Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ergenekon > Samast: Düğüne gitmiyordum, ne bileyim

Samast: Düğüne gitmiyordum, ne bileyim

Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili davanın 11. duruşmasında sanıklara cinayet silahı gösterildi. Ogün Samast, "Düğüne değil, adam öldürmeye gidiyordum. Ne bileyim'' derken, Yasin Hayal, "O silah bu silah'' dedi.

İSTANBUL - Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 5'i tutuklu 20 sanık hakkında açılan davanın 11. duruşması başladı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklardan Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu katıldı.

Görüntülü ve ses kayıtlı yapılan duruşmada, ''Microsoft''tan sanık Erhan Tuncel'in 2006'da yaptığı ''msn'' görüşme içeriklerinin detayı ve tutuklu sanık Yasin Hayal hakkında verilen ''Trabzon'daki McDonalds'ın bombalanması'' davasının karar metni okundu.

Tutuklu sanıklardan Ersin Yolcu'nun mahkemeye daha önce gönderdiği ve ''kendisine mahkemeden sataşmalar olması nedeniyle rahatsızlık duyduğunu'' belirttiği dilekçenin okunduğu duruşmada, İstihbarat Daire Başkanlığından gelen bir yazıda, ''istihbarat elemanı olduğu ve Erhan Tuncel ile görüştüğü iddia edilen Sinan Raşitoğlu adında herhangi bir personelin kurum bünyesinde bulunmadığı''nın belirtildiği ifade edildi.

Dinlenilmesi istenen bazı tanıklara ulaşılamadığı kaydedilen duruşmada, İstanbul Emniyet Müdürlüğünden istenen, ''Ergenekon'' davası sanıklarından Sevgi Erenenol'un, ''Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri''ni anlattığı CD'nin çözüm tutanaklarının mahkemeye geldiği de aktarıldı.

Eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'ün ''mal varlığının'' araştırılmasına yönelik, Maliye Bakanlığından 3 Şubatta ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e gönderilen klasörün, mahkemeye ulaştırıldığı belirtilen duruşmada, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB) talep edilen bazı sanıklarla ilgili GSM ve baz istasyonu sorgulamalarına ilişkin, ''genel araştırmanın mevzuatına uymadığı gerekçesiyle yeniden değerlendirilmesi gerektiği ve mahkemenin ara kararının düzeltmesi istendiği'' belirtildi.

Ankara'dan mahkemeye ulaşan, tanıklardan polis memuru Ahmet Kurt'un, talimatla alınan ifadesinin de okunduğu duruşmada, Kurt'un, ''2006 Eylülde Hatay'dan Trabzon'a atandığını, Hrant Dink'in öldürülmesi olayını görmediğini, Trabzon'a tayin olduğu ilk günlerde yanındaki istihbarattan arkadaşları aracılığıyla genç biriyle tanıştırıldığını, daha sonra bu kişinin isminin Erhan Tuncel olduğunu bazı memurlardan öğrendiğini, bu kişiyle bir kere görüştüğünü, genel güncel olaylardan ve bu kişinin üniversite durumuyla ilgili konuşulduğunu, görevde bulunduğu süre içinde Orhan Pamuk'a saldırı yapılacağına dair ihbarlar geldiğini, bu ihbarları çalıştığı birime bildirdiğini, ancak buna yönelik delile rastlamadığını, gerekli bilgileri verdiğini ve Hrant Dink'in öldürüldüğünü ise televizyon ve gazetelerden öğrendiğini'' aktardığı dile getirildi.

Duruşmada, tanık olmak isteyen Bayram Çağlar isimli bir kişinin de ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz'e tutuklu bulunduğu cezaevinden mektup yazarak, ''Dink cinayetiyle ilgili elinde ses ve görüntü CD'sinin bulunduğunu'' belirttiği, Çağlar'ın, sadece savcı Zekeriya Öz'e ifade vermek, naklinin İstanbul'a yapılması ve gizli tanık olarak dinlenme talebinde bulunduğu da ifade edildi.

TUNCEL’E: YAVRUM BÖYLE YASLANMA
Mahkeme Başkanı Erkan Canak, tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'e, oturuş şeklini beğenmediği için ''Yavrum, bu şekilde yaslanma'' diye uyarıda bulunurken, tanık beyanlarına karşı diyeceklerini sordu.

