Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Hanke: Türkiye'de ekonomi değil Erdoğan'ın geleceği ön planda

Hanke: Türkiye'de ekonomi değil Erdoğan'ın geleceği ön planda

Türkiye'yi yakından takip eden ABD'nin Johns Hopkins üniversitesinde Uygulamalı Ekonomi profesörü Dr. Steve Hanke, The Wall Street Journal Türkiye'ye verdiği röportajda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi siyasi geleceğine yönelik planlarının ekonomide yapısal önlemlerin alınmasına engel olduğunu belirtti.

Fed'in varlık alımlarının kesilmesi durumunda en çok Türkiye'nin zarar göreceğini belirtirten Hanke, ülkeyi koruyabilecek ekonomik reformların yerine zamanın Erdoğan'ın geleceğini tartışarak harcandığını belirtti. Hanke röportajımız ABD Merkez Bankası Fed'in faiz politikası ile başladı.

Fed'in faiz artırmına geçme zamanlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Birçok insan para ve bankacılık sisteminin nasıl işlediğini anlamıyor. Düşünülenin aksine piyasadaki kredi oranını artırmak için faiz oranlarının artması gerekiyor.

ABD'de hala resesyonu yaşıyoruz. Ülkedeki toplam yerel talep yalnızca yıllık yaklaşık yüzde 2.8 civarında büyüyor ve bunun 1987 yılından bu yana ortalaması nominal terimlerle yıllık yaklaşık yüzde 5 olmuştu. Bunun bir diğer anlamı piyasadaki para arzının yeterince büyümediği. O yüzden faizleri bir kenara bırakın, Fed bence yakın zamanda parasal genişlemeyi bile bitirmeyecek. Ekonomi bunun için çok zayıf. Bunun anlamı "carry trade"in devam etmesi ve Türkiye gibi gelişen piyasalara sıcak para girişinin bir süre daha devam edecek olması.

Türkiye'ye bakıldığı zaman ise durum ilginç. Piyasadaki para arzı son dönemlerde ortalamanın üzerinde büyüyor. O yüzden biraz hareketliliği yavaşlatmak lazım. Carry trade hala devam ediyor ve bunu seçimlerin ardından liranın güçlenmesiyle daha da iyi gördük. Yani Fed varlık alımlarını azaltmaktan bahsedebilir ama aslında çok da azalttıkları yok. Yakın zamanda da çok azaltmayacaklar. Fakat ekonomi toparlandığında ve Fed gerçekten varlık alımlarını azaltmaya başladığında bunun sonuçları Türkiye için çok şiddetli olacak. Türkiye, Fed'in varlık alımlarının azalmasından dolayı dünyada en çok risk altında bulunan ülkelerden bir tanesi şu anda.

Faiz konusuna geri dönecek olursak, sizce piyasanın Yellen'in ilk faiz artış sinyali olarak yorumlanan konuşmasına sert tepki vermesi yanlış anlamadan veya anlamamaktan mı kaynaklanıyordu?

Bence yatırımcılar her şeye yanlış tanı koyuyorlar. Yalnızca onlar değil Fed bile birçok şeye yanlış tanı koyuyor. Bunu anlamamalarının nedeni ise şu; ABD'deki para arzının yüzde 80'i ticari bankalar tarafından yaratılıyor. Ben buna "banka parası" diyorum. Banka parası ABD'de büyümüyor çünkü Basel III sermaye zorunlulukları gibi birçok yeni düzenleme var. Bunun yanında bankalar sıfıra yakın faizle ellerindeki parayı işletip para kazanamıyorlar. Bütün bu düzenlemeler banka parasının yatay kalmasına, büyümemesine neden oldu. O yüzden yaptıkları şey yüzde 20'lik kısmı yani Fed'in yarattığı paranın oranını artırmak oldu.

Yani faizin artması piyasada ticari bankalar tarafından yaratılan para oranını artıracak ve ekonomiye hareketlilik getirecek.

Peki ticari bankalar tarafından artırılan para arzı yine Türkiye gibi gelişen ülkelere mi akar yoksa yerel ekonominin canlanmasına mı katkıda bulunur?

