Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Bahçeli: Andımız slogan değil yemin

Bahçeli: Andımız slogan değil yemin
MHP Lideri Bahçeli, ilkokullarda öğrenci andının kaldırılmasına tepki göstererek, ''Andımız slogan değil, yemindir'' dedi. Bahçeli, Meclis'te oylanacak Irak tezkeresine de destek vereceklerini söyledi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.

MHP Lideri, Irak tezkeresine destek vermeyi düşündüklerini söyledi.

Demokratikleşme paketinde yer alan öğrenci andının kaldırılmasına tepki gösteren Devlet Bahçeli, ''Andımız slogan değil. Adı üstünde yemindir'' ifadesini kulllandı.

Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:

'ANDIMIZ SLOGAN DEĞİL, YEMİN'
''Başbakan Erdoğan Türklüğe savaş açmıştır. Türk milletinin gönlü öyle geniştir ki seni bile zirveye taşımıştır. Sen ki mahalle aralarında top oynarken Türk milleti seni siyasetin tepelerine çıkartmıştır. Sen Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürmüşsündür. Adana'da milliyetçilikle ilgili yorumlar da yapmıştı. Andımız slogan değil. Adı üstünde yemindir.

'SEN HİÇ OKURKEN HEYECANLANMADIN MI?'
Sen hiç andımızı okurken heyecanlanmadın mı? Türk olmak seni neden bu kadar rahatsız etmiştir, seni bu kadar kaşındırmıştır? Türklükle uğraşma, haçlı sevdasından vazgeç. Sen asla hedeflerine varamayacaksın. Erdoğan’a göre her sabah çocukları sıraya dizmek milliyetçilik değildir.

Sana çok yabancı milli bir değerdir. Senin bir kimliğin mevcutsa sen de onu at onunla. Seni ya arif bilsinler, ya adam sansınlar. Biz göğsümüzü gere gere Türküz diyoruz sen ne diyorsun neyle övünüyorsun?''

'BÖLÜK PÖRÇÜK GETİRİLMESİNE KARŞIYIZ'
Partimiz, Anayasa Uzlaşma Komisyonu faal ve çalışır haldeyken, uzlaşmayla belirlenen maddelerin bölük pörçük bir şekilde Meclis Genel Kurulu'na getirilmesine karşıdır.''

ntvmsnbc.com, 08.10.2013

Bahçeli'den Erdoğan'a ağır sözler
 
 
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın “adeta hipnoz edilmiş gibi, adeta uyuşmuş gibi olduğunu, adeta başka alemde yaşayan birisi gibi konuştuğunu” belirterek, “Başbakan’ın PKK’ya verdiği ödünler, gerçekte sayıları 4 milyon 591 kişi olan işsizler ordusuna nasıl bir fayda sağlayacak, nasıl bir çare olacaktır? Bu ödünler ekmeği mi, yoksa PKK’yı mı büyütecektir? 2003 yılında askerimizin başına çuval geçirilmesini alttan alan Başbakan, bu defa milletimizin birliğine ve dirliğine PKK çulu geçirmek için bizzat inisiyatif alsa da muradına eremeyeceğini görecektir” dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli konuşmasının başında toplumsal düzen, sosyal denge ve dayanışmanın zedelendiği, milli kimliğe ruh ve anlam katan değer ölçülerinin saldırıya uğradığı hazin bir dönemden geçildiğine vurgu yaparak, AK Parti hükümetinin “savurganlığı ve başıboşluğunun toplumsal yozlaşmanın ve yoksullaşmanın itici, hızlandırıcı ve teşvik edici unsuru” olarak dikkat çektiğini belirtti.

AK Parti’yle birlikte eşitsizliklerin sivrildiğini, hukuksuzlukların yaygınlaştığını, ayrımcılık dalgasının kabardığını ve her tarafı sardığını dile getiren Bahçeli, “Türkiye öyle bir noktaya gelmiş, öyle bir çelişkiye gömülmüştür ki, en lüks malları tüketenlerle, karnını doyuracak bir dilim ekmek bulamayanlar iki uçta toplanmış ve iki zıt kutba yığılmıştır. AKP döneminde yandaş milyarderlerin sayıları hızla artarken, yoksul düşmüşlerin, işsiz kalmışların, muhannete muhtaç hale gelmişlerin yekûnu de tahammül sınırlarını zorlayan bir eşiğe yaklaşmıştır” değerlendirmesinde bulundu.

