Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Devlete zor sorular

Devlete zor sorular

Bir yılı geride bırakan Birinci Ergenekon Davası’nda görevli mahkeme çok önemli kararlar aldı. JİTEM’in varlığı ve öldürülen Eşref Bitlis devlete soruldu

Birinci Ergenekon Davası bir yılını doldurdu. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın seyriyle ilgili önemli kararlar verdi. Ergenekon dava dosyasında yer alan JİTEM ile ilgili belgeleri dikkate alan mahkeme, JİTEM’in var olup olmadığının sorulmasını ve Orgeneral Eşref Bitlis’in isithbarat birimlerinden birini lağvedip etmediğinin sorulmasını istedi.
Ümraniye’de 12 Haziran 2007 tarihinde bir gecekonduda 27 adet el bombasının ele geçirilmesiyle başlayan Ergenekon soruşturmasına ilişkin davanın ilk duruşması, 20 Ekim 2008 tarihinde Silivri’de görüldü. Geçen bir yılda iki iddianame daha mahkemeye ulaştı. Bu iki iddianame birleştirilip ‘İkinci Ergenekon Davası’ olarak görülmeye başlandı. Bir yıl içerisinde ilk davada 117, ikinci davada ise 10 duruşma gerçekleştirildi. Birinci davada 83 sanık savunmasını yaptı. Birinci dava ile birleştirilen Danıştay davasının beşi tutuklu sekiz sanığı ise henüz savunmasını yapmadı. İddianamenin okunmaya devam edildiği ikinci davada da sanıkların savunmasına başlanmadı. İki davada 85’i tutuklu toplam 202 sanık yargılanıyor. Ergenekon davasında son tahliyelerle birlikte tutuklu sayısı 27, tutuksuz sayısı ise 67 oldu.

Bitlis istihbarat birimini lağvetti mi
Danıştay dosyasıyla birleştirilen Ergenekon davasının 116. duruşmasında, mahkemenin verdiği önemli kararlardan biri de Ergenekon dava dosyalarında yer alan belgelerin dikkate alınarak, ilgili kurumlardan JİTEM’in var olup olmadığının sorulması oldu. Mahkeme ara kararında, “Asayiş Komutanlığı Karargâh Bölüğü, İstihbarat Değerlendirme Merkezi gibi isimler alıp almadığının ve bu birimlerin başkanlarının isimlerinin sorulmasına, ayrıca sanık Ümit Oğuztan’da ele geçen belgedeki hususların doğru olup olmadığı, şehit Orgeneral Eşref Bitlis’in Jandarma İstihbarat birimlerinden birinin lağvedilip edilmesi yönünde bir talimatının olup olmadığının, bu konuda Eşref Bitlis tarafından bir soruşturma açılıp açılmadığının, varsa akibetinin sorulmasına, yazılacak yazıya dosyada bulunan JİTEM’le ilgili belgelerin eklenmesine’’ ifadelerine yer verdi.

Karargâhevlerinin şeması istendi
Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na yazı yazılarak, MİT’ten mahkemeye gönderilen Karargâhevleri belgesinin aslının nerede olduğu ve akibetinin sorulmasına karar verildi. Danıştay sanığı tetikçi Alparslan Arslan’ın MİT elemanı olup olmadığı ile Ergenekon sanıkları Mehmet Murat Yücel, Feridun Refik Nuhoğlu, Kemal Şahin ve Orhan Tunç’un MİT’te görev yapıp yapmadıklarının da sorulması istendi.
Bunun yanı sıra Danıştay saldırısından önce Danıştay 2. Daire Başkan ve üyelerine tehdit içerikli faksların gittiği iddiasını mercek altına alan mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan olayla ilgili detaylı bilgiler istedi. Ayrıca 19 Mart 2008’de Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya yönelik ölüm tehdidininin yer aldığı mesajla ilgili bir işlem yapılıp yapılmadığı da Emniyet ve Yargıtay Başsavcılığı’na soruldu.

Susurluk Raporu
Mahkeme, eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın gönderdiği Susurluk Raporu ve eklerinin mahkemece incelendikten sonra ‘devlet sırrı’ kapsamında herhangi bir bölüm olmadığının tespiti durumunda raporun sanık ve avukatlarına verilebileceğini belirtti. Öte yandan, mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazılarak sanıklarda ele geçen askerî makamlara ait olduğu anlaşılan belgelerle ilgili herhangi bir soruşturma olup olmadığının sorulmasını istedi.
Öte yandan mahkeme, Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile ilgili olarak İstanbul DGM Başsavcılığı’na yazı yazılarak, Küçük hakkında ilgili mercilerden soruşturma izni istenip istenmediğinin bildirilmesini istedi. Küçük’ün Azeri-Alman Dostluk Derneği üzerinden gönderdiği iddia edilen dekontların aslı istendi.

