Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Bahçeli: Başbakan zorlaya zorlaya 61'e tutundu

Bahçeli: Başbakan zorlaya zorlaya 61'e tutundu

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Trabzon'da yaptığı 61 hesabını mizahi bir dille eleştirdi. Bahçeli, ''40 hesabımızla alay eden Başbakan, meğerse bunu da taklide karar vermiş; Trabzon'un fetih yılından plakasına, hükümet sayısından yaşına kadar zorlaya zorlaya 61'e tutunmuştur. Başbakan'ı bu matematik dehasından dolayı tebrik ediyorum. Bundan sonra herhalde dur durak bilmeyecek elinde abaküsle yana yakıla dolaşacaktır'' dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın hafta sonu Trabzon'un plaka numarası olan '61' sayısını kullanarak yaptığı konuşma akıllara MHP Lideri Bahçeli'nin "40. yıl hesabı"nı getirmişti.

Bahçeli, buna cevap olarak, ''40 hesabımızla alay eden Başbakan, meğerse bunu da taklide karar vermiş; Trabzon'un fetih yılından plakasına, hükümet sayısından yaşına kadar zorlaya zorlaya 61'e tutunmuştur. Başbakan'ı bu matematik dehasından dolayı tebrik ediyorum. Bundan sonra herhalde dur durak bilmeyecek elinde abaküsle yana yakıla dolaşacaktır'' dedi.

 

MHP Lideri Bahçeli, "Dik durduğunu ama dikleşmeyi sevmediğini söyleyen Başbakan Erdoğan'ın Mursi hayranlığı, Rabia işaretiyle avunması ve oturduğu yerden Mısır'ın içişlerine karışma teşebbüsü, ülkemize ilave külfetler getirmiştir" diye konuştu. Bahçeli, ''Bugüne kadar dört yaparak neyi elde etmiştir? Hangi yaraya merhem olmuş, hangi saldırıyı önlemiş, hangi soruna çare üretmiştir?'' diye sordu.

Bahçeli'nin hedefinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da vardı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın yeni anayasa çalışmaları konusunda, ''Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum" sözlerine sert tepki gösteren MHP Lideri Bahçeli, "Damat kimdir, gelin kimdir? Evlenme vaadiyle kandırılan kimlerdir?'' ifadesini kullandı.

MHP Lideri'nin konuşmasından satır başları şöyle:

MISIR'LA DİPLOMATİK KRİZ
''Dik durduğunu, ama dikleşmeyi sevmediğini söyleyen Başbakan Erdoğan'ın Mursi hayranlığı, Rabia işaretiyle avunması ve oturduğu yerden Mısır'ın içişlerine karışma teşebbüsü ülkemize ilave
külfetler getirmiştir. Biliyoruz ki 3 Temmuz'da Mısır'da yaşanan açık bir darbedir ve bu demokrasiyi hiçe sayan müdahaleye olumlu bakmak, masum görmek düşünülemeyecektir.

'SABAH AKŞAM DÖRT YAPARAK ZEVKTEN DÖRT KÖŞE OLMAKTADIR'
Doğal ve doğru olacağı üzere, darbeye karşı çıkmak, darbeyi tenkit etmek ve demokrasiyi savunmak ahlaken ve insanlık değerleri açısından vazgeçilmez ise de Mısır'ın siyasi aktörleri arasında taraf tutmak mantıksızlık ve akılsızlıktır. Başbakan Erdoğan bu hassas dengeyi gözetememiştir ve ölçüyü her konuda olduğu gibi burada da kaçırmıştır. Zannedersiniz ki Başbakan Mursi'nin mirasçısı, yediemini, kayyumu ve emanetçisidir. Yine zannedersiniz ki Başbakan sabah akşam dört yaparak zevkten dört köşe olmaktadır.

