Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Kılıçdaroğlu: "Erdoğan 3 gün sussa ülkede huzur olur"

Kılıçdaroğlu: "Erdoğan 3 gün sussa ülkede huzur olur"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, taşeron işçilere seslenerek, "Sizin yeriniz, ocağınız CHP'dir. Yeriniz artık bellidir. Geleceksiniz, eliniz mahkum geleceksiniz. Ya sömürülmeye katlanacaksınız ya da 'artık yeter ben de özgür yurttaş gibi yaşamak istiyorum ve alın terimin karşılığını almak istiyorum' diyeceksiniz" dedi. Kılıçdaroğlu Başbakan Erdoğan'ı da sert sözlerle eleştirdi, "Erdoğan 3 gün sussa ülkede huzur olur" dedi.

Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında Soma maden faciası ile Uğur Kurt'un öldürülmesine değindi.

"Taşeron işçiliğin kaldırılmasını isteyen tek parti CHP’dir. Taşeron işçilik döneminin bitmesi lazım. Defalarca bütün mitinglerde bunu dile getirdim" diyen Kılıçdaroğlu, "TBMM binası dahil bütün kamu kurumlarında taşeron işçi çalıştırılıyor. Sendikalara sesleniyorum. Taşeronluğa karşıysanız adresiniz CHP’dir. Taşeronluğu Türkiye’ye bela eden bu düzeni savunacak mısınız savunmayacak mısınız? Soma eylem yapan bütün işçi kardeşlerimizi yürekten kutluyorum. Sizin emeğinizi satan sendikacılara sakın güvenmeyin. Her zaman sizin yanınızda olacağız" ifadesini kullandı.

CHP lideri sözlerine şöyle devam etti:

"Ama hala gidip de sizin emeğinizi sömüren, örgütlenmenize engel olan bir siyasal partiye destek verirseniz başınıza daha çok şey gelecek. Hep beraber ağlayacağız ama ağlamak çözüm değil. Çözümü beraber üreteceğiz. AB’de, ABD’de, Japonya’da hangi haklar varsa Türkiye’de de o haklar olsun diyoruz biz. 2 milyon taşeron işçiye tekrar sesleniyorum. Kimse kusura bakmasın. Sizin yeriniz, sizin ocağınız CHP’dir. Siz halktan birisiniz. Sizin haklarınızı arıyoruz. Ne arıyorsunuz sağda solda. Umut mu bekliyorsunuz. Onlardan size umut yok. onların kendisi köşeyi dönmeyi istiyor."

"Ölen kardeşlerinizin mücadelesini yapmak zorundasınız"

Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında işçilere "Ölen kardeşlerinizin mücadelesini yapmak zorundasınız" sözleriyle seslendi, şunları kaydetti:

"Onlar da işçiydi siz de işçisiniz. Onlar da çalışıyorsunuz siz de çalışıyorsunuz ama emeğinizi sömürtmeden. Yeriniz artık bellidir. Geleceksizin. eliniz mahkum. Ya sömürülmeye katlanacaksınız ya da ben de emeğimin hakkını almak istiyorum diyeceksiniz. Türkiye riskli bir sürecin içine girdi. Gerginlik yaşanıyor ülkede. Kullanılan dil gerginliği besliyor. Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur ama biz tekerlek kırılmadan önce yol gösteriyoruz. Siyasetçinin sorumluluğu aydınlardan biraz daha fazladır. Çünkü temsil yetkimiz var. Halktan oy almışız. Kendisi sorun olan iktidara karşı çözüm üretmeliyiz."

"Erdoğan 3 gün sussa ülkede huzur olur”

Konuşmasında Başbakan Erdoğan'ı sert sözlerle eleştiren CHP lideri, "Emin olun 3 gün sussa Türkiye’de huzur olur. Her gün konuşuyor her gün kavga. Sürekli bir gerginlik ortamı yaratılıyor ve belli siyasi partiler bunlardan beslenmeye çalışıyor. Biz muhalefete görevimizi yapıyoruz. Hükümet ülkeyi akılla yönetmeli öfkeyle değil. Kendisiyle kavga eden bir siyasal anlayış olabilir mi?" dedi.

"Toplumda kutuplaşma gerginlik olmasın diye çok hassas davranıyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "Bazı hataları toplumda fazla kutuplaşma olmasın diye görmüyoruz. Soma olaylarında Gezi olaylarında toplumda kutuplaşma olmasın diye çok hassas davrandık. Biber gazını copları bizim milletvekillerimiz yedi. Neden? Vatandaşın çocuğu dövülmesin biber gazı yemesin diye. Yanlış mı yapıyoruz biz acaba" şeklinde konuştu.

"TOMA'ya molotof atan polisler..."

Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yüzü maskeli elinde silah olayları çıkaranlar kimse bunlar bunları çıkarsınlar. Biz bunlara karşıyız. Her zaman söyledim yine söylüyorum. O kişiler acaba kim? Gezi olaylarında TOMA’ya molotof atan polisleri gördük. Şimdi toplumda bu kutuplaşmayı yaratanlar kimler. Hükümetin bir an önce bunu çıkarması lazım. Ben 68 kuşağındanım. Hep ülkemin bağımsızlığını savundum, huzuru savundum. 1960 ihtilali sonrası üç siyasetçiyi darağacına gönderdik. o dönem belki birileri alkışladı ama bugün siyasetçilerin idam edilmesinin ne kadar yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz. Daha sonra üç gencimizi idame gönderdik. Neden? İntikam hırsıyla.

"Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılması..."

