Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Cumhurbaşkanı Erdoğan: Diyanet'e uçak tahsis edilmeli

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NTV'de soruları yanıtladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e tahsis edilen makam aracı tartışmalarına değinen Erdoğan, "Bunu Ahmet (Davutoğlu) Bey ile konuşacağım. Diyanet İşleri Başkanımız, yurtdışı ziyaretlerine şu anda havuzda bulunan uçaklarımızdan kullanmak suretiyle gitsin" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NTV - Star ortak yayınında Oğuz Haksever'in sorularını yanıtladı.

Erdoğan, ilk olarak başkanlık sistemi tartışmalarına değindi. 

G20 ülkelerinin birçoğunun başkanlık sistemiyle yönetildiğine işaret eden Erdoğan, "Bu ülkeler başkanlık sistemine bu denli önem verdiklerine göre, bu değişimi biz neden düşünmeyelim" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin bu değişimi yaşamak zorunda olduğunu belirterek, "Benim arzum, gayretim hep buna yöneliktir ve sürpriz olayı da oyda olacak bir patlama ve bu konuda da bu iş kendini verecek bir siyasi kadro böyle bir adımı atmaya karar verirse Türkiye bundan çok kazanacaktır. Bu değişim ve dönüşümü yapacak siyasi kadro da tarih boyunca unutulmayacaktır" ifadelerini kullandı.

"DİYANET'E UÇAK TAHSİS EDİLMELİ"

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e tahsis edilen makam aracına yönelik tartışmalara da değinen Erdoğan, yurtdışı ziyaretlerinde Görmez'e uçak tahsis edilmesi için başbakan Başbakan Davutoğlu ile konuşacağını söyledi.

Erdoğan, "Vatikan'a niye bakmıyorlar. Dini liderin özel uçağı var. Biz sıradan bir ülke miyiz? Vatikan'da bu olacak, bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek. Bunu Ahmet (Davutoğlu) Bey ile konuşacağım. Diyanet İşleri Başkanımız, yurtdışı ziyaretlerine şu anda havuzda bulunan uçaklarımızdan kullanmak suretiyle gitsin" diye konuştu.

"MUHATAP OLMAK İSTEMİYORUM"

Programda Erdoğan'a, HDP Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın bugün açılışı yapılan Selahaddin Eyyubi Havalimanı için kullandığı "Keşke herkesin cumhurbaşkanı olabilseydi de, kurdelayı birlikte kesseydik" açıklaması da soruldu.

Demirtaş'ı muhatap almak istemediğini belirten Erdoğan, "Eğer bu kadar Selahattin Eyyubi Havalimanı’na aşıksa iki yıldır gecikirken bu parlamentoda milletvekiliydi niye bir tehdit edenlerle mücadele vermediniz? Bunlar samimi değiller. Bugün onun oraya gelmesi önemli değil onu gönderenlerin oraya gelmesi önemli. Bizim için önemli olan Hakkari halkının oraya gelmesiydi?" değerlendirmesini yaptı.

 

 

Oğuz Haksever'in yönelttiği sorular ve Erdoğan'ın yanıtları şu şekilde:

Seçimlerle başlarsak “sürprizlerle dolu bir seçim olacak” demiştiniz bunu açar mısınız?

Bu seçimlerde özellikle yeni Türkiye, yeni anayasa, başkanlık sistemi üzerinde ısrarla duruyorum. Beklentim 12 yıllık başbakanlık dönemim ve 9 aylık cumhurbaşkanlığı dönemimde de bir gerçeği tespit ediyoruz. Türkiye artık bir değişimi, dönüşümü yaşamak durumunda. Dünyada gerek başkanlık sistemi gerekse parlamenter sistemle idare edilen ülkelere baktığımızda veya bizim geçmişimize baktığımızda gelişmeler bir yere kadar geliyor orada artık patinaj başlıyor. Bunu aşabilmek için idari yapılanmada bir değişiklik şart. Onun içinde bu seçimlerin milletimiz tarafından gerek benim cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşadığımız gibi bu seçimde de böyle bir şeyi yaşamak beklentilerim içinde. Çünkü Türk milleti artık bir karar arifesinde. İdari değişimi dönüşümü ortaya koyacak. Biz 20 tane G20 ülke ve kurumu içinde üyelerden birisiyiz ve bu yıl ev sahipliğini biz yapacağız. Buradaki ülkelerin büyük çoğunluğu başkanlık sistemi ile yönetiliyor.

Bunların büyük bir çoğunluğunun başkanlık sistemi ile yönetilmesi biraz bizi düşündürmesi lazım. Acaba dünyanın en zengin ülkeleri olan, ki yüzde 85’ini oluşturuyor dünya sermayesinin, bunlar başkanlık sistemine bu denli önem verdiklerine göre neden biz hala burada bir değişimi düşünmeyelim. Türkiye'de yakın siyasi tarihimize baktığımız zaman liderlerin büyük çoğunluğunun başkanlık sistemini hep savunduğunu görüyoruz. Özellikle mesela 1970, burada Kasım Gülek cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor. Rahmetli Türkeş’in bir açıklaması “güçlü iktidar güçlü idare için bakanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı ikiye bölemeyiz tek bir başkan tarafından yönetilmelidir. Her konuda olduğu gibi icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız”. Bir başka gazete başlığı 1997 yılına ait. “Başkanlık için  iki aday yarışacak, başkanlık sistemi raporu hükümetin önünde”. Yine sene 2002 yılında rahmetli Yazıcıoğlu; “başkanlık sistemi şart”. Sayın Demirel’in “başkanlık sistemine geçmeye mecburuz, Türk usulü başkanlık”.

