Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: Silah, pazarlık unsuru olmamalı

'Silah, pazarlık unsuru olmamalı'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu çözüm sürecinde gelinen noktayı ve Nevruz’da verilmesi beklenen mesajları Al Jazeera’ya değerlendirdi. Tanrıkulu pazarlık konusu olmadan örgütün silahları bıraktığını açıklamasını, devletin de Kürtlerin hak ve taleplerini silaha bağlamaması gerektiğini söyledi.

CHP  Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu Kürt sorununun çözümünü desteklediklerini ancak hükümetin izlediği yöntemi yanlış bulduklarını belirtiyor. Tanrıkulu ‘ insanların ölmediği bir ortamı çok değerli ve anlamlı bulduğunu ve bu ortamın mutlaka korunması gerektiğini’ söyledi.  Hükümetin Kürtlerin demokratik hak ve taleplerini örgütün silah bırakması şartına bağlamaması gerektiğini belirten Tanrıkulu örgütün de pazarlık konusu yapmadan silahları bırakması gerektiğini ifade etti.'Silahların bırakılmasından memnun oluruz’ diyen Tanrıkulu Dolmabahçe hükümet ve HDP’nin Dolmabahçe’de yaptığı ortak açıklamayı ise somut bulmadıklarını belirtti. .

Çözüm sürecinde gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Size göre ne kadar yol alındı?  

Beni öncelikle insan olarak ilgilendiren mesele, iki yıldır yurttaşlarımızın, asker, genç,korucu, insanlarımızın ölmediği bir ortam. Bu ortamı her şeyden önce çok değerli bulurum. Çok anlamlı bulurum. Bu ortamın mutlaka korunması gerektiğini ifade ettim her ortamda, etmeye de devam ediyorum. Çözüm süreci bakımından en önemli durum budur. 

Şunu ifade etmeliyim ki şiddet, silah Kürt meselesinin çözümünde yöntem olmamalıdır. Örgüt herhangi  bir pazarlık konusu olmadan, yani devlet bunu yaparsa ben silah bırakırım, yapmazsa silah bırakmam gibi bir anlayışın dışında kendi kararı ile silahsız hale gelmelidir, ya da silahı yöntem olarak kullanmayacağını açıklamalıdır. Çözüm sürecinden bağımsız olarak, böyle olmalıdır, ben bunu  bir yurttaş bir siyasetçi olarak öteden beri talep ediyorum. Yani Kürtlerin hak ve talepleri silahla, şiddetle elde edilecek talep olmaktan çıkmıştır.  

Bir pazarlık olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Şunu kabul etmiyorum, devlet diyor ki silah bırakırsan ben bu adımları atarım. Örgüt diyor ki, sen önce şu adımları at, ben silahı bırakırım.  Silah, şiddet bir yöntem olarak kullanılmaktan vazgeçilmelidir. Silahı bir yöntem olarak kullanmayacaklarını açıklamalılar, kongrelerini toplarlar mı, toplamazlar mı? Nasıl yapacaklarsa yaparlar.

Nasıl 1977’de kurulmuşsa, silahlı yöntemle başarıya ulaşacaklarını programlarına almışlarsa şimdi de silahtan vazgeçtiklerini kendi kararlarına göre açıklamalılar. Bunu çözüm sürecinden bağımsız olarak yapmalılar. İkinci olarak da devlet Kürtlerin hak ve taleplerinin silaha bağlanmaması lazım. Yani Kürtler silah bırakılmazsa ömür boyu demokratik hak ve taleplerinden yoksun mu bırakılacak? Türkiye demokrasi bakımından eksik mi kalacak?  Bu bakımdan doğru yürüyen bir şey yok. 30 yıldır hep şu söylendi, yumurta tavuk meselesi gibi. Silah bırakırsan bu adımları atarım. Ondan sonra örgütte bu adımları at, ben silahı bırakayım dedi.  Şimdi hükûmet aynı zihniyette. 25 yıl önceki hükûmetlerden ne farkı var?

Süreçten umudunuz yok mu yani?

 Umudum tabii var, Türkiye halkından umudumuz var, kendimizden umudumuz var. Türkiye halkı da Kürtler de artık örgütten silah ve şiddet kullanmasını istemiyor.

CHP lideri Dolmabahçe açıklamasının ‘şifreli -soyut’ bulduğunu belirtti. CHP’nin gördüğü bu şifre nedir? Neden böyle düşünüyorsunuz?

Şifreden daha öte somut bir hedefi tarif etmeyen, felsefi kavramlarla dolu bir metin, tefsire muhtaç. Dolayısıyla HDPliler bile birinci madde şudur, ikinci madde şudur diye yorumcular çıktı. 10 madde üzerinden tartışma oldu, açıklama ve izaha muhtaç olduğunda herkes hem fikir. O nedenle söyledik, somut bir  hedefi ifade etmiyor.

Öcalan’ın silah bırakma için PKK’ya kongre toplama çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Nevruz’da da aynı mesajın verilmesi bekleniyor.

