Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Davutoğlu: Cumhurbaşkanı'nın yönlendirmesi olmadan hiçbir hükümet kurulamaz, bunu artık herkes anlamalı!

 Davutoğlu: Cumhurbaşkanı'nın yönlendirmesi olmadan hiçbir hükümet kurulamaz, bunu artık herkes anlamalı!
'Biz kamu düzeninin kalmadığı 70'li yılları da gördük'
 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, koalisyon hükümeti kurma girişimlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "müzakerelere müdahele etmemesi gerektiği" yolundaki eleştirilere değinerek, "Cumhurbaşkanı'nın yönlendirmesi olmadan hiçbir hükümet kurulamaz, bunu artık herkes anlamalı" dedi.

Davutoğlu, son dönemde artan terör olaylarına dikkat çekerek, "Türkiye'yi kaosa götürecek bir hükümetsizliğe izin vermeyiz" diye konuştu. Davutoğlu, "7 Haziran sonrası herkes AK Parti olmadan Türkiye'de siyasetin doğası şekillenemeyeceğini gördü" ifadesini kullandı.

Davutoğlu, AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Çok kritik bir dönemde, tarihi günlerde bir araya gelmenin sorumluluğunu omuzlarımızda taşıyoruz. Neden kritik günler?

'1950’lerin sonlarına doğru düzeni yok sayan'

Türk demokrasi tarihi 30’lardan 40’lardan bugünlere, bir sarkacı temsil eder ve iki ucun birbirlerini desteklemek suretiyle çıkardığı krizlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. 1950’lerin sonlarına doğru düzeni yok sayan bir cuntalaşma bir kaosa yol açtı. Otoriterleşme özgürlükler, kaos tekrar otoriterleşme sarkacı o günden bugüne devam eder.

'90’lı yıllarda terörün getirdiği iç çatışmalar'

PKK terör örgütünün çıkmasını sağlayan şartlar kaosun ürünleridir. Bu kaos 12 Eylül’le sona erdirilmeye çalışıldı. Hukuk tanımaz yaklaşımı başka kaosu beraberinde getirdi. 90’lı yıllarda terörün getirdiği iç çatışmalar, diğer taraftan bu kaosları tırmandıran otoriterleşme eğilimleriyle yaşadık.

Bugün terörün sözcülüğünü yapan bazı siyasiler o günlerde sevinç çığlıkları içinde Diyarbakır sokaklarında kaleşnikoflarla kutlama gerçekleştirmişlerdi. Bazı partiler bloktan bahsetmişlerdi. Türkiye’de yeni bir dönemle birlikte Ak Parti karşıtlığına dayalı blok olacağı iddiası gündemdeydi. Biz sabırla halkımızın verdiği mesajı anlamaya çalıştık. İlkeli erdemli ahlaklı tavrı ortaya koyduk. Bütün milletimizin önünde cereyan etti. Herkes kimlerin hangi siyasi oyunla riçine girdiğini, AK Parti’nin meşruiyet çizgisini terk etmediğini görüyor. Ne yaptık? Kendi içimizdeki istişareleri tamamladık.

'Cumhurbaşkanı'nın yönlendirmesi olmadan hiçbir hükümet kurulamaz'

Siyaset mühendisliği yapıldı, bunu da anormal görmüyorum. Herkes bir rüya görebilir, bir hedef gözetebilir. Ama AK Partisiz bir Türkiye hayal edenler oldu. AK Parti’nin suçlu sandalyesine oturdulduğu bir Türkiye isteyenler oldu. Cumhurbaşkanlığı makamının dışlandığı bir Türkiye isteyenler oldu. Ama aradan 1,5 ay geçtikten sonra herkes görmektedir ki, AK Parti olmadan Türkiye’de siyasetin doğası şekillenemez.

