Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Türk-İş: 'Kader değil cinayet'

Türk-İş: 'Kader değil cinayet'

Türk-İş Yönetimi, Soma'da meydana gelen facianın ardından Cumhurbaşkanı Gül'e giderek, "Bu kaza değil, kader değil Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamıdır. Cinayettir" dedi.

Hükümetin hazırladığı taşeron yasa taslağının 'taşeronluğu' dolayısıyla da iş cinayetlerini daha da artıracağını iddia eden Türk-İş, "Daha önce Zatıaliniz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderilen, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenlemenin yeniden getirilmek istendiği görülmektedir. Bu sayede, 'kiralık işçilik' uygulaması başlatılacak, Soma'da ortaya çıkan ve kamuoyunda 'dayıbaşı' sistemi olarak nitelendirilen 'işçi simsarlığı' yasal hale kavuşacaktır" denildi. Türk-İş, Cumhurbaşkanından Soma için bağımsız bir araştırma ve izleme komisyonu kurulması için destek istedi.

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ve Genel Sekreter Pevrul Kavlak imzasıyla, Cumhurbaşkanı Gül'e üç sayfalık bir rapor sunuldu. Raporda, "13 Mayıs 2014 günü, Soma'da yaşanan bu kaza, nedenleri ve sonuçları değerlendirildiğinde, bir kaza değil, Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamıdır. Bu niteliğiyle, dünyanın en büyük maden felaketleri arasında yerini almıştır. Bize göre, Soma'da yaşanan bir iş kazası ya da kader değildir, resmen cinayettir. Bu konuda yapılan araştırmalara baktıkça, insan ülkemiz adına utanç duyuyor" denildi.

İNGİLTERE'DEN 15 KAT DAHA ÇOK ÖLÜYORUZ
Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında ölümlü iş kazalarında önde geldiği, 2000-2012 yılları verilerine göre Türkiye'de madenlerde yılda ortalama 73 işçinin öldüğü vurgulandı. Bu ölümlerin, İngiltere ve Norveç'in 15 katı; Almanya ve Avustralya'nın 9 katı, Polonya ve İtalya'nın 6 katı olduğuna dikkat çekildi.

Bu rakamların olağan olmadığı belirtilen raporda, "Madencilikte kullanılan ölçütlerden biri, belirli bir üretim miktarına düşen ölüm sayısıdır. Örneğin 100 bin ton kömür üretimi başına düşen ölüm sayısı gibi. Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO'nun istatistiklerine baktığımızda çarpıcı sonuçlar görüyoruz. Bu rakamlar ülkemiz gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır. 2000-2012 yılları verilerine göre 100 bin maden işçisi başına ölüm sayısı Norveç ve İngiltere'de 5, Almanya'da 8, İtalya'da 14 iken, ülkemizde 73'tür Aynı tarihler arasında İngiltere'de toplam 62 madenci hayatını kaybetmiş, buna karşılık ülkemizde hayatını kaybeden madenci sayısı 1024 olmuştur" denildi.

Yetkililer ve işverenin bu madende en yüksek tedbirlerin alındığını, denetimlerin yapıldığını ve her şeyin usule uygun olduğunu söyledikleri belirtilen raporda, "Ancak durum bunun tam tersini ortaya koymaktadır. Kazanın ardından ortaya dökülen belgelere, uzman görüşlerine ve kazazedelerin anlatımlarına bakıldığında, bu facianın yaşanmasının kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği açısından büyük bir sorumsuzluk, denetimsizlik ve umursamazlık vardır. Kar hırsıyla davranan sermaye sahiplerinin, insanlarımızı bile bile riske atan tutumları vardır. Eğer devletimiz, sosyal devlet olmanın gereklerini ve görevlerini gerektiği gibi yerine getirmezse, denetimleri yeterince sıklıkla ve titizlikle yapmazsa ve caydırıcı cezaları vermezse, Soma ve benzeri katliamların daha çok yaşanması kaçınılmazdır. Kaldı ki, bu kazalar yalnızca madenlerde olmamakta, özellikle inşaat sektöründe ve gemi yapımında çok sayıda ölümlü ya da yaralanmalı iş kazası yaşanmaktadır. Ülkemizde her yıl iş kazalarına verdiğimiz şehit sayısı, Soma'daki şehitlerimizin neredeyse üç katıdır" tespiti yapıldı.

