Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Balyoz Harekat Planı > TBB’den Balyoz raporu

TBB’den Balyoz raporu

Türkiye Barolar Birliği, Prof Dr Zeki Hafızoğulları ve Prof Dr Doğan Soyaslan’la, altı doçentin yer aldığı sekiz hukukçuya hazırlattığı Balyoz Davası raporunu açıkladı. 33 sayfalık raporda, 13 madde halinde, Balyoz’un dijital delillerinin sahte olduğu, mahkemenin bağımsız olmadığı, sanıkların adil yargılanma haklarının zedelendiği savunuldu.

TÜRKİYE Barolar Birliği’nin (TBB) Balyoz Davası Raporu’nda, davada hukuka aykırı delillerle değil “kötü kurgulanmış sahte delillerle” mahkumiyet verildiği, ve savunma hakkının tarihte eşi görülmemiş şekilde sınırlandığı savunuldu.

BALYOZ HÜKMÜ SAKAT ÇÖZÜN
Raporda, Adalet Bakanlığı’nın yeniden yargılama yolunu açmak için “kanun yararına bozma” ile Yargıtay’a taşımaya hazırlandığı, davanın en önemli delili olan 5 No’lu hard diske ilişkin TÜBİTAK raporuna atıf yapılarak, bu raporun Balyoz davasını “hukuken sakat hale getirdiği” iddia edildi. Raporda, “adil yargılanma hakkı”nın yanı sıra, “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı” da ihlal edildiği, “Balyoz hakimlerinin bağımsızlıklarına gölge düştüğü”, “Keyfi tutuklamalar yapılıp”, “Delil değerlendirmesinde keyfi davranıldığı, delil değerlendirme aşaması atlanarak mahkemenin hükme koştuğu” öne sürüldü. Raporda, “Böyle bir hükmün halen sonuç doğurmaya devam etmesi, ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Bu sorunun acilen çözülmesi, sürmekte olan mağduriyetlerin giderilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir” uyarısı yapıldı.

SEKİZ HUKUKÇU HAZIRLADI
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu başkanlığında kurulan ve Ankara Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ile Çankaya Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan dokuz kişilik Bilimsel Komisyon tarafından hazırlanan “Balyoz Raporu” bugün yayımlandı. Prof Dr Zeki Hafızoğulları ile Prof Dr Doğan Soyaslan’la birlikte altı doçentin de yeraldığı Bilimsel Komisyon raporu 33 sayfa. Raporda, uluslararası belgelere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına dayanılarak, 13 başlık altında adil yargılanma hakkının nasıl ihlal edildiği sıralandı. Rapor özetle şöyle:

5 NO’LU HARD DİSK
“Balyoz Davası’na bakıldığında, davayı gören Yerel Mahkeme’nin hükmüne esas aldığı ve Şubat ve Haziran 2010 tarihli TÜBİTAK Raporları’na konu olan ‘5 Numaralı Hard Disk’ hakkında, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi önünde derdest olan ‘Poyrazköy Davası’ kapsamında TÜBİTAK’ta görevli 3 kişilik uzman bir heyet tarafından hazırlanarak Mahkeme’ye gönderilen 20 Ocak 2014 tarihli Rapor’da, Balyoz Davası’nda verilen mahkûmiyet kararlarına esas teşkil eden ‘5 numaralı Hard Disk’te yer alan bazı bilgi ve belgelerin ‘orijinal olmadığı’ şüphesini destekleyecek kimi tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüştür.

MAHKEME DİKKATE BİLE ALMADI
Kaldı ki bu husus, Balyoz davasının yargılaması sırasında yerel mahkemeye sunulan çok sayıda uzman mütalaasında da belirtilmiş; ancak, İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi, bunları dikkate almamıştır. Gerçi anılan raporlar hiç sunulmamış olmasaydı bile, söz konusu dijital delillerde geçen kişilere, rütbelere, isimlere, yerlere ve diğer pek çok hususa bakılarak görülebilen mantık çelişkilerinin, Mahkeme’de bu delilerin sahte olabileceğine dair şüpheyi zaten oluşturması gerekirdi. Buna karşın, söz konusu çelişkiler savunma makamı tarafından pek çok kez ortaya konulmasına karşın, Mahkeme’de hiçbir şüphe belirtisi bile oluşmamış ve bahsedilen delillere dayanılarak hüküm verilmiştir.

