Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Ankara'da baş döndüren 'dinleme' trafiği

Ankara'da baş döndüren 'dinleme' trafiği

Yargıtay Başkanlar Kurulu, Yargıtay telefonlarının dinlendiğine ilişkin belge üzerine ön inceleme kararı aldı. Yargıtay Başkanı Gerçeker, "Gereği yapılacak, takipçisi olacağız" dedi. TİB'den açıklamada, Yargıtay'a ait telefonların dinlenemediği belirtildi.

ANKARA - Yargıtay'ın dinlenmesi sonrasında Ankara'da baş döndüren bir 'dinleme' trafiği yaşandı.

Dinlemeye ilişkin sabah saatlerinde ilk açıklama Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'den geldi. Yargıtay'a gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gerçeker, Yargıtay Birinci Başkanlığı telefonlarının dinlendiğine ilişkin haberleri hatırlatılması üzerine konunun araştırıldığını, bilgilerin istendiğini ve bilgiler geldikten sonra gereğinin yapılacağını söyledi.

Gerçeker, ''Yargıtay ile ilgili bir dinleme varsa biz onun takipçisi olacağız. Yargıtay'ın telefonlarının dinlenebilmesi için Birinci Başkanlık Kurulu'nun izni olması lazım, karar olması lazım. Onun dışında Yargıtay'ın telefonlarının dinlenmesi mümkün değil. Gerekli bilgiler geldikten sonra gereği yapılacak, takipçisi olacağız" dedi.

Yargıtay Başkanı Gerçeker, hakim ve savcıların dinlenmeleriyle ilgili birbiri ardına belgeler ortaya çıktığının ifade edilmesi üzerine de konunun Yargıtay kurullarında değerlendirileceğini, daha sonra basına ve kamuoyuna bilgi verileceğini söyledi.

 

YARGITAY'DAN ÖN İNCELEME KARARI
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Yargıtay Başkanlar Kurulu, Yargıtay telefonlarının dinlendiğine ilişkin  Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gelen belge üzerine ön inceleme kararı aldı.

HSYK: YARGI SAVUNMA DURUMUNDA
Aynı konu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) da gündemindeydi. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, toplantı sonrası yaptığı açıklamada "yargı savunma durumundadır" ifadesini kullandı.

Özbek, sadece dinleme kayıtlarına dayanılarak disiplin işlemi yapılmasına ya da hakimlerin ve savcıların dinlenmesine yönelik kararların adalet başmüfettişlerinin isteği üzerine alınmasına artık son verilmesi gerektiğini söyledi. HSYK; yazılı açıklamasında ise Adalet Bakanı'nın görevini yapmadığını ima etti.

Bu arada Yargıtay Başkanlar Kurulu toplandı. Toplantıda, Yargıtay telefonlarının dinlendiği iddialarının görüşüleceği öğrenildi.

KAÇMAZ İKİNCİ İNCELEME İSTEDİ
'Dinleme' trafiğinde son hamle ihracı istenen hakimden geldi. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ''HTS'' kayıtlarının yeniden incelenerek, bunlara ilişkin mahkeme kayıtlarının olup olmadığının tekrar araştırılmasını istedi.

Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi ve refakatindeki bilirkişi heyeti, 5 Kasım'da tespit ve keşif yapmak üzere TİB'e gitmişti.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, heyetin TİB görevlilerince engellendiği ve bu nedenle çalışmaların yapılamadığı gerekçesiyle tespitin yenilenmesine karar verdi.

VE TİB'DEN 'DİNLEMEDİK' AÇIKLAMASI
Gün sonunda dinlemenin kalbi olan TİB'den açıklama geldi. TİB Başkanı Fethi Şimşek, Yargıtay'ın santralinin teknik özelliği nedeniyle dinleme yapılamadığını açıkladı.

DİNLEME KARARI BİR YIL ÖNCE ALINMIŞ
Yargıtay santralinin dinlenmesine ilişkin ayrıntılar da netleşmeye başladı. Dinleme kararını İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 3 Kasım 2008'de aldığı öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in dinlenmesine ilişkin kararın da aynı tarihte olduğu belirlendi.

Dinleme iddialarına ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda yapılan aramalarda elde edilen bilgiler doğrultusunda hazırlanan rapor da bulunuyor. Rapor Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti.

Yargıtay'ın telefonları dinlenemedi

TİB Başkanı Fethi Şimşek, "Yargıtay'a ait olduğu iddia edilen telefonlarla ilgili hakim kararı bulunmasına rağmen hiçbir dinleme işlemi yapılmadı" dedi.

ANKARA - Günlerdir süren dinleme tartışmalarına son noktayı dinlemenin kalbi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) koydu.

