Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Davutoğlu'ndan Cumhuriyet gazetesine polis baskını yorumu: Gereği yapıldı

Davutoğlu'ndan Cumhuriyet gazetesine polis baskını yorumu: Gereği yapıldı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Paris'te yapılan yürüyüşe doğru bulduğunu bildiği için gittiğini söyledi


Başbakan Ahmet Davutoğlu, Charlie Hebdo dergisinden 4 sayfalık bir seçkiyi okurlarıyla paylaşan Cumhuriyet gazetesinin polisler tarafından basılmasına, "Toplumsal sorumluluk gereği gereken yapıldı" diye değerlendirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasının satırbaşları şöyle: “Paris’teki yürüyüşü doğru bulduğum için gittim. Biri yolda size neden bunu yaptın dediğinde, dönüp izah edersiniz ama biri size küfür ettiğinde bu tartışılacak bir konu olmaktan çıkar. Türkiye’de bir gazetede bu karikatürler çıktığında, o gece o haber bana geldiğinde arkadaşlar gazeteyle temas kurdular. Hassasiyet anlatıldı. Bizim herkesi koruma sorumluluğumuz var.

İlkesel olarak ben kimseye hakaret etmedim, kimsenin de benim değerlerime hakaret etmesine izin vermem. Eğer birisi benim benimsemediğim bir dinin değerlerine de hakaret etse aynı tavrı alırım. 1,5 milyar insanın inandığı ve hepimizin onuru kendi onurundan aziz gördüğü bir insana hakaret edilmesini mazur göremeyiz. Talebimiz de budur. Kimse sizi şu veya bu dine, peygambere inanmaya zorlayamaz ama hakaret etmeye hakkınız yoktur.

 

'İsmini zikretmek istemiyorum'

 


Bu gazetemizin dünkü şeyini görünce orada bir saptırma var. Başbakan tahrik ediyor diyorlar. Bu yayın dolayısıyla güvenlik tedbiri alınması gerekiyorsa, kastettiğim şey bu gazeteyi de korumaya yöneliktir. Teröre, hakarete, her şekilde karşıyız ve bu ülkede ismini zikretmek istemiyorum, o gazeteyi korumak noktasında da açığız. Bu noktada bir çelişki görmüyorum. Yayın aşamasına kadar bir şey olmuyor ama dağıtım aşamasına gelindiğinde toplumsal sorumluluk gereği gereken yapıldı.”

 

'Herkes beni eleştirsin ama insan onuruna hakaret eleştiri değildir'

 

Ahmet Davutoğlu şöyle devam etti: “12 yıldır en sert muhalefeti yapan gazeteler var. Ben 4,5 aydır başbakanım. Bir tek kişi çıksın da basına şu baskıyı yaptığımı söylesin. Bu gazete ya da bir başka gazete, ismini zikretmeyeyim, benim İstanbul’daki, siyasete girmeden önce aldığım evimin bulunduğu siteye OBA helikopterinin inmesi için pist yapıldığını yazdı. Benim ne o pistle alakam var, ne o siteyle alakam var. Helikopterin indiği yer burasıdır, çok gerekmedikçe de helikopter kullanmam. Hukuki girişimin dışında bir şey söylemedik. Eleştirmekten çekinmem, herkes beni eleştirsin ama insan onuruna hakaret, eleştiri değildir. Bir tek Ahmet Şık, Nedim Şener konusu vardır. Onların da siyaset ve bürokrasiye sızmış bir çete tarafından nasıl mağdur edildiği bugün ortadadır.”

“İnsan canı kıymetliyse bu hayat hakkını ister birileri terör ile yok etsin, ister devlet aygıtını kullanarak yok etsin, herkesin buna karşı çıkması lazım. Müslümanların da, Filistinlilerin de, Asyalıların da aynı dayanışmayı görmek hakkıdır. Ben Gazze’ye gidip de havadan bombalar düşerken o babaya sarıldığımda orada yaşamanın ne demek olduğunu gördüm. Önce bunları yapacaksınız sonra da Paris’te arzı endam edeceksiniz. Netanyahu bütün dünya liderlerini cumhurbaşkanına ve bana tepki göstermeye çağırdı ama yalnız kaldı. Biz insanlık onuru ve bu coğrafyanın çocuğu olmak neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz.”

 

KPSS'de yolsuzluk iddiaları

 

“Mesleki kimliğime atıfta bulunmak zorunda kalacağım, talep eden ile talep edilen arasındaki en önemli kriter sınavların ahlaki olarak yapılmasıdır. KPSS gibi bir sınavda yapılan bir haksızlık, yolsuzluk o sınava giren herkesin hukukunu yok etmek demektir. Bakanıma açık talimatım var, yapılan böyle bir şey varsa en acımasız şekilde üstüne gideceksiniz. Bunun hesabını sormak bizim için ahlaki bir vecibedir.

Özellikle de yıllarca imtihan salonlarında öğrencilerini imtihan etmiş biri olarak yüreğim yanıyor. Bunun doğuracağı hukuki sonuçları hukukçuların değerlendirmesi lazım. Mesela, biz üniversitede de inişli çıkışlı bir grafik öğrenci için kabul edilebilir ama bir sınavda çok yüksek diğerinde düşük ise o zaman buna bakılır. Eğer bir network tespit edilir ise bunun gereği yapılır. Eğer böyle bir yolsuzluk tevessül edilmişse bunun hakkında gereğinin yapılması hukuk devletinin gereğidir. Bu konuda çalışan insanlardan bizzat brifing aldım. Bu affedilmez bir konudur. Bir devlet önüne gelen memurda şu benim bölgemden, şu benim görüşümden diyorsa bu adalet değildir.”

 

 

Hrant Dink davası

 

 

“Hrant Dink benim yakından tanıdığım ve çok saygı duyduğum birisiydi. Katledildiği, vefat ettiği günü bugün gibi hatırlıyorum. O gün ilk yaptığım şey o günkü cumhurbaşkanımızı ve başbakanımızı aramak oldu. Çok sembolik bir dava ama herhangi bir vatandaşımız da olsaydı bir cinayetin aydınlatılması hukuk devletimizin sorumluluğundadır. Hrant Dink cinayetinin tam aydınlatılması kritik bir eşiktir. Aslında cinayet aydınlatıldı ama varsa altında bir örgüt, nereye kadar gidiyorsa gidilmelidir.”

 

Gülen'in iadesi

 

"ABD ile aramızdaki anlaşmalara göre suçluların iadesi ile koşullar belli. Burada her zaman söylediğim gibi Gülen ya da bir başka vatandaş için ne yapılıyorsa aynı şey yapılır. Kumpas konusu hep gündemde oldu. Birçok konuda uyarıcı sinyaller öncesinde gelmişti. MİT Müsteşarı'nın sorguya çağrılmasından başlayan, 2010 yılından itibaren. Bazen öyle bir şey oluyor ki güç bir yöne dönüyor. Güç sınır tanımaz hale geliyor. Kendi aralarında kurdukları sinerjiyle devleti tanzim etmeyi amaçladılarsa, devletin bütün hassas noktalarına değmeye başladılar. İş adamlarına baskı kurmaya başladılar. Ana muhalefet liderini dinlemeye ve sonra dinlediklerini yayınlamaya başladılar. Kendilerini saklamadan hep beraber eyleme kalkıyorlar."
 

t24.com.tr, 16.01.2015


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.