Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Türkiye'nin en iyi olmasını istiyoruz

Türkiye'nin en iyi olmasını istiyoruz
BOYNER Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, "Sosyal ve hukuki standartların idealin altında olması, yabancıların Türkiye'ye olan ilgisini değil Türkiye'deki işlere biçtikleri fiyatı etkiler" dedi.

 

Gerilimi yüksek bir dönemden geçiyoruz. Kimin kime patlayacağının çok da belil olmadığı günler... Bol seçimli, bol tahminli günler... Uzun süredir röportaj vermeyen ve uzunca bir süre de vermeyeceğini söyleyen Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner’e aklımızdaki her şeyi sorduk. O da açıklıkla yanıt verdi.
2013 yılı nasıl geçti? 2014 beklentileriniz nedir?
- 2013’ü çok iyi bitirdik; yüzde 25 büyüme ile. Biz her yıl GSMH’nin büyüme hızının kaç kat üzerinde büyüyebiliriz diye bakarız. Ülkeye ancak böyle fark getirebiliriz. Geçen yılı 3 milyar TL’ye yakın ciro ve 10 binden fazla çalışanla kapattık. 2014’ün ilk 3 ayında, 2013’ün ilk çeyreğine göre yüzde 19 büyüme yaşadık. Like-for-like denen aynı metrekarelerde ise yüzde 10 büyüme var. Bu bir miktar beklentimizin altında gerçekleşti. Ancak yılın ilk 3 ayının çok olağanüstü bir dönem olduğunu dikkate alırsak gayet iyi. 2014’ün ikinci çeyreği için en kötümser beklentimiz yüzde 35 büyüme.
Giyim perakendesi yılı nasıl geçirir?
- Bizimki tüketiciyle iç içe, yüz yüze bir sektör. Otomotiv ve cep telefonundaki gibi bir müdahale olmadığı müddetçe sektörün büyüyeceğini düşünüyoruz. Önümüzde bir seçim daha olmasına rağmen 2014 iyi bir yıl olur.
Ülke ekonomisine bakınca…
- 2013’te Türkiye yüzde 4 büyüdü. Bu yıl için öngörülen de benzer rakamlar veya biraz altı. Tabii ki Türkiye daha fazlasını hak ediyor. Ancak cari açık ve enflasyon gibi parametreler kontrol altına alınmadan büyümenin riskli olduğunu da kabul ediyorum. Asıl büyümelerin 2015’ten sonra geleceğini düşünüyoruz.

Şikâyetimiz
hayellerden ötürü

Çok tartışılan konulardan biri de Türkiye’nin hukuk devleti vasfını yitiriyor olduğu. Ve bunun yabancı yatırımları etkilemesinden söz ediliyor. Sizce?
- Yabancılar bizi gelişmekte olan ülke olarak görüyor. Uzun vadeli yabancı yatırımcılar Türkiye’nin güncel problemlerini zaman içinde çözeceğini düşünüyorlar. Sosyal ve hukuki standartları da gelişmiş ülkelerdeki ölçütlerle değerlendirmiyorlar. İdealin altında olmamız yabancıların Türkiye’ye olan ilgisini değil, Türkiye’deki işlere biçtikleri fiyatı, verdikleri değeri etkiliyor. Daha iyi standartlardaki ülkelere göre aldıklarını daha ucuza, verdikleri krediyi de daha pahalıya vermek istiyorlar. Yoksa Türkiye’ye olan ilgi hiçbir zaman eksilmeyecek. Standartlarımız yükselirse değerimiz artar, kredilerimizin maliyeti düşer. Biz Türkiye’nin her alanda en iyisi olmasını istiyoruz. Şikâyetlerimiz varsa hayallerimizden ötürü... Türkiye’nin hukuk devleti olup olmadığı tartışmasına gelince, evet, ülkenin en yetkili ağızları bile bu alanda sorunlarımız olduğunu ifade ediyorlar ancak unutmayın konuşulan sorunlar devlet-vatandaş arasındaki sorunlar. Oysa ülkemizde vatandaş ile vatandaş arasındaki veyahut şirketler arasındaki anlaşmazlıkların hukuk yoluyla çözümünde problem yok. Açıkcası, bu gerçek ister istemez yabancı yatırımcıların tüketici sektörlerine yatırım yapmayı tercih etmelerini de bir miktar açıklıyor.

Kurumsal ve vicdani
sorumluluk

Seçim sürecinde meydanlarda hedef alındınız…
- Malum mailimin sosyal medyaya düşmesi ile başladı her şey. Gezi eylemleri başladığında, sokakta yüzü olan işletmeler çok hazırlıksız yakalandı. Gece yarılarına hatta sabahlara kadar mağazalarda mahsur kalan çalışanlar, sığınan muhtaç vatandaşlar oldu. Eylemlerin ortasında kalındı… Rahmetli Berkin’in öldüğü gün, Kızılay’daki mağazamızda çalışanlar, çevredeki olaylar yüzünden geç saatlere kadar mahsur kaldı. Cenaze töreninin yapılacağı gün ise olası toplumsal olaylar karşısında kurumsal ve vicdani sorumluluğu yerine getirmek adına, çalışma arkadaşlarımla bir e.mail paylaştım. Ve bu sosyal medyada paylaşılmaya başlandı.
“Bu bir iç yazışmaydı, sızmamalıydı” mı diyorsunuz?
- Öyle olsa bile, böyle bir gerekçenin arkasına sığınmıyorum. Öyle bir realite yaşanıyordu ve ben de çalışma arkadaşlarımı ihtiyaç sahiplerine ayrım yapmadan yardıma hazır olmaları konusunda uyardım. Normal bir refleksti bu. Hem insani açıdan hem kurumsal-yönetim açısından doğru olandı.
Açık olarak boykot çağrısı yapıldı...
- Siyasetin son derece sertleştiği seçim ortamlarında söylenenler bunlar. Söylenen şeyleri söylendiği an ve ortamda değerlendirmek lazım.