"BAĞIMSIZ KOMİSYON KURULSUN"
Ocakta ihmal olmaz ise kaza olmayacağı vurgulanan raporda, "işçimizin hayatı bazı işverenlerin gözünde bu kadar değersiz olmasa, bu iş cinayeti yaşanmazdı. Devletimizin başında bulunan Zatıalinizden, hem Soma'ya ilişkin devam eden soruşturma hem de ülkemizde yaşanan bu iş cinayetleri konusunda destek ve yardım bekliyoruz. Uygun görmeniz halinde, adli süreç dışında, meslek odaları temsilcilerinden, uzmanlardan ve konunun ilgililerinden oluşan bağımsız bir araştırma ve izleme komisyonun kurulması konusunda öncülük etmenizi talep ediyoruz. Başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere, daha önce yapıldığı söylenen denetim raporlarının ve kayıtların kamuoyu ile paylaşılmasını, soruşturmanın şeffaf olmasını, bu katliamın rutin bir hukuki sürece dönüştürülmemesini özellikle talep ediyoruz. Bu facianın üzeri kapatılmamalıdır, faturası alt düzeydeki birkaç kişiye kesilmemelidir" denildi.

CİNAYETİN NEDENİ TAŞERON SİSTEMİ
Türkiye'de yaşanan iş cinayetlerinin önemli nedenlerinden birinin gittikçe yaygınlaşan alt-işverenlik (taşeron) sistemi olduğu vurgulandı. Enek, kuralsız ve güvencesiz çalışma biçimi olan taşeronluğun yaygınlaştığı belirtilerek, işçinin canının kardan başka bir şey düşünmeyen işverenin elinde olduğu tespiti yapıldı.

DAYIBAŞI YASAL OLUYOR...
Son dönemde Hükümetin üzerinde çalıştığı ve alt-işverenlik sistemini yeniden düzenleyen bir yasa tasarısı bulunduğun belirtilen raporda, "Bu düzenlemeler, taşeron sisteminin getirdiği olumsuzlukları ortadan kaldırmayacak, aksine bu sistemin daha da yaygınlaşmasına neden olacaktır. İş kazalarının en çok taşeron işyerlerinde yaşandığı, bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Üzerinde çalışılan tasarıyla, daha önce Zatıaliniz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderilen, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenlemenin yeniden getirilmek istendiği görülmektedir. Bu sayede, 'kiralık işçilik' uygulaması başlatılacak, Soma'da ortaya çıkan ve kamuoyunda 'dayıbaşı sistemi' olarak nitelendirilen 'işçi simsarlığı' yasal hale kavuşacaktır" denildi.

Türk-İş'in Soma'da sorumluluğu gereği olayın büyümemesi, halkın ve işçilerin galeyana gelmemesi için çaba gösterdiği belirtilerek, "Ancak bu yatıştırıcı tavrımız, kesinlikle teslimiyet olarak algılanmamalıdır. TÜRK-İŞ, maden şehitlerimizin haklarını arayacak, sorumlular cezalandırılana kadar bu işin peşini bırakmayacaktır. Böylesine büyük acıların yaşanmaması için herkes ve her kesim gibi üzerine düşeni yapacaktır.
Konfederasyonumuz, bu facianın sorumlularının açığa çıkması ve cezalandırılması sürecinde, ülkemizde iş kazalarının ortadan kaldırılması, sağlıklı ve barış içinde bir çalışma yaşamının tesisi konusunda Zatıalinizden yardım ve destek beklemektedir" denildi.