Cumhurbaşkanlığı’nın yönlendirilmesi olmaksızın hükümet kurulamaz, bunu artık herkes anlamalı. Birileri Erdoğan–Davutoğlu–AK Parti karşıtlığı üzerinden siyaset yapabilir, ama siyaseti düzenleyemez. Siyaseti düzenleme gücü milletten alınan yetki ile yapılır. O yetkiyi de biz aldık.

Dava adamlarına tatil yoktur, bayram halkla buluşmaktır. Uykusu, rüyasında dahi halkı görmekle yaşanır. Yürüyüş, sadece hakka yürüyüştür.

'Birileri bize bayramı haram kılmak istiyor'

Birileri bize bayramı haram kılmak istiyor. Daha bayramın ikinci günü ailelerimizle bayramlaşırken, kobani olaylarını çıkarıp 52 vatandaşımızın katledilmesine yol açtılar. 197 bin Suriyeli kardeşimize kucağımızı açtığımız halde bunu yapmışlardır. Bu sefer ramazan bayramının bitmesini beklediler ama 20 Temmuz’da, Kıbrıs harekatının yıl dönümünde, bu sefer şer odakları üç maşayı birden kullanarak karanlık dönemi başlatmak istediler.

'Onların mekanları cennettir'

Üç maşayı aynı anda kullanmaya karar verdiler, yada gönüllü olarak ortaya çıktılar. Birinci olarak DEAŞ ortaya çıktı. Suruç’ta 32 vatandaşımızı katletti bu örgüt. Ben hastalarımızı ziyaret ettim. Döndüğümüzde tedbirleri konuşurken, planlarken bu kez ikinci maşa devreye girdi PKK. Adıyaman’da bir askerimizi şehit ettiler. Adıyaman’daki törene de katıldım. Bütün şehitlere allah rahmet eylesin. Onların mekanları cennettir.

'Güvenlik görevlilerimize talimat verdim'

Gelecek nesillerin huzur bulması için bazen hepimizin fedakarlık yapması gereken dönemler olur. Çanakkale’de Sarıkamış’ta olduğu gibi. Hem DEAŞ hem PKK üzerinde yapacağımız çalışmaları yürütürken, üçüncü maşa ortaya çıktı. İstanbul sokaklarında yüzleri maskeli ve silahlı şekilde gösteri yapmaya kalktılar. O zaman zihnimizde aylardır zaten her türlü senaryoya hazırlıklı olan güvenlik görevlilerimize talimat verdim.

'Ceylanpınar’da gece uyurken...'

Ama bardağı taşıran son damla, bir gün sonra 22 temmuz’da bir sabah erken bir vakitte, içişleri bakanımızın aramasıyla geldi. İki polisimiz Ceylanpınar’da gece uyurken enselerinden vurulurken şehit edildiler.

Dün hala barıştan söz eden HDP sözcüleri var ya, bunun hesabını versinler. Verecekler, verecekler… Çatışmasızlık diyorlar ya… Polislerimiz çatışma fırsatı bulamadan şehit edildiler.

'Diğer taraftan acaba başka bir suikast var mı...'

O gün sabah, diğer taraftan acaba başka bir suikast var mı, birileri bir oyun mu oynuyor diye istihbarat birimlerimize araştırma talimatı verdim. Gelen cevap şuydu, PKK’nın telsiz konuşmalarında bu talimatın onlar tarafında verdiği ortaya konuyor. Demek istediklerimiz şu, biz gelir çatışmasızlık görüntüsünde dahi kamu görevlilerini bulundukları yerde öldürürüz.

Aynı gün PKK harekete geçti. Ondan bir gün önce eş zamanlı olarak aynı gün içinde dağ karakolunda sınırda DEAŞ askerimizi şehit etti. Sanki birileri piyonları birer birer sahneye sürüyor.

Suriye’de DEAŞ, Kuzey Irak’ta PKK ve türkiye’nin bütün illerinde bu örgütlerin şehirlerdeki unsurlarına dönük emniyet operasyonu başlattı.

