur, tartışırsak doğru olmaz"

Bu işin siyasi ağı vardır, yoktur onu tartışırsak doğru olmaz. Türkiye siyasetinde birçok adımlar atıldı. Ya üst akıl FETÖ olabilir mi ya, ya o kadar akıllı olabilir mi? Onu Amerika'ya götürenler, yargıdan onu çıkarıp kaçıranlar... Bu üst aklın da kim olduğu bu süreç içerisinde inanıyorum ki ortaya çıkacaktır. Sizler de bir kanaat edinmişsinizdir bu konuda. Bu işin askeri ayağı var, ticari ayağı var, hepsi yargılanıyor şu an. Eğitimde çok ciddi adımlar attılar, bunların hepsi şimdi toplanıyor. Bunların tek başına siyasi ayakları yoktur, o siyasi ayak noktasında bir adım attılar, ama onda da başarılı olamadılar. O hesap farklı. İçeri girmek suretiyle başaramadılar.

"Taksim Kışlası, opera binası ve cami yapalım"

Belki birileri bundan rahatsız olacak, ama bu benim içimde kanayan bir yara. Mesela Taksim'de, Taksim Kışlası'nın olduğu yer. Ya bu arada tarihi bir eser var, bunun üzerinde oturdum çalıştıkm ben, muhteşem bir eser var. O eseri oraya diktiğimiz anda onunla ilgili olarak gösteri yapanların hepsi onun önünde resim çektirecekler

İki, şu anda AKM, görüyorsunuz bir ucube. Yanı boş, arkası boş, uzun zamandır kullanılmıyor. Biz oraya muhteşem bir opera binası hazırlayalım. İstanbul'da bunu yapalım diyoruz. Çok güzel mimari çalışmalar yapıldı, oraya da o muhteşem eseri yapalım. Önünden trafiği kaldıralım, yerin altından Ceylan otelin önünden çıkış yapılacak şekilde ayarlayalım. Dünyada herkes meydanıyla övünür. Bizim güçlü meydanlarımız Yenikapı'da ve Maltepe'de şu an. Taksim meydanını çok daha huzurlu hale gelsin.

MAKSEM denilen bir yer vardır, suyun Taksim edildiği yer demektir. Onun hemen arka planına, en azından Cuma mescidi yok şuan bölgede, oraya da onu inşa edelim. Bundan kimse rahatsız olmasın. Taksim Kışlası müze olur, müzikle ilgili olur. Öbür tarafta, opera binası çok büyük bir açığı kapayacaktır. ibadethaneyle de gelip icabında namaz kılacaklar. Onun orada yapılması da oraya çok farklı güzellik katacak. Mescid'in altına da kitapevlerinin olduğu, sergi salonu falan da kurulabilir. Böyle bir imkanı orada sağlarsak Taksim çok daha farklı bir meydan haline gelebilir.

t24.com.tr, 30.07.2016


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.