"KİŞİSEL ARZUM DEĞİL"

Bu mevzular yeni değil yani. Bunu biz dillendirdiğimizde farklı bir yaklaşım ortaya konuluyor. Ülkemizin menfaati neyi gerektiriyorsa oradan bakmamız lazım. Hiçbirisi benim kişisel arzum değil. Bizim derdimiz faniler değil en ideal sistem nedir bunun üzerinde durmamız lazım. Bunun içinde dünyada bu işi en iyi kimler başarmış bunlara bakmamız lazım. Amerika bu konularda en ileri olan ülke. Arjantin, Avustralya gerçi orada valilik yönetim anlayışı var ama İngiltere ulusalar topluluğunda da yine iş sonunda kraliçeye dayanıyor. Brezilya, Çin öyle. Endonezya, Fransa yarı başkanlık sistemi. Güney Kore geçti bu sisteme ve gerimizden gelerek bizi geçti. Japonya aynı noktada. Meksika, Rusya öyle. Biz hala öyle olmaz böyle olur diyoruz. Türkiye'nin böyle bir sisteme geçmesinden bu kadara rahatsız olanların gerekçesi ne? Denetim diyorlar burada yok mu? Ciddi manada denetlenir ve başkan adım atamaz.

"SÜRPRİZ OLAYI OYDA OLACAK PATLAMA"

Benim arzum, gayretim hep buna yöneliktir ve sürpriz olayı da oyda olacak bir patlama ve bu konuda da bu iş kendini verecek bir siyasi kadro böyle bir adımı atmaya karar verirse Türkiye bundan çok kazanacaktır. Bu değişim ve dönüşümü yapacak siyasi kadro da tarih boyunca unutulmayacaktır.

"OTORİTER OLSAM ÖYLE DER MİYDİM?"

Size yönelik eleştirilerde otoriter bir rejim geçiyor Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasından diye. Bir de AK Parti’nin uzlaşma komisyonuna verdiği çerçeve hala geçerli mi sizin açınızdan da?

Şu anda hükümet bu yeni oluşumla birlikte nasıl bir tablo ortaya çıkacak onu göreceğiz. Ama benim başbakanlığım döneminde partimin uzlaşma komisyonuna yaklaşım anlayışıyla yeni dönem nasıl olur bilemem. O dönem ortaya olumlu bir yaklaşım koyduk. Baskıcı, otoriter diyenlere ben bu kadar baskıcıysam, otoritersem 320 milletvekiline sahip bir partinin başkanı olarak anayasa uzlaşma komisyonunu oluştururken diğer partilere sizlerle eşit sayıda üyelerle oluşturalım der miydim? Komisyonların oluşumu sayınıza göredir. Ben tam aksine ülkemin çıkarı nerede yeter ki anayasa değişikliğini yapalım bunu istedim. Sizin topunuz 220-25 üyeden oluşuyorsunuz. Siz 9 üye temsil edileceksiniz bizim partimiz 320 üyesi olmasına rağmen 3 üye ile temsil edilecek. Bu kadar olumlu bir yaklaşımla giriyorum onlar bakın 47 madde 4 parti imzayı atıyor en sonunda ana muhalefetin başı hiç olmazsa bunu geçirelim diyor. Bende hemen gidin görüşün buyursunlar buna varız dedim. Dedi ki 4 partinin de imzası olmazsa biz yoğuz. Bunlar samimi değiller dürüst değiller. Daha sonra 60 maddeye gelindi yine dedim arkadaşlarıma gidin görüşün diye. Batıda böyle bir siyaset göremezsiniz masaya oturulunca ülkenin menfaati için kalkarlar. Bizde henüz böyle bir menfaat yok. Ben bu siyasi parti liderleri içinde üç kez randevu talebinde bulunduğum halde randevu vermeyen siyasi liderler var.

Meydanlara çıkmanız eleştiriliyor. Muhalefeti eleştirmeniz de eleştiriliyor. Nasıl açıklıyorsunuz bu durumu?

