Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > GDO'lu ürünler, kanser ve diyabeti artırdı

 GDO'lu ürünler, kanser ve diyabeti artırdı
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili Türkiye'de herhangi bir denetim bulunmuyor. Bilinen ürünlerin başında mısır, soya, pirinç ve buğday geliyor. Buğdayın GDO'lu ilk gıda olduğunu söyleyen fitoterapi uzmanı Dr. Ümit Aktaş, çağın hastalığı kanser ve diyabetin GDO'lu ürünler ve kimya sektörü ile arttığını belirtiyor.

Günlük hayatta kullanılan birçok GDO'lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) gıda ürünleri, sağlığı tehdit ediyor. Fitoterapi uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Önce katkı maddeleri ve GDO'lu ürünler ile gıdamızı bozdular. Gıdalar da sağılığımızı bozmaya başlayınca ömür boyu kullanacağımız kimyasal ilaçları bize sattılar.” diyor. Genetiği değiştirilmiş buğdayın insanları hasta ettiğini söyleyen Aktaş, GDO'lu buğdayların yaygınlaşmasıyla mücadele edilen hastalıkların ortaya çıktığını söylüyor.

Aktaş, “Çalışmalar diyabet hastalığının son 12 yılda yüzde 85 arttığını gösteriyor. Diyabete aday hastalarda ise yüzde 400 oranında artış var. İnsanlar tam tahıllı buğday yemeye teşvik ediliyor. Ancak bugün kullanılan modern buğday genetiğine müdahale edilmiş buğdaydır. GDO'lu buğday, günümüzde mücadele ettiğimiz hastalıkları ortaya çıkardı. Çölyak ve diyabet hastalığı buğday yüzünden arttı. Bundan 10 yıl önce çölyak hastalığı yoktu. 12 yıl önce diyabet hastalığı 32 milyonken bugün 385 milyona ulaştı. Eğer böyle devam ederse 30 sene sonra Türkiye'de diyabet çağın hastalığı olacak. Diyabet kanserden daha tehlikeli boyutta. Bu, ciddiye alınması gereken bir konudur.” diye konuşuyor.

Tıp bilimi değil, ilaç bilimi gelişti

Dr. Ümit Aktaş, geleneksel gıdaların bozularak insanların ömür boyu kimyasal ilaç kullanmaya mahkum edildiğini söylüyor. Aktaş, şunları aktarıyor: “Bilimsel yayınların yüzde 90'ı ilaç firmaları tarafından finanse ediliyor. Böyle bir ortamda siz bilimsel yayınların güvenilir ve tarafsız olduğunu iddia edebilir misiniz? Bugün tıp biliminin temel sorusu ‘ben bu hastalığı nasıl tedavi ederim?' olması gerekirken, ‘bu hastalığa hangi ilacı verebilirim?' sorusu soruluyor. Bu soru ilaç biliminin sorusudur. Bugün tıp bilimi gelişmedi, ilaç bilimi gelişti. Tıp eğitimi, tamamen ilaç firmaları tarafından finanse ediliyor. Hastalıklar bitmez çünkü ilaç firmaları buna müsaade etmez. Eğer tıp gelişseydi, hastalıklar artmaz, azalırdı.”

Kansere karşı bağışıklık sistemini güçlendirmeli

Fitoterapi uzmanı Aktaş, tıp fakültelerinde beslenme dersi verilmediğini dile getiriyor. “Ülkemizde hastalığın ne olursa olsun reçete yazılır ondan sonra ne istersen yiyebilirsin deniliyor.” şeklinde konuşan Aktaş, “Her insanın doğuştan kendi bünyesinde kendi doktoru vardır ve bu doktorun adı bağışıklık sistemidir. Biz doktorlara düşen de bağışıklık sisteminin doğru ve dengeli şekilde çalışmasını sağlamaktır. Bağışıklık sistemi bizi bütün hastalıklardan korur ve bütün hastalıklar meydana geldiğinde iyileştirir. Yapılması gereken tek şey kanser hastalarının bağışıklık sistemini kuvvetlendirmektir. Bunun da tek yolu doğru ve katkısız beslenmedir.” ifadelerini kullanıyor.

Geleneksel beslenme tarzına geri dönmeliyiz

Sağlıklı bir hayatın temelinde doğru ve dengeli beslenme olduğunu vurgulayan Aktaş, şu bilgileri veriyor: “Doğru beslenme işlenmiş gıdalardan uzak durmaktır. Geleneksel beslenme tarzıdır. Modern buğday, şeker ve hazır mayadan uzak durmaktır. Vücudumuzda en büyük bağışıklık sistemi organı bağırsaklardır. Vücudumuzda 100 trilyon kadar yararlı bakteri var. Biz bunlara bakmak zorundayız. Genetiği değiştirilmiş ürünler kullanılmamalı. Evde tencere yemekleri pişmediği ve marketlerden hazır beslendiğimiz sürece neden hastalıklar arttı demeyin. Geleneksel beslenmeye geri dönelim. Az ama kaliteli katkısız ürünler tüketelim. Doğru beslenme anlatılmadığı sürece insanlar hastalanmaya devam edecek.”

Hastalar, aktarlardan yardım istiyor

Fitoterapi biliminin doktorların ve eczacıların birlikte çalıştığı bir bilim dalı olduğunu belirten Uzman Dr. Ümit Aktaş, bu bilim dalının aktarların yapabileceği bir alan olmadığına dikkat çekiyor. Aktaş, “Aktarlar doktor değildir. Hastalıkları tedavi edemezler. Bakanlığın, aktarları çok iyi denetlemesi gerekiyor. Bizim ülkemizdeki sorun, doktorlar hastalarına bitkiler hakkında bilgi vermiyor. Onlar da umutlarının bittiği yerde umut tacirlerinin kucağına düşüyor. Burada yapılması gereken, doktorların fitoterapi eğitimi almasını sağlamaktır. Beklentimiz artık Sağlık Bakanlığı'nın fitoterapi eğitiminin üniversitelere vermesidir. Aksi takdirde hastalar, umut tacirlerinden medet ummaktan vazgeçmeyeceklerdir.” diyor.

Zaman, 07.09.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.