TİB Başkanı Fethi Şimşek, yargıda telefonların dinlendiğine yönelik iddialarla ilgili basın toplantısı düzenledi.

TİB'in kuruluşundan bu yana bazı konuların sık sık altını çizdiklerini ifade eden Şimşek, şunları kaydetti: ''Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında kesinlikle dinleme yapılmamaktadır. Dinlemeler, ceza soruşturmaları kapsamında, soruşturma mercilerince yapılan talepler üzerine mahkemelerce verilen kararlarda aidiyet numaraları belirtilen adli kolluk görevlilerince, kendi birimlerinde yapılmaktadır. Hakim kararı olmadıkça veya gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda 24 saat içerisinde hakim onayı alınmak kaydıyla Cumhuriyet Savcısı talebi bulunmadıkça dinleme yapılabilmesi hukuken mümkün değildir. Kim bunu yaparsa suç işlemiş olur.''

Şimşek, son günlerde yaşanan tartışmalara ilişkin olarak, ''5 Kasım 2009 tarihinde başkanlığımıza haber verilerek gelinen, öyle baskın, basıldı değil, haber verilerek gelinen ve yapılan keşif işlemleri sonrasında hukuka aykırı bir durum olmadığı tespit edilmiştir. 5 Kasım 2009 günlü keşif tutanağında da bu hususlar ayrıntılı olarak yer almaktadır'' ifadelerini kullandı.

Tespit işlemleri sırasında Yargıtay Birinci Başkanlığına ait telefonların da dinlenildiği yönünde yazılı ve görsel basında haberlerin yer aldığını hatırlatan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Özellikle bugün eksik bilgilendirmeden kaynaklandığını düşündüğümüz bilgi kirliliği yaşanmıştır. Müşteki Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun iddiaları içerisinde yer almamasına rağmen, 5 Kasım 2009 tarihinde keşfi yapan hakimlikçe telefonlarla ilgili inceleme yapılmak istenmesi üzerine, yapılacak işlemlerin hukuka aykırı olabileceği, yasal sorumluluk yaratabileceği söylenmiş, buna rağmen hukuki uyarılar dikkate alınmayarak inceleme yapılmıştır.

Hakimlikçe 5 Kasım 2009 tarihinde yapılan incelemede, Yargıtay'a ait olduğu iddia edilen sabit telefonlardan biri ile ilgili olarak faaliyete başladığımızdan bu yana hiçbir dinleme işleminin yapılmadığı, diğer sabit telefon numarasıyla ilgili olarak hakim kararı olmasına rağmen kullanılan santralin özelliği nedeniyle dinleme işleminin gerçekleştirilemediği, hakim kararındaki tedbir süresi sona ermeden, talep eden yerin yazısı üzerine sonlandırıldığı; sonuç olarak Yargıtay'a ait olduğu iddia edilen telefonlarla ilgili olarak hiçbir dinleme işlemi gerçekleşmediği anlaşılmıştır.''

Dinlenmek istenen Eminağaoğlu'ydu!

Adalet Bakanlığı'nın 'telekulak' iddialarıyla igili açıklamasında, Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı santralleriyle değil bazı hakim ve savcılarla ilgili dinleme kararı alındığı ifade edildi.

Adalaet Bakanlığı, Türkiye'nin kitlendiği telekulak iddialarıyla ilgili 2 sayfalık yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay'ın tüm telefonları ile tüm hakim ve savcıların dinlenmesinin söz konusu olmadığı belirtildi.

Yargıtay'da, Savcı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsis edilen telefonun dinlenmek istendiği ifade edilirken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında Adalet Bakanlığı Müfettişleri'nce dinleme talep edildiği ve mahkemece bunun uygun görüldüğü kaydedildi.

15 Nisan ve 5 Eylül 2008 tarihli onaylarla 56 hakim ve savcıyla ilgili dinlemelerin gerçekleştirildiği belirtilirken, 16 Eylül 2009 tarihli raporla 46 hakim ve savcı hakkında soruşturmaya geçilmesine gerek olmadığının saptandığı ifade edildi. Soruşturması tamamlanan Osman Kaçmaz ve Ömer Faruk Eminağaoğlu ile ilgili evrakların ise yetkili mercilere gönderildiği kaydedildi.

YENİ DİNLEME KARARI YOK
Baklanlığın açıklamasında, ''...Son 5 yıl içerisinde adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verilmiştir. Kaldı ki, bu bilgi Bakanlığımızca 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan basın açıklamasında kamuoyuna duyurulmuş ve o tarihten sonra müfettişlerce yeni bir dinleme kararı istenilmemiştir'' denildi.
 

 
 BAKANLIĞIN AÇIKLAMASI
 

Adalet Bakanlığı, ''Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı santrallerin ve bu santrallere bağlı görüşme yapan tüm hakim ve Cumhuriyet savcılarının dinlenmesinin talep edilmesi ve dinlenmesinin hiçbir şekilde söz konusu olmadığını'' açıkladı.

