Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Yeni Türkiye' eski anayasayla olmaz

 'Yeni Türkiye' eski anayasayla olmaz
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 135. Birleşimi saat 14.00'te elektronik yoklama yapılarak açıldı. Birleşimi Meclis Başkanvekili Sadık Yakut yönetiyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 62. hükümetin programı üzerindeki görüşmeler yapılıyor
 

62. hükümetin programı üzerinde ilk konuşan HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, hükümet programı olarak parlamentoya sunulan bu çalışmanın bir program olmanın ötesinde

AKP’nin faaliyetlerini içeren ve 2015 seçimlerini hedefleyen bir icraat raporu olarak durduğunu söyledi.

İLERİ BİR ÇİZGİYİ TEMSİL ETMİYOR

Türkiye halklarının demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik talepleri dikkate alındığında bu programın ileri bir çizgiyi temsil etmediğinin görüleceğini vurgulayan Buldan, şöyle konuştu:

"Programda köklü bir demokratik değişim ve dönüşüm hedefi yer almamaktadır. Varolan mevcut sistemi kısmi restorasyonlarla sürdürme amaç ve hedefi söz konusudur. Kim ne derse desin Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin alanı son derece sınırlıdır. İktidarın otoriterleşen uygulamaları her geçen gün artmakta, ayrımcı ve ötekileştirici politikalarla toplum adeta kamplaştırılmaktadır. Kimlikler, kültürler, inançlar, mezhepler, kadınlar, gençler, aydınlar, emekçiler, gazeteciler, çevreciler ve insan hakları savunucuları üzerindeki baskılar rahatsız edici boyuttadır.

KİMLİK VE İNANÇ YETERİNCE ÖZGÜR DEĞİL

Türkiye’de hiçbir kimlik ve inanç yeterince özgür değildir. En küçük muhalif bir hareket bile devletin en orantısız şiddetiyle karşı karşıyadır. Halkın siyasete katılımı ve parlamentoda demokratik temsiliyeti engellerle karşı karşıyadır. Seçimler asla demokratik bir yarış içerisinde geçmemektedir.


PARLAMENTO ÖZGÜR DEĞİLDİR

Parlamento özgür değildir. Tüm yasalar AKP’nin çoğunlukçu dayatmasıyla geçmekte muhalefetin önerileri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Adalet bu ülkede neredeyse mumla aranır hale gelmiştir.

OTORİTER KANUN DEVLETİ
Türkiye giderek hukuk devleti ilkesinden uzaklaşarak otoriter bir kanun devletine dönüşmektedir. İşsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, emeğin sömürüsü, doğanın tahribatı, kadın cinayetleri, çocuklara yönelik her türlü şiddet alabildiğine artmaktadır. Geleceğinden umutsuz üniversiteli gençler, atanamayan öğretmenler çığ gibi büyümektedir. Bir ülkede eğer eşitlik hukuku yoksa, adalet yaralıysa, ülke yönetimi şeffaf ve denetlenebilir değilse, o ülkede güvenle bakılan bir gelecekten söz edilebilir mi?"

DEMOKRATİK BİR ANAYASA YAPMADAN 'YENİ TÜRKİYE' NASIL İNŞA EDİLECEK

Şu an Türkiye halen darbe döneminin anayasası ve yasalarıyla, kurumlarıyla yönetildiğini belirten Buldan, toplumsal sözleşme niteliğinde demokratik bir anayasa yapmadan yeni Türkiye’nin nasıl inşa edileceğini sordu. "Yüzde 10’luk seçim barajı, TMK, TCK gibi anti demokratik, otoriter yasalar kaldırılmadan demokratik siyasetin, katılımın ve özgürlüklerin önünü nasıl açacaksınız? Halklara, kimliklere dayatılan tekçiliği ortadan kaldırmadan, çoğulcu bir sistemi inşa etmeden özgür ve eşitçe bir arada yaşam koşullarını nasıl yaratacaksınız?" diyen Buldan, şöyle devam etti:

"Hükümet programında bahsedilen 'Yeni Türkiye'nin inşası eğer bu sınırlı adımlarla yapılacaksa ortaya çıkacak yapının sağlamlığı da malzemesi çalınan inşaattan farklı olmayacaktır. Ne yazık ki bu inşanın malzemesi eksiktir. Programdaki 'Yeni Türkiye' söylemine bakıldığında aslında bir hedef saptırmasının yapıldığı da açıkça görülecektir.

