Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Kılıçdaroğlu: AKP siyasi cinayet dâhil her şeyi yapabilecek pozisyonda

Kılıçdaroğlu: AKP siyasi cinayet dâhil her şeyi yapabilecek pozisyonda
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin adım adım bir dikta yönetimine gittiğini savundu. Kılıçdaroğlu, "AKP iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dâhil her şeyi yapabilecek pozisyonda" dedi ve Davutoğlu ile Erdoğan arasında "ciddi bir boşluk" olduğunu öne sürdü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iki günlük ziyaret için gittiği İzmir'de, İstanbul, Ankara ve İzmir'deki basın temsilcisi ve köşe yazarlarıyla Seferihisar'da akşam yemeğinde buluştu. Soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin tehlikenin sınırında olduğunu, artık bunun CHP'nin değil herkesin sorunu olduğunu, demokratik ülkelerin bile Türkiye'nin durumundan endişe duyduğunu savundu. Yeni şeyler yapmak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin gidişinden kaygılıyım. Bunu Davutoğlu'na bizzat söylediğim için burada rahatlıkla ifade ediyorum. Türkiye'nin üçüncü sınıf kadrolarla yönetildiği, devletin liyakat sisteminin tamamen tasfiye edildiği, devlet yönetiminde gücün kilim elinde olduğu konusunda ciddi kaygılarım var. Tam bir başıbozukluk var" dedi.

"Toplumu kucaklayan platform yaratmalıyız"

CHP'nin neden bir türlü iktidara gelemediği, sine-i millete dönmeyi düşünüp düşünmedikleri yolundaki soruya Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
"Bizim sine-i millete dönmemiz için AKP'nin evet demesi lâzım. Milletvekillerinin istifasının kabul edilmesi için parlamentonun karar alması lâzım. Parlamento bu kararı almadığı sürece bizim dönme şansımız yok zaten. Meclis'e katılmadığımız zaman kendi istedikleri bütün yasaların tamamını parlamentodan geçiriyorlar. En azından CHP olarak biz hiçbir şey yapmasak, belli yasaların çıkmasını engelleyebiliyoruz. Öyle bir gücümüz var. Sine-i millete dönmek demokrasi kültürünün geliştiği bir toplumda çok etkili olur. İktidarda olanlar bile demokrasiye inanmıyorlarsa, bizim dönmemiz onlara ancak belli avantajlar sağlamış olur. Yine siz yapılan bütün olumsuzlukların sorumlusu haline dönüşebilirisiniz. Kaş yaparken göz çıkarmak gibi bir sonuç çıkabilir ortaya. O nedenle daha sağduyulu daha dikkatli, toplumun her kesimini kucaklayan, bir platform yaratmak zorundayız. Bu ülkenin aydını, sanatçısı, yazarı çizeri ortak payda oluşturup özel bir çaba harcayabiliriz."

Türkiye'nin bugünkü önceliğinin demokrasi ve özgürlük olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşların tek derdinin güvenlik olduğunu, Orta Anadolu veya Karadeniz'de müthiş bir borç batağında olan vatandaş kitlesinin ise demokrasi veya özgürlük değil, karnını doyurmaya çalıştığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Siz istediğiniz kadar demokrasi deyin, özgürlük deyin o diyor ki 'Ben aybaşını nasıl getireceğim? Sen uzaydan mı geldin? Sen benim halimden anlamıyorsun' diyor" dedi.

Türk-İş'e sitem

TBMM'de işçilerle ilgili yasa görüşülürken Türk-İş'in bildiri yayınlamakla yetindiğini, kendilerine gelip yardım istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"E ne oldu? Sokağa mı çıktın, ne yaptın? İşçinin hakkını korumanın yolu parlamento dışında eylem yapın, izin alın miting yapın. Hak-İş o da aynı çerçevede. Ortada bir DİSK var. DİSK'in de tablosunu hep beraber görüyoruz. Sivil toplum örgütlerine geliyorum. Gerçekten güçsüzler. Ortada bir tek CHP kalıyor. CHP ne yapıyor? CHP'yi ideolojik olarak daha güçlü hâle getirmek için çalışmalar yaptık. Ama öyle bir noktaya geldik ki, Türkiye elden gidiyor, neyin çalışması? Zamanımız bile yok. Bu tablo içinde en azından gidişattan rahatsız olan bütün toplum kesimlerini bir araya getirmemiz lazım. Parlamentoda da parlamento dışında da çalışacağız. Bu açıdan bizim Türk-İş'i, Hak-İş'i yüreklendirmemiz lâzım."