''Dinleme kararı verilen ve bazı basın yayın organlarında Yargıtay santrali olduğu ileri sürülen telefon numarasının, Yargıtay Birinci Başkanlığı adına kayıtlı, soruşturmada ismi geçen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsisli ve odasında kullandığı telefon numarası'' olduğunu bildiren Adalet Bakanlığı, Telekomünikasyon İletişim Başkanı'nın açıklamasına göre bu numaranın da teknik sebeplerle dinlenemediğini'' bildirdi.

Adalet Bakanlığı, ''Son 5 yıl içerisinde adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiğini, 11 bin 206 hakim ve Cumhuriyet savcısı ile 70 milyon vatandaşın Adalet Bakanlığı'nca dinlettirildiği iddialarının gerçek dışı, bilgi kirliliği oluşturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bilinçli bir saptırma'' olduğunu'' duyurdu.

Adalet Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan yazılı açıklamada, yazılı ve görsel basında yer alan ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay santral telefonlarının dinlendiği iddiasıyla'' ilgili haberler ve açıklamalar üzerine kamuoyunun bilgilendirilmesine gerek görüldüğü belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma sırasında, bazı hakim ve Cumhuriyet savcılarının da isimlerinin geçmesi üzerine konunun Adalet Bakanlığına intikal ettirildiği ifade edilen açıklamada, ''Bu evrakta adı geçenler hakkındaki iddiaların açıklığa kavuşturulması bakımından, inceleme yapılması ve delil elde edilmesi halinde soruşturmaya geçilmesi için 15 Nisan 2008 ve 5 Eylül 2008 tarihli onaylar ile Bakanlığımızca izin verilmiştir'' denildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu çerçevede görevlendirilen adalet müfettişleri, kendilerine tevdi edilen belgelerde yaptıkları incelemeler sonucunda, ilgili 56 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında delillerin toplanması amacıyla bu kişilerin telefonlarının dinlenmesini mahkemeden talep etmişlerdir. Bu talep üzerine görevli ve yetkili mahkeme tarafından ilgili hakim ve Cumhuriyet savcıları hakkında dinleme kararı verilmiştir.

Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda aralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının da bulunduğu 46 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında 16 Eylül 2009 tarihli rapor ile soruşturmaya geçilmesine yer olmadığı teklif edilmiştir.

Soruşturması tamamlanan Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Osman Kaçmaz'la ilgili evrak tefrik edilerek yetkili mercilerine gönderilmiştir. Diğerleriyle ilgili işlemler devam etmektedir.

Soruşturma kapsamında, ilgililerin odalarında kullandıkları telefon numaraları hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiği ve yetkili makamlarca bu doğrultuda işlem yapıldığı belirtilen dinleme kararı verilen ve bazı basın yayın organlarında Yargıtay santrali olduğu ileri sürülen telefon numarası, Yargıtay Birinci Başkanlığı adına kayıtlı, soruşturmada ismi geçen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na tahsisli ve odasında kullandığı telefon numarasıdır. TİB Başkanının yaptığı açıklamaya göre bu numara da teknik sebeplerle dinlenememiştir. Kamuoyuna yansıdığı şekilde Yargıtay ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı santrallerin ve bu santrallere bağlı görüşme yapan tüm hakim ve Cumhuriyet savcılarının dinlenmesinin talep edilmesi ve dinlenmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.''

''69 HAKİM VE SAVCI''
''Sözü edilen 56 kişi dahil son 5 yıl içerisinde Adalet müfettişlerinin talebi üzerine toplam 69 hakim ve Cumhuriyet savcısı hakkında mahkemelerce dinleme kararı verildiği'' bilgisinin yer aldığı açıklamada daha sonra şöyle denildi:

''Kaldı ki bu bilgi Bakanlığımızca 19 Mayıs 2009 tarihinde yapılan basın açıklamasında kamuoyuna duyurulmuş ve o tarihten sonra müfettişlerce yeni bir dinleme kararı istenilmemiştir.

11 bin 206 hakim ve Cumhuriyet savcısı ile 70 milyon vatandaşımızın Adalet Bakanlığı'nca dinlettirildiği iddiaları gerçek dışı olup, bilgi kirliliği oluşturmaya ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bilinçli bir saptırmadır.

Benzer iddialar hakkında Bakanlığımızca değişik tarihlerde çok sayıda açıklama yapılmasına rağmen maksatlı olarak üretildiği düşünülen gerçek dışı iddia ve yorumların ısrarla sürdürülmesi, yürütülmekte olan soruşturma ve davaları etkileme çabası olarak değerlendirilmektedir.''

