Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Akdoğan: Kertenkelenin başı ezilmeli

Akdoğan: Kertenkelenin başı ezilmeli
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, 'paralel yapı' soruşturmasındaki tahliye kriziyle ilgili konuştu: Kertenkelenin kuyruğunu kesmek yetmiyor; kesiyorsunuz bir daha uzuyor, kertenkelenin başını ezmek gerekiyor.

 

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 'paralel yapı' soruşturması kapsamında tutuklu bulunan 75 kişi hakkında iki hâkimin tahliye kararı vermesiyle ilgili konuştu. Seçim Koordinasyon Merkezi'nin açılışında, gazetecilere açıklama yapan Akdoğan, “Son yaşanan hadise açıkça bir hukuki işlem değil, bir hukuk sabotajıdır. (Gülen Cemaati’ni kastederek) Gördüğümüz gibi kertenkelenin kuyruğunu kesmek yetmiyor, yılanın başını koparmak gerekiyor" dedi. 

Akdoğan şunları söyledi:

“Seçim öncesinde ne tür tezgâhlar yapıldığını, kimlerin kimlerle yan yana geldiğin, kimlerin kimlerle kol kola girdiğini daha iyi görüyoruz. Son yaşanan hadise açıkça bir hukuki işlem değil, bir hukuk sabotajıdır, bir hukuk saldırısıdır. Paralel yapının, gördüğümüz gibi kertenkelenin kuyruğunu kesmek yetmiyor; kesiyorsunuz bir daha uzuyor, kesiyorsunuz bir daha uzuyor, kertenkelenin başını ezmek gerekiyor. Yılanın başını koparmak gerekiyor."

Canlı bomba benzetmesi

Akdoğan kararın yetkisiz bir mahkemece verildiğini söyledi ve bunu bir canlı bomba eylemine benzetti:

“O üst akıl, yani o kişileri canlı bomba gibi eyleme gönderen, ülkeyi karıştırmak isteyen üst akla hesap sormak gerekiyor. Yani hukukçu intihar eylemcisi değildir. Kimse hukuku katlederek, hukuka hizmet edemez. Bunlar açıkça devlete, demokrasiye ve hukuka meydan okuma girişimidir. Biz buna pabuç bırakmayız. Hukuk sistemi, yargı camiası da pabuç bırakmaz, Türk milleti de pabuç bırakmaz. Bu herkesin gerçek niyetini daha fazla gözler önüne seren bir konudur."

“Ulusal güvenlik meselesi”

Başbakan Yardımcısı, Gülen Cemaati’ne mensup kişilerin yaptığını iddia ettiği bu girişimlerin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu söyledi ve muhalefet partilerine seslendi:

“Bu son yaşanan da göstermiştir ki, bu ciddi bir hukuk sistemi açısından da büyük bir tehlikedir. Muhalefet partileri paralel yapıyla mücadele, darbeci anlayışla mücadele, vesayetçi anlayışla mücadelede hükümetin yanında bugüne kadar yer almadılar. Maalesef hükümet, devlet bu mücadeleyi sadece kendi meselesiymiş gibi bu mücadeleyi devam ettirmek zorunda kalıyor. Burada ortak bir mücadele verilmesi gerekir."

Yargı krizi nasıl ortaya çıktı?

İstanbul 32. Asliye Ceza Hâkimi, 'paralel yapı' soruşturmasında tutuklanan ve aralarında Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca ile Ömer Köse, Yurt Atayün ve Ali Fuat Yılmazer'in de bulunduğu polislerin tahliyesine 'soruşturma dosyalarını görmeden' karar verdi. Ancak nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği "Tahliye talebini değerlendirme yetkisi bende" diyerek, polislerin tahliye edilmemesi yönündeki kararını Silivri Cezaevi’nden sorumlu savcılığa gönderdi.

17- 25 aralık soruşturmalarının ardından, emniyetten tasfiye edilen polisler daha sonra ‘devletteki paralel yapı’ soruşturmaları kapsamında tutuklanmıştı.
Tutuklu polisler ve avukatları geçtiğimiz hafta ilginç bir hamle yaptı.

Sulh ceza hâkimlikleri kurulurken çıkarılan kanuna göre, ‘soruşturma kapsamındaki tutukluluk hallerine ve itirazlarına ilişkin başvuruları sulh ceza hâkimleri’ değerlendiriyor.

Ancak polislerin avukatları geçtiğimiz hafta Pazartesi günü nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği yerine İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Bu mahkeminin hâkimi daha önce özel yetkili mahkeme olan ve Askeri Casusluk davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanlığını yapan Metin Özçelik.

Talebi değerlendiren Metin Özçelik, polislerin tarafsızlığını yitirdiği için ‘reddi hâkim talebinde bulunduğu 10. Sulh Ceza Hâkimi'nin de reddi yönünde karar vermişti.

Hâkim Özçelik tahliye taleplerinin gelmesi üzerine soruşturma savcılarından şüphelilerle ilgili dosyayı istedi. Ancak soruşturma savcılığı, yetkinin Sulh Ceza Hâkimliği’nde olduğunu belirterek, dosyaları göndermedi.

Tahliye taleplerini değerlendirmesi için ise dosyayı İstanbul 32. Asliye Ceza Hâkimliği’ne gönderdi. Bu mahkeminin hâkimi ise, Hrant Dink davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimi olan Mustafa Başer.

Hâkim Başer Cumartesi gecesi kararını verdi. Ancak soruşturma dosyalarını savcılığın ‘yetkili olmadığı’ için göndermediği Hâkim Başer, soruşturma dosyalarını incelemeden kararını açıkladı.

Hâkim Başer, Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca ile Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer ve Ömer Köse gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 70’e yakın polisin tahliyesine karar verdi.

Mahkemenin bu kararı ile yargıda yeni bir tartışma başladı. Çünkü Sulh Ceza Hâkimliği devreye girdi. Nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği bir karar verdi. Yetkinin kendisinde olduğunu belirten İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği ‘İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza mahkemelerinin kararlarının geçersiz olduğuna, soruşturma aşamasındaki tutuklama ve itirazları değerlendirme yetkisinin Sulh Ceza Hâkimliği’nde olduğuna’ hükmetti.

Sulh Ceza Hâkimliği bu kararını polislerin tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden sorumlu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na da göndererek, polislerin tahliye edilmesinin önüne geçti.

HSYK 2. Dairesi,şüpheliler hakkında tahliye kararı veren iki hâkimle ilgili iddiaları görüşmek üzere saat 14.00'te olağanüstü toplandı. HSYK 2. Dairesi, İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Metin Özçelik ile İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Mustafa Başer'in, haklarındaki soruşturma sonuçlanana kadar tedbiren açığa alınmasına karar verdi.

aljazeera.com.tr, 28.04.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.