Yerel talebin canlanmasına daha çok katkıda bulunur. Yani gelişen ülkelere Fed'in para bastığı dönem kadar para girişi olmayacaktır.

Yani kısaca faiz artışı ABD için pozitif, gelişen ekonomiler için negatif olacak diyebilir miyiz?

Evet.

Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) parasal genişlemeye gitme ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence Draghi kesinlikle parasal genişlemeye girecek çünkü Avrupa'daki durum ABD'dekiyle aynı; çok sert bankacılık düzenlemeleri var. Ne banka parasında ne de piyasadaki para oranında büyüme var. Bu genişlemenin gelişen piyasalar üzerinde olumlu etkisi olur fakat Fed'in genişlemesinde görülen kadar olmaz.

Türkiye'ye dönersek, sizce Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olması ve seçimlerden daha da güçlü bir pozisyonda çıkmasının etkileri neler olur?

Aslında sorunlardan bir tanesi de bu. Erdoğan kendi geleceğine o kadar şartlandı ki artık ekonomi birinci planda değil. Erdoğan şu anda kendisini güçte tutacak şeyleri yapmaya odaklanıyor ve adımlarını ona göre atıyor. Yani şu anda Türkiye'de öncelik ekonomi değil; Erdoğan'ın geleceği.

Fakat yerel seçimlerin ardından Merkez Bankası'na faizleri indirme çağrısı yaptığında biz ekonomiyi canlandırmak istiyor sanıyorduk?

İşte mesele tam olarak da bu. Siyaseten prensip olarak çok zekice bir şey yapmadı. Ekonomik olarak baktığınızda ise bu çağrı yanlış. Türkiye'de Merkez Bankası'nın şu sıralar para politikasını daha da daraltması gerekiyor, genişletmesi değil. Bir başka sorun da Erdoğan'ın kendi gücünü devam ettirmeye odaklanmasından dolayı gerekli ekonomik reformların gerçekleştirilememesi. Çünkü şu anda gerekli zemini sağlamak için anayasada veya parti tüzüğünde düzenlemeler yapılıyor ve zaman buna harcanıyor; ekonomik istikrarın devam etmesi için gerekli reformlara değil.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam AKP'nin ilk iktidara geldiği dönemlerde Erdoğan'a sempati duyuyordunuz. Bu nasıl değişti şimdi?

Evet. Erdoğan'a ilk göreve geldiği zamanlarda çok sempati duyuyordum çünkü o dönemlerde Türkiye'yi yeniden ayaklarının üzerine kaldırmaya, Avrupa Birliği'ne üyeliğe ve ekonomik reformlara odaklanıyordu. O dönem söylenen Avrupa Birliği, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği'ydi… Fakat artık köprünün sonuna geldik. Artık bu söylediklerimin tamamen geçerli olduğundan bahsedemeyiz.

Türkiye'de hükümet artık bir bakıma "tarihi geçmiş."

Nasıl yani?

Yani artık hükümet biraz geriye bakıyor. Bu, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden ayaklandırma arzusu tamamen bir hayal. Öncelikle çevrenize bir bakarak kaç tane arkadaşınız olduğunu görmelisiniz. Sıfır sorun dış politikası kesinlikle işe yaramadı. Sıfır sorun dediniz ama kendinize birçok sorun yarattınız.

Türkiye'nin etrafındaki jeopolitik şartlar nasıl değişti?

Dış politikayla az alakalı ama bu sorunlardan bir tanesi Türkiye'de yaşayan Kürtlerle barış süreci. Türkiye'de Kürtlerle barış sürecinin ilerlediğini düşünmüyorum çünkü hükümet bununla ilgili bir şey yapmıyor. Hatta bence durdu. Barış sürecinin ilerlemesinin ekonomiye etkisi genel anlamda pozitif olur. Bu büyük problemi çözmesi durumunda hükümetin özellikle uluslararası alanda güvenilirliği artacaktır. İnsanlar "evet, aslında Türkiye hükümeti çok büyük bir sorunu çözmeyi başardı" derler.

wsj.com.tr, 25.04.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.