''KANUN YARARINA BOZMA KONUSU...''
Açıklamada, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bazı üyelerinin bugünkü açıklamalarında bahsedilen kanun yararına bozma konusu ile ilgili olarak da şunlar kaydedildi:

''5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309 uncu maddesinde; 'Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılı olarak bildirir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay'ın ilgili ceza dairesine verir' hükmü yer almaktadır.

Bu maddeden de anlaşıldığı ve 29 Temmuz 2009 tarihli basın açıklamamızda da açıkça belirtildiği gibi kanun yararına bozma talebinde bulunma yetkisi Adalet Bakanlığı'na aittir.

Yargısal görevleri olmayan ve idari bir kurul olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Anayasal ve yasal görevleri içerisinde kanun yararına bozma konusundaki başvuruları inceleyip karara bağlama görev ve yetkisi bulunmamaktadır. Buna rağmen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 11 Haziran 2009 tarihinde '… mahkemesinin … sayılı kararı usul ve kanuna aykırı olduğundan CMK'nın 309 uncu maddesi uyarınca kanun yararına bozma yoluna gidilmesi için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunulmasına' şeklinde fonksiyon gaspı suretiyle kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda oy çokluğu ile 331 sayılı kararı almıştır. Bu karara uyma zorunluluğu bulunmayan Bakanlığımız söz konusu Kurul kararını ihbar kabul ederek Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne incelenmek üzere intikal ettirmiştir.

Kurulun bazı üyelerince yapılan açıklamada, aldıkları kararın Adalet Bakanlığı tarafından gereğinin yerine getirilmediğinden bahsedilmiştir. Kurulun bu kararının Adalet Bakanlığı'nca yerine getirilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Uygulama ve doktrinde tartışmasız şekilde kabul edildiği üzere kanun yararına bozma talepleri Adalet Bakanlığınca değerlendirilip hukuka aykırılık nedenleri tespit edilenler gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilmektedir.

Nitekim, Prof. Dr. Erdener Yurtcan'a göre 'Bakan, yazılı emir yoluna gidilmesini uygun görmediğinde, bir başka anlatımla, yazılı emir istemi reddedildiğinde yapılacak bir şey yoktur, Prof. Dr. Nevzat Toroslu ve Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'na göre; kanun yararına bozma konusunda 'Bakan, kendiliğinden veya ilgililerin başvurusu üzerine istemde bulunabilir. Ancak, Bakan ilgilinin başvurusu üzerine bu istemde bulunmak zorunda değildir', Yargıtay Cumhuriyet savcıları Ali Parlar ve Muzaffer Hatipoğlu'na göre 'Adalet Bakanlığı, karar ya da hükümde hukuka aykırılık olduğunu tarafların veya ilk derece C.Başsavcılıklarının bildirmesi suretiyle öğrendiğinde bu yola gidilip gidilmeyeceğini takdir eder', Prof. Dr. Nurullah Kunter, Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Doç. Dr. Ayşe Nuhoğlu da aynı görüştedir''

Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 11 Şubat 2008 tarihli ve 26225-2172 ve 17 Ardalık 2007 tarihli ve 24001-14822 sayılı kararlarında da kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdirinin Adalet Bakanlığına ait olduğuna hükmedildiği belirtilen açıklamada, şu hususlara yer verildi:

''Bakanlığımızda 1 Ocak 2009 ile 3 Kasım 2009 tarihleri arasında toplam 9 bin 273 kanun yararına bozma dosyası işlem görmüş, bunlardan incelenmesi tamamlanan 5 bin 128 dosya kanun yararına bozma yoluna gidilmeyerek mahalline iade edilmiş, sadece 2 bin 292 dosya Yargıtaya gönderilmiştir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere gelen başvuruların tamamı için değil, hukuka aykırı olduğu düşünülenler için kanun yararına bozma talebinde bulunulmaktadır.

Anayasanın 6'ncı maddesinde 'Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.' hükmü yer almaktadır. Bir kurulun Anayasa'da zikredilmiş olması o kurulun Anayasa ve yasalarda kendisine verilmeyen yetkileri kullanabileceği anlamına gelmemektedir.

Bakanlığımızın yetkisinde olan bir hususun talimat formatında Bakanlığımıza dayatılması, ayrıca açıklamalarda bu hususlara yer verilerek ivedilikle yerine getirilmesinin beklendiği ve takip edileceğinin belirtilmesi Bakanlığımızın yetkilerine müdahale anlamında olup, kabul edilmesi mümkün değildir.

Adalet Bakanlığı, Anayasa ve kanunlarla kendisine verilen görevleri, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuka uygun şekilde yerine getirmeye devam edecektir.''

ntvmsnbc.com, 12.11.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.