"Dikta yönetimi"

Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerin diğer soruları üzerine yaptığı değerlendirmeler ise şöyle:

"Aklımızda dünya kadar proje var. Ama şu anda proje açıklamanın hiçbir albenisi yok. Türkiye bir savaşın içinde. Projeyi kime anlatacağız? Bakıyoruz üniversitelere, Anayasa hukukçuları en azından Anayasa konusunda bir ortak bildiri yayınlayabilirler mi dedik. Vardıkları sonuç şu oldu. 'Eğer böyle bir bildiri yayınlarsak genç öğretim üyelerinin tamamını üniversiteden atarlar ve üniversiteler de tümüyle elden çıkar.' Geldiğimiz hâle bakın. Adım adım Türkiye bir dikta yönetimine doğru gidiyor. Temel alt yapısı falan oturturmuş zaten. Şu anda ben gayet net söylüyorum. İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dâhil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda. Çünkü gitmenin kendisi açısından maliyetini çok iyi biliyor."

Erdoğan'a neden "narsist" dedi?

"Davutoğlu ile Erdoğan arasında ciddi bir boşluk var. Ben bunu görüyorum, hissediyorum. Anlatılıyor da zaten. Ama Erdoğan hiç kimseyi dinlemiyor. Onun için kural yok. Narsist sözcüğünü bunun için kullandım. Evet tam bir narsist. Çünkü narsistler hiçbir kural dinlemezler. Onlar için kendi söyledikleri kuraldır. Kendi söylediğini kural kabul ediyor. Anayasa Mahkemesi karar vermiş. Hiç önemli değil. 'Anayasa'ya uymuyorum' diyen bir kişi, bir süre sonra 'Ben Anayasa'yı korumakla yükümlüyüm' diyebiliyor. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyor. Yani 180 derece dönebiliyor. Çünkü narsist bir kişilik. Erdoğan böyle bir tip. Bu tiple emin olun çatışalım mı çatışmayalım diye kendi içimizde de tartışıyoruz. Gerek var mı yok mu? Türkiye'nin bu kadar derdi varken, neden biz böyle bir tabloyla uğraşıyoruz. Evet böyle bir tabloyla maalesef uğraşıyoruz. Demokrasicilik oynuyoruz. Dayatılan bir demokrasi anlayışı, inanç anlayışı var. Kim aksini söylerse vatan haini. Türkiye'de karşımızda bir AKP devleti var. Altını çiziyorum. Bir hükümet var ve o aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devleti. Valisi, kaymakamı, öğretmeni, üniversite hocası baştabibi, tamamı kendisini iktidarın memuru olarak görüyor. Bu tabloyu bizim düzeltmemiz isteniyor. Düzeltmek zorundayız. Bunun bedeli olacak. Bu bedeli ödeyeceksek önce biz ödemeye hazırız."

Terörü nasıl çözecek?

"Terör sorununun parlamentoda çözüleceğini söyledik. Kürt sorununun sağlıklı çözümü için silahların susması lazım. Çatışma ortamında insanlar düşüncelerini rahatlıkla ifade edemezler. Çatışma ortamında siz sağduyuyu egemen kılamazsınız. Bana göre PKK ile saray arasında çok ciddi bir işbirliği var. O iki polisin öldürüldüğü Ceylanpınar'la başladı bu olay. Tamamen iki polisin öldürülmesiyle düğmeye basıldı ve bugünkü noktaya gitti. Silahların büyük kentlere depolanması ve buna iktidarın göz yumması. Neticede böyle bir ortama aşama aşama dayandık. Herkes Türkiye'nin geleceğinden kaygı duyuyor. Ben rahatlıkla söyleyebilirim. Bu sorunu CHP dışında ikinci bir parti çözemez. Biz çözeriz. Otururuz masaya, adam gibi konuşuruz. Sorunun çözüm adresi nedir? Demokrasi ve özgürlüğe dayanıyor. Yasaklı bir zihniyetten arındıracağız bu meseleyi. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getirirseniz bu sorunu çözersiniz. Masaya meşru güçlerle oturacaksınız. Masada dört parti var zaten. Dört partinin dışında akil insanlar olacak. Başka bir organla birisini muhatap edecekseniz, akil insanlar muhatap olacak. Gayrimeşru bir organla muhatap olmasının önüne geçeceksiniz. Erdoğan '400 vekil verin çözeceğim' diyor. Pervin Buldan 1.5 yıl önce bir röportajda 'Bize özerklik sözü verdiler' dedi. Sözü veren kim? Ben değilim. Daha sonra sayın Baluken de aynı şeyi söyledi. 'Bize özerklik sözü verdiler. Neden şimdi bunu yapıyorlar' dedi. İki ayrı konuşma ve beyan da bugüne kadar AKP tarafından asla yalanlanmış değil."