 

 

Hürriyet, 23.05.2014

Türk-İş'ten 10 gün sonra gelen 'Soma' açıklaması

Türk-iş Genel Başkanı Ergün Atalay, Soma'daki maden faciasında ölenlerin sayısının 301 olduğunu belirterek, "En son ocaktan çıkan bizim oradaki kurtarma ekipleri, 3 kere ocağı bir daha taradılar.

Diyorlar ki 'Suriyeli var.' Hiç kusura bakmayın, orada çalışanların hepsi Suriyeli. Nasıl Suriyeli arıyoruz ki biz. Herkes Suriyeli olmuş. Orada çalışanların hepsi Suriyeli" dedi. Atalay, Soma faciasının yaşandığı madenden daha tehlikeli durumda olan maden ocaklarının olduğuna da işaret etti.

Atalay, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Atalay, Soma'dan daha tehlikeli olan madenlerin hangileri olduğuna ilişkin bir soruyu cevaplarken, o bölgede 5-6 tane daha özel ocak bulunduğu ve bunların çalışma şartlarının daha da kötü olduğu bilgisinin kendisine iletildiğini söyledi.

"ESAS SORUMLULAR BİR HESABINI VERSİN"
Bir gazetecinin "Daha önce oraya gitmeniz gerekmiyor muydu, Bu konuda bir eksiklik hissediyor musunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"İlk iki gün, ocakta kaç kişinin olduğunu ne bakanlık bildi, ne biz bildik. Devletin ocaklarında madene girenlerde maske ve lambalarda numara yok. Maalesef buradaki maske ve lambalarda numara yok. Öyle acı ki 48 saat içeride kaç kişi olduğunu kimse bilemedi. Bu ayıp da herkese yeter. Burada bizim de pay almamız gerekiyorsa bizim de pay almamız lazım. İkinci gün, ocağın içinde yanma olduğunu, trafo patlaması olmadığını oradaki arkadaşlarımız bize ifade ettiler.

Maalesef ben orasını ilk defa gördüm. Ben, Türk-İş başkanıyım 9 aydır. Görmem gerekiyor muydu, yetişme imkanımız olmadı, maalesef o gün gördük.
Olmasaydı ama geçmiş şimdi. Bizim orada şubemiz, temsilcilerimiz ne yaptı ne etti, ben de biliyorum, Maden-İş'in yönetimi de biliyor, siz gazeteciler de biliyorsunuz, ne olduğunu. Bununla ilgili kurullarımız çalışma yapıyor. Burada kimin sorumluluğu varsa herkes bunun hesabını vermek durumunda. Biz miyiz, oradaki arkadaşlarımız mı, bunun hesabını vermek durumunda. Burada patrondan evvel, bakanlıktan evvel, denetimden evvel, arkadaşlarımızı öne koyarsak doğru bir iş yapmış olmayız. Bedel ödeyen biziz, can veren biziz, yaralanan biziz. Sendikanın var mı noksanı, 4-4'lük değil işler ama tamamını biz biliyoruz. Maden-İş Sendikası tamamını biliyor. Bununla ilgili raporları bitirdiler. Türk-İş yönetimi, 3 gündür çalışıyor. Biz, bununla ilgili üzerimize düşeni noksansız yapacağız. Esas yapması gerekenler, bizden evvel onlar yapsın. Kimin ne sorumluluğu varsa herkes bedelini ödeyecek ama esas sorumlular bir hesabını versin."

"PATRONLAR LOBİ YAPIYOR"
Taşeron yasasına ilişkin bir soruyu yanıtlayan Atalay, "Taşeron meselesinin gündeme gelmesi, bir an evvel çıkması gerekir ama bu elimize geçen şekliyle çıkmaması lazım. Elimize geçen şekliyle incelediğimiz zaman orada önemli sıkıntılarımız, problemlerimiz var" dedi.

