Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > FED'in faiz politikası ve cari açık sorunu

 FED'in faiz politikası ve cari açık sorunu

Merkez bankası başkanlarıyla önde gelen iktisatçılar perşembe günü Jackson Hole’de yıllık toplantılarını yapacaklar. Dünyayı sadece şu soru ilgilendiriyor: Amerikan Merkez Bankası eylülde ana faiz oranını artıracak mı?

ABD'nin Wyoming eyaletindeki şirin Jackson Hole beldesinde bir araya gelecek olan dünya para politikasının kaptanları arasındaki buluşmada bu soruya cevap verilemeyecek. Çünkü Amerikan para politikasıyla ilgili açıklama yapabilecek tek isim olan merkez bankası başkanı Janet Yellen toplantıya katılmıyor. Yellen sürekli olarak kendisine, ‘faiz kararı eylülde mi açıklanacak, yoksa yıl sonunu mu bekleyeceğiz?' sorusunun yöneltilmesinden sıkılmış olabilir.

Amerikan Merkez Bankası Başkanı Yellen'in de belirsizliğin sürmesinde payı var. Aylarca birbiriyle çelişen açıklamalar yaptı. Tam faiz artırımı için zaman geldi derken Amerikan ekonomisi tekler gibi oldu. Oysa şimdi ekonomi canlanıyor ve dünyanın en güçlü ekonomisi tam istihdam yolunda ilerliyor. Assenagon Grubu baş iktisatçısı Martin Hüfner, Amerikan Berkez Bankası'nın eylül ayında reeskont haddini arttıracağı görüşünde. Hüfner, piyasaların faiz ayarlamasına hazır hale getirildiğini ve sermaye piyasasının artık normal şartlara dönmesi gerektiğini belirtiyor.


Faiz şoku kapıda mı?
Finans krizinin patlak verdiği 2008 yılından bu yana FED'in (Amerikan Merkez Bankası) politika faizi sıfırla yüzde 0,25 arasında değişiyor. Faizler enflasyon oranının altında kaldığı için tasarruf hesapları eriyor. Finans piyasaları ucuz paraya alıştığı için faizlerin artmasının şok etkisi yaparak paniğe yol açmasından endişe ediliyor.
Bundan iki yıl önce de benzeri bir durum olmuş ve eski FED Başkanı Ben Bernanke, genç sanayi ülkelerinin paralarını ve finans piyasalarını baskı altına almak için tahvil alımlarına son verilebileceğini duyurmuştu. Bu adımdan en çok ‘kırılgan beşli' olarak adlandırılan Brezilya, Güney Afrika, Türkiye, Endonezya ve Hindistan olumsuz etkilenmişti.
Commerzbank'ın analiz uzmanı Lutz Karpowitz, “Söz konusu ülkeler yüksek cari açığı faizlerin artması ve Amerikan Doları'nın değer kazanması yüzünden finanse etmekte zorlanıyor” diyor. Bu beş ülkeden sadece Hindistan cari açığı azaltırken, Endonezya da düzelme yoluna girdi. Diğer üç ülke ise kırılganlığını koruyor.


Cari açık krizi ve Çin virüsü
Martin Hüfner kendisini en çok Brezilya'nın endişelendirdiğini söylüyor. Nitekim Brezilya'nın sanayi üretimi ve tüketim harcamaları azalırken enflasyon çift haneli oranlara yaklaşıyor. Rusya'nın durumu da iyi değil. Ruble değer kaybederken enerji hammaddesi fiyatları düşüyor. Türk Lirası siyasi güvensizlik nedeniyle devalüasyon baskısı altına girdi. Meksika kriz ülkeleri arasına girmeye namzet.
İstikrarsız genç sanayi ülkeleri ailesi genişlerken şimdi de Çin virüsü yayılmaya başladı. Çin ekonomisinin büyüme hızı tahminlerin altında kaldı, ihracatı geriliyor, hisse senetleri tabana oturdu. Pekin hükümetinin aldığı karşı tedbirler şimdiye kadar etki göstermedi. Yuan'ın arka arkaya iki kez yüzde dört oranında devalüe edilmesi dünya borsalarında şok dalgaları yarattı.
Virüs çoktan genç sanayi ülkelerine de sıçradı. Tahminlere göre son 15 ayda ‘yükselen piyasalardan' 15 milyar dolar çekildi.
Martin Hüfner Brezilya ve Çin'deki problemlerin ABD'deki faizlerle ilgisi olmadığını belirtip ekliyor:
“FED'in faizleri arttırması olumsuz gidişatı hızlandırır ve bu ülkelerin durumu daha da kötüleşir. O zaman, sermaye transferinin kontrole bağlandığı ve ticari himayeciliğin hortladığı 1990'ların sonlarındaki Asya krizine benzer bir durumla karşılaşabiliriz.”
Euro Bölgesi şimdiye kadar Dolar'ın değerlenmesinden kârlı çıktı. Ancak genç sanayi ülkelerindeki türbülans şiddetlenirse krizin Avrupa'yı da etkileyeceği kesin.
Assenagon Grubu baş iktisatçısı Martin Hüfner yeniden küresel kriz patlak vermesi durumunda bedelinin çok daha ağır olacağını belirtiyor ve nedenini şöyle özetliyor: “2008 yılından farklı olarak bu kez para politikasıyla krize karşı koyma imkânından mahrumuz.”

dw.de, 26.08.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.