Herkes beni eleştirebilir. Geçmişte de Allah rahmet eylesin Turgut beye hakaretamiz ifadelerle saldırmışlardı.  Aynı şey sayın Demirel içinde yapılmıştı medya tarafından. Bu hakaretleri yapanların bir defa benim milletimin tarafında olduğumu bir sorumluluk mevkiinde olduğumu gözardı etmesinler. Sorumluluk mevkiinde olduğum sürece elimden ne geliyorsa ülkemin milletin menfaatine bunu yapmak durumundayım. Ben dışarıdan cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş birisi değilim, belediye başkanlığından, başbakanlıktan gelmiş birisiyim ve ilk defa milletin oyuyla cumhurbaşkanı olmuş birisiyim. Başbakan olarak masaya ilk oturduğumda zorunlu tasarruf dediler eski rakamla 15 katrilyon. Konut edindirme yardımı dediler 3 buçuk katrilyon. Ben bunu açıklamak zorundayım halkım bunu bilmiyor. Peki bu zorunlu tasarrufu kimler aldı kimden aldılar? Memurdan işçiden aldılar. SHP’ye dayanıyor. Oradan gel bütün yönetimlerin döneminde bu paralar kesildi. Çünkü memurun maaşını ödeyemiyorlardı, içinin maaşlarını ödeyemiyorlardı. Konut edindirme yardımı dediler işçiyi memuru aldatılar. 3 buçuk katrilyonda oradan ve ne konut var ne bir şey. İlk işimiz bunları ödemek oldu.

"YUNANİSTAN BAŞBAKANI GİBİ DEMEDİK"

IMF'ye 23.5 milyar dolar borcumuz vardı. Biz oturuyoruz konuşuyoruz bizi idare edemezsiniz diye. Borç bizim borcumuzdur. Kalkıp Yunanistan Başbakanı gibi ödemeyeceğiz veya şöyle yapacağız böyle yapacağız demedik ödeyeceğiz dedik. Ama takvim belli buna göre ödeyeceğiz dedik. Ama bizi idari yönden idare etmeye kalkarsanız böyle bir yönetim değimiz dedik. Şimdi onlar bizden 5 milyar dolar talebinde bulundular ona da evet dedik. Merkez bankamızın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı ve bunun yarıdan fazlası da yurtdışındaki vatandaşlarımıza ait ve bir kısmı da altındı. Şimdi 122 milyar dolar. Türkiye bir taraftan bu gücü rezerve etti ama bir taraftan, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, adalette, emniyette, tarımda çok ciddi yatırımlar yaptı. Biz bunları yaparken kaynak çeşitlendirmesi yaptık. Ekonomide kaynak benim demekle havalimanı yapılmaz, yollar yapılmaz göstereceksin kaynağın ne? Sen ortaya hiçbir şey koymuyorsun kaynak benim diyorsun. Bir kısım da kalkıyor Diyanet İşleri Başkanı’nın altındaki 320 bin liralık Mercedes’miş kaynak. Öbürü kalkıyor evler kaynak. Bu iş bu kadar basit değil. İşte bunları açıklamak bunları yaşayan bir lider olarak benim görevimdi. Ben onun için meydanlarda milletime bunları anlatıyorum.

Geçmişte siyasi partiler değerler üzerinden muhalefet yaparlardı laiklik gibi. Şimdi vaat konusunu öne çıkarıyorlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Onların hepsi bu ülkenin geri kalmasının en önemli sebebidir. Laiklik bir ülkeyi ne ayağa kaldırır ne çökertir. Laiklik işin sosyolojik yapısı içinde değerlendirilecek idari noktada değerler silsilesi içinde yerini alacak bir anlayış. Bu zaten bizim anayasamızda da yerini almış. Onun üzerinden kalkıp bir yere varamazsınız. Ülkemiz zaten demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir. Ama öbür tarafta demokrasi denilen bir taraf var. Demokratik laik derken demokratik kavramı bir kenara atılmış laiklik üzerinde durulmuş ama sosyal kavramı da hiç alınmamış.  Onun için sosyal devlet anlayışı bizim genlerimizde olduğu halde bunun üzerine gidilmedi. Ben meydanlara ilk çıktığım zaman genel başkanlığımda yoksulluk, yasaklar ve yoksulluk. Biz bunların üzerine yoğun bir şekilde gittik ve hepsini çökerttik. Bu sürecin içinde milletimizin ayağa kalkmasını sağlayacak şey birinci derecede eğitimdir. Ülkemizde 76 üniversitemiz vardı, şu anda 191 üniversitemiz var. Her ilimizde üniversite var. Cumhuriyet tarihinde yapılan derslik sayısına neredeyse ulaşmak üzereyiz. Biz kitap alacak parası olmayan vatandaşım vardı. Sıralara ücretsiz koyacağız ve benim vatandaşımın çocuğu hemen okullar başlarken alacak dedik. Burs 45 liraydı üniversitelerde şimdi 330 lira. Daha önce her isteyen burs kredi verilmezdi. Ama dönemimde her isteyene vereceğiz dedim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir milletvekili adayı diyor ki harçları kaldıracağız diyor. Biz kaldırdık zaten. Bizim yaptığımız şeylerin farkında bile değiller. Rahmetli Savaş Ay’ın programını izlemişsinizdir. 6 yıl SSK’nın genel müdürü olarak görev yapıyorsun ve rahmetli Ahmet Kaya da o programda. Bir çocuğun kolu yanlış iğne vurulduğu için kesiliyor, bir bayanın önce rahmi alınıyor sonra yanlış diyorlar böbreğini de alıyorlar. Hastanelerde hijyen diye bir şey yok vatandaş pislik içinde o hastanelerde yatıyor. Ama şimdi adeta özel sektörün hastanesi neyse devletin hastaneleri de o noktaya geldi. Koğuş sistemi değil artık ya 1 ya 3 kişi. İlacımızı alamazdık şimdi istediğin eczaneden alıyoruz. 6 bin 100 kilometre 79 senede yol yapılmış. Biz 12 senede 17 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Marmaray bu milletin gurur abidesidir. 18 ayda Marmaray’dan geçen yolcu sayısı 73 buçuk milyon. 2017’de inşallah Avrasya tüneli açılacak. Kadıköy-Kartal metro hattı, Yavuz Sultan Selim köprüsü yapılıyor. İzmir-İstanbul 3.5 saate düşüyor. Bunların hepsi ülkemize bir sıçrama sürecini getiriyor. Hızlı trenle de iktidarım döneminde tanıştık. 26 havalimanımız vardı bugün Hakkari’ye havalimanı yaptık. Bölücü terör örgütü ve arkasında olduğu siyasi zihniyet hep engellediler 2 yıl gecikti. Bugün açılını yaptık bununla birlikte 54 havalimanına çıktık.

