Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Dar bölge lider sultasını bitirir

Dar bölge lider sultasını bitirir

Başbakan’ın seçim sistemi önerilerini değerlendiren siyaset bilimci Ahmet Demirel, “Barajsız dar bölgeyle, adayların partiye bağımlılığı kalkar” dedi

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın demokratikleşme paketi kapsamında önerdiği yeni seçim sistemleri, önümüzdeki dönemde siyasetin en önemli tartışma konularından olacak. Hangi sistemi seçtiğimiz uzun vadede siyasetin yapısını derinden etkileyecek. Başbakan’ın önerdiği alternatiflerden biri şu andaki yüzde 10 barajlı nispi seçim sisteminin devamını öngörürken diğer ikisinde seçim çevreleri daraltılacak. Bunlardan “daraltılmış bölge” sisteminde seçim bölgeleri beş vekil çıkaracak şekilde düzenlenecek ve baraj yüzde 5’e düşürülecek. “Dar bölge” sisteminde ise 550 seçim bölgesi olacak, her bölgeden bir vekil çıkacak ve baraj olmayacak.

Bu önerileri Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr Ahmet Demirel’e sorduk. Türkiye’de seçim sistemleri üzerine çalışmaları bulunan Demirel “Bölgeler ille daralacaksa tam dar olsun, yerel siyasetin önü açılsın” diyor.

Varolan sistemde, yüzde 10 barajı dışında, temsilde adaletsizliğe yol açan, problemli bir nokta var mı sizce?

Nispi temsil, seçim sistemleri içinde en demokratik yöntemdir. Buna, baraj, kontenjan vekilliği gibi eklemeler yaptıkça temsilde adaleti yavaş yavaş ortadan kaldırısınız. Bir de seçim çevrelerinin daralması adaleti bozar. Biz şu anda, adaletsizlik getirmeyen geniş bölgeli nispi temsil sistemini uyguluyoruz.

Diyelim ki barajı yüzde 5’e indirdik, oy dağılımı da şu andaki gibi. Bu, herhangi bir parti açısından adaletsizlik yaratır mı?

Hayır. Baraj yüzde 5’e inse, BDP parti olarak Meclis’e girer. Belki barajın altında kalan Saadet Partisi ya da BBP mağdur olabilir. O da 1-2, en fazla 5 vekil fark ettirir. Gerçi daha düşük olanlar da var ama yüzde 5 baraj Avrupa’da demokratik ülkelerde uygulanıyor. Dolayısıyla benim için “Bölgelerle oynayacağım” demeseydi, yüzde 5 barajlı mevcut sistem süper bir alternatifti.

Baraj yüzde 5’e inse, partilerin Meclis’te vekil sayısı nasıl değişecekti?

Hiçbir şey değişmeyecekti. Sadece BDP biraz fazla vekil çıkarırdı ve AK Parti yine tek başına iktidar olurdu.

O halde AKP neden barajı yüzde 5’e indirirken seçim bölgelerini daraltıyor?

Barajı yüzde 5’e indirse ve dar bölgeyi getirmezse oyu yüzde 45’in altına indiğinde, tek başına iktidara gelmeme riski var. AKP böyle bir riski göze almaz.

Şunu da söylemek lazım. Ben 2000 yılında bakmıştım; 1950’den 2000’e kadar seçim kanununda 50 değişiklik olmuş. Hepsi özüyle ilgili değil ama ortalama yılda bir değişiklik! Çünkü seçim anayasa konusu değil. Meclis vergi kanunu çıkartır gibi şeçim kanunuyla oynuyor. Demokrat Parti dahil tüm iktidarlar “Seçim sisteminde nasıl bir değişiklik yapayım ki, sonraki seçimde oyum düşse bile vekil sayım düşmesin” diye bir şeyler yapmış.

Mesela?

Mesela, Özal oylarının düşmeye başladığını gördüğünde 87’de kontenjan vekilliği diye bir ekleme yaptı, oyları yüzde 36’ya düşmesine rağmen Meclis’in üçte ikisini aldı. AK Parti de kendisinden önceki bütün iktidarlar gibi, iktidar olma şansını riske atmaz. Eğer bölgelerle oynamazsa, oyları yüzde 45’in altına düştüğünde tek başına iktidar şansını yitirir.

Diyelim ki mevcut sistemde barajı yüzde 5’e düşürdük. Oy dağılımı da 2002’deki gibi; AKP yüzde 32 oy aldı ve pek çok parti Meclis’e girdi... O zaman istikrar problemi çıkmaz mı ortaya?