“Ordu göreve” pankartına inceleme
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne yazı yazılarak, Araştırma Görevlisi Ali Emre Özsoy’un ne zaman üniversitede göreve başladığının sorulmasını isteyen mahkeme, ‘Ordu Göreve’ pankartını astıklarından hakkında soruşturma açılan öğrencilerinin üniversitede aldıkları görevin sorulmasını kararlaştırdı.

TİT Genelkurmay’a soruldu
Mahkeme, varsa Türk İntikam Tugayı (TİT) ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi ve kayıtların İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan istenmesine karar verdi.

Başkan tahliye istedi, üyeler reddetti
Mahkeme, ara kararında, bazı sanıklar hakkındaki tahliye taleplerine ilişkin heyetin görüş ayrılığına da yer verdi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanıklardan Emin Gürses, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Nusret Senem, Hikmet Çiçek, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce ve Selim Akkurt’un tahliye edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi. Ancak diğer üyeler Sedat Sami Haşıloğlu ile Hasan Hüseyin Özese, adı geçen sanıkların tutukluluk hallerinin devam edilmesi gerektiğini belirtti.

Arslan: Yine bomba atarım
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Birinci Ergenekon Davası’nın 117. duruşmasında Danıştay Saldırısı tetikçisi Alparslan Aslan’ın çapraz sorgusuna devam edildi.
Hâkim Hasan Hüseyin Özese’nin sorularını cevaplayan Arslan “Danıştay baskınına kimlerle gittiği’’ sorusuna arabanın içinde Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu’na “Danıştay’a gidelim, basalım’’ dediğini, bu kişilerin de kendisine “tamam’’, Osman Yıldırım’ın “her şeye varım’’ dediğini söyledi. Arslan, Emniyet ifadesinde Osman Yıldırım ile Cumhuriyet baskınını konuştuğu hatırlatılınca ise, “Doğru, gerçek bu. Osman Yıldırım eylemi bana sordu, planda uzlaştık. Başörtüsüne el kalktığında yine bomba atarım’’ diye konuştu.
Danıştay saldırısında hedefinin Mustafa Birden olduğunu anlatan Arslan, “Yalnızca Birden’i öldürüp çıkacaktım. Direkt daireye gittim. Kalabalıktı. Sonra mermileri yağdırdım. Birden olmasaydı, odadan çıkardım’’ dedi.
Arslan, Özese’nin “Danıştay baskınında Glock marka tabanca kullandın. Arabanda bulunan diğer iki tabancayla ne yapacaktın” sorusu üzerine ise şunları söyledi: “Devam edeceğim. Aydın Doğan’a gideceğim. Doğan’a roket. Düzelmezse iki, düzelmezse 10 rokete kadar. Banka sahiplerini yakalayacağım. Ya içinde ya dışında, uzaktan silahlarla. Silahları bulundurmamın anlamı bu. Ahmet Necdet Sezer gibi bir problem var. Bu adamı çok severdim, tapardım. Sonra hac meselesi çıktı ortaya. Bu adamı öldüreceğim yani.’’
Tutuklu sanık Muzaffer Tekin’in bürosuna da emekli askerlerin gidip geldiğini belirten Arslan, “İbrahim Şahin’in büroya gelip gittiği söylendi. Sempatim arttı. Ben İbrahim Şahin’i ve özel harekâtçıları severim’’ dedi.
Arslan, hâkim Özese’nin “Kuvayi Milliye Derneği hakkında ne biliyorsunuz’’ sorusu üzerine de “yaşam çizgisini beğendiği Fikri Karadağ’ı tanıdığını, ancak birkaç sohbetten sonra yaşayamayacağını bildiği için kendisini Hüseyin Görüm ve Hüseyin Nalın’a attığını ve Muzaffer Tekin’le de görüştüğünü’’ anlattı.
Arslan, “Vakit Gazetesi’nin Danıştay 2. dairesi üyelerinin türban kararıyla ilgili hedef gösterildiği gazete küpürünü  Fethullah Gülen in yeğeni Kemalettin Gülen’in gösterdiğini” söyledi.

Taraf, 21.10.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.