Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Keşke Avrupa Birliği üyeliğiyle çözebilsek

Keşke Avrupa Birliği üyeliğiyle çözebilsek

“Biz AB’nin bulacağı çözümle TTIP anlaşmasında olmayı arzu ediyoruz. Keşke TTIP anlaşması yürürlüğe girene kadar AB’ye girsek de bu iş hallolsa” diyen Yılmaz, Amerika ile yapılacak bir anlaşmanın da sıkıntıları gidereceğini kaydetti

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) geçen hafta 50 kişilik bir heyetle Washington’daydı... Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’in yanı sıra Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile de biraraya gelen heyet her toplantıda bıkmadan usanmadan aynı mesajı verdi: Türkiye’nin, ABD ve AB arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasının dışında kalması kabul edilemez... TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’la Washington’dan ayrılmadan önce bir araya geldik. Hem TTIP’i neden bu kadar önemsediklerini konuştuk hem de temaslarda edindiği izlenimleri sorduk.

Türkiye’nin bir şekilde TTIP’e dahil olmasının Washington’da geçtiğimiz aylara göre daha fazla önemsendiğini hissettiniz mi?

Anlaşılan o ki herkes bu konuyu daha fazla değerlendirme fırsatı bulmuş. Gümrük Birliği anlaşmasıyla Avrupa Birliği ekonomisine 17 yıldır entegre olmuş bir Türkiye’nin TTIP’in dışında bırakılarak haksızlığa uğradığı tezimiz artık daha rahat anlaşılıyor. Geçen yıl bu kadar anlaşılmamıştı.

TÜSİAD’ın bu konudaki çözüm önerisi nedir?

Biz AB tarafından bulunacak bir çözümle TTIP anlaşmasının içerisinde olmayı çok arzu ediyoruz. Keşke TTIP anlaşması yürürlüğe girene kadar AB’ye girsek de bu iş hallolsa. Ancak bu olmasa bile, ABD’nin Türkiye ile yapacağı bir serbest ticaret anlaşması bu alandaki sıkıntılarımızı giderebilir. TTIP anlaşması metnine “İlgili ülkelerle Gümrük Birliği anlaşması içinde olan ülkelerin müzakerelere başından itibaren gözlemci olarak katılmasına izin verilir, sonuçlandığında bu anlaşmaya dahil olabilirler” maddesi de eklebilir. Masada söz sahibi olmasak bile katılıp katılmamaya kendimiz karar verme hakkına sahip oluruz.

Ekonomik açıdan Türkiye’nin bu anlaşmanın bir parçası olması neden bu kadar önemli?

Dünya jeo-statejik derinliği olan bir yeniden yapılandırmadan geçiyor. Bizim Batı dünyasının bir parçası olarak bunun dışında kalmamız, izole olmamız kabul edilemez. Ekonomik açıdan, bu anlaşmayla ticaretin kanalları ve standartları yeniden tanımlanacak. Ama Batı daha rahat ticaret yapmak için kendi standartlarını yeniden yapılandırırken biz bunun dışında kalırsak onlarla nasıl ticaret yapacağız?

TTIP KOBİ’ler için de aynı önemde mi olacak?

Herkes için aynı önemde. Çok büyük bir pazar kuruluyor ve biz bunun dışında küçük bir pazarda kalıyoruz. Bu kabul edilebilir değil. Dükkan çarşının içinde olursa bereketli olur, dışarıda kalırsanız orada ticaret azalır...

Kaybedecek kimse yok mu?

İşin iyi yapmayan, rekabette kendine yer bulabilecek şekilde işindeki becerilerini geliştiremeyenler tabi ki bundan zarar görürler. Ama rekabetin herkesi kendini geliştirecek bir sürece sokacağını, herkesi hareketlendireceğini düşünüyorum.

‘Hükümetin tasarruf önlemleri yerinde...’

Bütçenin ilk halinde tasarrufa vurgu yapıldığını gördük. Bu bağlamda 2014’le ilgili öngörüleriniz nelerdir?

Türk ekonomisi önümüzdeki yıl bu seneki büyüme performansını sürdürecek diye düşüyorum. Türkiye bu büyümeyi yine yüzde 5-6’larda bir cari açığı taşıyarak devam ettirebilir. Ama önemli olan iç tasarrufları artırmak. Hükümetin son aldığı önlemler bu konuda önemli. Dünyadaki finansal kaynak bolluğunun sona ermeye başladığı bir dönemde Türkiye de kendi iç tasarruflarını artıracak önlemleri devreye sokarak iyi bir adım attı.

‘Ayrılığı bırakıp işimize bakalım’

TÜSİAD’ın resepsiyonunda, Mustafa Koç’a plaketini Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın takdim etmesi Koç grubu ve hükümet arasında “buzların eridiği” şeklinde yorumlandı. Ne dersiniz?

Sayın Ali Babacan çok büyük nezaket göstererek resepsiyona geldi. Bizim burada “TÜSİAD US” isimli bir vakfımız var. Bu vakfın yönetim kurulu başkanı Sayın Mustafa Koç’a bir plaket vermeyi planlamıştık. Resepsiyonda protokolün en üstünde Sayın Babacan olduğu için ondan rica ettim. Yani o anda resepsiyonda olan bir şey...

Türkiye’nin en büyük gruplarından birinin hükümetle gerginlik yaşaması ya da böyle bir algı olması sizi huzursuz ediyor mu?

Algının böyle olması bile zarar veriyor. Şuyuu vukuundan beterdir diye bir söz vardır ya... Ama tabii bütün bunların Türkiye’de ihtiyacımız olan uzlaşma, reformcu ve yapıcı ortamın sağlanmasıyla ortadan kalkacağını düşüyorum. Bu algıları değiştirecek bir ortama ihtiyaç var. Sıkıntıları, ayrılıkları unutmamız lazım. İşimize bakmamız lazım! Böyle bizi aşağıya doğru çekecek gerginliğe, kutuplaşmaya sebep olan konularla değil nasıl hep birlikte ülkemizi daha ileriye götürürüz, bununla uğraşmamız lazım. Bunu yapmayı da biliyoruz, beceriyoruz. Türkiye’nin 2000’li yılların başından beri sağladığı gelişmeyi başkası yapmadı ki, hep birlikte yaptık.
Bu havaya, bu algıya ihtiyaç var. Buralarda da bu beklentiyi hissediyorsunuz. “Çok iyi gidiyordunuz, ne oldu” diyorlar. Türkiye’den herkes ekonomisini ve demokrasisini geliştiren reformcu çizgisinde hızla yoluna devam etmesini bekliyor. Dünyanın böyle bir Türkiye’ye ihtiyacı var.

 

Milliyet, 14.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.