Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Tanrıkulu, Başbakan’a ‘mitomani hastalarının sayısı kaça çıktı’ diye sordu

Tanrıkulu, Başbakan’a ‘mitomani hastalarının sayısı kaça çıktı’ diye sordu

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun cevaplaması talebiyle hazırladığı soru önergesinde Türkiye'deki mitomani ve hubris teşhisi konan hasta sayısını sordu. Tanrıkulu, “Türkiye'de son 11 yılda mitomani (yalan söyleme alışkanlığı ve beraberinde getirdiği vicdan yokluğu) ve hubris (kibir) sendromu teşhisi konulan hastaların sayısı nedir?” sorusunu yöneltti.

Sezgin Tanrıkulu, kamuoyuna var olan iki ilginç hastalığı TBMM gündemine taşıdı. Tanrıkulu, Başbakan Davutoğlu'na yönelttiği sorularda söz konusu hastalıklarla ilgili bilgi istedi. Tanrıkulu'nun önergesindeki sorular şöyle: “Mitomani ve hubris sendromu rahatsızlıkları, Türkiye'de yüzde yüz tedavi edilebilmekte midir? Mitomani ve hubris sendromu rahatsızlıklarının tedavilerinde Türkiye'de hangi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır? Uygulanan tedavi yöntemleri uluslararası akreditasyon standartlarına tam olarak uygun mudur? Son 11 yılda mitomani ve hubris sendromu rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gören hasta sayısı nedir? Tedavilerde elde edilen başarı oranı yüzde olarak nedir? Mitomani ve hubris hastalarının tedavileri SGK tarafından karşılanmakta mıdır? Sağlık bakanlığı tarafından mitomani ve hubris hastalıkları ile mücadelede uygulanan bir eylem planı bulunmakta mıdır? Bulunmaktaysa eylem planının ana başlıkları nelerdir? Mitomani ve hubris hastalarının kamu görevlisi olarak kritik görevlerde çalışmaları uygun mudur?”

Zaman, 27.10.2014

Bir milli güvenlik meselesi olarak: Mitomani, kleptomani ve hubris

Bedeni hastalıkların teşhisi kolaydır. Ama psikolojik rahatsızlıklar için aynı şeyi söylememiz mümkün değil.

Mesela kibir, bir ruh hastalığıdır ama hiçbir mütekebbir kendini ‘hasta’ olarak görmez. Narsist bir hastadır ama kendini gayet sağlıklı görür. ‘Haset’ bir hastalıktır ama hâsit ‘çat’ diye çatlayınca bile hasta olduğunu fark etmez.

 

Yalana gelince... Yalancılara çoğu zaman kızarız. Oysa onları ‘hasta’ olarak kabul edip psikiyatri kliniklerine havale etmek lazım. Alman doktor Anton Delbruck, yalanı mitomani olarak tanımlıyor. Bu hastalar zamanla sadece yalanların değil, gerçeğin ucunu da büsbütün kaçırır. Söylediği ve inandığı şeylerin hangilerinin doğru, hangisinin yalan olduğunu çevresindekiler bile ayırt edemez.

Mitomaninin (yalan söyleme hastalığı) ilk evresinde hasta kendini mükemmel görür, başkalarını dikkate almaz. Sonraları söylemlerinde abartılı duygusal ve bedensel tepkiler görülmeye başlar. Zamanla bu histerik kişilik bozukluğu mitomani’ye dönüşür. Mitomani hastası, olmasını istediklerini, olmuş gibi hayal eder. Bu hayale birkaç yalan tekrarından sonra inanır. Türkiye, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalının ardından bunun örneklerini fazlasıyla gördü. Zaten sosyal medyada ‘mitomani mi, değil mi’ tartışmaları da devam ediyor. Konuyu psikiyatristlere bırakmak lazım ama bazı emareleri incelemede yarar var. Bunun içinde yapılan açıklamalar ve miting meydanlarında söyleyen sözlere bakmak yeterli… Hastalık, devlet sırrına(!) gireceğinden aklımızda kalan birkaçını ‘o devlet adamımız’a ithafen yazalım:

1- Diyarbakır’da 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığı’nda bayrak indirme skandalından hemen sonra, ‘Şu anda bayrağımıza yapılan saldırının arkasında Pensilvanya var.’ dedi ancak çok geçmeden PKK’lı fail Ömer Mutlu, operasyonla yakalandı.