'DÖRT YAPARAK HANGİ SORUNA ÇARE ÜRETMİŞTİR?'
Sormak isterim ki Başbakan bugüne kadar dört yaparak neyi elde etmiştir? Hangi yaraya merhem olmuş, hangi saldırıyı önlemiş, hangi soruna çare üretmiştir? Sembollerle Mısır'ın iç meselesini Türkiye'ye taşıyan ve sürekli gündemde tutan Başbakan ülkemizin çıkarlarını ve bölgesel gücünü fütursuzca tartışmaya açmaktadır. Buna da hiçbir hükümetin, hiçbir siyasinin hakkı olmayacaktır. Mısır halkının yararını düşündüğünü, yanında olduğunu ve Adeviyye Meydanı'nda olanları desteklediğini her fırsatta tekrarlayan Başbakan, kurusıkı atmayı bırakmalı ve asıl Türk milletinin yanında duracak feraseti göstermelidir. Sahip olduğu siyasi sorumluluğun gereği de budur.

Uzaktan uzağa korkuluk taşlamak, geriden geriye mangalda kül bırakmamak, dahası Mısır'ın içişlerine yön vermeye çalışmak hiç kimseye bir fayda sağlayamayacak, aksine yapanı sorgulatacaktır. Başbakan Erdoğan kendi çalıp kendi oynayan traji-komik kişilikten bir an önce ve aklı varsa arınmalıdır. Mursi'den önce Mehmet'i, Esma'dan önce Fatma'yı, Kahire'den önce Ankara'yı, Adeviyye'nin dördünden önce Türk milletinin bir ve tekliğini hedeflemelidir. Bu aşamada son olarak diyeceğim odur ki Mısır'ı demokrasiye davet etmek kadar, iki ülke arasındaki tarihten gelen stratejik ilişkilerin devamlılığını sağlamak çok önemlidir. Türkiye tüm komşularıyla küsemez ve küsmemelidir. Türkiye bölgesel planda kamplaşmanın ağırlık merkezi olamaz, olmamalıdır.

'TÜRKMENLERE CİĞERİ YANMIŞ MIDIR?'
Türkmen kentlerinin nüfus yapısıyla oynayan, tapu dairelerini yakan, Türkmen kimliğini silmeye çalışan gafil ve soytarıyla sözde Türkiye'nin birlik ve beraberliği konuşulmaktadır. Savaş boyası sürünmüş canavarla barış müzakeresi yapılmakta, çözüm süreci paylaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan ömrü hayatında Türkmenlere ciğeri yanmış mıdır?

Mısır'daki iç kargaşada ölenlerin, Suriye'de hayatını yitirenlerin yarısı, değilse bile çeyreği kadar kendisine mesele yapmış mıdır? Anlaşılıyor ki, Türkmenlerin suçu İhvan'ın mensubu olmamak, Mursi'nin yanında yer almamaktadır. Başbakan'ın kardeşim, dostum diyerek bağrına bastığı iblis, Türkmenlerden intikam almakta, Türkmenlerin kanını içmektedir. Gelin görün ki, Başbakan bu işten rahatsız olmadığı gibi, aklına bile getirmemektedir. Türk milletine bu kadar yabancı kalan, Türklüğe bu denli şaşı bakan birisinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı olması hepimiz için ibretlik ve şok edicidir.

'PKK-PYD ORTAKLIĞI TÜRKMENLERE KAN KUSTURMAKTADIR'
PKK'nın ikizi PYD, Afrin, Kobani ve Cizir'de kantonlar oluşturup özerkliğini ilan ederken; Türkmenler can derdine düşmüştür. Başbakan'ın her türlü desteği sağlayıp Esad rejimine saldırttığı selefi gruplar ve aynı zamanda PKK-PYD ortaklığı Türkmenlere kan kusturmaktadır. Suriye Türkmenleri kendilerini savunacak imkânlardan mahrumdur.

