Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Demirtaş: Tekrar uyananların partisine hoş geldiniz

Demirtaş: Tekrar uyananların partisine hoş geldiniz
HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ 1 Kasım seçimleri için hazırlanan parti bildirgesini açıkladı. Yüksekdağ yaptığı konuşmada "Dün başaramayacaksınız, sizi başkan yaptırmayacağız dedik. Bugün de yine başaramayacaksınız, sizi diktatör yaptırmayacağız. 1 Kasım'da, Saray'ı barış altında bırakacağız" diye konuştu. Daha sonra söz alan Demirtaş ise "Tekrar uyananların partisine hoş geldiniz" dedi.

RADİKAL-HDP, 1 Kasım seçim bildirgesi açıklanıyor. HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Ankara'da düzenledikleri toplantıda 1 Kasım seçimleri için hazırlanan seçim bildirgesini açıkladı. HDP'nin seçim bildirgesinde, "Dikta yönetimine değil, halkın özyönetimine ihtiyacımız var. Her eve, her ay 10 metreküp su, 180kW/h ücretsiz elektrik kiracılara 250 TL kira desteği verilecek. Diyanet İşleri Başkanlığı Din ve İnanç İşleri Kurulu olarak yeniden yapılandırılacak. Eşbaşkanlık, eş muhtarlık olacak saraydaki ne yapacak? HDP olarak derhal silahların iki taraflı susturulması müzakere masasına dönülmesini istiyoruz. Özyönetim ya da yerinden yönetim. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak. Kadın bakanlığı"nı kuracağız. Emeklilerde en düşük ücret asgari ücretle eşitlenerek 2.000 TL olacak. Ev kadınlarına" emeklilik hakkı sağlanacak. HDP "Başkanlık sistemi"nin anayasa değişikliklerinin temel koşulu haline getirilmesini kabul etmeyecek" gibi vaatler dikkat çekti. Seçim bildirgesinin açıklanmasından sonra Demirtaş ve Yüksekdağ,  "Halklarımızı böldürtmeyeceğiz, evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz" diyerek kazasız belasız bir seçim dileğinde bulundu.  Toplantıda ilk konuşmayı Figen Yüksekdağ yaptı. Daha sonra ise kürsüye Demirtaş çıktı. "Tekrar uyananların partisine hoş geldiniz" diyen Demirtaş " HDP olmazsa bu gemi batar"dedi. 

Yüksekdağ konuşmasında şunları dile getirdi:

İşte böyle başlamıştı her şey. Güzel başlamıştı, güzel devam etmişti. Siyasi iktidarın ve sarayın hırsı Türkiye’nin aydınlanan geleceğini karartmadan önce, savaş başlamadan önce, hırsızlıkların üstü kanla örtülmeden önce umut vardı, coşku vardı, neşe vardı. İnsana inanç, geleceğe inanç vardı. HDP büyük insanlığın o büyük yürüyüşünü başlattığında saflarımızda buluşan o büyük enerji, Türkiye’ye yeni bir ufuk açmıştı.  Karanlığın en yoğun olduğu bir aşamada ufukta beliren bir ışıktı ve umuttu HDP. HDP sadece bir kişi, bir lider, bir örgüt değildi. HDP, yani bizler bütün Türkiye Kürdistan halklarının çoğulluğunu temsil ediyordu. Yıllar boyunca birbirinden koparılan Türkiye halklarının nasıl bir araya gelebileceğini gösteriyordu. Türkiye toplumunun, halklarımızın yeni bir ışıkla aydınlanmasını istemediler. Çünkü karanlıkla beslenenler çünkü iktidarlarını zorbalık ve zulüm ve kan üzerinden kuranlar aydınlıktan ışıktan korkarlar.

Ama bizler geride bıraktığımız dönemde 7 Haziran’daki büyük seçim başarısını elde etmeden önce bu ışığı görmüş ve etrafında buluşmuştuk. İşte tam da bu süre içerisinde biz 7 Haziran’a varmadan önce bütün Türkiye halkları değişimin öz gücü olduğunu gördüler.Sorun çözmek değil, sorun üretmekten başka hiçbir şey yapmayan siyasi iktidar vardı. Sonra bütün Türkiye halkları HDP ile birlikte bizler olarak değiştirme gücünü kuşandı. İşte HDP, 7 Haziran başarısıyla beraber Türkiye’de demokrasi geleceğinin adresi oldu. Her türlü saldırıya, kuşatmaya, ablukaya rağmen, HDP ve onun milyonlardan oluşan gönüllüler ordusu yani bizler, kadınlar gençler işçiler emekçiler köylüler LGBTİ bireyler ve tüm ezilen halklar ve inançlar…

Hiçbir zulüm saltanatının yıkılmaz olmadığını gösterdiler. Hiçbir saldırı aygıtının ve sonu gelmeyeceği, gitmeyeceği düşünülen hiçbir iktidarın yara almaz ve baki olmadığını gösterdiler. İşte 7 Haziran seçim sonuçlarının en büyük başarısı buydu. HDP’nin ve bizlerin en büyük başarısı buydu. Mümkündür ve başarabiliriz. Başka bir dünya, başka bir Türkiye mümkün. İşte esas korktukları da buydu. Onları çığrından çıkaran da Türkiye toplumunun bu kadar güçlü biçimde demokrasi kültürüyle buluşmuş olmasıydı. 7 Haziran’da ne gördüler biliyor musunuz? Karşılarında güdemeyecekleri, baskıyla yalanla yönetemeyecekleri bir halk olduklarını gördüler. Bu iktidar sahiplerini, saltanat sevdalılarını en fazla ürküten şey olmuştur. Bütün diktatörlerin en büyük korkusu budur, yönetemedi halk.

