Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Semih Yalçın: "Önce özerklik sonra toprak talebi"

"Önce özerklik sonra toprak talebi"
Çözüm sürecinin Türkiye’nin bölünmesine doğru ilerlediğini söyleyen MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’a göre, sırada önce özerklik sonra da bağımsızlık ilanı için toprak talebi var.

Nevruz ile birlikte çözüm sürecinin en keskin virajlarından biri daha dönülmüş olacak. 2013 yılında Abdullah Öcalan’ın mesajı ile başlayan süreçte, Dolmabahçe açıklamasının da etkisiyle 2015 yılı Nevruz’un da ayrı bir anlamı var. 21 Mart günü Diyarbakır Nevruz için toplanırken Ankara'da parti kongresini toplayacak olan Milliyetçi Hareket Partisi, Dolmabahçe açıklamasını Sevr anlaşmasına benzetiyor. Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, sürecin problemin çözümünden çok bölünmeye doğru gittiği görüşünde. PKK’nın silah bırakma ihtimali olmadığını söyleyen Yalçın, örgütün bir süre sonra özerklik ilan edeceğini sonra da sıranın bağımsızlığa geleceğini söyledi. Semih Yalçın örnek olarak ise Yunanistan’ın bağımsızlık ilanını gösterdi.

3 yıldır Nevruz tarihi ayrı bir anlam taşıyor. Çözüm süreci açısından anlamlı adımların atıldığı bu tarih sizce bu yıl ne ifade ediyor?

Bu yeni bir başlangıç veya sürecin tazelenmesi değil bizce. Milliyetçi Hareket Partisi bu son gelişmeyi 2009’dan itibaren başlatılan bir sürecin çok önemli bir halkası olarak görmüyor. Temel sebebi şu hatırlarsanız 2 sene evvel, 2013’ün 21 Mart’ında da aynı söylemlerle terörist başı ortaya çıkmış, bir şeyler vaat etmiş, arkasından da kendi örgütüne ne yapması gerektiğini söylemişti. Fakat bu 2 yıllık süreç içerisinde tartışılan, ifade edilen, söz verilen hiçbir şey gerçekleşmedi. Biz çözüm sürecine tamamen karşı olduğumuz için o tarihte de bu yorumu yapmıştık. “Sözde çözüm süreci PKK meselesini bitirmez, PKK silah bırakmaz” demiştik.

PKK silah bırakmaz derken, 1978 yılında kurulurken Marksist Leninist bir Kürdistan hayaliyle kurulmuş bir terör örgütüdür. Bir terör örgütü bu amaca ulaşmadan silah bırakmaz. Bunun ispatı da 2013’teki süreçte tam tersi gelişmeler oldu. PKK silah bırakmadı, yurtdışına çekilmedi, silahsızlanması gerekirken lojistik destek aldı, daha da palazlandı. 15 ilde kendisine müdahale edilemeyen bir alan oluştu.  O alan içinde kendi vergisini, kendi yol kontrolünü sağladı. Çözüm süreci problemin halline doğru gitmiyor. 78’deki yeminlere sadık kalarak bölünmeye doğru gidiyor. Özerkliğin arkasından toprak talebine doğru gidiyor.

Dolmabahçe açıklamasını nereye koyuyorsunuz bu görüşünüz kapsamında?

Dolmabahçe bizim tezlerimizi doğru kılıyor maalesef. Biz Dolmabahçe açıklamasını Sevr’deki o Tevfik Paşa, Hadi Paşa’nın olduğu 3 şahsın imza atmasına benzetiyoruz. Orada da üç tane Hükümet görevlisi vardı, Grup Başkanvekili ile birlikte. İmralı’nın üç temsilcisi ile birlikte bir mutabakat metni imzaladılar.

Metni incelediğinizde özellikle son üç maddede gizli bir Kürdistan’ın tesisini istediklerini çok net görebiliyorsunuz. Dokuzuncu maddedeki Anayasa yenileme talebi şu ülkenin üniter yapısının değiştirilmesidir. Hükümet biçimini, rejim biçimini değiştirmektir. Erdoğan başkanlık sistemini isterken sadece kendi saltanatı için istemiyor. PKK’ya vaat ettiği süreçte de başkanlık meselesi kolaylık sağlıyor. Bu Anayasa değişikliği ile birlikte PKK’nın da Erdoğan’ın da işine gelecek. Çünkü bölünme kolaylaşacak. Eyaletlere doğru gidiş hızlanacak. Eyaletlere doğru gidiş özerklik çağrısını getirir. İşte Suriye’de kantonları ilan ettiler. Kuzey Irak’ta kendi başına hareket eden, Bağdat’a hiç itibar etmeyen bir oluşum var. Türkiye’de de 15 ilde bu oluşumu oluşturdular, tahtalarını döşüyorlar. Dolmabahçe görüşmeleri bu döşeme, bu anlaşma.

Nasıl bir vadede bunun hayata geçirileceğini düşünüyorsunuz?

Bu hemen olmaz. Mesela 30 Mart seçimleri öncesinde yerel yönetimlerle ilgili bir takım düzenlemeler yapıldı ya. Bununla bir adım atıldı. Bunun arkasını biraz da deşelediğiniz, Anayasa’da da biraz yumuşattığınız takdirde bölgedeki o 15 il önce özerklik derler. Sonra federasyon derler. Ardından da bağımsızlık mutlaka gelir. Örnek Osmanlı tarihini okuyun. Yunanistan nasıl bağımsızlığını elde etti? Mora nasıl ayaklandı? Masum talepler, masum gösterilen halk hareketleri sonrasında bu gerçekleşti. İşte biz de şimdi aynısını yaşıyoruz.

Dolmabahçe’de Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı da okundu. Bundan sonra silah bırakmanın gerçeğe dönüşebileceğini düşünüyor musunuz?

Fark edilemeyen bir şey var, silahı bırakan PKK değil. Bu Nevruz’da aynı şey de söylense biz PKK’nın silahı bırakacağına inanmıyoruz. 30 yıllık tarihlerinde bu somut olarak görünüyor. Gerçekte silahı bırakan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. PKK bırakıyorum derken silah Türkiye Cumhuriyeti Devletine bıraktırılmıştır. Biz sürece topyekün karşı olduğumuz için sizin arzu ettiğiniz yorumlara girmek istemiyoruz. MHP başlangıçtan bu yana terör örgütü olarak görüyor. Güneydoğu insanını, Kürt kökenli vatandaşlarımızla terör örgütü mensuplarını ayırıyor MHP. O vatandaşların terör örgütü baskısından kurtarılması lazım diyor MHP. Bu iktidarın kararlılığına bağlı. Bu ayrım yapılmadığı için terör örgütüne teslim olmuş bir iktidar var ortada. Bu süreç de o. Şu anda seçim ortamında bir yumuşama oluşturdular. Mümkünse seçim ortamında kan akmasın şehit gelmesin istiyorlar.

aljazeera.com.tr, 19.03.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.