Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Kılıçdaroğlu "Başkanlık ve ilk 4 madde hariç anayasaya destek" dedi,Davutoğlu 'olumlu' buldu

Kılıçdaroğlu "Başkanlık ve ilk 4 madde dışında anayasaya tam destek" dedi, Davutoğlu 'olumlu' buldu
"Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun anayasanın ilk dört maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, ‘Başkanlık sistemiyle gelecekse hiç gelmesin’ açıklamasına ilişkin olarak, "Mülakatı okuduğumda olumlu yönlerini görmeye gayret ettim. Açıklamalarının olumlu unsurlar taşıdığını düşünüyorum" dedi. "İlk dört madde dışında her şey tartışabiliriz, hatta destek veririz, diyor. Bu önemli bir husus" diyen Davutoğlu, "Başkanlığın zaten muhalefetle üzerinde ihtilaf ettiğimiz bir husus olduğu hepimizce bilinen bir başlık" ifadesini kullandı. Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana. Başkanlığa hayır diyorsa, ne getiriyorsa getirsin. Rahatlıkla konuşabiliriz" diye konuştu.

Davutoğlu, Bulgaristan’dan dönerken uçakta kendisine eşlik eden, aralarında Hürriyet'ten Akif Beki'nin de bulunduğu gazetecilerle sohbetinde özetle şöyle konuştu:

"Çift başlılık hep vardı"

Çift başlılık yeni bir konu değil. Daha önce Evren Cumhurbaşkanı iken Evren ile Özal arasında sıkıntı vardı. Demirel ile Özal’ın yaşadığı süreç de var. Özal’ın ömrünü tüketen bir süreçtir o. Demirel’in de zorlandığı bir süreçtir. 28 Şubat döneminde Demirel, kendisi Cumhurbaşkanı idi ve bu sefer kendisi Erbakan’a aynı otoriteyi uyguladı. Ahmet Necdet Sezer, kendisini Cumhurbaşkanı yapan Başbakan Ecevit’le nasıl bir kriz yaşadı, anayasakitapçığı üzerinden... Sezer’in ilk dönemde sayın Başbakanımıza nasıl engel olduğunu hepiniz hatırlarsınız. Bu çift başlılık hikâyesi sanki bugün çıkmış gibi bir yaklaşım, yanlış.

CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA EN AZ SORUN: Üstelik Sayın Cumhurbaşkanımızla bizim aramızda yaşanan, belki de en az sorun yaşanan dönemlerden birini yaşıyoruz. Eğer Türkiye, 1980’den beri bu sistemi götürmüşse bu, sistemin iyiliğinden kaynaklanmıyor. Muhalefetin öyle bir yaklaşımı var ki sanki bu yapı yeni çıkmış gibi davranılıyor. Bunu telafi etmek, doğru rayına oturtmak lazım.

SİYASİ SORUMLULUK BİRLİKTE, HUKUKİ SORUMLULUK BENDE: Bunun en fazla ağırlığını hisseden benim herhalde. Çünkü hukuken sorumlusunuz. Alınan her kararın hesabı Başbakanlık makamı tarafından verilir. Nihai kertede 20 sene sonra biri bugünlerde niye terörle mücadele başlattınız diye sorarsa, sorumlusu biziz. Çünkü direktifini nihayet siz vermek durumunda kalırsınız. Peki bugün ne oluyor? Biz Cumhurbaşkanımızla bunları istişare ederek yapıyoruz. Siyasi sorumluluk birlikte. Fakat böyle bir dengesizlik olduğunu herkesin görmesi lazım. Benim de kanaatim Cumhurbaşkanımızla aynı. Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Sorumluluk ve yetki arasında karmaşa ortadan kalkmalı.

"Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları olumlu unsurlar taşıyor"

Şimdi benim tercihim, sistemin en net sistem olması. Partili cumhurbaşkanlığı veya başka modeller şu anki krizi aştı zannedilir ama 20 sene 30 sene sonra da bu sistem yaşayacak. Yani 30 sene sonra bizler olmayacağız. O zaman Türkiye en iyi şekilde nasıl idare edilir diye düşünüp konuşmamız lazım.

KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI: (CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet’e, anayasanın ilk dört maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, ‘Başkanlık sistemiyle gelecekse hiç gelmesin’ demeci)  Mülakatı okuduğumda olumlu yönlerini görmeye gayret ettim. Açıklamalarının olumlu unsurlar taşıdığını düşünüyorum. ‘İlk dört madde dışında her şey tartışabiliriz, hatta destek veririz’ diyor. Bu önemli bir husus. Başkanlığın zaten muhalefetle üzerinde ihtilaf ettiğimiz bir husus olduğu hepimizce bilinen bir başlık. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu bu söylediği noktada durursa, bu şu demektir:  Meclis çalışmalarının hızlanması için içtüzükte yapılacak değişikliğe birlikte yaklaşabileceğiz demektir. AB (hedefleri) çerçevesinde hazırladığımız kapsamlı demokratikleşme paketine Kılıçdaroğlu’nun olumlu yaklaşacağı mesajını ben alıyorum.  

UZLAŞMAYLA OLMASI LAZIM: Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana. Başkanlığa hayır diyorsa, ne getiriyorsa getirsin. Başka bir parti ne getiriyorsa getirsin. Rahatlıkla konuşabiliriz. Tek başına AK Parti’nin yapabileceği bir şey değil bu.  

SABAH AKŞAM BAŞKANLIK KONUŞAMAYIZ: Peki o zaman ne yapacağız? Bu tartışmayı bir uzlaşı olana kadar sükunetle götürmek ama kesinlikle ülke gündemindeki ana noktaları ıskalamamak. Yani ben sabah kalktığımda bir taraftan Cizre’de, Silopi’de yürüyen operasyonu düşünmek zorundayım. Bir taraftan Suriye ve Irak sınırındaki her hareketliliği gözetmek zorundayım. Bir taraftan Rusya ile ilişkilere bakmak zorundayım. Brüksel’e gidip vize muafiyetiyle ilgili süreci düşünmek durumundayım. Sabahtan akşama her gün başkanlık üzerinde konuşsak biz bunu şu anda çıkarabilir miyiz? O zaman işimizi yapmaya devam edeceğiz. Elimizdeki sistemi en iyi şekilde işletmeye devam edeceğiz.

İDEAL OLAN BAŞKANLIK SİSTEMİ: Gelin beraber anayasa konusunu derinlikli tartışalım. Neyi yapabileceksek yapalım. Benim için ideal olan özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi esas alan, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, güçler ayrılığı prensibini esas alan ve başkanlık sisteminin yönetim biçimi olarak ele alındığı bir anayasa. Biz bunu masaya koyarız, alternatif olarak onlar ne diyorsa getirirler, konuşuruz.

"Paralel yapının beli kırıldı"

(Paralel devlet yapılanmasının beli kırıldı diyebilir miyiz sorusu üzerine) Tabii... Şu anda devlet içinde odaklanma tehdidinin büyük ölçüde bertaraf edildiği kanaatindeyim. Yargıya, birçok yere sirayet etmiş olabilirler. Ama önemli olan toplu hareket edebilme kabiliyetleri. Bu önemli ölçüde kırılmıştır. Ama bir yerden tekrar çıkmaz anlamına gelmiyor. Onun için bütün toplum kesimleri, partiler vesayet çabasının bir daha ortaya çıkmaması için çalışmalı.

t24.com.tr, 17.12.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.