İddiaların aksine Türkiye ekonomisinin bıçak sırtında olduğunu anlatan MHP Lideri, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ekonomik güvensizlik endişe verici bir boyuttadır. İnsanımızın beklentileri ve ihtiyaçları üretim teknikleri ve ekonomi politikalarıyla uyuşmamaktadır. Bölüşüm ve paylaşım ahlaki ve vicdani temellerden kopmuştur. AKP hükümeti üretim yerine tüketimi kışkırtmış, tasarruf yerine israfı özendirmiştir. Türkiye bu çerçevede cari açık sorununu yaşamakla kalmayıp, işsizliğe, fakirliğe ve dış dünyaya yönelik kaynak transferine de aşırı derecede muhatap kalmıştır. Vatandaşlarımız günlük ve zorunlu ihtiyaçlarını bile borçlanarak karşılamaktan başka çare ve yol bulamamıştır. Kaynaklarla üretim arasındaki denge çatallaşıp farklılaştığından sorunlar tahminlerin ötesinde artış göstermiştir. Milletimizin somut ve acil ekonomik talepleri karşılanmadığından şikâyetlerin seyri hızlanmış, sızlanmaların çapı genişlemiştir. Hükümet ekonomide yeni bir yol, yeni bir sistem ve yeni bir ufuk gösterememiş, toplumsal yapıya, ekonomik gerçeklere müzahir kalkınma hamleleri yapamamıştır. 11 yıllık dönem içinde, ekonomide izlenen politikalar insanımızın düşünce ve dünya görüşüyle çakışmadığından; bastırılmış, ötelenmiş, görmezden gelinmiş, daha doğrusu yok sayılmış kriz hali süreklilik arz etmiş, dip akıntısını korumuştur. AKP’yle beraber ekonomik dinamizm tökezletilmiş, ekonomik vizyon oluşturulamamıştır. İktidarın besleyip büyüttüğü, yolsuzluklarla palazlandırdığı bir avuç elit, zümre, kaymak tabaka, ayrıcalıklı kesim geniş imkânlara kavuşurken, milletimiz yoksullaşmış ve maalesef her cephede kaybetmiştir. İhtiraslı yandaşlar, hilekâr asalaklar, zevk ve sefa düşkünü sonradan görmeler, çalışmadan cebini dolduran tembeller AKP’yle altın çağını yaşamışlardır.

Ne yazık ki; Erzurumlu kazanmış, bunlar yemiştir. Konyalı biriktirmiş, bunlar harcamıştır. Manisalı ter dökmüş, bunlar sefa sürmüştür. Diyarbakırlı zahmet çekmiş, bunlar talan etmiştir. Mersinli emek vermiş, bunlar yağmalamıştır.”

-“BAŞBAKAN BOL YILDIZLI OTELLERDE TATİL YAPARKEN, İNSANIMIZ AÇ VE YOKSULLUKLA BOĞUŞMAKTA”-

“Başbakan ve hükümeti hırsızların geçim kapısı, yolsuzluk şebekelerinin umut güneşi, organize suç örgütlerinin ümit çeşmesi, çetelerin, mafyatik oluşumların ve hortumcuların sırdaşı ve koruyucusu olmuştur” diyen Bahçeli, ortada ekonomik manada ne bir başarı hikâyesi ne de parlak bir sonuç olduğunun altını çizerken, “Bugün ülkemizde toplamda 20 milyona ulaşan yoksul kardeşimiz hepimizi derinden düşündürmekte ve üzmektedir. TÜİK’in 2012 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması çerçevesinde ifade edecek olursak, yüzde 20’lik nüfus dilimlerine göre zenginlerle yoksullar arasındaki gelir uçurumu yaklaşık sekiz kata varmıştır. Yani, ülke nüfusunun üst tabakasındaki yüzde 20, toplam gelirin yüzde 46,6’sını elde ederken, en alttaki yüzde 20’lik grup ise yalnızca yüzde 5,9’luk pay alabilmektedir. Meseleye yüzde 10’luk nüfus dilimleri baz alınarak bakıldığında, en varlıklı kesimlerle en yoksul kesimler arasındaki gelir farkının daha da büyüdüğü ve yüzde 14’lere kadar ulaştığı görülebilecektir. Bu çarpıklık, sağlıklı ve kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi, milli birliğimizi de sakatlama riski bulunmaktadır. Açla tokun yanyana yaşaması, birbirinin gözüne bakarak toplumsal hayatta yer alması sosyal patlamaların fitilini ateşleyecektir. İşte AKP döneminde bu handikap, bu hüsran verici olumsuzluk çok ciddi bir mesafe kaydetmiştir. Şu günkü şartlarda; 30 milyona yakın insanımızın barınacağı kendine ait bir evi yoktur. 30 milyona yakın insanımız evinde ısınma sorunu yaşamaktadır. 27 milyona yakın insanımız yeni giysi dahi alamamaktadır. 46,5 milyon insanımız taksit ödemeleri içinde kıvranmakta, ayrıca konut alımı ve konut masrafları dışındaki borçlarla cebelleşmektedir. 47 milyona yakın insanımız beklenmedik ve aniden çıkan harcamaları karşılamaktan ve üstesinden gelmekten uzaktır. 76 milyonluk nüfusun 65 milyonu evinden uzakta bir haftalık tatil yapmaktan ve 60 milyonu da eskimiş, yıpranmış mobilyalarını yenilemekten mahrumdur. Bu karanlık tablonun fazlası vardır, ama eksiği olmayacaktır. Ve elbette bu hakikatler ülkemizin halini fazla yoruma gerek bırakmadan göstermektedir. Başbakan bol yıldızlı otellerde tatil yaparken, insanımız aç ve yoksullukla boğuşmaktadır. Başbakan’ın kendisiyle birlikte etrafındakiler köşeyi dönerken, banka hesaplarına arkası arkasına sıfırlar eklenirken vatandaşlarımız soluk dahi alamamaktadır.