El Kaide şeytanlığı Türkmenlerin namusuna ve canına kast etmektedir. İki arada kalan Türkmenler perişan ve çaresiz durumdadır. Bir yanda zalim Esad yönetimi, diğer yanda çok aktörlü muhalif şiddeti Türkmenleri köşeye sıkıştırmıştır. Başbakan ve hükümeti resmen, göz göre göre Türkmenleri ateşe atmış, ölüm makinelerinin insafına terk etmiştir. Bu olacak, sıradan görülecek ve insani olarak kabul edilecek bir şey değildir.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Anayasa hazırlığı süreci AKP'nin ipe un sermesiyle farklı ve sorunlu bir kulvara girmiştir. TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun yeni anayasa yapamayacağını gerekçe göstererek üstlendiği Komisyon Başkanlığı görevinden fiilen ayrılmıştır.

Sayın Çiçek'in 22 Kasım 2013 tarihinde Komisyona üye veren partilerin grup başkanlıklarına gönderdiği mektupta açık bir istifa iradesi yoksa da, yürüttüğü görevinin sağlayacağı bir faydanın olmayacağını belirtmesi niyetini bariz olarak tercüme etmeye yetmiştir. Bu kararın Başbakan ve partisinin bilgi ve onayından habersiz olması düşünülemeyecektir.

Sayın Çiçek'in Komisyon Başkanı sıfatıyla Yeni Anayasa hazırlığına olan itimat ve ümidinin bitişi, bir yönüyle AKP'nin görüşüdür. Aslında AKP, uzlaşma masasını dağıtmak için her fırsatı kullanmakta, Başkanlık Sistemiyle ilgili ısrarı süreci tıkamakta ve bu çerçevede Sayın Meclis Başkanı da kurban edilmektedir.

AKP cenahından yapılan açıklamalar, Komisyon'daki üyelerden hiçbirinin yeni anayasa yapılabileceğine inanmadıkları yönündedir. Elbette partimizi temsil eden üyeler adına da yapılan bu değerlendirmeyi talihsiz ve mesnetsiz olarak gördüğümüzü ifade etmeliyim. Komisyonun diğer üyelerini bilemem, ama MHP'li üyeler son güne ve son ana kadar yeni anayasanın yazılacağına canı gönülden inanmaktadır.

'MHP MASADAN KALKAN TARAF OLMAYACAK'
Burada asıl samimiyetsizlik, asıl inançsızlık ve asıl heyecansızlık AKP'dedir. AKP'li parti yöneticilerinin bizim adımıza konuşma ve hüküm verme mezuniyetleri hiçbir zaman olamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi masadan kalkan taraf olmayacak ve yeni anayasa hazırlığına yönelik umudunu kaybetmeyecektir. Sayın Cemil Çiçek olmasa da Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını sürdürebilecektir.

Bugüne değin, Başbakan Erdoğan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çökmesi için her yola başvurmuştur. Çalışmasını sabote etmiş, vade biçmiş, uzlaşılan maddelerin parçalı şekilde Meclis Genel Kurulu'na getirilmesi için baskı yapmıştır. Yeni Anayasa sürecindeki en ciddi bariyer gerçekte Başbakan'dan başkası olmamıştır. Zira elinin altında, PKK-BDP ve İmralı canisi müşterekliğiyle hazırlanmış, Oslo'da son rötuşları yapılmış bir anayasanın hazırda bekletildiği anlaşılmaktadır. Bunun için uzlaşma kanallarını bizatihi dinamitleyip 'ne yapalım, biz istedik, fakat onlar engel oldu' mazeretiyle kendi planını devreye koymak için Komisyonun tekerine çomak sokmaktan geri durmamıştır.

'HİÇBİR PARTİ ÇEKİLMEMİŞTİR, AKP BAHANE ARIYOR'
Hiçbir parti çekilmemiştir. AKP komisyondan ayrılmak için bahane aramaktadır. AKP tamam mı devam mı konusunda karar vermelidir. Sayın Cemil Çiçek 25 ayda uzlaşmaya kimin engel olduğunu açıklamalıdır.

HAŞİM KILIÇ'IN ELEŞTİRİLERİ
Evvela bir yüksek mahkeme başkanının bu denli siyasi yorum yapması ve gündemde kalma merakı anlaşılır gibi değildir. Dünyanın hiçbir ülkesinde de böyle bir örneğe rastlanamayacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin Sayın Başkanı şu ifadeleri bir çırpıda söylemiştir: 'Ben kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum. Nikah masasına oturulmadı. Tabii bunun faturasını bu siyasi partilerimiz çekecektir.'