2- MİT’e ait TIR’lar ihbar üzerine durdurulduğunda, ‘TIR’larda insani yardım malzemesi var.’ dedi. Ancak yardım malzemelerinin neden Kızılay kanalıyla götürülmediği veya battaniye ya da çocuk bezinin savcıdan neden saklandığı sorularına cevap verilmedi. Ardından, ‘Türkmenlere silah götürüyor.’ açıklamaları yapıldı. Bu iddia da bizzat Türkmenler tarafından, ‘Bize ne yardım ne de silah geldi.’ denilerek yalanladı. Günler sonra savcıların tutanakları ortaya çıkınca TIR’larda füze ve silah olduğu anlaşıldı.

3- Kabataş’ta ‘bir yakınımın gelini, yanında bebeği olduğu halde darp edildi, elimde görüntüler var, yayınlayacağım’ dedi. Ancak bunun korkunç bir yalan olduğu, olayın görüntüleriyle ortaya çıktı.

4- Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yönelik kaset komplosunda, önce Kemal Kılıçdaroğlu’nu, 17 Aralık’tan sonra ise Cemaat’i sorumlu tuttu. Ancak tek bir delil bile ortaya konamadığı gibi ortaya çıkan ses kayıtları ve görüntüler, kumpasın arkasında kendisinin olduğu yönündeki iddiaları güçlendirdi.

5- 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından meydanlarda sürekli, ‘Cemaat beni dinledi’ diye feryat etti. Sonra ABD, Almanya ve İngiltere’nin Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Ve bu ülkeler dinlemeyi doğruladı. Ama ne ABD’ye ne de Almanya’ya tek kelime laf edemedi.

6- Mitomani hastasının ‘olmasını istediklerini olmuş gibi hayal etmesi’ hep nüksetti. Hocaefendi ile ilgili tek bir soruşturma olmamasına rağmen geçtiğimiz mart ayında ATV’de, “Sayın Obama ile de bu konuları görüştüm. Pensilvanya’daki zatı iade edin dedim. Olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alınmıştır’ dedi.” ifadelerini kullandı. Ve Beyaz Saray tarihinde bir ilk gerçekleşti. Beyaz Saray sözcüsü, ilk defa bir ülkenin en yetkili ismini yalanlamak zorunda kaldı. Obama’nın böyle bir ifade kullanmadığı açıklandı. Türkiye Cumhuriyeti, dünya kamuoyunda mahcup oldu.

7- Son sokak olaylarının hemen akabinde de ‘Kobani olaylarının arkasında Pensilvanya var.’ demekten geri durmadı. Halbuki söz konusu eylemlerde Camia’ya yakın okul ve dershaneler de yakılmış ve yağmalanmıştı. Bu nasıl bir şeyse Hizmet Hareketi, kendi okul ve yurtlarını yakıyordu! Bırakın öldürücü silahı, çakı bile taşımayanları, ömürlerinde karakol görmemiş milyonları ‘terörist’ olarak hayal ediyor sonra bunu seslendiriyordu.

8- Dünkü konuşmasında Gezi olaylarında hayatını kaybeden ve mitingde annesini yuhalattığı Berkin Elvan için Hocaefendi’nin verdiği taziyeyi diline dolayıp Okmeydanı’ndaki olaylarda hayatını kaybeden Burak Can için sessiz kalındığını iddia etti. Oysa Hocaefendi, Burak Can için de taziye mesajı yayınlamıştı. Yalanlar saymakla bitmiyor.

Mitomani hastalarında görülen diğer bir dürtü bozukluğu: Kleptomani. Yani gereksinim olmamasına rağmen çalma hastalığı. Mesela dolar milyarderi olsa bile bununla yetinmez. ‘Daha nasıl artırırım’ diye dertlenir, yol arar. Mesela 20 milyon Euro çarpacaksa 10 milyona fit olmaz.

Söz konusu bir başka hastalık: Hubris. Fransız Le Monde gazetesi, bunu yapan kişiyi nöropsikiyatri uzmanına inceleterek şu teşhisi koydu: ‘Herhangi bir insanın egosu zirveye tırmanır, muazzam bir kibirlilik, mutlak bir yanılmazlık dürtüleri o şahısta had safhaya varırsa bu durumu hekimler hubris olarak tanımlar. Yani iktidar sarhoşluğu!’

Tıbbi konuları psikiyatristlere bırakalım. Bize düşen, devletin başının böyle afetlere düçar olmasının bir milli güvenlik meselesi olması hasebiyle konunun MGK’da görüşülmesini talep etmek.

Zaman, 22.10.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.