Selahattin Demirtaş; herkesin cumhurbaşkanı olsaydı sayın Erdoğan’da kurdeleyi birlikte kesseydik sözü var.

Muhatap almak istemem. Önce bu ülkenin cumhurbaşkanına kullandığı kelimeleri cümleleri çok çok iyi bilecek. Birçok yerde beni Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanları gelir karşılar, Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediye başkanlarının geldiği yerler var ve ben de o belediyelere ziyarette bulunurum. Ama şu anda HDP’nin belediye başkanlarının beni karşıladığı bir il olmadı. Mardin’e gittim gelemedi, Diyarbakır’a gittim gelemedi. Dağdan yönetilen bir parti ile, dağdan yönetilen bir belediye ile nasıl bu diyalogu kuracaksınız? Bunlar kendi iradeleri ile belediye yönetmiyor ki dağdan yönetiliyor. Bunlar batıda farklı konuşuyor Güneydoğu’da farklı konuşuyor. Eğer bu kadar Selahattin Eyyubi Havalimanı’na aşıksa iki yıldır gecikirken bu parlamentoda milletvekiliydi niye bir tehdit edenlerle mücadele vermediniz? Bunlar samimi değiller. Bugün onun oraya gelmesi önemli değil, onu gönderenlerin oraya gelmesi önemli. Bizim için önemli olan Hakkari halkının oraya gelmesiydi. Ben iki hastane açtım Yüksekova’da ve Hakkari’de 150’şer yataklı. Bunlar vatandaşı tehdit ettiler ve vatandaş gelemedi açılışlara. Bunların bu ülkede barış diye, kardeşlik diye, birlik diye dertleri yok. Kendi kan kokan ideallerini, ideolojilerini gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Van’da musluklardan su akmıyor kan akıyor. Biz ne oluyoruz diyince Van’a gidince baktım su akıyor. 6-8 Ekim olaylarını düşünün sokağa kim davet etti herkesi bu beyefendi değil miydi? 50 kişi öldü. Milletimin bunları görmesi ve bilmesi için meydanlardayım.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NA MAKAM ARACI TARTIŞMALARI

Diyanet işleri başkanının aracı olayı genişledikçe genişledi. En son Maliye Bakanı’nın sözleri yeniden alevlendirdi. Lüks harcama olarak değerlendiriliyor bunu ayrıntılandırmakta yarar var.

Bugün 320 bin liralık bir Mercedes’i lüks olarak değerlendirir misiniz? Bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanı kullanıyor bunu. Bugün genel başkanların hepsinin altında ya Mercedes ya Audi vardır. Bizim de bakanlarımızın hepsinin altında bunlar var. Ben önceden bilgi sahibi olsam 'sakın iade etmeyin' derdim. Çünkü bu Diyanet makamı sıradan bir makam değil. Bu milletin yüzde 99’u Müslüman ve bu tüm Müslümanların itibar makamıdır. Böyle bir makam bu saygısızlığı yapmak bu hakareti yapmak bir defa yenilir yutulur bir şey değil. Mehmet Görmez Bey sadece Türkiye'nin dini lideri değildir adeta İslam dünyası içinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir. Ama bunların dinle diyanetle alakası olmadığı için böyle yaklaşıyorlar. Ben de dedim ki şu anda Cumhurbaşkanlığı demirbaşında olan zırhlı Mercedes’lerden birisini tahsis edeceğim. Diyanet İşleri Başkanımıza bunlardan birisini verdik. Şu anda gönlüm hoşnut. Bu beyefendiler niçin şöyle bir Hıristiyan dünyasına bakmazlar. Vatikan’da dini liderin özel uçağı var. Zırhlı araçları var. Bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek. Ben geçenlerde onu da söyledim, Ahmet Bey (Davutoğlu) ile onu da konuşacağım. Diyanet İşleri Başkanımız, yurtdışı seyahatlerinE şu anda havuzda olan uçaklarımızdan kullanmak suretiyle gitsin. Niçin tarifeli uçakla gitsin? Oralarda zamana oynuyorsunuz, bunları görmemiz lazım. Bu saygısızlıkları yapanların bırakın kendilerini çocuklarının altında lüks yarış otomobilleri var. Kendilerinin kullandıkları zaten fevkalade.

