Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Erdoğan: Devlet kendini baraja şartlamaz

Erdoğan: Devlet kendini baraja şartlamaz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin barajı aşamaması halinde gerilim çıkacağı yönündeki açıklamalara tepki gösterdi, "Devlet kendini baraja şartlamaz. 'Barajın altında kalınırsa şunu bunu yaparız' diyenler bunun bedelini öder" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk ziyaretinin ardından Türkiye dönüşünde uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. HDP’nin barajı aşamaması halinde gerilim çıkacağı yönündeki açıklamalara tepki gösteren Erdoğan, şunları söyledi:

“Devlet kendini baraja, altına veya üstüne şartlamaz. Nerede terör olursa olsun hazır olmak durumundadır. Şu anda da devlet tüm güvenlik güçleriyle, jandarmayı da dahil ediyorum, güvenlik güçlerini valiler göreve çağırır. Güneydeki gelişmelerden dolayı zaten bir hazırlık var. Diğer bölgelerde de buna benzer şeylerin olması durumunda gereken yapılır. 'Barajın altında kalınırsa şunu bunu yaparız' diyenler bunun bedelini öder.”

"O zaman taşlar yerine oturur"

Seçimlerde AK Parti’nin tek başına iktidar olması halinde taşların yerine oturacağını kaydeden Erdoğan, “Referandum sayısına ulaşırsak başkanlık sistemini takvimine alacaktır AK Parti. Bunun takvimi 2019 mu olur, daha mı erken olur bilemem. Böyle bir süreç söz konusu. Tabii bunun artılarını, etkilerini 12 yılda çok rahat görüyoruz. Ben koalisyonun bu ülkenin zararına olduğuna inanıyorum. Bu çok açık ve net. Tarihte örnekleri var. Terörle mücadele noktasında da sıkıntılar meydana gelir. Biz gelmeden önce koalisyon hükümet vardı. 5 yıl dayanamadılar. 3.5 yıl yapabildiler. Daha geriye de gidelim. Tek partiden parlamentere çok partili sisteme geçildi. Ortalama 16 ayda bir hükümet değişmiş. Bu durum istikrar olmayınca bu tarz kaoslar olur” dedi.

"Bayırbucak Türkmenleri önemli"

“Suriye’de tavrımız belli” diyen Erdoğan, “Uçuşa yasak bölge güvenli bölge ve eğit donat. ABD sadece eğit donata yanaştı. Özellikle Bayırbucak Türkmenleri noktasında buna önem veriyoruz. Buradaki takvimi onların ve bizim görevlendirdiğimiz generaller yürütüyor. Camp David’den sonra nelerle gelirler bilmiyorum. Körfez'den bazı ülkeler kendileri gitmeyip veliahtlarını gönderiyor. Orada da sıkıntı var. Bu sıkıntı, bazı ülkelerin kendi içindeki mezhebi yapılanmalarından da kaynaklanabilir” yorumunda bulundu.

"PYD, PKK’nın eşdeğeridir"

Mesud Barzani’nin ‘Türkiye’nin yardımı olmasaydı Kobani kurtulamazdı’ sözlerini de yorumlayan Erdoğan, “Doğrudur. Türkiye topraklarını peşmergenin geçişine açmasaydı girebilecek miydi? Giremeyecekti. Özgür Suriye Ordusu da aynı durumdaydı. Tek sıkıntı Obama ile yaptığımız telefon görüşmesinde ‘iki gün içinde Kobani düşüyor, PYD’ye destek vermemiz lazım’ sözüne ben ‘PYD, PKK’nın eşdeğeridir. Birlikte çalışıyorlar. Bu desteğiniz DEAŞ’a da (IŞİD) gidebilir’ dedim. Öyle de oldu. Bir kısmı PYD’ye, diğeri DEAŞ’a gitti. Sıkıntı oldu. Kobani’de kimse kalmamıştı, bizim tarafa geçmişti. Şimdi 60 bin kişinin yeniden Kobani’ye geçtiğini arkadaşlar söyledi. Kobani’nin yeniden imar faaliyeti olsa bile çok zor. Bu insanlar mali durumu müsait olan insanlar değil. Sağını solunu kapatıp girecekler. Dışarıdan yardım diyorlar. O tür yardımlar gelecekse ancak o zaman mümkün olabilir yeniden imar” dedi.

 "Mehmet Bey üzüntüden eve yürümüş"

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e tahsis edilen otomobilin fiyatı konusundaki polemiği değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Bir kere o Mercedes’in iddia ettikleri gibi 1 milyon TL falan olması için zırhlı falan olması lazım. O tür normal Mercedeslerin fiyatları 300-320 bin TL civarındadır. Kaldı ki artık eski dönemlerde değiliz. O tür araçlara artık herkes binebiliyor. Üstelik Diyanet İşleri Başkanı'na tahsisli bir araçtan söz ediyoruz. Sosyal medyada sarığının üzerinde Mercedes resmi iliştirildiğini görünce ciddi manada üzülmüş. Arabayı durdurmuş. Oradan inip eve yaya gitmiş. Gerçekten çok üzülmüş. Adamcağızın oturduğu evi bile yalanlar eşliğinde polemik konusu yapıyorlar. Ev zaten Diyanet’e ait bir ev.”