HUKUKA AYKIRI DELİL DEĞİL KÖTÜ KURGULANMIŞ SAHTE DELİL
Aslında burada hukuka aykırı delillerden söz etmek, durumu tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Zira ceza muhakemesinde ‘hukuka aykırı delil’ ifadesi, aslında gerçek olan (var olan), fakat hukuka aykırı yollardan elde edilen delilleri anlatmak için kullanılmaktadır. Burada ise hukuka aykırılığın da ötesinde, ‘kötü kurgulanmış sahte delillerden’ söz etmek daha uygun olacaktır. Artık kamuoyunca dahi malum olan bu husus, hem yerel mahkeme hem de Yargıtay önünde ortaya konulmasına karşın, bu durum görmezden gelinmiş; böylece hukuka aykırılığı (sahteliği) bilimsel ve teknik incelemeler sonucunda da defalarca ortaya konulan deliller hükme esas alınmıştır. Bu bağlamda, ortaya çıkan durumun bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi tarafından gözetilebilecek bir yargılamanın yenilenmesi nedeni olabileceğinin de vurgulanması gerekmektedir. Zira söz konusu sahte ve dolayısıyla hukuka aykırı delilerin gözetilmemesi ‘delilleri takdirinde bariz bir şekilde keyfiliğe yol açmaktadır’.

HÜKÜM HUKUKEN SAKAT
Bu noktada bir de, ‘5 Numaralı Hard Disk’ten çıkan belgeler olmasaydı dahi, yine de bu davada mahkûmiyet hükmü verilebilirdi’ biçimde ileri sürülen akıl yürütmeye değinmek gerekmektedir. Bilindiği üzere, mahkemenin vicdani kanaatinin oluşması, vicdanî ve psikolojik bir süreçtir ve anılan kanaat oluşurken, hangi delilden ne kadar etkilendiğinin somut olarak bilinmesi mümkün değildir. Söz konusu davada, oluşan vicdani kanaatin bir takım hukuka aykırı delillerle kirletildiği artık bilinmektedir. Dolayısıyla, verilen hükmün esası, hukuken sakat hale gelmiştir. Böyle bir hükmün halen sonuç doğurmaya devam etmesi, ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Bu sorunun acilen çözülmesi, sürmekte olan mağduriyetlerin giderilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir.

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ MAHKEMEDE YARGILANMA HAKKI
Adil yargılanma hakkının en başta gelen unsuru, hiç kuşku yok ki, ‘bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı’dır. Balyoz Davası’nı yürüten İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bağımsızlığına yönelik oluşan haklı kuşkuların makul karşılanmasının mümkün olmayan bir düzeye ulaştığını kabul etmek gerekmektedir. Kamuoyunun yaşadığı haklı kuşkuların bir diğer sebebi de; yürütme erkinin başında olan başbakan ve bazı bakanların, devam etmekte olan ‘Balyoz Davası’na yönelik kimi beyanları olmuştur. Örneğin, bir bakanın, şüphelilerin tutukluluk itirazını kabul eden hâkime yönelik olarak ‘çetenin nöbetçi hâkimleri’ tanımlamasını yapması; yürütmenin ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ilkesine aykırı olarak yargıya müdahale etme niyet ve iradesini ortaya koyan en çarpıcı örneklerden biri olarak hafızalara kazınmıştır.

MAHKEMEYE GÖLGE DÜŞTÜ
Sanıkların, haklarında verilmiş olan tutukluluk kararı uyarınca tutuldukları ve Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğunda bulunan cezaevi yerleşkesinde yargılanmaları, Bakanlık nezdinde yürütme yetkisi ile mahkeme nezdinde yargı yetkisinin birliği çağrışımına neden olmuş; genelde yargının, özelde ise değerlendirmeye konu ‘Balyoz Davası’nı sonuçlandıran mahkemenin bağımsızlığına gölge düşürmüştür.