"FRENE BASMIŞ OLSAK HAKKARİ'DE OLMAZDIK"

Çözüm sürecinin neresindeyiz, frene bastınız mı? Böyle bir algı oluşuyor sayın cumhurbaşkanı.

Frene basmış olsak bugün Hakkari’de olmazdık. Batman, Mardin, Siirt yine o bölgede 6 vilayete gittim oralarda olmazdım. Sayın Başbakan zaten tamamını dolaşıyor. Biz buna demokratik açılımla başladık. İkinci etabında milli birlik ve kardeşlik projesi dedik. Üçüncü bölümdeyse çözüm süreci dedik devam ediyoruz. Çözüm sürecini duraklatmak isteyenler olursa o zaman hükümetle oturacağız B planımız ne olabilir, C planımız ne olabilir bunları da konuşacağız.

Dolmabahçe ve İzleme Komitesi olaylarını da karşı çıktınız. Kaygılarınız mı vardı?

Dolmabahçe ile ilgili olarak orada o kişilerle bir karenin içinde yer almayı hükümetimiz için doğru bulmadım. Bana göre o kare yanlıştı. O karenin içinde olanlardan birisinin dün akşam milletvekillerimizden birisine telefonla bağlandığında “konuşma lan” diyor. Bu adamlarla gidilir mi? Görüşme yapacaksanız yapın ama kalkıp aynı karede yer almayı doğru bulmadım. Benim dönemimde de bu tür görüşmeler olmuştur ama hiç birisi bir fotoğraf karesi olmamıştır. İzleme Komitesi’ne gelince ne demek izleme komitesi. Bu ülkede izleme komitesinin işini devlet kendi birimleriyle bunu yapar, dışarıdan sipariş kişilerle bu işin izlemesi yapılmaz. Akil insanları kuran benim başlattık yürüttük. Ama ondan sonra işte onların içinde şunları seçelim olmaz böyle bir şey. O zaman devlet kendi varlığından vazgeçer. Zaten şu anda bizim izleme komitemiz var. MİT onu yapıyor şu anda.

HDP’ye yönelik olarak genel başkan veya diğer milletvekilinin ekranda ortaya koyduğu tavrı hatırlattınız. Çözüm sürecinde HDP’nin dışarıda olmasından yana olduğunuz yönünde bir algı oluşursa…

Neymiş benim sert eleştirilerim?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ'A ELEŞTİRİ

Kanlı dediniz Selahattin Bey için…

Siz kalkıp milleti 6-7-8 Ekim’de sokağa dökeceksiniz, 50 kişi ölecek bu kan değil mi? Başında olduğu partinin belediyesi musluklardan kan akıtacak bu kan değil mi? Burada herkes nerede durması gerektiğini belirlemesi lazım. Burada biz bu vatandan, bu milletten yana mı olacağız yoksa musluklardan kan akıtanlardan yana mı olacağız? 5. Kattan Yasin’i atıp öldürenlerden yana mı olacağız? Bunları ortaya getirdiğimiz zaman biz sert oluyoruz, bizi tehdit edenler, ailemizi tehdit edenler çok yumuşak oluyor. Çözüm süreci dediğimiz bizim ortaya koyduğumuz bir süreçtir ve bu devam edecek. Ama bunlar bu işin kurallarına uydukları sürece devam eder. Kurallara uymadıklarında devlet de gereğini yapacaktır.

İmralı’ya gidiş-geliş HDP gitmiyor o heyet ama onun dışında bir temas oluyor mu?

Bu aralar oldu mu olmadı mı bilmiyorum. Bu konuyla ilgili olarak hükümet MİT’le bu süreci sürdürüyor.

Kürt kökenli yurttaşlarla birebir birlikte oldunuz, geri dönüş alıyor musunuz? Çözüm süreci konusunda ne düşünüyorlar?

Vatandaş bir emniyet bir güvence olduğunda çok mutlu. Şu anda bazı endişeler var. Özellikle 'sandık güvenliği olacak mı olmayacak mı' bu endişeyi taşıyorlar. Bizi tehdit ediyorlar diyorlar. Biz bu konuda OHAL’in kaldırılmasını biz sağladık. Ama bununla kalmadık ret, inkar, asimilasyon politikalarını ayaklar altına alan biz olduk. Devlet Kürtçe yayın yapan televizyonunu kurdu. Altyapı üst yapı yatırımlarına girdik dışlamadık oraları. Bundan sonraki süreçte de bizim olumsuz bir yaklaşımımız yok umarız mesafe alırız.