Atalay, "Türk-İş olarak istifa mekanizmasını işletecek misiniz? Bakanlar açısından istifayı gerekli görüyor musunuz?" sorusu üzerine, sorumlular hakkında gereğini yapacaklarını anlattı. Atalay, şöyle devam etti:

"Bakanlarla ilgili herkesin üzerine düşeni, yakışanı yapması lazım. Ben, kendi ekibimle, kendi sendikalarımın başındayım. Onlara yaptırım yaptırma gücüm imkanım var. Ben, yönetimin, tüzüğün bana verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanırım. Kimin sorumluluğu varsa herkes hesabını verecek. Başta biz olmak üzere. En büyük sorumluluk, bu ihaleyi verenler, burayı iyi denetlemeyenler, gözünü kar hırsı bürümüş, 'Ne kadar kar ederim, işçi ölürse ölsün', güvenlik tedbirlerini uygulamayan patronlar, kamyonla para kazananlar. Kamyonun üstünde ölen tarım işçileri sorumlu değil, bunlar sorumlu evvela" diye konuştu.

Meclis'in ağırlığının emek kökenli olmadığını öne süren Atalay, "İşçinin lehine bir karar çıkacağı zaman patronlar, karlarından kaybetmemek için lobi yapıyorlar. Hadi, Hazine'ye, Maliye'ye, Ekonomi Bakanlığı'na bir iş hallettirin, göreyim. Hepsi, bunlar patron kökenli. Tabiri caizse bunlar, beyaz Türkler. Bunlar, yaşamı bilmeden, ülkenin ekonomisinin önüne getiren insanlar. Bunlara işçi ile emekli ile ilgili bir yasa çıkarttırabilin bakalım, görelim. Beğenelim, beğenmeyelim, Çalışma Bakanı, bir onunla diyalog kuruyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

"BÖYLE ÖRGÜTLENME İSTEMİYORUM"
Atalay, "İşçiler 16 yıllık maskelerle ocağa girerken, yaşam odası bulunmazken, 3 milyon ton kömür çıkarken Maden-İş Sendikası ne yaptı?" sorusuna "Orada seçim nasıl olmuş, onları da biliyoruz. Bir daha bunlara fırsat vermeyiz, zemin hazırlamayız, imkan vermeyiz. Bununla ilgili kim sorumluysa herkes hesabını verir" yanıtını verdi.

Kendisinin de sorumlu olduğunu dile getiren Atalay, şu ifadeleri kullandı:

"Diyorsunuz ya patron ağırlıklı... Orada bir seçim olsa, o bölgede, patron aday olsa, genel müdür Ramazan Doğru aday olsa, orada beni aday yapsalar, ben yüzde 5 alırım, adam yüzde 95 alır. Böyle örgütlenme istemiyorum, böyle örgütlenme olmaz. İşin doğrusu bu. Böyle olur mu? İş o noktaya gel, adamları almışlar kıskaca, korkuyla, tehditle, şantajla... Herkes biliyor bunları, saklamanın alemi yok."

Şu anda ocağa sadece bakım onarım yapan işçilerin girdiğiniz aktaran Atalay, şunları kaydetti:

"301 tespiti doğru. En son ocaktan çıkan bizim oradaki kurtarma ekipleri, 3 kere ocağı bir daha taradılar. Diyorlar ki 'Suriyeli var.' Hiç kusura bakmayın, orada çalışanların hepsi Suriyeli. Nasıl Suriyeli arıyoruz ki biz. Herkes Suriyeli olmuş. Orada çalışanların hepsi Suriyeli."