Silahların bırakılmasını tabii ki olumlu değerlendiririz. Ama bakın 2013’te de ne demişti? ‘Artık silahları ebediyete kadar gömeceğiz, artık miadını doldurdu’ dedi. O zaman ben hükümete sorarım,  iki yılda neden silahtan vazgeçecek zemini hazırlamadınız, iki yıldır niye oyalıyorsunuz?  Benim meşru muhatabım hükümet olur. İki yıl önce başlayan bir süreç var, neden bu olmadı? Bu süreçler uzadıkça terse döner. Niye diyeceksiniz? 1999’da örgüt bütün unsurlarıyla geri çekildi, şimdiki gibi değildi. Geri çekilirken travma yaşadı, geri çekilme sırasındaki çatışmalarda beş yüzden fazla militan yaşamını yitirdi. 1999’dan 2004’e kadar hiçbir adım atılmadı Türkiye’de. 2004’de çatışmalar yeniden başladı.

Seçimden önce PKK kongresini toplayıp silah bırakma kararı alır mı? Bu konudaki görüşünüz nedir?

O konuda bir tahminde bulunamam, toplayabilir mi, toplayamaz mı bu konuda bir fikir sahibi değilim.

Nevruz da bu süreçte sembol oldu. Bu Nevruz’da da verilecek mesajlara önem atfediliyor. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Nevruz’un çözüm sürecinde kilometre taşı olacağını belirterek inşallah silahı demokrasi ateşinde yakacağız” dedi. Sizin Nevruz’dan beklentiniz ve bu sözlere ilişkin yorumunuz nedir?

Nevruz’un sadece son dönemde değil tarihimizde de anlamı yüksek olmuştur. Nevruz bir bayramdır, Kürtlerin mitolojisinde de ayrıca bir özgürlük, adalet, eşitlik bayramıdır. Zalim imparator Dehak’a karşı ayaklanmanın simgesel günüdür. Hep anlamlı olmuştur. Travma da olmuştur geçmişte, onlarca insanımızın öldüğü Nevruzlar yaşanmıştır 80’li 90’lı yıllarda. Cizre’nin o travmasını unutmuş değiliz.

O zamandan bu zamana yasaklanan, yok sayılan, ölümlerle geçen Nevruz’dan sonra binlerce, yüz binlerce kişinin toplandığı bir ortama geldik, tabii bu önemlidir. Nevruzun  sadece Diyarbakır’da verilecek mesajlar bakımından değil, tüm Türkiye bakımından, birlikte yaşama ve barış vurgusunun güçlenmesi gerektiğine inanıyorum, ona dönük bir vurgu hepimizi mutlu eder tabii. Kilometre taşı diyebilmek için bilgi sahibi olmam gerekir, ben bu konuda O’nun  kadar bilgi sahibi değilim. 

Önümüzde seçim var ve CHP iktidara talip olduğunu söylüyor. CHP iktidar olursa çözüm sürecini nasıl yürütecek? İmralı ve Kandil görüşmeleri devam eder mi? 

Biz şu anda iktidar değiliz. Ancak 6  Temmuz tarihinde  terörün sonlandırılması adında Meclis’te bir yasa kabul edildi. Türkiye’nin Kürt meselesini, hükümet başlık olarak da kanun olarak da terörle eş anlamlı hale getirdi. HDP de  buna maalesef evet dedi. Biz 26 Haziran’da bir başka yasa teklifi verdik, toplumsal barışın sağlanması ve ortak akıl heyeti kurulması hakkındaki kanun teklifi.  HDP sözcüleri İçişleri Komisyonu’nda  CHP’nin önerisi çok daha isabetli dediler içerik ve başlık olarak. Bu iki tasarıyı birlikte görüşelim dediler, İçişleri Bakanı ve Komisyon Başkanı reddetti. Çözüm süreci denilen süreç 6 Temmuz’dan sonra bu çerçeve yasayla yürüyor. HDP  başlık ve içerik olarak daha doğru dedi bizim önerimize.  Dolayısıyla CHP’nin yöntemi yok demek doğru değil. 

Nedir bu  yöntem?

O yöntem şuydu, Meclis’te  yasayla mutabakat komisyonu kurulmasını, bu komisyona bağlı olarak da ortak akıl heyetinin kurulmasını önermiştik. İsteyen siyasi partilerin katılımıyla, her siyasi parti ikişer üye önerecekti. Komisyon milletvekillerinden oluşacaktı, bir parti üye vermiyorsa onun yeri boş kalacaktı. Ayrıca her siyasi parti üçer kişilik ortak akıl heyeti önerecekti. Bugün izleme heyeti diyorlar ya,  biz bunu yasa ile önermişiz, ortak akıl heyeti bunu yapacaktı zaten.  

Bu modelde  İmralı ve Kandil görüşmeleri olacak mı? 

Şöyle bir şey. Bakın yasanın kendisinde şu var, Meclis’teki komisyonun çerçevesini çizdiği her görevi yapar, gider, görüşür dedik. Biz muğlak kavramlarla değil yasa ile önerdik. Gider, görüşür, Meclis’e bilgi verir, komisyona bilgi verir, Meclis’i bilgilendirir.  Eğer yasama organının yapacağı bir iş varsa yasama organı yapar, hükümetin yapacağı bir iş varsa hükümete önerir.

Hükümet  ise  Meclis’i dışarda bırakan bir yöntem önerdi. Bizim yöntemimiz Meclis odaklı, geniş katmanlara yayılacak yöntem olur. Şu an kurulacak olan izleme kurulu değil, Meclis’te siyasi partilerin önereceği bir heyet kurardık, o her görüşmeyi yapardı, izlerdi.  Gerçekten silah bırakılıyor mu? Silah bırakmanın önündeki engeller neler, samimiyet var mı? Yok mu? Bunlara bakardı. 

aljazeera.com.tr, 19.03.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.