"Bölgesel özerklik olmaz"

"Biz AB yerel yönetimler özerklik şartını destekliyoruz. Türkiye'nin her tarafı için geçerli olacak. Yani İzmir için neyse Diyarbakır, Rize, Muğla için de aynı kurallar geçerli olacak. Bu yasalaştı zaten. Uygulanmasını istiyoruz. Ama bir bölgeye özerkliğe biz karşıyız. Doğru bulmuyoruz."

"Kendimizi anlatamıyoruz"

"Kendimizi dünyaya anlatıyoruz ama Türkiye'ye anlatmakta zorlanıyoruz. Nedeni de şu; Türkiye iki temel alanda gettolaştı. İnanç bağlamında ve etnik kimlik bağlamında. Doğuya gittik. Söylediklerinizin tamamı doğru dediler. Oy verecek misiniz? 'Hayır vermeyeceğiz.' Niçin? 'Çünkü bizim partimiz var.' Böyle bir dar alan içinde biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İnanç alanında CHP'ye ciddi saldırılar var. Ben isterdim ki, sağcısı solcusu bu ülkenin aydını Sayın cumhurbaşkanı yanlış yapıyorsunuz. Namusunuz şerefiniz üzerine yemin ettiniz. Biz söyledik, biz eleştirildik. Bize siyaset yapın diyorlar. Peki biz siyaseti nasıl yapacağız? Şeref kavramı yok, namus kavramı yok. Yalanı istediğiniz kadar söyleyebilirsiniz. İnsanları istediğiniz kadar kandırabilirsiniz. Ödediğiniz vergilerin hesabı size asla verilmez. Kimin ne yaptığı belli değil. Bize diyorsunuz ki 'Siz nasıl siyaset yapıyorsunuz?' Bizim ne kadar zor bir alanda siyaset yaptığımız düşünebiliyor musunuz? Bütün bunlara rağmen yine de, evet bir şeyler yapmamız gerekir. Bir çıkış yolu bulmamız gerekir. Geniş kitleleri nasıl ikna ederiz. Bunun arayışı içindeyiz."

CHP neden beklediği oyu alamıyor?

"Onu da araştırıyoruz. 1- İnsanlar daha önce oy verdikleri partiden kolay kolay dönmüyor. 2- Eğer kendi penceresinden ekonomi iyi gidiyorsa, iktidar değişikliğini istemeyen bir kesim var. 3- 'Ben inancım dolayısıyla o partiye oy veriyorum' diyor. 4- İktidar partisinin çok başarılı olduğunu düşünen önemli bir kesim var. 5- Toplumun özellikle yoksul alt kesimi iktidar değişirse yardımının kesileceğinden endişe duyuyor. Yardımları iktidar partisinin il veya ilçe başkanıyla birlikte yapıyorlar. Şimdi bu tablonun kırılması lâzım. Bir şey söyleyeceksiniz ve insanlar koşa koşa CHP'ye oy verecek. Yok böyle bir şey, zaman içinde olacak. Toplumun kanaat önderleri var. Bu kanaat önderleriyle bizim daha sıkı ilişki kurmamız lâzım. Asla karamsar değilim. 7 Haziranda ekonomik sorunlar öne çıktı ve oylarında ciddi bir kayıp oldu. 1 Kasım'a geldiğimizde ekonomik olarak da önemli bir şey yaptı AKP. Hemen hemen her ilde Türkiye İş Kurumu oy oranı yüksek ailelerin çocuklarını işe aldı. Neresinden bakarsanız 1 milyon oy demektir. Devletin bütün olanaklarını kullandılar. Bütün bunlar rağmen asla karamsar değilim. Eğer ben hayatı boyunca CHP'ye oy vermemiş bir grupla konuşup onları ikna edebiliyorsam, bunu tüm teşkilatımız da yapabilir. Samimi Müslümanlar var. Onlar gidecek yer arıyorlar. CHP'ye şöyle yan gözle bakıyorlar. 'Acaba bunlar bizi kucaklar mı? Bunlar acaba bizi dışlarlar mı?' Ben o kesimlerle de zaman zaman konuşuyorum. CHP'nin bütün inançlara eşit yaklaştığını anlatıyorum. Bunları biraz arttırmamız gerekiyor. Propaganda konusunda beceriksiziz. Yeteri kadar yapamıyoruz."

aljazeera.com.tr, 13.03.2016


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.