"BÜTÜN SINAVLARDA BENZER OLAYLAR VAR"

Paralel yapıyla mücadelede dikkat çekici konulardan biri operasyonun önceden sızmış olması. Emniyetten sızmış olması ihtimali var. Ne durumda bu mücadeleniz?

Yargıda olan bir süreç ve hassasiyet devam ediyor. Sadece KPSS değil bütün sınavlarda buna benzer olayların olduğu ortaya çıktı. Bu konuyla ilgili olarak olayın kimlerden nasıl hangi sürede elde edildiği veya dağıtıldı. Bir ailede karı koca aynı puanı alabiliyorlar. Yargıda devam ediyor süreç. 'Bunların inlerine gireceğiz' demiştim ve girdik. Bir kısmı kaçıp yurtdışına gidiyor. Bizde bunların takipçisiyiz. Bunlar insanımızın ülkemizin geleceğini çaldılar. Bu süreç içinde de biz bunu nasıl minimize edersek o kadar ülkemizin ve insanımızın karı var diye düşünüyoruz. Her an her şey olabilir. Emniyetin takipleri var, yargının takipleri var. Bu çıkacak neticelerde milletimizi daha da ferahlatacaktır. Yeter ki burada hukuktan taviz vermeyin diyoruz. Onlar ellerindeki bütün gücü bütün imkanı bize hukuksuz bunlar yapıldı demek suretiyle burada hükümeti zan altına sokmaya çalışacaklardır bunu da biliyoruz.

İki polis için şikayetinizi avukatınız aracılığıyla geri çektiniz. Ne oldu sayın Cumhurbaşkanım?

Bu konuyla ilgili avukatlarım gerekli değerlendirmeleri filan yaptılar bana konuyu aktardılar. Sizler bu şekilde uygun görüyorsanız çekin dedim ve arkadaşlarda bunu çektiler.

Eğer ana davada tanık olmanız söz konusu olursa tavrınız ne olur sayın Cumhurbaşkanı?

Avukatlarım zaten o işi görüyorlar.

Başbakan'ın paralel yapı diye tanımlanan cemaatin muhalefetle bu seçimlerde ittifak yaptığı yönünde bir savı var.

O kesin. Yaptıkları açıklamalar ve meydanlarda takındıkları tavırlar bunların hepsi çok açık. Şu anda hükümetle çok ciddi celalleşme içindeler. Hatta şahsımla ilgili şeyler var. Şu anda mesela bölücü örgütle münasebetleri var, Ermeni lobisiyle münasebetleri var bunlar açık net yapıyorlar. Diyarbakır belediyesiyle alakalı olan konu ayyuka çıkmıştı.

"TAŞLAR YERİNE OTURUYOR"

Hukuk güvenliği veya yargıya olan güven konusunda yapılması gerekenler var mı? Yeniden öne çıkan bir sorun oldu bu süreçte.

Bu süreç farklı bir süreç. Bunlar yargıyı felç etmişler. Hükümetimiz dönemi bizim az çok bazı eksiklerimiz olmuş olabilir. Hukuk tanımaz bir sürecin başlatılmasına neden oldular. Bu gelişmeler gerçekten hukukta yeni bazı adımların atılmasının da gereğini ortaya koyuyor. Yasların düzenlenmesi veya yeni bir anayasa deyişimizin altında bu yatıyor. Ama bunlara gelince durum farklı. Bunlarda iki farklı müessese var. Abiler  ve imamlar var. İmamlar öndedir ağabeyler yakın markajdadır. Oradaki daire başkanına sorayım demiyor abiye veya imama sorayım diyor. Hele oradaki teşkilatlanmayı istedikleri gibi yaptılarsa sorun yok zaten. Bütün bunlarla birlikte vatandaşla olan ilişkilerde her türlü suiistimal ortaya çıktı. Ama bunlar dağıtıldı şimdi hukukta taşlar yerine oturuyor.

Yüksek Askeri şura toplanacak. Bu Balyoz ve hatta Ergenekon’dan mağdur olanların durumu orada düzelir mi düzelmez mi bir gönlünüzü sormak isterim.

Bu gönül meselesi değil. TSK’nın şartları bellidir. YAŞ’a giderken onun öncesindeki aylarda da puanlamalar yapılır. Ama Balyoz davası şu bunlarla ilgili de zaten yargı kararını vermiştir. Yargının verdiği karar çerçevesinde atılması gereken adımlar atılmıştır. YAŞ’ta bu noktada bir değişiklik olacağını zannetmiyorum.

"BUNLARIN OLMADIĞI YER YOK"

TSK’da da var denildi bu denli bir sızma?

Sayıların verilmesini ben doğru bulmuyorum ama TSK’da yoktur tezinin doğru olduğuna da inanmıyorum. Bunların olmadığı yer yok bütün kurumlara sızdılar. Kendilerini kamufle etmesini iyi biliyorlar. Süreç içinde bunlar ortaya çıkacaktır.

"SADECE PARALEL ÖRGÜTÜ KAPSAMIYOR"

MGK’da milli siyaset belgesine bu konu girdi. Bunun sonuçlarını kamuoyuna nasıl anlatırsınız?

