Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan: DAEŞ petrolünü kimlerin aldığına dair elimizde belgeler var

 Erdoğan: DAEŞ petrolünü kimlerin aldığına dair elimizde belgeler var
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'nın DAEŞ petrolünün Türkiye'nin satın aldığına dair iddialara tepki gösterdi.

"Rusya, Suriye'de ne arıyor?" diye soran Erdoğan, söz konusu petrolün kimlerin satın aldığına dair ellerinde belgeler olduğunu ve bunu açıklayacaklarını söyledi. Ailesinin iddialara karıştırılmasının da ahlaki olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı, benzer bir süreci İran'la yaşadıklarını ve kendisinin uyarısı üzerine İran'ın tavrında değişiklik olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) 22. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Bölgede yaşanan gelişmelere de değinen Erdoğan, Suriye'nin küresel bir sorun haline geldiğini aktardı. Suriye krizinin nihayet her ülkenin kapısını çalmaya başladığını ifade eden Erdoğan, "Rusya, Suriye'de ne arıyor? Efendim, neymiş; Birleşmiş Milletler'in kendilerine verdiği böyle bir yetki varmış. Eğer o ülkenin yönetimi davet edilirse gidilirmiş. Oraya gitmek mecburiyetinde değilsiniz. 380 bin insanı öldüren katil Esed'in davetine icabet etmeye mecbur değilsiniz. O gayri meşru bir yönetimdir. Meşru değildir, bunu görmek durumundasınız. Bunu ben Putin'in kendisiyle konuştum. Onun için burada açık ve net söylüyorum." dedi.

"SURİYE MÜDAHALELERE AÇIK BİR YER HALİNE GELDİ"

Suriye'de Esed rejimin yüzde 14'lük bir hakimiyetinin kaldığını ifade eden Erdoğan, Suriye'deki meşru muhatabın Suriye halkı olduğunu ve onları temsil eden ılımlı muhalifler olduğunu ifade etti. Suriye'deki Türkmenlerin sadece Bayırbucak bölgesinden ibaret olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Suriye'deki karmaşa dünyanın çok farklı bölgelerinden ülkelerin burada faaliyet göstermelerine sebep oluyor. DEAŞ terör örgütünün en önemli faaliyet alanı olan Suriye bu sebeple müdahalelere açık bir yer haline gelmiştir. Rejim de bu durumu kendi varlığını sürdürebilmek için bir fırsata çevirmenin çabası içindedir."

"İSPAT EDERSE CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINDA DURMAM"

DAEŞ'ın rejimden beslendiğini ve karşılıklı bir etkileşim olduğunu kaydeden Erdoğan, Rusya'nın başını çektiği bir modanın ortaya çıktığını vurguladı. Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rusya'nın kendisi de aslında buna inanmıyor. Önce inanıyor ondan sonra başkalarını inandırmaya gayret ediyor. Nedir o? 'Türkiye, DAEŞ'tan petrol alıyor'. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti'nin DAEŞ'tan petrol aldığını belgelerle Rusya ispat etmeye mecburdur. Aksi takdirde bu bir iftiradır. Eğer ispat ederse ben cumhurbaşkanlığı makamında durmam. Ama ispat edemezse kendisi de makamı bırakır mı, koltuğunu bırakır mı bu önemli."

"MEŞHUR RUS SATRANÇ USTASI PETROL TÜCCARLIĞI YAPIYOR"

Türkiye'nin petrol ve doğalgaz aldığı yerlerin belli olduğunu ifade eden Erdoğan, DAEŞ'ın petrolünü kimin aldığını ise şu sözlerle ifade etti: "Ha, kim alıyor? Onu da söyleyeyim. Hem Rus pasaportu sahibi hem de Suriyeli olan George Hashravi bu işin en büyük tüccarıdır. DAEŞ'ten petrolü alıyor hem rejime satıyor hem de uluslararası bu işi yapan camiaya satıyor. Bunu Amerikan Hazine Bakanlığı belgelerle açıkladı. Bir de Rusların meşhur satranç ustası var. O da bu yarışın içerisinde. O da bu petrol tüccarlığını yapıyor. Elimizde belgelerimiz var, bunları dünyaya açıklamaya başladık, başlayacağız." diye konuştu.

ERDOĞAN: İRAN DEVLET BAŞKANINA DEDİM Kİ 'BEDELİNİ ÇOK AĞIR ÖDERSİNİZ'

İddialara ailesinin de karıştırılmasına sert tepki gösteren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Hele hele ailemi bu işe karıştırmak işin çok daha ahlaki olmayan yanıdır. Ki bunu daha önce İran televizyonları yaptı. İran devlet başkanı ile bunu konuştum. Dedim ki 'bak siz çok büyük bir yanlışın içindesiniz. Eğer bu böyle devam ederse bunun karşılığı çok ağır olur, bedelini siz İran olarak çok ağır ödersiniz'. 10 gün filan sürdü, daha sonra sitelerinden bunu kaldırdılar. Niye? Çünkü iftira ve yalan, takiye üzerine kurulu sistemler bu işi daha çok kullanıyor. Biz ilişkilerimizi kin ve nefret üzerine değil, insani ve diplomatik zemin üzerine kuruyoruz."

Zaman, 03.12.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.