Niye çıksın? Niye, yüzde 32 oy alan bir partiye tek başına iktidar verilsin? Dünyanın hiçbir yerinde vermiyorlar. Kenan Evren’i yargılıyorlar ama onun düşüncesi herkesin beynine işlemiş: “Türkiye 1977-80 döneminde koalisyonla yönetildi, İstikrarsızlığın kaynağı koalisyondu, koalisyon berbat bir şeydir.” Oysa istikrarsızlık konjonktürle ilgiliydi. Koalisyon niye kötü bir şey olsun ki? Uzlaşmayı, müzakereyi getirir. Birkaçı hariç Avrupa ülkelerinde koalisyon var.


DARALTILMIŞ BÖLGE: MHP’liler isyan edebilir

Seçim bölgelerinin daraltılması kime, ne avantaj sağlar?

Büyük iller 1983, 1987 ve 1991 seçimlerinde şimdi önerilen tarzda bölündü. Bu, 12 Eylül’ün getirdiği çok radikal bir değişiklikti. Öndeki partiye inanılmaz avantaj sağlıyor. Şöyle açıklayalım: Son seçimde İstanbul 1. bölgeden 30 vekil çıktı. Toplam geçerli oy 2. 858 345’ti, Sebahat Tuncel 93 bin oyla bunun sadece yüzde 3’ünü alarak Meclis’e girebildi. Mevcut sistemde 30 vekil seçilen bir bölgedeysen, önündeki partilerin aldıkları oyun 30’a bölünmüş hallerinden bir oy fazla aldığın zaman Meclis’e girebiliyorsun. Ama bölge 5 vekil çıkacak kadar daralınca önündeki partilerin oylarının 5’e bölünmüş hallerini geçmek zorundasın.

Bölge daraldıkça çöpe giden oy sayısı artıyor, öyle mi? Diyelim ki ben Beşiktaş’ta oturuyorum ve BDP’ye oy veriyorum. Ama bölgemde BDP’li vekil seçilemiyor...

Orada kim BDP’ye oy veriyorsa, o oylar çöpe gidiyor.

Sarıyer’de de BDP oyları çöpe gidiyor, Şişli’de de...

Eskiden o oylar toplanıyordu bir sepette ve geniş bölgede seçilebiliyordu. MHP şimdi İstanbul’da hiçbir bölgede ilk beşe giremeyecek, çünkü oyu düşük. BDP de giremeyecek. Böyle olunca partilerin oyuyla Meclis’teki temsili arasındaki fark çok açılacak.

Peki, belli bölgelerde yoğunlaşmış partiler için, mesela Güneydoğu’da BDP için ne anlam ifade ediyor bu sistem?

Orada BDP’nin müthiş lehine. Son seçimde Diyarbakır’da 11 vekilin 6’sını bağımsızlar 5’ini AKP çıkardı. Eğer, BDP parti olarak girseydi, 7 vekil çıkaracaktı. Daraltılmış bölgede ise 8 vekil çıkaracak. BDP, Güneydoğu’da bugüne göre çok daha fazla vekil çıkartacak. Öte yandan batıdan aldığı bütün vekilleri kaybedecek.

Bunun sonucunda nasıl bir seçim haritası ortaya olacak?

Bölen bir harita ortaya çıkacak. Güneydoğu’da çok ağırlıklı bir şekilde BDP olacak, arada AKP de olacak tabii. Karadeniz, İç Anadolu, İstanbul’da AKP olacak, içinde CHP ve MHP küçük lekeler halinde yer alacak. CHP biraz daha kıyılara doğru inecek. Bazıları fark ettirmez diyor ama bence CHP’yi de aşağı doğru çekecek daraltılmış bölge sistemi. MHP’yi ise çok fazla vuracak, vekillerinin en az üçte birini kaybedecek. Ve tabii Meclis’te üçüncü parti BDP olacak.

MHP ne tepki verir bu duruma?

MHP’liler 1970’lerdeki gibi isyan edebilirler. Bu, CHP ve MHP’ye hiç uymayan, BDP’ye de bugünkü temsilinin üzerinde temsil veren bir sistem. Makası çok açan bir sistem. Bu sistemle sanki biraz BDP’ye “Al Güneydoğu senin olsun, kalanı da benim olsun” denmiş gibi...

Bahsettiğiniz harita ülkeye yayılmış farklı sesleri yansıtmayan, tekdüzeleştiren bir harita sanki...