Erhan Tuncel, tanık beyanlarının kısmen doğru, bazılarının yanlış olduğunu, Ahmet Kurt'un kendisiyle tanıştığını, yanında oturmuşluğunun olduğunu, kendisine ''güvenilmez eleman'' dediklerini, güvenilmez elemanın kendi gerçek ismini deşifre etmeyeceğini ve ''nasılsın, iyi misin'' şeklinde sohbetinin olduğunu anlattı.

Söz alan müdahil avukatlarından Fethiye Çetin'in, ''Ahmet Kurt ile görüşme tarihini'' sorduğu Tuncel, istihbaratla resmi olarak son görüşmesine ''Kürşat'', ''Memduh'' ve ''Ahmet''in katıldığını, tarihi bilemediğini, 2006 Kasım ayının sonu diyebileceğini ve daha sonra ilişkisini kestiklerini belirtti.

''Görüşmede, Ogün Samast'ın adı geçti mi?'' sorusuna, ''Avukatlar derslerine iyi çalışmışlar'' şeklinde yanıt veren Tuncel'e kızan mahkeme Başkanı Canak, ''Tahrik edici cümleler kullanma. Avukatlar görevlerini yapıyorlar. Elbette derslerini çalışacaklar'' diyerek uyarıda bulundu.

Tuncel de ''Ben Başbakanlık Teftiş Kuruluna detaylı bilgi verdim. Tekrar bana sorular soruluyor, açıklama yapmak zorunda kalıyorum '' dedi.

''Ogün Samast ile ilgili bir şey söyledin mi?'' sorusu üzerine Tuncel, söylenmediğini fakat Yasin Hayal'in yeni birini bulduğunun söylendiğini kaydetti.

Müdahil avukatlarından Hakan Karadağ, tanık Ahmet Kurt'un ifadesinde, ''Orhan Pamuk'a saldırı olacağı''na dair bilgileri istihbarat birimlerine ilettiğini söylediğini belirterek, Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından, ''Orhan Pamuk'a saldırı eylemi''ne ilişkin ne tür ihbarlar geldiği ve ne tür çalışmaların yapıldığı, Orhan Pamuk'a yönelik eylem ile Yasin Hayal'in bir irtibatının olup olmadığına dair yapılan çalışmaların gönderilmesini talep etti.

Avukat Bahri Belen de Microsoft'tan mahkemeye gelen yazıda, ''Erhan Tuncel'in görüşme içeriklerinin bildirilmeyeceği'' ve ''bu içeriğin ABD Başkonsolosluğu aracılığıyla FBI ajanlarına sorulması gerektiği''nin ifade edildiğini belirterek, söz konusu içeriklerin mahkemeye sunulması için İstanbul ABD Başkonsolosluğuna yazı yazılmasını talep etti.

Belen ayrıca, TİB'in, mahkemenin istediği bilgileri anlamamış olduğunu düşündüklerini ve gelecek celse mahkemede çalışmasını yaptıkları görüntülü bir sunum yapacaklarını dile getirdi.

'BRİFİNGLER ORGANİZE EYLEM PLANI'
Söz alan avukat Fethiye Çetin de 187 sayfalık bir rapor yayınlayan TBMM İnsan Hakları Komisyonunun, dönemin Trabzon İstihbar Şube Müdürü Ramazan Akyürek'i de dinlediği ve ifadelerinin, raporun 61-62'inci sayfalarında yer aldığını anlatarak, Akyürek'in bu ifadelerde, ''8 Mayıs 2006'da Trabzon'dan ayrılarak, 9 Mayıs 2006'da Ankara'da İstihbarat Daire Başkanı olarak göreve başladığını, Hrant Dink'in milli hassasiyetler nedeniyle öldürüldüğünü, zaten kendisine de bu konuda istihbarat birimlerinden bilgi geldiğini'' söylediğini dile getirdi.

Bütün aşamalarda Hrant Dink cinayetinin, görevlilerce gizlendiğini ileri süren Çetin, mahkemeye ''Ergenekon'' davası sanıklarından Sevgi Erenerol'un 4 Ekim 2006'da Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezinde verdiği brifing görüntüsünün çözümünün geldiğini, ancak Kasım 2006'daki Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki brifinginin görüntülü çözümlerinin gelmediğini belirterek, mahkemenin 2 CD'yi birlikte ele alması gerektiğini söyledi.