“YİNE BAŞARAMAYACAKSINIZ”

7 Haziran sabahından itibaren sanki o gün seçim sandıklarına gidilmemiş gibi davrandılar. Bugün de aradan 6 ay geçtikten sonra Türkiye halkları tekrar seçimle karşı karşıya. 7 Haziran seçim yenilgisini hazmedemeyen saray ve AKP iktidarı, 1 Kasım seçimlerinde iktidar hırsını tatmin edecek daha büyük ve başarılı bir sonuç elde etmeyi düşünüyor. Yine başaramayacaksınız. 7 Haziran günlerinde de söyledik. Bugün yeniden söylüyoruz. Sizin günleriniz doldu, sizin süreciniz bitti. Artık Saray ve AKP hükümetinin siyasi anlayışı Türkiye’nin tarihinde ve geçmişinde kalacak bir örnek ve süreç olacak. Türkiye kendi geleceğini 7 Haziran’da seçti. Çoğulculuğu seçti, yönetime katılmayı ve kendi özyönetim gücüyle yaşamın siyasetin toplumsal yönetimin bir parçası olmayı seçti. Türkiye toplumu 7 Haziran’da bu kadar güçlü bir seçimi yaptıktan sonra hiçbir saltanat bu seçimi değiştiremez.

Saray ve AKP hükümeti seçimle işbaşına geldiler. Ama seçimle gitmek istemediler. Seçimle iş başına gelenler bugün savaşla yeniden yönetime gelmek, yeniden tek başına iktidar olacakları bir sonuç elde etmek istiyorlar. 7 Haziran’dan itibaren başlatılan savaşın, halklarımızın itildiği çatışma kan ve ölüm gözyaşının tek nedeni vardır, Saray’ın iktidar hırsı ve o iktidarı sürdürmek için mevcut egemen siyasetin her şeyi göze alması.

HDP barajı geçerse eğer Türkiye’de kaos olur demişlerdi. Seçimlerden sonra da gözümüzün içine baka baka, eğer 400 vekili verseydiniz bütün bunlar yaşanmayacaktı dediler. Bütün bu savaş çatışma ölümler olmayacaktı dediler. İşte bu kadar yüzsüzce ilan edilmiş bir savaş var karşımızda. Yüzlerce insanımızın ölümüne yol açan sadece 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra 22 çocuğun katledilmesine yol açan çok koyu bir karanlığa, savaşa ve ölüm siyasetine mahkum edilmiş durumda Türkiye. 400 vekili vermeyenlere, 400 vekil isteme yüzsüzlüğü gösterenlere ders verme cesareti gösteren halklarımıza bugün savaşla, zulümle ve çatışmalarla cevap veriliyor. Siyasi iktidar kaybettiği her yerde, Kürt illerinde yenilgisinin faturasını halklarımıza çıkartmaya çalışıyor.

“DÜN DE BARIŞ DEDİK, BUGÜN İNADINA BARIŞ DEDİK”

İşte bu karanlık koşullar içerisinde, bizlere dayatılan, bu savaş ve çatışma günleri içerisinde yine bizim sözümüz, bizim eylemimiz dün olduğu gibi gayet net ve güçlü olacak. Dün de barış dedik, bugün inadına barış dedik. Dün bizler ve HDP dedik, bugün inadına beraber inadına HDP diyoruz. Dün büyük insanlık dedik ve gelecek yürüyüşüne çağırdık. Bugün büyük insanlık ve büyük barış diyoruz.

Dün başaramayacaksınız, sizi başkan yaptırmayacağız dedik. Bugün de yine başaramayacaksınız, sizi diktatör yaptırmayacağız. Savaştan bu yana bütün Türkiye halkları acıyla ölümle sınandı yeniden. Suruç’ta Silvan’da Varto’da… Türkiye’nin dört bir yanında karanlık katliamcı saldırılarla karşı karşıya kaldık. Türkiye’nin umudu ve demokratik siyasi ekseni olan bir partiye, HDP’ye kıyıcı yıkıcı saldırılar gerçekleştirildi. İktidarı kazanamayanlar bütün Türkiye’de iç savaş çıkarmayı göze aldılar. Sadece Kürt olduğu için yurttaşlarımızın sokaklarda işyerlerinde evlerinde linç edilmesine yol açacak saldırıların talimatını verdiler. Hala da talimat vermeye devam ediyorlar. Basın kuruluşlarına, basın mensuplarına, kadınlara, gençlere, halklara, çocuklara kendilerinin karşısında duran onlar gibi olmayan, olmamakta direnen bütün halklarımıza savaş açmış bir iktidar var karşımızda.

Radikal, 02.10.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.