MAHKEME DELİL DEĞERLENDİRMEYİ ATLADI HÜKME KOŞTU
Balyoz Davası’na bakıldığında, her şeyden önce Mahkeme’nin, benzer çok sanıklı davalardaki uygulamaların aksine ‘delil değerlendirme’ aşamasını atlayarak, adeta hükme koştuğu görülmektedir. Davada, sanıklar ve müdafileri savunma yaparlarken, mahkeme başkanı tarafından delillerinin tartışılmasının daha sonra yapılacağı pek çok kez ifade edilmesine rağmen, bu safha atlanarak, doğrudan Cumhuriyet savcılığının esas hakkında mütalaasının alınmasına geçilmiştir. Böylece Mahkeme, savunma makamına samimi davranma ve onu hataya sürüklememe yükümlülüğüne de aykırı bir tutum izlemiştir. Halbuki yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, söz konusu safhanın varlığı, adil yargılanma hakkı-nın vazgeçilmez bir unsuru olan çelişme ilkesinin yerine getirilmesi açısından olmazsa olmaz bir unsurdur. Bu durumda ise, anılan safhanın atlanmasıyla adil yargılanma hakkı ciddi şekilde ihlal edilmiş olmaktadır.

SAVUNMA HAKKI TARİHTE EŞİ GÖRÜLMEMİŞ ŞEKİLDE KISITLANDI
Davada, duruşma salonunda sanık ve avukatların ‘mahkemeye yönelik söyleyebilecekleri hukuka aykırı ifadeleri kaydetme amacıyla’ yerleştirildiği iddia edilen mikrofonlar, tarihte eşi görülmemiş bir adil yargılanma hakkı ihlaline yol açmıştır. Zira bu mikrofonlar, hem müdavilerin kendi aralarında, hem de sanıklarla müdafileri arasında geçen konuşmaların kaydedilmesi ve dinlenmesi imkânını mahkemeye vermiştir. Böylece, yargılama makamı tarafından her konuşulanın kaydedildiği ve dinlendiği bir ortamda çalışan müdavilerin ve yargılanan sanıkların savunmalarını serbestçe belirlemeleri imkânı ellerinden alınmış ve savunma hakkı ölçüsüz bir şekilde kısıtlanmıştır.**”

RAPOR NEDEN HAZIRLANDI
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu raporu neden hazırladıklarını ise kamuoyuna şöyle açıkladı:
“Bu ‘İhlal Raporu’, hem ‘Balyoz Yargılaması’ mağduru olan sanıkların ve ailelerinin, hem de bu türden yargılamaların gittikçe yaygınlaşmasının sonucunda tümüyle mağdur olması kaçınılmaz olan Türk Toplumu’nun haklarını korumak ve savunmak amacıyla hazırlanmıştır. Türkiye’de eksiksiz bir demokrasiyi ve herkese güven veren çağdaş bir hukuk devleti anlayışını inşa etmenin en önemli ve sorumluluk sahibi aracı olan yargı, bu türden yargılamaların aracı haline getirildikçe; çağdışı ve otoriter baskı rejimlerinin kurucu unsuru olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Öyleyse, bu raporun bir amacı da; temel bir unsuru olduğumuz yargının itilmek istendiği bu korkunç durumdan kurtulmasına ve aydınlık bir Türkiye’nin, özgürlükçü tutumuyla vatandaşlarına güven veren ve tüm dünyada saygı gören temel bir organı haline dönüşmesine katkı sağlamaktır”

İŞTE RAPORU HAZIRLAYAN HEYET
Prof. Dr. Zeki HAFIZOĞULLARI Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Üyesi
Av. Doç Dr. Tuğrul KATOĞLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Üyesi
Yrd. Doç Dr. Ali Ersoy KONTACI Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku ABD Öğretim Üyesi
Dr. Haluk TOROSLU Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Elemanı
Prof. Dr. Doğan SOYASLAN Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Devrim AYDIN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Öğretim Üyesi
Yrd. Doç Dr. Ezgi AYGÜN EŞİTLİ Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Üyesi
Dr. Fahri Gökçen TANER Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku ABD Öğretim Elemanı
 

 

 

Hürriyet, 17.05.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.