Tabii, bazı iller sadece bir partinin mesela AKP’nin vekilleriyle temsil edilecek. Hakkari de sadece BDP’yle temsil edilecek. Erzurum’da CHP’li var bir miktar. “Ben CHP’ye oy verdim, fena da oy almadık. Eskiden vekil çıkartırdık, şimdi çıkartamıyoruz” diyecek. Tek parti tarafından temsili, o illerdeki insanlarda rahatsızlık yaratabilir.

Daraltılmış sistem dünyada yaygın mı?

Hayır. Seçim çevresi genelde ildir. Seçim kitaplarında da, “Bölgeyi daraltırsan sistem orantısızlığa gider” diye bir uyarı hep yapılır.

Seçmenin vekili daha çok tanıması gibi bir yararı yok mu?

Bu yarar, dar bölge için var.

Ama daraltılmış bölgede de bugüne göre daha az vekil olacak

Evet ama bazı illerde de fark etmeyecek, bir il dört vekil çıkartıyorsa yine dört çıkartacak. Ayrıca listeden gidildiği için parti başkanın müthiş inisiyatifi olmaya devam edecek. Seçim bölgelerini ille daraltacaksanız dar bölgeye geçmek daha iyi.


DAR BÖLGE: Rize vekili, HES siyasetini etkiler

Dar bölge sistemi, hangi partinin lehine, hangisinin aleyhine olur?

Daraltılmış bölge gibi AKP ve BDP’nin lehine, CHP’nin aleyhine olur. MHP’yi yok eder.

Temsil açısından dar bölge mi daraltılmış bölge mi daha adil?

Seçim sonuçlarına göre değişir. Ama daraltılmış bölge biraz daha adil bir sonuç verir.

Peki sizce neden dar bölge daraltılmışa göre daha iyi?

Dar bölgede her partinin, o seçim çevresinde bilinen, sevilen birini aday göstermesi gerekiyor. Dolayısıyla bu sistemde seçmenle vekil arasında müthiş bir uyum oluyor ve parti başkanını, vekile bağımlı kılıyor. Dar bölgenin en temel özeliği lider sultasını kırmak. Biri parti içi muhalefetten de olsa, bir bölgede kazanacaksa, başkan onu aday gösteriyor. İngiltere’de öyle hakikaten. Ayrıca, belli bölgelerde orayla özdeşleşmiş biri olabilir. Partisi onu aday göstermezse, seçime bağımsız girip tüm partilerden oy alabilir ve Meclis’e girebilir. Biraz partilere bağımlılığı da kıran bir sistem bu.

Siyasette kutuplaşma yaratabilir mi bu sistem?

Aksine kutuplaşmayı azaltır, partileri birbirine yaklaştırır. Bir bölgede, öteki parti öndeyse onun seçmenini cezbetmeye çalışırsınız.

Her sistemde partiler rakibin seçmenini çekmeye çalışmaz mı. Dar bölgenin farkı ne?

Fark, her bölgeden bir kişinin seçilmesi. Ya kazandın ya kazanmadın. Diyelim, 5 vekil çıkaran, AKP-CHP oylarının birbirine yakın olduğu bir bölge var. Daraltılmış bölgede AKP’nin 3 vekiline karşı CHP 2 vekil çıkarmayı garantilemiştir zaten. Ama dar bölge sisteminde AKP seçmeninden oy alamazsa her bölgede küçük farklarla kaybedip, toplamda 5-0 kaybedebilir.

Yani her bir oy çok kıymetli...

Evet. O yüzden CHP Anadolu’da “Laiklik elden gidiyor” tarzında sözlerle kimseyi cezbetmez ama “Ben şuraya köprü yapacağım” derse cezbedebilir. Adaylar yerel sorunlarla ilgilenmeye başlarlar.

Türkiye’de yerelliği, bölgesel çıkarları ön plana koymak şu anda ayrıştırıcı olabilir, diye bir görüş var. Buna ne diyorsunuz?

Türkiye’de şu anda merkeziyetçilik var, şu okuldaki herhangi bir mesele Ankara’ya gidiyor. Dar bölge, yerel düzeyde politika üretmeye zemin hazırlar. Türkiye’de hiç olmayan bir şeyi, yerelliği ön plana çıkartır. Bunu şimdiye kadar belediye başkanı düzeyinde yapıyorduk ama belediye başkanının merkezi siyasette hiçbir fonksiyonu yok. Rize’de HES sorunu varsa, biri bangır bangır bunu bağırarak kazanmışsa, partiler de biraz tutum değiştirebilir. Dar bölge, yerelden genele giden siyaset tarzını siyasi kültürde ufak ufak yerleştirebilir.

Dar bölge, başkanlık sistemine uygun bir model mi?