"Arnavutluk’ta Diyanet'in başında Boğaziçi mezunu bir Cemaatçi var"

Arnavutluk’taki paralel yapılanmayı Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile konuştuklarını ve olumlu yaklaştıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

 “Size ilginç bir şey anlatayım. Malum yapıdan biri zamanında Diyanet İşleri Başkanımıza gelmiş. Paralelin ileri gelenlerinden, şu anda kaçak olan biri. Demiş ki, ‘Normalde biz cami işleriyle uğraşmayız ama Arnavutluk bir istisna. Burada müftlüğü biz halledeceğiz’. Tabii Mehmet Hoca da (Görmez) şaşırmış. ‘Bu benim görevim’ demiş, bana böyle bir şeyi hangi cüretle teklif ediyorsunuz’ diye itiraz etmiş. O zamanki Arnavutluk yönetimi de, malum yapının telkini neticesinde, Arnavutluk’taki Diyanet İşleri Başkanlığı görevini, Boğaziçi psikoloji mezunu birine vermiş. Halen de aynı görevi yapıyor ama Balkanlardaki müftüler tarafından kabul görmüyor.”

"Balkanlarda üst akıl var"

Arnavutluk’a her türlü desteğin verilmesi ve Makedonya, Bosna Hersek, Kosova dahil bölgedeki tüm ülkelerle iyi ilişkiler içinde olunması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Kumanova’daki olaylar da gösterdi ki bölgeyi karıştırmak isteyenler var. Benim Balkanlar’da bir şey çok dikkatimi çekiyor. Orada da bir üst akıl var” dedi.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Malum Bosna Hersek’i baklava dilimine ayırdılar. Sekiz ayda bir, dönüşümlü olarak bir dönem başkanı Bosna Hersek’e komuta ediyor. Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar. Şu son seçimler öncesinde nüfus sayımı yapılmış olmasına rağmen sonuçlar açıklanmadı. Boşnaklar nüfusun yüzde 54’ünü oluşturduklarını düşünüyor. Ve bu ülkenin halen güçlü bir ordusu yok. Allah rahmet etsin, vefatından bir gün önce Aliya’yı (İzzetbegoviç) hastanede ziyaret etmiştim. Bir yurtdışı ziyaretinden dönüyordum. Durumunun ağır olduğunu duyunca ani bir kararla Saraybosna’ya iniş yaptık. Arkadaşları uçakta bırakıp, hastaneye ziyarete gittim. Kendisi ile biraz hasbi halde bulunduk. Bana ‘Ben aslında Dayton’ı kabul etmezdim. Ama öyle bir noktadaydık ki dayanma gücümüz kalmamıştı. Kabul etmek zorunda kaldım’ demişti. Demek ki aslında Dayton kabul edilebilir bir anlaşma değildi. Çünkü ortada adil bir durum yok. Üst aklın böl, parçala, yönet yöntemi buralarda da devrede. Kosova’da da benzer bir durum söz konusu. Fakat öyle veya böyle ABD bu işi sıkı tutmuş olsa ben inanıyorum ki Kosova’nın tanınması hızlanır ve BM üyeliği gerçekleşir. Fakat sıkı tutmuyor. Makedonya’daki gelişmeler de çok enteresan.”

"Paralel yapı ile mücadele 1 Eylül’den sonra daha da hızlanacak"

Paralel yapının Balkanlar’daki merkezinin Arnavutluk olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Temaslarımızın ardından, paralel yapının yurtdışındaki bazı okulları kapanmaya başladı” dedi.

Maarif Vakfı’nın devreye gireceğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Şimdi mesela biz Maarif Vakfı’nı kuruyoruz. MEB Maarif Vakfı herhangi bir ülkenin eğitim bakanlığıyla ilişkiye girip orada işleri ele alacak. Kurumların temsilcilerinin yanı sıra sanıyorum STK’lar da olacak. Yunus Emre Vakfı gibi ama daha çok eğitim öğretim alanında etkin olan kişilerin yer aldığı bir vakıf olacak. Bizim temaslarımızın ardından, bazı ülkelerde okullarda kapanmalar başladı. Mesela Azerbaycan başladı. Gabon buradaydı. ‘Size uyumsuzluk sağlayan bize de sağlar’ dediler. Senegal’den aldık. Peyderpey devreye sokuyoruz. 1 Eylül’den itibaren hızlanacak. Dershane meselesi kapanıyor biliyorsunuz. Maarif Vakfı da devreye girdiği andan itibaren biliyorsunuz orada okuyan çocuklar var, açıkta kalmaması lazım. Maalesef o ülkelerin devlet erkânının çocukları da var o okullarda. Mülkiyet meselesi dahil, tüm konular ilgili ülkenin eğitim bakanlığıyla konuşulacak. Gerekiyorsa mülkiyet devralınacak ya da bu hususta destek vereceğiz. Diyelim öğretmenleri Maarif Vakfı gönderecekse, o ülke de diğer masrafları üstlenecek. Destek vermemiz gerekiyorsa vereceğiz. Bu faaliyet Eylül’den önce de başlayabilir. Yurtdışı tabii. Yurtiçinde dönüşebilenler dönüşecek, dönüşemeyenler kapanacak. Hakkını veremiyorlar, ondan dolayı dönüşümde sıkıntı çekiyorlar.”

"Tepkimiz farklı olabilirdi" 

Libya açıklarında Türk şirketine ait geminin saldırıya uğramasını da değerlendiren Erdoğan, “Silah yüklü olduğunu zannetmişler. Bizimkiler henüz açıklama yapmadılar. Bahaneleri o. Türk bandıralı olsa tepkimiz daha farklı olabilirdi. Libya’da tam bir kaos var maalesef. Trablus var, Tobruk var, aşiretler var” yorumunda bulundu.

aljazeera.com.tr, 15.05.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.