Biz yaşananlardan ders çıkarmak zorundayız. Uygar dünya yaşadığı acıları bir toplumsal kazanıma dönüştürdü. Biz tarihten ders almadık. O acıları toplumsal kazanıma dönüştüremedik. birileri geldi bizi geçti biz toplumu ayrıştırarak yeni fay hatları yaratarak toplumu bölüyoruz. Bugün Cumhuriyet tarihinin en büyük kırılmasıyla karşı karşıyayız. Toplum ayrışmış durumda. Ayrıştıran bölen halkı kullanan halkı kendisine köle haline getiren siyasetçiler.

Eğer siz karşınızdaki insanı insan yerine koyup onun derdini acısını bilirseniz, acısını paylaşabilirseniz toplumsal kazanım yakalarsanız. Ama onu ötekileştirirseniz yakalayamazsanız. Siz düşünebiliyor musunuz empati kuramayan bir siyasetçi? Onu oy makinesi olarak gören bir siyasetçi. Onun sorunlarına çözüm üreten değil. Türkiye onları aşmak zorundadır.. Yeni bir Türkiye’yi yaratacağız. Farklılıklarımız var mı elbette var. Ama onları zenginlik olarak göreceğiz. Eğer siz birisini ötekileştirirseniz, yaptığınız tüm haksızlıkları meşrulaştırmış olursunuz. İnanç açısından, mezhep açısından ötekileştirir ve ondan sonra söyleyeceklerine meşruluk kazandırmaya çalışır. Bakın tarihe. Biz bunlardan ders çıkardık mı? Hayır ders çıkarmadık. Her seferinde başa dönüyoruz. Biz kalkınamıyoruz, büyüyemiyoruz.

Kendi iç sorunlarıyla sürekli kavga eden bir siyaset anlayışını bir tarafa bırakmak zorundayız. Bizde güzel bir laf var “Susma sustukça sıra sana gelecek” işçilerimizin söylediği. Sadece sizin sorunlarınızı değil Türkiye’deki bütün işçilerin sorunlarını çözmeye talibiz. Emeklinin sorunu, çiftçinin sorunu, işçinin sorunu, ev hanımlarının sorunu hepsini çözmeye kararlıyız. Ama bu slogan ne zaman atılıyor? Sıra onlara geldiği zaman atılıyor. Oysa bizim inancımızda haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır deniyor. Haksızlıklara karşı susmayacaksın."

"Bu sendika düzenini, sendika ağalığını yıkacağız”

Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Ben isterdim ki TEKEL işçileri Kızılay’da dövüldüğü zaman Türkiye’nin bütün işçileri Ankara’da olsun. ben isterdim ki Soma’da 301 işçi hayatını kaybederken bütün sendikalar orada olsun. Ama bunlar olmuyor. İşçi kardeşim size sözüm var, bu sendika düzenini, sendika ağalığını yıkacağız ve onlardan da hesap soracağız. Ayrışmadan söz ettik, kamplaşmadan söz ettik. Siz kamplaştırırsanız renkleri yok edersiniz. Bir siyah kalır bir beyaz kalır. Oysa güneş bile yedi renkli. Neden politikacı sert bir dil kullanıyor? Neden umut vaat etmiyoruz. Neden hep kavga ediyoruz. Neden ağzını açtığı zaman tepeden tırnağa hakaretlerle bu insanı maruz kalıyor. Bakın 301 işçi hayatını kaybetti. Ben de Soma’ya gittim. Bir kadıncağız bize sitemini yaptı. Yanımdakine de bu kadıncağız haklı dedim"

"Erdoğan örnek verdiği tarihte daha ampul icat edilmemişti”

"Sonra bir de bu ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan zatta gitti. Evet gitmesi gerekir. Gayet güzel, bakın 301 kişi hayatını kaybetmiş. Yaş ortalaması 10 olan 432 çocuk yetim kalmış. Eşler yok, evlatlar yok. Büyük acı yaşanıyor. Bu gidiyor, sanki miting meydanı gibi kürsüyü koyuyor, başlıyor konuşmaya. Doğal bir ölüm kabul ediyor. Madenciliğin fıtratında doğasında böyle ölümler var diyor ve 1870’in 60’ın İngiltere’sinden örnek veriyor. 1860’da Abdülmecit tahtta ve ampul icat edilmemiş. Sen nasıl bu örneği verirsin. Bundan sonra Soma ayağa kalıyor. Herkes itiraz ediyor, yuh çekiyor. Efelenerek vatandaşın üzerine yürüyor. Yuh çekersen tokadı yersin diyor."

"Seni tokatlayan adamın hala arkasındaysan oraya ben üç nokta koyuyorum”

“Yahudi dölü” diye ona hakaret ediyor. Sonra 4 bin polisle gidiyor ve de markete sığınmak zorunda kalıyor. Sonra marketteki bir vatandaşı da tokatlıyor. İlk kez bizim tarihimizde, bir ülkenin başbakanı kendi vatandaşını tokatlıyor. Bu ülkenin insanlarının 76 milyonun vicdanına sesleniyorum. Seni tokatlayan adamın hala arkasındaysan oraya ben üç nokta koyuyorum. Kimse kusura bakmasın. Böyle bir şey olabilir mi? Bu şu demek, gidiyorsunuz cenaze evine başsağlığı dilemeye. Cenaze sahibine hakaret ediyorsunuz, bir de dövüyorsunuz. Biz oraya acıları paylaşmak için gittik. Onlar itiraz eder elbette eder. Düne kadar kim dinledi onları? Adam yerine bile koymadılar. Gideceksiniz çalışacaksınız dediler. "

cnnturk.com, 27.05.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.