Bunu şunun için zikrediyorum, biz 7 haziran’dan sonra sadece siyasetin konuşulmasını isterdik. Güvenlik tedbirleri almaya gerek olmayan yapı isterdik. Ama birileri kaos oyunu oynarsa, arkadan gelecek otoriterleşmeye yönelik kamu düzenini sağlarız. Vesayete karşı da özgürlükleri savunuruz. Bunların olmaması için bakın ne yaptık? 20 temmuz, suruç saldırısından hemen sonra ben parti liderlerine çağrıda bulundum. Ortak deklerasyona imza atalım. CHP genel başkanı dışında

'HDP tahrik edici uslupla...'

HDP tahrik edici üslupla, AK Parti IŞİD ile işbirliği yapıyor dedi. Haddini bilmez bu eşbaşkanlardan biri bütün bu oyunlar diyor saray gladyosunun eseridir diyerek, cumhurbaşkanımıza hakaret etmeye cüret ediyor. Buradan sesleniyorum. Cumhurbaşkanlığı makamı da bütün makamlar da anayasal sistem içerisinde yüce bir makamdır.

'Ama sizler terör gladyosunun unsurlarısınız...'

Ama sizler terör gladyosunun unsurlarısınız terör gladyosunun. PKK’nın soğuk savaş döneminde kimler tarafından kullanıldığını iyi biliriz, niçin kullanıldığını da iyi biliriz. PKK’nın Asala ile nasıl işbirliği yaptığını Lübnan’da biz biliriz. Asala’nın bitmesiyle PKK terörürü

PKK’nın hangi istibaratn birimlerince kullanıldığını iyi biliriz. Sizlerin TBMM çatısında sergilemeye çalıştığınız demokrasi oyununun arkasındaki perdelediğiniz oyunu iyi biliriz.

'Kim bitirdi bu politikaları?'

Utanmazca yüzsüzce dün, ret ve asimilasyon politikalarından bahsediyorlar. Kim bitirdi bu politikaları? Kürt yasağını kaldırdı? Yaylaları mezraları kim açtı? Faili meçhulleri kim bitirdi? OHAL’i kim durdurdu? Güzel Türkçemiz gibi güzel Kürtçemiz diyerek yayınları kim başlattı? PKK terör örgütünün ve arkasındaki terör gladyosunun hesabını soracak olan da AK Partidir ve hakkımız da vardır. Bizim üzerimize o eski sol, PKK retoriği ile gelmesinler. Ret ve asimilasyonla gelmesinler. Onları bitiren biziz. AK Parti’nin sicilinde ne red, ne otoriterlik ne terörle işbirliği vardır. Özgürlük mücadelesi hak mücadelesi vardır. Sizin sicilinizde ne olduysa malumdur.

'Sessiz kalmadığımızı görsünler ve...'

ki alternatifli bir oyuna yöneldi bunlar. Seçim öncesinde bütün 81 ili dolaşırken doğu illerimizi de dolaştım, istanbul’daki ilçelerin hepsine gittim. Oradaki vatandaşlarımızla buluşmak bizim için onurdu. Ve gördüğüm tablodan da memnun kaldım. Yapılan baskıları görerek, baskıları bilerek, engellemeye de çalıştık. Ancak seçime gölge düşürüldü. İki sonuca oynadı bunlar.

'Eğer barajın altında kalsaydılar...'

Eğer barajın altında kalsaydılar diyeceklerdi ki AK Parti baskı yaptı, yolsuzluk oldu karıştı. O sebeple terör gerçekleştireceklerdi. O olmadı, bu sefer de şımarıklık ve küstahlıkla, her türlü terörü yaparız, hükümet de sessiz kalır dediler. Sessiz kalmadığımızı görsünler ve kalmayacağımızı da bilsinler.

Bunlar polisimizi şehit edecekler, uyurken vuracaklar. Biz de diyecektik ki halkımıza “biz şimdi geçiciyiz, elimizden bir şey gelmiyor bekleyelim. Arkadaşlar biz bu can emanetii milletten allah’tan aldık, bir dakika dahi olsa tereddüt göstermeyiz.