Orada ifade ulusal güvenliğimizi tehdit eden legal görünümlü illegal örgütler. Bu sadece paralele ait değil hepsini kapsayan ifadedir. Bu ifade çerçevesinde bu tür şeyler yakalandığı zaman inanıyorum ki karar mercileri buraya dayanarak kararlarını vereceklerdir.

Dinleme özellikle çok önemliydi ki hem sizin ofisiniz hem de kriptolu telefonların dinlenmesi mevzusu vardı.

Anayasa Mahkemesi var, Çankaya var, TSK var her yeri dinlediler. Bu dinlediklerini daha sonra şantaj olarak kullandılar. İşte Dışişleri Bakanımız Ahmet Bey o zaman ve MİT Müsteşarımız, TSK’dan olanlar var o toplantıyı dinliyorlar. Bunlar casusluktur. Aynı şekilde bakanlıklarla yapılan görüşmeleri dinlediler.

Yeni tedbirler alınmıştır herhalde ofislerinizde bu konuda halloldu mu?

Ne denli hallolduğunu zaman içinde göreceğiz.

"DEMOKRATLIKLARINDAN ŞÜPHE EDERİM"

Dış politikaya geldiğimizde Mısır’ın seçilmiş ve darbe ile uzaklaştırılmış Mursi hakkında verilen idam cezasıyla ilgili uluslararası girişimlerini olacak mı?

Bu konuda olacak mı diye bir şey yok oldu olacak. Meydanlarda da haykırıyoruz bunun için. Demokrasi diyorsak ve inanıyorsak o zaman demokrasi diyenlerin her şeyden önce Mısır’daki bu yapılanlara karşı tavır koymaları lazım. Koymuyorlarsa ben onların demokratlıklarından şüphe ederim. Ki şu ana kadar sadece soyut ifadelerle yaklaşıyorlar. Öznesi belli olmayan ifadeler kullanıyorlar. Kendi sinir uçlarına basıldığı zaman farklı yaklaşıyorlar. Yüzlerce insan orada idama mahkum oldu ses yok. 40 bin kişi ceza evlerinde. Batı dünyası bu olayda sınıfta kalmıştır. Mısır’daki darbe girişime yaklaşımı bırakın ondan sonraki süreçlere yaklaşımı farklıdır. İşte Amerika’da Birleşmiş Milletler genel kurulunda tutmuşlar bizi aynı masaya koyuyorlar. Aynı masaya oturmak benim için züldür. Kendime saygısızlık olur oturmak.

Sıcak bir başka konuda acilen tedbir almak zorunayız sözünüz var. IŞİD yeniden ilerliyor. Türkiye'ye doğru bir genişleme olursa orada bir kırmız çizgimiz var mı?

Bilmiyorum onu nerede söyledim önünde arkasında ne var bilmiyorum ama  DEAŞ dahil El Kaide dahil bütün terör örgütlerine karşı zaten güvenlik güçlerimiz hazırdır en üst düzeyde tedbirini almıştır. Gerek içeride gerek dışarıda ne gerekiyorsa yapılıyor. Gerek Irak’ta gerek Suriye’deki olaylara bakarsanız her ikisinde rejim kaynaklı oluyor bu işler. Orada da bir üst akıl var. Onun için Türkiye burada kendi kararını kendisi vermek suretiyle bütün sınır bölgelerinde her türlü tedbirimiz yerindedir. Yaklaşık 14 bin civarında Türkiye'den Suriye’ye geçmek isteyenlere giriş yasağı vardır. 1400-1500 kadarda ülkesine gönderilmiş olan mensuplar veya sempatizanlar vardır.

Amerika Birleşik Devletleri ile Ortadoğu’da özellikle Suriye mevzusunda eğit-donat başladı denildi. Eğitilenlere havadan destek biçimi de var. Amerika’nın politikasında sizin istediğiniz yere gelme konusunda bir değişiklik görüyor musunuz?

Amerika’da henüz Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında orada bir sıkıntı var. Bakıyorsunuz şimdi bir bölümünün düşünceleri bizimle dört dörtlük uyuşuyor bir bölümü kısmen uyuşuyor. Biz şu anda Obama yönetimi ile eğit-donatta uyuşabildik. Uçuşa yasak bölge güvenli bölge olayında anlaşamadık. Rusya’nın buradaki yaklaşımı farklı, İran’ın yaklaşımı farklı. Fakat öyle veya böyle Rusya’nın buraya sınırı yok İran’ın yok bizim var sınırımız var 950 kilometre. Türkiye tabii ki kendi göbeğini kendisi  kesecek. Biz NATO’da beraber olmamız hasebiyle Amerika’nın bizimle müşterek hareket etmesi NATO’dan gelen görevdir.

"KIBRIS'TAKİ HAKLARIMIZI BIRAKMAYIZ"

Kıbrıs konusunda iki liderin buluşması sanki müzakereler öncesinde ılımlı bir hava esiyor.