'GELİN KİMDİR, DAMAT KİMDİR?'
Sayın Mahkeme Başkanı neyi anlatmaya ve neyi ima etmeye çalışmaktadır? Damat kimdir, gelin kimdir? Evlenme vaadiyle kandırılan kimlerdir? Sayın Başkan, hangi çevrelerin nam ve hesabına konuşmaktadır? Yoksa kendisi AKP'ye el altından yaptığı servisin, verdiği desteğin amacına ulaşamadığından mı yakınmaktadır?

Siyasi partilerin milletimiz nezdinde neyle karşılaşıp karşılaşmayacaklarını bu Sayın Başkan nereden bilmektedir? Hiç şüphesiz Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın görevi yürürlükteki Anayasa'ya göre vazifesini ifa etmek ve taşıdığı sorumluluğun gereğini yerine getirmektir. Kaldı ki Yüksek Mahkemeyi siyasi polemiklerin içine çekmeye, sanki bir partinin mensubuymuş gibi değerlendirmelerde bulunmaya hiç hakkı yoktur.

BAŞBAKAN'IN 61 HESABI
Başbakan'a tavsiyemiz, Mustafa Kemal'i iyi anlaması, ilk Meclis'in temsil ettiği zihniyeti lekelememesi, hele hele merhum Başbuğumuz Türkeş Bey'i ağzına alırken edepli olmasıdır. Bize büyük devlet olma konusunda ahkâm kesecek, korkular üzerinden ders verecek en son insan bile Recep Tayyip Erdoğan değildir ve olmayacaktır.

Konuşmama son vermeden önce Başbakan'ın Trabzon'da yaptığı 61 hesabına da kısaca değinmek istiyorum. Değişik zamanlarda bizim 40 hesabımızla alay eden Başbakan, meğerse bunu da taklide karar vermiş; Trabzon'un fetih yılından plakasına, hükümet sayısından yaşına kadar zorlaya zorlaya 61'e tutunmuştur. Başbakan'ı bu matematik dehasından dolayı tebrik ediyor, kendisinden daha fazlasını bekliyorum.

30 Mart'ta Trabzon'dan 61 uman Başbakan, mesela Adana'dan, Adıyaman'dan ve Afyonkarahisar'dan acaba ne beklemektedir? Oraların plakaları nedir acaba? Bizim 40 hesabımızı 61 rekoruyla kıran Başbakan Erdoğan herhalde bundan sonra dur durak bilmeyecek, toplama ve çarpmadan ziyade bölme ve çıkarmalarla girdiği karanlık yolda ve elinde abaküsle yana yakıla dolaşacaktır.''

BAŞBAKAN ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?
Başbakan Erdoğan hafta sonu Trabzon'daki konuşmasında zaman zaman esprili bir dil kullanmış Trabzon'un plaka numarası olan 61 rakamına şu sözlerle vurgu yapmıştı:

''Biz birbirimize o kadar yakınız ki biz toprağımızla biriz. Biz suyumuzla biriz. Bir bayrağımızla biriz. Bizim ezanımız bir, kıblemiz bir, her şeyden önce gönüllerimiz bir. Allah birliğimizi daim etsin. Biz Trabzon ile biriz.

Aramızda bir şifre var. 61. Trabzon ne zaman fethedildi? 14(61).Trabzon'un plakası kaç? 61. Bu kardeşiniz kaçıncı hükümetin Başbakan'ı. 61. 26 Şubat'ta bu kardeşiniz inşallah 60'ı tamamlıyor 61'den gün alıyor. Şimdi sizden başka bir 61 bekliyoruz. 30 Mart'ta Trabzon'dan yüzde 61 bekliyoruz. 41 kere maşallah. 61 kere maşallah.''

 

ntvmsnbc.com, 26.11.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.