Eski ortak mutlu ayrılınca çok sayıda yeni talip çıktı


Yabancı ortaklarınızın hisselerini geri aldınız. YKM’nin tamamını aldınız.
- Bütün perakende şirketlerimizde yüzde 100 veya ona yakın oranda kontrole sahibiz artık. Şimdi müşteriler için değer yaratacak yeni dev sinerjiler kurguluyoruz.
Yeni talip çıktı mı?
- Eski ortakların mutlu ayrılması, bizi yeni ortaklıklar için çok cazip kıldı. Yeni yabancı yatırımcılarla görüşmemek mümkün değil çünkü hem sektör ile hem de işlerimizle yakından ilgililer. Risk ve alt sektörler dağılımı itibariyle benzersiz bir portföye sahibiz. Yatırımcı ilgisine soğuk bakmıyoruz. Yaptığımız şirket ve hisse alımlarını zenginleştirerek değerlendirmemiz lazım.

Mağaza açma politikamız değişti


İnternet kanalı toplam cironuz içinde ne kadarlık bir paya ulaştı?
- Grup cirosunun yüzde 7’si... 2016 sonunda yüzde 15’i geçecek sanırım.
Bunun fiziki mağazalara yansıması olacaktır herhalde…
- Evet, mağaza açma politikamız değişti. Yılda 50-60 mağaza açarken sayı 34’e indi geçen yıl. Artık sadece ‘Olmazsa olmaz’ yerlerde mağaza açıyoruz. ‘Olsa iyi olur’ yaklaşımımız yok. 6.000-12.000 metrekare gibi büyük mağazaların peşindeyiz. Hiçbir yere yarım Beymen, yarım Boyner açmak istemiyoruz. Onun yerine internetle servis vermeyi tercih ediyoruz. Morhipo ile gecede 28 bin paket gönderimi yapabiliyoruz. Yüzde 97’si vaktinde teslim ediliyor. Bu lojistik kabiliyetini son iki yılda kazandık. O pahalı kiralar ödediğimiz mağazalarda alanın yüzde 15’i mağaza içi depodur. Madem artık ciddi teknolojik ve lojistik kabiliyetlerimiz var, o zaman her ürünün ikincisini, üçüncüsünü mağazada depolamak yerine, satışın gerçekleştiği gece sabaha kadar ana depodan mağazaya göndererek mağaza içi depoları neden boşa çıkarmayalım ki? Depolarını yüzde 5’e indirip kalan alanı da mağazalara katmaya kararlıyız. Şaka değil bu, durduk yerde 40 bin metrekare depo alanını satış alanına dönüştürüyoruz. Bu bizim için de AVM sahipleri için de ilave ciro demek. Bunlar sanırım gelecek 10 yıl perakendenin yeni iş yapış trendi ve dinamiği olacak. Öte yandan iyi mağaza bulmak için eskisinden çok daha fazla paralıyoruz kendimizi.

T-Box’ı kutudan çıkarmak büyük hataydı


T-Box’ta hata yaptığınızı kabul ediyor musunuz?
- Ediyorum. Hata yaptık. Lehman krizi ve YKM satın alması esnasında fatura, T-Box’ı rafa kaldırmaya çıktı. Rafa kaldırmak doğru karardı. Eğlenceli, oyuncu, esprili paket içindeki T-Box’ı kutudan çıkarmak, onun sürprizini bozmak ise hataların en büyüğüydü. Normal mağazacılık formatına sokunca markanın ruhuna aykırı bir iş yaptık. Ama T-Box’tan asla vazgeçmedim. Mutlaka geri getireceğim.

Avrupa ’da marka alabiliriz


Türk firmalar yurtdışında marka avına da çıkıyor. Siz hiç düşünmediniz mi böyle bir satınalma?
- Avrupa’da pek çok marka satışta. Şu anda bizim için yatırım değil, yatırımlarımızı hazmetme ve onlara değer katma zamanı. Ama gözümüzün bir ucu ile de bakmıyor değiliz. Biz Türkler, hem oyun kurucuyuz, hem pazarlamacı, hem yatırımcı, hem de çok çalışkanız. İş idare etmeyi biliyoruz. Oysa çevre ülkelere bakarsak Rus ve Arap komşularımızda, zengin ülkelerde daha çok doğrudan finansal yatırımcı reflekslerinin geliştiğini görüyoruz. Bizde ise hepsi var. Avrupa’lı da bize uzak değil. Onlar da markalarını satmak için kültür ve iş yapış biçimi açılarından bizi Çin’lilere tercih ederler. Sektör olarak ilgimizi yoğunlaştırmamız gerekiyor. Çok başarılı şirketler var sektörümüzde.

 

Radikal, 20.04.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.