Operasyon başladıktan sonra muhalefet liderlerini aradım. Kendilerine de teşekkür ediyorum. Destek beyanlarında da bulundular. Özellikle sayın bahçeli. Sayın Kılıçdaroğlu da istişare imkanı sundu. Heyetlerimizi gönderdik, bu da devlet sorumluluğudur. Geçmişte de sayın cumhurbaşkanımız, onun görevlendirmesiyle ben bir çok kez bilgilendirmede bulunmuştuk. Çünkü bu mesele bir parti meselesi değildir.

'HDP'ye niye gidilmedi'

HDP’ye niye gidilmedi? Bu soru bana gelirse derim ki önce aynaya bakın. Ben size tabandan farklı ses gelmiş olmasına, arkadaşlarım farklı kanaatler belirtmesine rağmen, AK Parti’yle asla olmaz dediğiniz halde geldim. Çünkü bu devlet adamı olmanın gereği olarak gördüm. Ama teröre ve türkiye’ye karşı başlatılan kapsamlı saldırıya karşı tavır almayanlarla konuşacak bir şeyimiz olmaz.

'Onlar da kendilerine soruyorlardır...'

O saldırı AK Parti’ye değildi, hükümete de değildi, o saldırılar hepimizeydi. Kamu düzenine olan her saldırı kamu düzeninde olan herkesedir. O saldırı hepimizeyken, siz saldırıyı yapanlara sırtımızı dayıyoruz derseniz. O sırtınızı dayadığınız duvarları, dağları yerle bir ederiz. Çıkacaksınız biz sırtımızı PKK’ya dayadık diyeceksiniz. Eminim şu an yüzde 13 onlara oy veren vatandaşlarımız ki, tavrımız onlara yönelik değildir. Onlar da kendilerine soruyorlardır. Ve diyorlardır ki biz bunlara ankara’ya gitsinler diye oy verdik. Onlar ise sırtını dayayacak başka yer arıyorlardır diye soruyorlardır.

'Bu bir özgürlük ve huzur projesidir'

İşte şimdi bütün bu süreçle birlikte şunu ifade edeyim. Biz çözüm süreci, adına ne derseniz deyin. Bu bir özgürlük ve huzur projesidir.

90’lı yıllarda faili meçhuller vardı doğru. AK Parti döneminde biz bitirdik. Peki iki polisimizin, faili meçhulünün faili meçhul olarak kalacak mı zannediyorlardı? Mağaralarına inlerine kadar gidip, şehitlerimizin faillerini bulcağız. Maşalarla değil merkezleriyle de gerekirse mücadele edeceğiz. Faili meçhuller 90’lı yıllarda vardı, ama şimdi baskının doğuda güneydoğuda haraçların, baskıların adresi PKK’dır. HDP de bir seçim yapmak zorunda.

'Dün Rabbime seslenerek...'

Dün rabbimize seslenerek, TBMM kürsüsünden seslenerek HDP sözcüsüne de hatırlatırım. Biz o seslenişi bütün milletle yapa yapa buraya geldik. Ama sizlerin eline semaya yükselmedi, kandil dağına yükselmemeli önce onu öğreneceksiniz. Onun için hep beraber bu ulvi mücadeleyi yürüteceğiz.

Biz ne içerde ne dışarda savaşın yanlısı olmadık. Dışarda hiçbir savaşın parçası olmadık. Ama birileri bize savaş deklare ederse, arkalarında kim varsa onlara karşı da sessiz kalmayız. Bugün istişarelere devam edeceğiz. Şimdi Şırnak'tan üç şehit haberi geldi, Allah rahmet eylesin. Bu mücadele, ne olursa olsun türkiye'nin geleceğini karartmak isteyenlere karşı millet olarak ak parti olarak dimdik ayakta durmaya bu milletin kutlu yürüyüşünün öncüsü olmaya devam edeceğiz.

t24.com.tr, 30.07.2015

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.