Söz konusu brifinglerin içeriğinin incelenmesi durumunda ''misyonerlik faaliyetleri'' başlığında, misyonerlere, Hristiyan, Musevi, Kürt ve Alevilerin hedef alındığının görüleceğini iddia eden Çetin, ''Ergenekon'' soruşturmasını yürütene savcılarca yazılan iddianamede, ''Erenerol'un verdiği ifadelere göre, Türk Ortadoks Patrikhanesi hariç tüm dini misyonlara aşırı düşmanlıklarının olduğunun tespit edildiğinin'' ifade edildiğini söyledi.

Erenerol'un brifinglerinde özellikle, Ermeni meselesi üzerinde durulduğuna dikkat çeken Çetin, yine ''Ergenekon'' davası sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu'ndan elde edilen belgelerde, azınlıklarla ilgili ''Ermeni Sorunu'' başlıklı ve Karadeniz bölgesine ilişkin faaliyet psikolojik harekat CD'lerinin bulunduğunu ileri sürdü.

Çetin, ele geçirilen belgelere göre, dini kurumları hedef alan psikolojik hareketin olduğunun kuvvetle muhtemel ve bu hareketlerin son derece organize olduğunu savunarak, çeşitli din adamlarına yönelik saldırılar, Hrant Dink cinayeti, Malatya'daki cinayetler, Hrant Dink'in yargılandığı davada tek tip dilekçelerin sunulması ve mahkemede linç edilmeye çalışılmasının birlikte düşünülmesi durumunda, bütün bu eylemlerin psikolojik hareketi kapsayan organize bir eylem planına işaret ettiğini iddia etti.

Müdahil avukatlarından Hakan Karadağ da İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve TİB'in mahkemenin başından beri ısrarla istemelerine rağmen, inatla mahkeme yazılarına cevap vermediklerini belirterek, mahkemenin ihtarda bulunduğu TİB'in özellikle mahkemeye intikal eden cevaplarında yanıltıcı bilgiler bulunduğunu ileri sürdü.

''Yazı yazıp göndermek cevap vermek değildir'' diyen avukat Karadağ, TİB görevlileri hakkında daha önceki ihtarlar da hatırlatılarak, suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

SAMAST: NE BİLEYİM DÜĞÜNE GİTMİYORDUM...
Duruşmaya öğlen verilen aranın ardından yeniden başlarken, bundan önceki oturumda müdahil avukatların talebi doğrultusunda, olayda kullanılan tabanca Adil Emanetten mahkemeye getirildi. Duruşmada tabanca, tek tek sanıklara gösterilerek, bu olayda kullanıp kullanmadıkları soruldu. Tutuklu sanıklardan Ogün Samast, kendisine tabanca gösterilince, ''Düğüne değil, adam öldürmeye gidiyordum. Ne bileyim'' dedi.

Sanık Yasin Hayal ise tabanca için ''Yüzde yüz onaylıyorum. O silah bu silah'' ifadesini kullandı.

YURTDIŞINDAN KONUKLAR
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink ve ailesinin yanı sıra, DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, AK Parti Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, AB-Türkiye Parlemento Komisyonu Eş Başkanı Helen Fleutre, AP Yeşiller Grubu Danışmanı Ali Yurttagül, Brüksel ve Paris Barosu başkanlıklarını temsilen avukatlar Vincent Niore ve Alexandre Couyoumdjian da duruşmayı izlemek üzere Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne geldi.

Norveç PEN Yazarlar Birliğini temsilen 2 gözlemcinin de katıldığı duruşma nedeniyle, Adliye ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı.

'HRANT İÇİN ADALET İÇİN'
Bu arada, Beşiktaş Barbaros Meydanı'nda toplanan bir grup tarafından, Hrant Dink cinayeti protesto edildi.

''Hrant için, adalet için'' pankartı açıp, dövizler taşıyarak çeşitli sloganlar atan grup adına tiyatro sanatçısı Mahir Günşiray tarafından yapılan açıklamada, Türkiye'nin akla hayale gelmeyecek değişimler geçirmesine rağmen, Hrant Dink cinayetinin ve ardından yaşanan adalet skandalının unutulmasının istendiği öne sürüldü.

Açıklamada, ''Bugün adalet yolunda çok daha büyük adımlar atmış olabilirdik. Bu katiller sürüsünü kimlerin eyleme sürdüğü, kimlerin koruduğu, kolladığı, cinayete bir şekilde karışan ve sonrasında sorumluların gizlenmesine, korunmasına katılan devlet görevlilerinin hangi güdülerle hareket ettiği, hepsi ortaya çıkmış olabilirdi'' ifadeleri kullanıldı.

ntvmsnbc.com, 12.10.09


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.