Mustafa Bey'in Türkiye ziyaretinde bunları kısmen konuştuk. Temenni ederiz ki çözüme giden bir yol olsun. Bunları hep konuştuk. Bu görüşmelerde olumlu bir netice çıkarsa Kıbrıs bir sorun olmaktan çıkar  ve hem Kuzey hem Güney Kıbrıs iki kurucu devlet esaslı bir yapıyla bir adım atılmış olur. Ama biz hiçbir zaman garantör ülke olmaktan doğan haklarımızı bırakamayız.

Garantör devletleri bir yere bırakıp AB’yi garantör konumuna koyma havası esiyor gibi.

Bu adil bir yaklaşım değil bunu kabul etmek mümkün değil. AB kendi üzerine düşen görevi yerine getirmedi bir defa onun adaletine nasıl güveneceğiz? Kaldı ki buna hakkı yok. Burada üç ülkenin garantörlük hakkı var İngiltere, Yunanistan, Türkiye. AB Kuzey Kıbrıs’ın mali noktada bazı haklarını kendisine vermiş değil. Biz İsviçre’de yaptığımız o toplantılardan sonuca bile AB gereken desteği veremedi. Güney Kıbrıs’ı AB’ye alırken Kuzey Kıbrıs’ı almadılar. Onun için burada her şeyi sağlama almalıyız.

"YENİ BİR SÜREÇ BAŞLATALIM DEDİK"

Fetih törenleri şimdiden öne çıkmaya başladı. Daha farklı bir tören mi?

Ülkelerin bazı önemli günleri var ki o ülkelerde birliği, beraberliği belli bir heyecanı adeta tahrik eder. Bizde de 18 Mart Çanakkale kutlamaları her yıl yapılır ama bu yıl 100. yıldönümünde çok daha farklı oldu. Fetih kutlamaları İstanbul gibi şehrimizin dünyada sayılı bir şehir, nüfusu itibariyle çok farklı durumda olan bir şehir, son yaptığımız yatırımlarla çok farklı zenginlikleri kazanan, ekonomik noktada da uluslararası finans merkezi olma noktasında da atılan adımları var fakat bu sene dedik yeni bir süreç başlatalım.  Örneğin Ordu mehteri 82 kişiden filan oluşuyor bu sene 562 kişiden oluşan bir mehterle gösteri yapılacak. Çok ciddi bir protokol daveti var. O meydanda ilk mitingi yapmak bana nasip olmuştu bir buçuk milyon insan gelmişti. Hava Kuvvetlerimizin Türk yıldızları gösteri yapacaklar. Çanakkale’de bu sene gelen misafir devlet başkanları hepsi tek tek 'muhteşemdi' dediler bana akşam yemeğinde. İstanbul büyükşehir ve valiliğin her yıl yaptığı lazer ve havai fişek gösterileri var. Bu yıldan itibaren fetih şenliklerini çok daha farklı ve zengin kılalım istiyoruz.

Buraya bu makam tarzınızı getirdiniz. Bir karşılaştırma yapmanız mümkün mü başbakanlık dönemiyle bu makamda olmak ne dersiniz?

Başbakanlığı bulduğumuz yerde yaptık. 12 yıl bu işi yürüttük ve Türkiye'yi bire 3-5 katlayarak bir yere getirdik. Bunun her yönde gelişmesi lazım ve kadrolar itibariyle de çok farklı. Biz insanı iyi yönetmemiz lazım, bilgiyi iyi yönetmemiz lazım, parayı iyi yönetmemiz lazım ki başarılı olalım. Beştepe şu anda Cumhurbaşkanlığının makamı oldu, Çankaya da başbakanlığımızın makamı oldu. Ben başbakanken sokakta başbakanlarla tören yapıyordum. Bu Türkiye Cumhuriyetine yakışır mı? Şimdi hem burada hem Çankaya’da karşılamalar çok daha görkemli oluyor. Bu külliyede yanda yarı opera  diyebileceğimiz bir bina yapıyoruz onun hemen altında büyük bir cami yapıyoruz. Onun diğer yan tarafına da çok amaçlı bir toplantı salonu yapıyoruz ve aynı zanda 2 bin kişiye yemek verebileceğiz. Bu tür çok katılımlı törenlerimiz oluyor. Her ay 4 kez muhtarları davet ediyoruz. Muhtarlarla konuşuyoruz kendilerine yemek veriyoruz ve uğurluyoruz. Aynı zamanda altında bir büyük sergi salonu olacak. Birde 5 milyon cilt ulusal ve uluslar arası buraya kitapları alacağımız Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi yapacağız.

Çok teşekkür ediyoruz efendim.

Buradan yurtiçinde ve yurtdışında olan tüm vatandaşlarıma sesleniyorum oy kullanmayı kendileri için demokratik bir görev olarak telakki edip muhakkak oylarını kullanmaları lazım. Bunu adeta ülkemizin geleceği için önemsemeleri lazım. Hele yurtdışındaki kardeşlerimiz yıllarca oy kullanamadılar bu günleri beklediler biz bunu sağladık. Süre doluyor bu konuda çok hassas olmaları lazım. Milletin iradesinin egemen olduğunu 7 Haziran’da birlikte gösterelim.

ntv.com.tr, 26.05.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.