1,5 DENİYOR 3,5 MİLYON TON ÇIKARILIYOR
Atalay, "Devleti yönetenler diyor ki 'Bu ocaktan yılda 1,5 milyon ton, en fazla 2 milyon ton kömür çıkar' diyor. Bunu TKİ yetkilileri söylüyor. Bu ocaktan 3,5 milyon ton kömür çıkıyor. Bu, ne demek? Bu işçi sağlığını, iş güvenliğini hiçe saymak demek, bu havalandırmayı hiçe saymak demek, bu 1,5 milyon tonda 400 kişi çalışırken 3,5 milyon tonda 700-800 kişi çalışır demek. Böyle bir olayda insanların kaçamaması demek, insanların tahliye edilememesi demek" dedi.

Facianın ardından hemen Soma'ya hareket ettiğini dile getiren Atalay, son işçinin cenazesi madenden çıkarılana kadar, yaklaşık 100 saat boyunca orada olduğunu vurguladı. Atalay, şöyle devam etti: "Maalesef ceset çıkardık, ölü çıkardık, onlara refakat ettik. 'Keşke' hiç iyi bir laf değil. Bu olaylar olmadan bu ülkeyi yönetenler bunları görebilseydi. Özellikle madenler ile ilgili gelinen durumda, o bölgedeki çalışma şartlarının ne kadar kötü olduğunu, ne kadar ilkel olduğunu oraya gittiğimiz zaman öğrendik. Oraya gidene kadar, ülkenin bakanından kamu kuruluşlarının genel müdürlerine tüm yetkililer, bazı gazetelerin köşe yazarları, bizim bazı arkadaşlarımız olmak üzere bu madenin iyi bir maden olduğunu, patronun iyi patron olduğunu, kamuoyunda herkes dillendirdi. Maalesef oraya gittiğimiz zaman işin hiç öyle olmadığını gördük. Bizim, şimdi önümüzde bu işin kim sorumlusu? Enerji Bakanlığı, TKİ, Çalışma Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı müfettişleri, patron... Son günlerde öyle bir noktaya geldik ki sanki ocağı çalıştıran biziz, ihaleye veren biziz, kamyonla oradan para kazanan biziz."

DAHA TEHLİKELİ MADENLER VAR
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın 4 sene bekledikten sonra yürürlüğe girdiğini hatırlatan Atalay, bazı patronların ülkeyi idare edenlere işçilerden daha tesirli olduğunu öne sürdü. Taşeronlaşma konusunun bir an evvel ülke gündeminden düşmesi gerektiğini savunan Atalay, "Bir an evvel ülkeyi yönetenler ülke gündeminde olan Yatağan özelleştirmesini durdurmalı. Bir an evvel DDK raporunu, sendikaların taslaklarını gündemlerine almalı, bunlarla ilgili kanunlar çıkarmalı" dedi.

Soma'daki facianın sorumlularının bir an evvel en ağır cezayı alması gerektiğini belirten Atalay, şunları kaydetti:

"Bunlara 'insan öldürdü, katil' muamelesi yapılması lazım. Normal yasalara göre bunların en fazla alacağı ceza 15 sene. 301 canın, 432 yetimin olduğu bir ortamda 15 sene ceza, doğru bir ceza değil. Bu ceza ile ilgili kanun mu çıkaracak Meclis, yasa düzenlemesi mi yapacak, bir an evvel bunu gündemlerine almalı. Bu yasa ile ilgili düzenleme yapılmalı. Bu işin sorumluları kimse ihaleyi veren mi, denetlemeyen mi, patron mu, kimse bir an evvel en ağır cezayı almalı, bununla ilgili kamuoyu rahatlamalı. Sonrasında bu madenden daha tehlikeli madenlerin olduğunu 3 gündür yaptığımız çalışmalardan biliyoruz. Bir an evvel, bu madenlerin çalışmaları durdurulmalı, devletin bütün kurumları buraları denetlemeli. Bu süre zarfında çalışan arkadaşların ücretleri devlet tarafından ödenmeli. Madenler güvenli hale gelince ocaklar çalışmaya başlamalı. Bu sendikaların, Türk-İş'in talebi."

Hürriyet, 23.05.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.