Şöyle ki, ülkemizin bugünkü temel ihtiyacı mevcut sistemi aşacak demokratik bir Türkiye hedefini gerçekleştirebilmektir. Mevcut anti demokratik sistemi allayıp pullamak ne demokrasi açığını kapatacak ne de Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Unutulmamalıdır ki; eğer sağlam bir demokrasiniz, kalıcı bir iç barışınız ve güçlü bir demokratik anayasal sisteminiz yoksa, sorunlar karşısında çaresizlik içerisinde kıvranmanız kaçınılmazdır.

DEMOKRATİK TÜRKİYE HEDEFİNDEN UZAK

O yüzden bu program Türkiye halklarının talebi olan demokratik Türkiye hedefinden oldukça uzaktır. Demokratik Türkiye’nin inşası öyle iktidarın temsil ettiği çizgiyle değil, radikal bir demokrasi anlayışıyla ve halkların ortak mücadelesiyle gerçekleşebilir. Radikal demokraside; demokratik cumhuriyet vardır. Ortak vatan vardır. Demokratik ulus vardır. Demokratik bir anayasa vardır. Bu ilkeler etrafında birleşmeyen hiç bir hedef Türkiye’yi ileriye taşımaz, demokrasinin önünü açmaz.

RADİKAL DEMOKRASİ

Olması gereken demokratik Türkiye, demokrasisi, hukuku ve tüm bunlara bağlı olarak ekonomisi eşit gelir dağılımıyla gelişen bir Türkiye olmalıdır. Bu koşulların oluşmasında en önemli aşama radikal demokrasiyi inşa edeceğimiz bir sistemin oluşmasıdır. Seçim barajının kaldırılmasından âdemi merkeziyetçiliği esas alan özerk yerel yönetimlerin oluşumuna, örgütlenme ve düşünce özgürlüğünün sağlanmasından sivil toplumun gelişimine, yolsuzluklarla-yoksullukla mücadeleden hakikatlerle yüzleşme ve derin devletle hesaplaşmaya varıncaya kadar köklü bir değişim ve dönüşüm esas hedef olmalıdır. Bunlar gerçekleştirilmeden demokrasi derinleşmez, ülke ve halklarımız özgürleşmez."

ÇÖZÜM SÜRECİ

Çözüm sürecinin bir hükümet programında olması ve siyasi muhatabını bulmasının, barışın toplumsal tabandaki kabulünün ve vazgeçilmezliğinin en önemli göstergesi olduğunu dile getiren Buldan, bugüne kadar parlamentoda bulunan bütün partiler tarafından bu sürecin sahiplenilmemesini büyük bir eksiklik olarak gördüklerini kaydetti.

ÇÖZÜM YASASI ZEMİNİ GÜÇLENDİRDİ

"Sayın Öcalan’la bir buçuk yıldır sürdürülen diyalog sürecinin bundan sonraki aşamada Türkiye’nin büyük barışına uygun olarak taraflar arası bir müzakereye dönüşmesi gerekir" diyen Buldan, çözüm yasasının çıkmasının zemini güçlendirdiğini kaydetti.

SINIRDA YAŞANAN GELİŞMELER

Şimdi bu zemin üzerinden süreci kalıcı hale getirecek diğer adımların atılması gerektiğini ifade eden Buldan, "Ortadoğu’daki özellikle sınırımızda yaşanan gelişmeleri göz önüne aldığımızda bu sürecin kazanımlarını riske atabilecek tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu da belirtmek isteriz. Bir an önce çözüm sürecinin hızlandırılarak kalıcı barışın sağlanması, bizleri karşılaşabileceğimiz tehlikelere karşı da koruyan en önemli faktör olacaktır. Unutmayalım ki; halkların eşitliğine dayalı birlikteliği ancak bizleri geleceğe taşıyacaktır." dedi.


Taraf, 04.09.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.