Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Bir yılda 168 milyar dolar borç ödeyeceğiz

Bir yılda 168 milyar dolar borç ödeyeceğiz

Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu, kasım ayında 129,4 milyar dolar oldu. Uzun vadeli borçlardan vadesi gelenler de eklenince bu yıl ödenmesi gereken borç tutarı 168 milyar dolara ulaştı. İktisat profesörü Taner Berksoy, kamunun borçları çevirmede zorlanmayacağını, ancak özel sektörde sıkıntı yaşanabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin 1 yıldan az sürede ödemesi gereken kısa vadeli borç stoku 129,4 milyar dolara ulaştı. Kasımda bir önceki aya göre 4 milyar dolar artan tutar, 2012 sonuna göre 29 milyar dolar artış kaydetti. Diğer taraftan uzun vadeli borçlardan bir yıl içinde ödenmesi gereken miktar da eklenince rakam 168 milyar dolara çıkıyor. Kısa vadeli borç stoku olarak bu rakamın tarihin en yüksek seviyesine geldiğini anlatan ekonomist Uğur Gürses, rezerv-opsiyon katsayısı (ROK) mekanizması yüzünden son 1,5 yıldır böyle bir eğilimin olduğuna dikkat çekiyor. Bu mekanizma şu şekilde işliyor: Merkez Bankası, bankalara munzam karşılıkların yüzde 60’ına kadar kısmını Türk Lirası olarak değil de döviz ya da altın cinsinden yatırılması opsiyonunu sunuyor. Gürses bu noktada, “Hal böyle olunca bankalar, yüzde 7-8 faizle para toplayarak zorunlu karşılık yatırmak yerine yüzde 1 gibi bir rakamdan yurtdışı borçlanma yolunu tercih ediyor. Bu da kısa vadeli borç stokunu artırıyor. Mevcut durumda rezerv-opsiyon katsayısı, dış borçlanmayı teşvik ediyor.” değerlendirmesini yapıyor.

 

Kasım ayındaki 4 milyar dolarlık borç artışının 3,1 milyar doları bankalardan kaynaklanıyor. Bankaların kredilerinde 2,6 milyar dolar artış gerçekleşirken, banka dışı sektörlerin kısa vadeli dış borcu 0,9 milyar dolar yükseldi. Akbank’ın ekonomik araştırmalar bölümü, kısa vadeli dış borcun Merkez Bankası rezervlerine oranının yüzde 129 olduğuna dikkat çekiyor. Tabii Türk bankalarının yurtdışı şube ve iştiraklerindeki mevduat ile bankaların yurtdışı şubeleri yoluyla kullandırdığı kredi rakamlarının düşülmesi gerekiyor. Bu işlem sonunda ise borç rakamının rezervlere oranının yüzde 106 gibi daha makul seviyeye indiğini görüyoruz.

Diğer taraftan, büyüyen ekonomilerde borçlanma şart. Özellikle kendi tasarruf miktarı yatırımlarına yetmeyen Türkiye gibi ülkeler için cari açık kaçınılmaz. Cari açık arttıkça da risk oranı yükseliyor. Merkez Bankası’nın bir yerde dayanak vermesi gerektiğini savunan ekonomist Güldem Atabay, “Başbakan Tayyip Erdoğan muhtemelen enflasyona etkisi ya da siyasi gerekçelerden dolayı Merkez Bankası’nın faiz artırmasını istemiyor. Ancak Merkez Bankası kur satma ile tek silahı kullanarak kur artışını engelleyemez.” diyor. Son 1 yıl içerisinde tüm gelişmekte olan ülkelerin yerel para birimleri değer kaybetti. Amerikan Merkez Bankası (FED), 22 Mayıs’ta tahvil alımını azaltacağını açıklamış, 16 Aralık’ta ise bu azaltımın aylık 10 milyar dolar olacağını duyurmuştu. Her açıklamanın ardından gelişmekte olan piyasalar buna olumsuz cevap verdi. İlk karardan önce 1,85’ler seviyesinde olan dolar/ TL kuru, ikinci açıklamadan sonra 2,20’lerin üzerine çıktı. Nitekim dün sabah saatlerinde Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin “Merkez Bankası’nın yarınki toplantısında, nasıl ki kurun bu şekilde hareketlenmesinin ekonomi için herhangi bir tehlikesini, riskini görmüyorsam; Merkez Bankamızın da faizle ilgili bir artırıma gitmemesi gerektiğini düşünüyorum.” demesiyle dolar 2,23’ten 2,24’e yükseldi. Faiz artırımının bir çözüm olmadığını düşünen Güldem Atabay, “Kısa vade için faizde oynama gerekiyor. En azından faiz bandı faraza yüzde 11-12 gibi bir orana yükseltilirse piyasalara ‘dikkatli olun’ mesajı verilmiş olur.” şeklinde konuşuyor. Atabay, özel sektörün borçluluğunun geldiği yerde, kur farkından oluşacak zararın faizden gelecek yükten fazla olacağına işaret ediyor. Rezerv-opsiyon katsayısının dış borçlanmayı etkilese bile esas etkinin özel sektörün büyümek için borçlanma ihtiyacı olduğunu ifade eden ekonomist Atabay, bu şirketlerin bir sonraki aşamada özkaynaklarından yiyeceğini, bunlara bir şey olması durumunda da işsizlik sorununun artacağını kaydediyor.

KUR ARTIŞI, KRİZ GETİRMEZ

Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Taner Berksoy, kurların yükselmesinin kamu kurumlarını önemli bir sıkıntıyla karşı karşıya getirmeyeceğini söyledi. Samanyolu Haber Televizyonu’nda konuşan Berksoy, kamunun kısa vadeli yüksek döviz borç stoku olmadığını, bu yüzden borçların çevrilmesinde zorlanılmayacağını kaydetti. Özel sektörde çeşitli sorunlar yaşanabileceğini anlatan Taner Berksoy, ekonomideki son durumun büyüme hızının düşmesi ve istihdam artışında yavaşlama meydana getirebileceğini, ancak ekonominin kriz yaşayacak kadar bir sıkıntıda olmadığını dile getirdi.

Zaman, 21.01.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.