Tüm bunlar biliniyorken Başbakan’ın hala ekonomide büyüdük, fark attık, kalkındık, uçtuk demesi, palavralarla milletimizin gözünü boyamaya çabalaması inanılır ve kabul edilebilir gibi değildir” dedi.

-“BAŞBAKAN ADETA HİPNOZ EDİLMİŞ GİBİ”-

Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın demokratikleşme paketiyle ekonomide de Türkiye’nin önüne yeni ufuklar açtıklarını iddia ettiğine değinirken, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yine bu zihniyete göre, demokrasinin standartları yükseldikçe ekonomi büyümüş, üretim, yatırım ve istihdam kat be kat artış kaydetmiştir. Başbakan’ın PKK’ya teslimiyeti ekonomide yeni ufuk olarak görmesi, bölücülüğe tavizi üretim ve yatırımda artış olarak tevil etmesi vahim düzeyde bilinç kaymasıdır ki, böylesi bir kişinin akli ve zihni melekelerinin yerinde olup olmadığı muhakkak ki kontrol edilmelidir. Başbakan adeta hipnoz edilmiş gibidir, adeta uyuşmuş gibidir, adeta başka alemde yaşayan birisi gibi konuşmaktadır. Türkiye ekonomisi kan kaybına ve dolayısıyla yoğun bakım şartlarına mahkûmken, tekeden süt çıkarmanın derdine ve hayaline kapılan Başbakan yalanlarına, aldatmalarına hiç sıkılmadan devam etmiştir. Milletimiz işsizdir, ama Başbakan paket edebiyatı yapmakta, işsizliğin üstünü PKK şemsiyesiyle kapatmaya çalışmaktadır. Milletimiz borçludur, ama Başbakan demokrasi karaborsacılığına soyunmakta, mantık dışı kurgularla kendisini küçük düşürmektedir. Başbakan açıklarını kapatmanın, başarısızlıklarını gizlemenin, yüz karası becerisizliklerini gözden uzak tutmanın arayışındadır. Türkiye’nin ekonomik zaaf ve zayıflıkları arttıkça telaşa kapılan Başbakan ve hükümeti, her fırsatta acizlikleri örtbas etmenin sinsiliğine ve kurnazlığına meyletmektedir. Sormak lazımdır ki, Başbakan’ın PKK’ya verdiği ödünler, gerçekte sayıları 4 milyon 591 kişi olan işsizler ordusuna nasıl bir fayda sağlayacak, nasıl bir çare olacaktır? Bu ödünler ekmeği mi, yoksa PKK’yı mı büyütecektir? Bu kabus paketi, ekonomiyi mi çatlatacak, PKK’yı mı canlandıracaktır? PKK paketi, dış borcu 252,3 milyar dolara fırlayan girişimcilerimize ne getirecek, mesela borçlarından kurtaracak mıdır? Başbakan boş konuşmakta, milletimizin aklı ve zekâsıyla alay etmektedir. Aynı oyunu 12 Eylül 2010 Referandumundan önce de oynayan bu zihniyet, bu kez baltayı taşa vurmuş ve erkenden yakayı ele vermiştir. 2003 yılında askerimizin başına çuval geçirilmesini alttan alan Başbakan, bu defa milletimizin birliğine ve dirliğine PKK çulu geçirmek için bizzat inisiyatif alsa da muradına eremeyeceğini görecektir. Başbakan’ın istismarları sonuç vermeyecektir. Başbakan’ın hile ve desise dolu sözleri amacına ulaşamayacaktır. Türk milleti her şeyin farkındadır. Demokrasinin normalleşmesi, ekonominin belini doğrultması, Türkiye’nin sosyal ve siyasal yüklerinden kurtulması için yeter ve gerek şart Başbakan ve zihniyetinin geri gelmemek üzere siyasetten silinmesidir.

Milliyet, 08.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.