Evet, ABD’de hem Meclis hem Senato seçiminde dar bölge var.

Başkanlık’taki gibi yasamayı yürütmeye karşı güçlendirir mi?

Tabii...Milletvekili tek başına çok önemli. Çünkü arkasında 85 bin insan var. Bu, tercih meselesi. Temsil açısından daha adaletsiz bir sistemi pekâlâ tercih edebilirsiniz. İngiltere bunu boşu boşuna tercih etmiyor. Tamam temsil adaleti biraz geriliyor ama avantajları epeyce fazla.

Dar bölge sisteminde ikinci turun olması önemli bir faktör mü?

Evet. İlla dar bölge gelecekse Fransa’daki gibi iki turlu olmalı. İlk turda kimse yüzde 50’yi aşamazsa ikinci tur yapılıyor. Bu, seçmene ikinci bir oy kullanma şansı veriyor. İkinci turda yüzde 50 şartı yok ama genelde vekiller seçmenin yarıdan çoğunun desteğiyle seçilmiş oluyor. Ayrıca partilere ittifak şansı veriyor. Partiler “Ben Kayseri’de senin partini destekleyeceğim sen de Maraş’ta beni destekle” diyor.

Dar bölge sistemi, temsilde çok orantısız sonuçlar doğurabilir mi ?

Mesela, Yeni Zelanda’da galiba 91 seçimiydi... Bir parti oyların yüzde 22’sini aldı. Ama seçim bölgelerinin hiçbirinde birinci olamadı ve sıfır milletvekili çıkardı. Olabilir böyle şeyler. Yeni Zelanda sonra Almanya’daki sisteme geçti.

Almanya’da nasıl bir sistem var?

Diyelim ki 500 kişilik parlamento var. Herkes hem dar bölgede kimi istiyorsa onun için hem de ülkede hangi partiyi istiyorsa onun için oy veriyor. 250 vekili dar bölgede seçtiriyorsunuz. Sonra ülke için verilen oylara bakılıyor. Diyelim ki bir parti ülke için verilen oyların yüzde 20’sini aldı, o zaman parlamentoda 100 vekillik hakkı var. Dar bölgeden 38 vekil çıkarmış, ¨Al sana 62 vekil daha¨ deniyor. Toplamda oyu ne kadarsa o kadar vekili oluyor hem de dar bölgeyi uygulamış oluyor. En demokratik sistem bu. Dünya buraya doğru gidiyor.


Aslında iki sistem de berbat

Tansu Çiller döneminde benzer bir şey gündeme gelmiş. Türkiye’de 450 milletvekilinin dar bölgeyle gerisinin de Türkiye vekili olarak seçilmesi mümkün olabilir mi?

Bu çok güzel bir formül. 450 vekili dar bölgeden seçsek buradan tek başına bir iktidar çıkar. Ülke vekilliği de küçük partilere ikinci bir şans olur. MHP dar bölgeden 10 vekil çıkardıysa ülke vekilliği oylarının da yüzde 15’ini aldıysa 15 vekil daha verilir, 25 vekili olur. Bu sistemde yerelden tek başına iktidarı garantileyip, diğer taraftan da biraz telafi etmiş olursunuz.

Siz Başbakan’ın üç önerisi arasından hangisini seçersiniz?

Daraltılmış bölgeyi istemem, olumsuz yanlarını anlattım. Dar bölgeyle şimdiki arasında bir seçim yapmam gerekirse... Yüzde 10 barajlı sistem, 1980’den bu yana Kürtler açısından müthiş bir adaletsizlik yarattı. Bu barajın sürdürülmesi, barış sürecine de zarar verir. Öte yandan dar bölge, Türk milliyetçilerini mağdur eder. MHP taş çatlasa 20 vekil çıkartır, onu alırsa da bravo! Ben şakayla karışık şöyle diyorum. “Senelerdir Kürt milliyetçileri mağdur oldu, biraz da Türk milliyetçileri olsun.” Aslında iki sistem de berbat, ikisi de Türkiye’ye uygun değil. Karma bir sistem, dar bölge sistemi artı bir kısmı da genelden seçilebilir. AKP de bunu kabul edebilir.

Kürt meselesi olmasaydı, o vakit önerilenler içinden hangi sistemi seçerderdiniz?

Yine dar bölgeyi. Dünyada demokratik ülkelerde uygulanıyor bu sistem. Ama yüzde 10 barajlı bir sistem bir bizde var bir de Madagaskar’ın kuzeyinde ufacık bir ada olan Şeysel adalarında.

Taraf, 07.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.